31 Ağustos 2016 Çarşamba

İD'in iki numarası öldürüldü

[ GÜNCELLEME / 31 AĞUSTOS / 15:25 ] Rusya Savunma Bakanlığı, el-Adnani'yi Rus jetlerinin öldürdüğünü açıkladı. Bakanlık, 29 Ağustos günü Su-34'lerin Maarat-um-Huş yöresini hedef alan bir bombardıman yaptıklarını, el-Adnani'nin bu bombardıman sonucu can veren kırk kadar İD militanı arasında bulunduğunu ileri sürdü Böylece hem ABD hem Rusya el-Adnani'yi öldürdüğünü iddia ediyor.

“İslâm Devleti” örgütünün hem sözcüsü hem de iç-dış istihbarat-operasyon birimi Emniyet’in şefi Ebu Muhammed el-Adnani öldürüldü. İD, resmî ajansı Amak aracılığıyla el-Adnani’nin öldüğünü resmen duyurdu. (Geceyarısına kadar toparlayabildiklerimi sunuyorum.)

Ebu Muhammed el-Adnani el-Şami, asıl adıyla Taha Suphi Falaha, İdlib doğumlu, yani Suriye’den gelme. Esas olarak Iraklılarca yönetilen İD’de en üst düzeydeki Suriyeli. 2002’den bu yana cihatçı. Amerikan işgali sırasında Irak’a geçmiş. Tâ Ebu Musab el-Zerkavi zamanından beri işin içinde. Bizzat Zerkavi’ye biat etmişliği ve onunla birlikte savaşmışlığı, adına ve kişiliğine cihatçılar âleminde simgesel bir nitelik kazandırdı. İlaveten, bugünün genç cihatçısının gözünde, 2014 Haziran'ında halifeliğin yeniden kuruluşunu ("İslâm Devleti"ni!), dolayısıyla Sykes-Picot Antlaşması'yla çizilen sınırların ortadan kalktığını dünyaya ilan eden sesin sahibidir.


Cihatçı örgütleri inceleyen ve yakından izleyen Fransız araştırmacı Romain Caillet, el-Adnani'nin karizmasının ve etkili konuşmalarının, özellikle IŞİD'in El-Kaide'den kopuşu sırasında pek çok militanın o tarafa değil bu tarafa meyletmesinde etkili olduğunu ileri sürüyor. Caillet, örgütün "halkla ilişkiler"inde el-Bağdadi ile el-Adnani arasında bir tür işbölümü olduğuna, "halife"nin daha yumuşak ve bağışlayıcı tavırlar takınmasına karşılık el-Adnani'nin örgütün "sert adam"ı rolü oynadığına dikkat çekiyor.

El-Adnani İD’in resmî sözcüsü olmasının yanısıra, istihbarat ve operasyon birimlerinin bağlı olduğu Emniyet teşkilatının da başındaydı. Dolayısıyla, dış operasyonlardan, yani örgütün Avrupa’daki, Türkiye’deki eylemlerinden de en üst düzeyde sorumlu olan kişiydi. Dünyanın çeşitli yerlerindeki cihatçılara “ille bizimle irtibat kurmayı, onay almayı beklemeyin, kendi eylemlerinizi yapın, dünyayı kâfirlere dar edin” diye seslenmiş, bunun üzerine pek çok yerde bireysel eylemler, katliamlar yapılmıştı.


30 Ağustos 2016 Salı

Kuzey Suriye: Cerablus'ta ateşkes, batıda savaş

Bütün gözler Cerablus'un güneyine, Türk ordusu desteğindeki silahlı ÖSO gruplarının Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile mevzi çatışmalarına çevrilmişken, ÖSO'nun şu ana kadar alabildiği alanın sınırında bir ateşkes için anlaşmaya varıldı.

YPG adına Polat Can, ateşkes için "Cerablus Askerî Konseyi ile Türk ordusu arasında" anlaşmaya varıldığını açıkladı. Anlaşma, ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyon yetkililerinin gözetiminde yapıldı. Amerikan Merkez Komutanlığı Sözcüsü Albay John Thomas, "birkaç günlüğüne" varılmış olan "gevşek anlaşma"yı sağlamlaştırmaya çalışacaklarını belirtti.

[ GÜNCELLEME / 22:10 / Ankara, ateşkesin kapsamını sadece gündelik tedbire indirgeyecek bir açıklama yaptı, YPG'nin Fırat'ın doğusuna geçmesi talebinden vazgeçmediğini tekrarladı. Ordudan da "ateşkes yok" diye açıklama yapıldığı ileri sürüldü, ama henüz sağlam haber yok. ]


Fakat aynı sırada, SDG batıdan, Efrin Kantonu'ndan güneydoğuya doğru harekete geçmiş durumda. Um el-Kura, Harbul ve Um Huş köylerini almak için uğraşan SDG'ye koalisyon jetleri, Um Huş'taki İD mevzilerini bombalayarak destek oldu. Ancak İD henüz buralara hakim.

29 Ağustos 2016 Pazartesi

Vedat Türkali'yi kaybettik

Vedat Türkali'nin ardından ne diyebiliriz; "şükranlarımızı" sunmaktan başka. Bir edebiyatçı nasıl vakur kalır, bir yazar nasıl sözünü sakınmaz, bir insan nasıl onuruyla yaşar, bunları gösterdi; bize üstüne düşünecek, okunacak çok şey bıraktı ve aramızdan ayrıldı. Yazan-çizen, fikriyle, tavrıyla göz önünde olan bir insanın vakarıyla, onuruyla yaşaması kolay iş değildir bu topraklarda...


Yıldırım Türker, beş yıl önce, hepimiz adına şükranlarını sunmuştu Vedat Türkali'ye. Onsuz bir Türkiye’nin, onsuz bir Türkçe'nin "boynu bükük" kalacağına "kalıbını basmış"tı. Söylenebileceği söylemişti yani. Bianet'ten bu yazıyı okumanızı rica ediyorum. Hepimizin başı sağ olsun.

26 Ağustos 2016 Cuma

El-Kaide: Irak'ta "uzun soluklu gerilla savaşı

El-Kaide lideri Eymen el-Zevahiri, Iraklı Sünnileri, "daha önce yaptıkları gibi, neo-Safevi ve Haçlı işgalcileri (İran+ABD) topraklarından atmak üzere uzun soluklu gerilla savaşı"na hazırlanmaya, bu amaçla kendilerini "yeniden örgütlemeye" çağırdı.

El-Kaide'nin medya birimi Es Sahab, Zevahiri'nin "Muzaffer Bir Ümmet İçin Kısa Mesajlar"ının "Irak'ta Allah'tan Korkun" başlıklı üçüncü bölümünü yayımladı.

Dört dakikayı biraz aşan mesajında Zevahiri, toprak kaybetmekte, zayıflamakta olduğuna işaret ettiği "İslâm Devleti" örgütünü eleştirdi, bu örgütün yöntemlerinin Müslüman halkı davadan uzaklaştırdığını, düşmanlara avantaj sağladığını belirtti. El-Kaide lideri, "aşırılığa" ve tekfirciliğe düşmekle eleştirdiği Iraklı cihatçıların, kendilerini Müslüman ahaliden uzak düşüren pratiklerini sorgulamaları gerektiğini vurguladı. Zevahiri'nin Iraklı cihatçılara bir eleştirisi de, yasak olduğu halde Müslüman kanı dökmeleri. Zevahiri, bunun ancak ABD ile işbirlikçilerine yaradığını söyledi.

24 Ağustos 2016 Çarşamba

"Cerablus'u Türkiye alsın, iyi olur" tezi

Faysal İtani ve Aaron Stein'ın Mayıs 2016'da yayımlanan, "Türkiye'nin Suriye Çıkmazı" başlıklı incelemesi, bugün olan biten hakkında bizleri aydınlatabilecek epeyce malzeme içeriyor ("Turkey’s Syria Predicament", Issue Brief, Atlantic Council Rafik Harriri Center for the Middle East, Mayıs 2016). Türkiye'nin Suriye politikası üzerine ayrıntılı bir analiz ve değerlendirme niteliğindeki kısımların yanısıra, metinde, öngörüler, ABD dış politika yapıcıları ve stratejicilerine tavsiyeler de yeralıyor. İşte böyle bir çerçevede kaleme alınmış şu satırlar, bugün izlediğimiz harekât üzerine çok daha önceden konuşulmaya başlandığını gösteriyor, kimin ne umduğuna, umabileceğine dair fikir veriyor:

Kimin operasyonu, kimler katılıyor?

Türk ordusu, ABD ordusu ve Suriyeli cihatçı örgütlerin ortak harekâtına ("Fırat Kalkanı" Operasyonu) katılan kuvvetler, örgütler:

• Türk ordusu (toplam 350-400 asker deniyor)
jetler
topçu
tanklar [ EK / 26 AĞUSTOS / ilk gün 10'du, şimdi 20-30 arasında tahmin ediliyor)
Özel Kuvvetler (180 asker deniyor)

• ABD ordusu
jetler
insansız hava araçları
Özel Kuvvetler (ortalıkta hiç görünmediler)

• Silahlı gruplar [DÜZELTME: savaşçı sayısı için 1500 diyen de var, 4000 diyen de!?]
Feylak el-Şam
Şamiye Cephesi
Nureddin el-Zengi Tugayları
Sultan Murad Tugayları
13. Tümen
Sukur el-Cebel
Ceyş el-Tahrir
Hamza Tümeni
Ceyş el-Nasr
Mutassım Tugayı
Ahrar Tel Rifat
Liva el-Fetih
Ahrar el-Şam

Harekâta katılan örgütlerin hepsi İslâmcı. Suriye muhalefetinin bütününe “cihatçı” denmesi doğru değil, ama Ankara’nın bu harekâttaki müttefiklerine böyle denirse yanlışa düşülmüş olmaz.

Ankara tanklarının, uçaklarının ve askerî birliklerinin Suriye sınırından girmesini “yerel unsurlar”a destek diye açıklamaya çalışabilir. Ancak harekâta katılan Suriyeli-yerli güçlerin niteliği, ortalık biraz yatıştığında, Suriye rejimi kendini azıcık topladığında bu yöreyi bu örgütlerin hakimiyetine bırakmayacağının açık habercisi.

23 Ağustos 2016 Salı

Cerablus - Türkiye bizzat savaşın içinde

YPG ağırlıklı Suriye Demokratik Güçleri (SDG) dün, "Menbic'in kuzeyinde işimiz bitti" açıklaması yaptı; bugün sürpriz bir şekilde "Cerablus Askerî Konseyi" ilan edildi; öğleyin 12:00 sularında konseyin başkanı Abdülsettar el-Cedir Türkiye'yi Cerablus ve Menbic'e müdahale etmemesi konusunda uyardı... Ve birkaç saat sonra suikastla öldürüldü. Suikastçiler (iki kişi) yakalandı ve sorgulanıyor. Menbic'teki Kürt kaynakları, bu kişilerin MİT ajanı olduğunu iddia ediyorlar.

Türkiye topçusu bugün sabahtan beri hem Cerablus'taki "İslâm Devleti" örgütü mevzilerine hem de Menbic'in kuzeyindeki SDG-YPG mevzilerine atış yapıyor. Ankara'dan bir yetkilinin, "operasyon için koridor açmaya çalışıyoruz" dediği iddia ediliyor. Suikast bunun üzerine eklendi.

21 Ağustos 2016 Pazar

Haseke'de çatışma yine alevlendi

NOT / 22 AĞUSTOS / 18:50 / Bu yazıyı güncellemeyi bırakıyorum. Gelişmeler çok hızlı, amatör çabayla yetişmek mümkün değil. Yorumlanması gereken gelişmeler olursa yeni yazılarla izlemeye çalışırım. 22 Ağustos akşamüstüne kadarki gelişmeler aşağıda.

[ GÜNCELLEME / 22 AĞUSTOS / 04:40 / YPG ve Asayiş bir yandan, Suriye topçusu öbür yandan, karşılıklı top attılar, Suriye jetleri şehrin üzerinde birkaç uçuş daha yaptı, ancak şehir merkezindeki çatışmanın şiddeti 04:30 sularında azaldı, Haseke'den gelen haberlere göre. Hiç kesilmeyen, aralıklı silah sesleri duyuluyormuş. ]

20 Ağustos 2016 Cumartesi

Kavramaktan öyle aciz, öyle ufaksınız ki

“Gece yarısını geçeli iki saat oluyor, uykudan öyle uzağım ki. Cezalı bir çocuk gibi sabahı bekliyorum. Başkalarının hiç ulaşamayacağı karanlığı görebilmek için gece de uyanık olmak gerekiyor, uyanık, bütün duyguları ayakta. Az önce bir piyano sonatı dinleyip ağladım. Düşündüm ki asla bilemeyeceksiniz bu gözyaşlarının sizin için olduğunu. Ben hep tek başımayken ağlarım, gözyaşlarımı sunmam başkalarına herhangi bir anlam yüklemeleri için. Zaten günümüzde herkes insanın üzüntüsünü göstermek ‘amacıyla’ ağladığına inanıyor. Bir insanın mutsuzluğunu kavramaktan öyle acizler ki, öylesine ufalıyorlar ki acının karşısında, gülünçler. İnsanlık için hiçbir umuda yer bırakmıyorlar.”

Aslı Erdoğan, Mucizevî Mandarin


Aslı Erdoğan'ın kitapları, şurada, şurada veya şurada.

19 Ağustos 2016 Cuma

Moskova’da İD bağlantılı saldırı - bir ilk!

Biri baltalı, biri silahlı iki saldırgan önceki gün (17 Ağustos’ta) Moskova’nın 25 km kuzeydoğusunda, Şyolkovskoye otoyolu üzerindeki Başiha’da trafik polisi karakoluna saldırdı. Polislerden silah kapmayı başaran saldırganlar, çatışmada öldürüldü, ama öncesinde biri ağır iki polisi yaraladılar.

Sputnik, saldırganların 19 ve 21 yaşlarında Çeçen kökenli iki genç olduğunu yazdı.

Kanın gövdeyi götürdüğü bir dönemde bu saldırı ilk bakışta pek lafı edilmeye değer bir olay gibi durmuyor. Nitekim Rus polisi de bir süre, iki saldırganın hangi saikle böyle bir işe kalkıştığını çözmeye çalıştı.

Oysa bu eylemin tarihî önemi var. Çünkü saldırı Rusya'da “İslâm Devleti”nin "resmen" üstlendiği ilk eylem. (Daha önce sadece Dağıstan'daki bir-iki eylemin örgütle bağlantısından sözedilmişti.) İD, her zamanki rutinine uygun olarak Amak Ajansı aracılığıyla yayımladığı duyuruda, eylemi “savaşçılarının” yaptığını ileri sürdü. İki saat sonra da iddiasını kanıtladı, iki saldırganın İD’e biat videosunu yayımladı. Sputnik'e göre isimleri Salim İsrailov ile Osman Murdalov olan saldırganlar videoda ağır şiveli bir Rusça ile, örgüte biatlarını ilan ediyor, “Emir’imizin buyruğu altında Cihad yolunu tutuyoruz,” diyorlar.

Uzmanlar, videonun iki eylemcinin İD ile bağlantısını ortaya koyduğu, ancak eylemin örgüt tarafından düzenlenmediği izlenimini verdiği görüşünde.

Devletin fabrika ayarları

Özgür Gündem gazetesinin binası, gazete hakkında kapatılma kararının verildiği 16 Ağustos günü polisçe basıldı. Baskında, gazete çalışanları ve oradan yayın yapmaya çalışan İMC TV elemanları yaka paça gözaltına alındı. 18 Ağustos günü savcılık ifadeleri alındıktan sonra neyse ki serbest bırakılan 22 meslektaşımız, devlet görevlisi gibi davranmayan, siyasî güdülerle, hınçla üzerlerine çullanan devlet görevlilerinin hışmına maruz kaldı.

İMC muhabiri Gülfem Karataş, binadan yayın yaparken itile kakıla gözaltına alınanlardan. İfadesinden bir bölüm sosyal medyada paylaşıldı. Ben de halihazırda özel olarak polisin, genel olarak devletin vaziyetine dair belge niteliği taşıdığı için buraya almayı münasip gördüm:

“Ülkücü bıyığına benzer bir bıyığı olan mavi tişörtlü, uzun boylu ve siyah saçlı bir polis, ’S.. seni burada a.. k.. çocuğu’ sözleriyle tecavüzle tehdit etti. Ardından kırmızı tişörtlü bir polis bana merdivenlerden indiğimiz sırada sırtıma zincirle vurduğu için yaralandım. Bu sırada gözlüğüm kırıldı. Ayrıca burada beni ters kelepçelediler. Yedi saat kelepçeyle bekletildim. Bu yüzden el bileklerim hâlâ yaralı vaziyettedir. Polis aracına bindirildiğimde yine yüzüme vurularak darbedildim. Bunların hepsini doktor raporunda bulabilirsiniz. Bize ‘vatan haini, Ermeni dölü, Yahudi dölü’ gibi sözler söylendi. Üç hilal bilekliği olan bir polis bunu bize göstererek, ‘Bunun anlamını biliyor musunuz, or..lar, kahpeler’ diyerek hakaret etti.”

Bunları okuyunca aklımdan çok şey geçti. Hepsinin özeti, yukarıdaki başlık.

18 Ağustos 2016 Perşembe

Sınırda havaya uçurulan otobüs ve bazı gerçekler

15 Ağustos'ta Duvar'a yazdığım yazıda, Türkiye-Suriye sınırında, fiilî illegal sınır kapısı kimliği kazanan bir yerde meydana gelen esrarengiz otobüs patlamasını konu almıştım: "Nerede, nasıl havaya uçtu bu otobüs?" Suriye tarafındaki Atme ile Türkiye toprakları arasında, Hatay Valisi'ne göre o tarafta, görgü tanıklarına göre bu tarafta, içi cihatçı dolu bir otobüs havaya uçurulmuştu. Olay, "cihatçı trafiği" konusunda kanıt niteliğindeydi. Ayrıntıları, bilgileri uzun uzun tekrarlamayayım, linki tekrar vereyim.

Yine Duvar'da Musa Özuğurlu, çok daha fazla somut bilgi ve ayrıntı içeren bir yazı yazdı ve hem bu katliamın geri planını biraz daha aydınlattı hem de yöredeki cihatçı trafiği meselesini sergiledi: "Tehlikenin farkında mısınız?" Bu yazıyı okumanızı şiddetle tavsiye ederim.

Suriye'den gelen cihatçılar meselesi, önümüzdeki yıllarda Türkiye'nin önemli dertlerinden biri olmaya aday. Hem gelmiş ve zaten burada olanlar hem gelecek olanlar hem de Türkiye'den onlara katılanlar...

17 Ağustos 2016 Çarşamba

El-Bab'a doğru kritik adımlar

"Fırat'ın batısı" konusunda kritik gelişmelere dair iddialar var. YPG ağırlıklı Suriye Demokratik Güçleri (SDG), Menbic'teki kısa "zafer molası'ndan sonra yeniden batıya doğru ilerlemeye başladı. Aynı zamanda, Menbic'in güneyinde "İslâm Devleti" örgütünün elinde kalmış bir cebi de ele geçirmeye çalışıyorlar.


Haritada:

[1] Menbic'in batısında, El-Bab'ın kuzeydoğusunda SDG'nin İD'den aldığı söylenen el-Yeneni, el-Şeyh Nasır, el-Kart el-Sehir ve el-Kart el-Kebir, Yılanlı, Kart Viran köylerinin bulunduğu yöre. (Arapça adların Türkçe yazılışında hatalar olabilir.)

[2] Menbic'in güneyinde, Cebel el-Meşi (Meşi Dağı) çevresinde İD'den temizlenen köylerin bulunduğu yöre.

[3| El-Bab. Koalisyon uçaklarının buradaki İD mevzilerini bombalamaya başladığı bildiriliyor. SDG'nin oluşturduğu El-Bab Askerî Konseyi'nin kısa süre içinde şehre yöneleceği anlaşılıyor.

15 Ağustos 2016 Pazartesi

Türkiye sınırında patlama - otobüste katliam

Atme'deki patlama ile ilgili olarak bildiklerimiz, şu ana kadar öğrenebildiklerimiz, tahminler, iddialar:

• Atme, Türkiye sınırının dibinde (patlama Reyhanlı'dan duyuldu).
• Patlama 21:00 sularında meydana geldi.
• İçinde çeşitli silahlı gruplardan savaşçıların olduğu otobüs hedef alındı.
• Muhtemelen bomba yüklü araçla intihar saldırısı.
• Otobüste militanları bulunan gruplar arasında şimdiye kadar şunlar sayıldı: 13. Fırka, Sukur el-Cebel, Nureddin Zengi Tugayları, Sultan Murad Tugayları, El-Hamza Tugayı, Feylak el-Şam. (Genel olarak Ankara'ya yakın ve Ankara ile doğrudan irtibatlı gruplar.)
• Ölenlerin sayısı "düzinelerce", "otuz civarı" veya kimi yerde kesin rakamla 35 diye veriliyor; en az 25 de yaralı (bir kısmı ağır) var.
• Bazı yaralılar (Hatay Valiliği'ne göre sekizi) Türkiye'ye getirildi, dördü hastanede öldü. (Kürt şehri Qamişlo/Kamışlı'daki İD saldırısından sonra yaralıların Türkiye'ye getirilmesine izin verilmemişti.)
• Otobüs, içindeki savaşçılarla beraber nereden nereye gidiyordu? İki iddia var: (a) Atme'deki mülteci kampını koruyan muhafızlar nöbet değiştiriyordu, (b) Otobüs Türkiye'ye geçmek üzereydi.
• Yasal sınır kapısı olmamasına rağmen Atme'den bir Türkiye-Suriye (ve tersi) trafiğinin işlediği anlaşılıyor.
• Kürt kaynakları, otobüsün taşıdığı savaşçıların Türkiye'ye geçip oradan Efrin kantonuna saldırmayı planladıklarını iddia ediyorlar. Atme, Efrin'in de dibinde.
Yeni Şafak'ın haberinden çıktığı ve yayıldığı anlaşılan, "Azez bölgesinde DAEŞ cephesi için gelen askerlerin Atme Kapısı’ndan geçişi sırasında..." ifadesi bu açıdan ziyadesiyle şüphe uyandırıcı. Gazete, "muhalif gruplardan... askerlerin... DAEŞ cephesi için gerçekleştirilen değişim amaçlı geçişi"nden sözediyor, ancak olayın geçtiği yerin Azez'le, "DAEŞ" (İD) ile doğrudan alâkası yok. Bu doğruysa, sözkonusu savaşçıların Türkiye içerisinde uzun bir yol kat edip, önce kuzeye çıkıp sonra doğuya dönüp (Efrin kantonunun etrafından dolanıp), kuzeyden, Kilis yakınından tekrar Suriye'ye girmeleri gerekiyor. (Bu da, Rusya ile temaslara rağmen Türkiye'nin Suriye içindeki faaliyetini tam gaz sürdürdüğü anlamına gelir.)
• Eylemi kimin yaptığı henüz belirsiz. İlk anda bunun Şam'ın Fethi Cephesi'nin (eski El-Nusra) marifeti olduğu söylendi, gerisi gelmedi. İD'in burada bir eylem yapabilmesi çok uzak ihtimal.
• Kimi Twitter hesaplarından Türkiye'nin suçlandığı da söyleniyor, ancak bu yönde mantıklı bir gerekçe ortaya konmuş değil.


Bütün bunların nasıl bir fon önünde cereyan ettiğini düşünmeye yardım için:
- Menbic iki gün önce İD'den tamamen temizlendi, YPG ağırlıklı Suriye Demokratik Güçleri'ne bağlı Menbic Askerî Konseyi'nin denetimine geçti.
- SDG'nin batıya ilerlemesini sürdüreceğinin resmî ilanı niteliğinde bir adım olarak, bu defa El-Bab Askerî Konseyi kuruldu.
- Bundan birkaç saat sonra, bu gece, Efrin Kantonu'nda "olağanüstü hal" ilan edildi.

[ EK / 15 AĞUSTOS / 16:20 / Sputnik'in Reuters'ten aktardığına göre, saldırıyı "İslâm Devleti" örgütü üstlendi. İD Telegram'dan açıklama yaptı, kendilerine karşı savaşmaya gelecek olan Feylak el-Şam ve Nureddin Zengi Tugayları üyelerini hedef aldığını bildirdi. Sputnik'e bilgi veren bir kaynaksa, otobüsteki savaşçıların "standart rotasyonları kapsamında, çoğu zaman olduğu gibi, tedavi olmak ve dinlenmek için Türkiye'ye [gittiğini]" söyledi. Bu kaynağa göre patlamaya yolaçan, canlı bomba değil. Ve patlama Türkiye tarafında oldu. Kimi kaynaklarda, Türk askerlerinin de yaralandığı ileri sürülüyor. ]



14 Ağustos 2016 Pazar

Onlarda olan "o şey"in fotoğrafı

Askerî darbeyle Mısır’ın başına geçen Abdülfettah Sisi ve yanındakileri gördüğümüz bu fotoğrafın orijinali elbette böyle değil. Kadrajını değiştirdim, tonuyla, rengiyle oynadım, işledim. Ona “devlet resmi” adını vermek istedim, bu ada en çok layık olabileceği hale getirmeye çalıştım.


Yeni Süveyş Kanalı açılışının birinci yılı ve Süveyş Kanalı’nın millîleştirilmesinin 60. yılı dolayısıyla 6 Ağustos’ta İsmailiye’de yapılan törende çekilmiş bu fotoğrafı Mısırlı yetkililer ajanslara, basına dağıttılar (ben de Reuters’in sayfasından aldım). Ben olsam, diye düşündüm, bunu çeken fotoğrafçıyı bir daha devlet ricaline yaklaştırmazdım. Oysa Mısır Devlet Başkanlığı yetkilileri bu fotoğrafı beğenmişler, seçmiş ve dağıtmışlar? İktidar denen şeyin uzağındaki insanlara iyi, güzel görünebilecek bir şey var mı bu fotoğrafta? Halbuki onlar beğenmiş, seçmiş ve dağıtmışlar. Acaba ne buldular bu karede? Neyi beğendiler ve başkaları da görsün istediler?

İşte o şey, hemen teşhis edileceğini, hissedileceğini bildikleri o şey için tutulmuşlardır bu kareye. O şey kimi zaman zırhlı arabanın aynalı camları oluyor, kimi zaman bin odalı saraydaki dev masa. Ama ille de güneş gözlükleri. İlle de.

13 Ağustos 2016 Cumartesi

Ne çok şeyin fotoğrafı!

Bu kareyi Reuters için Rodi Said çekmiş. 12 Ağustos günü, Halep'in kuzeyindeki Menbic "İslâm Devleti" (DAİŞ) militanlarından bütünüyle temizlendikten biraz sonra. Herhalde Suriye Demokratik Güçleri bünyesinde savaşan YPJ'den (Yêkineyên Parastina Jin - Kadın Savunma Birlikleri) bir gencecik kadın, kimbilir hangi dehşet anılarının yükünü taşıya taşıya helak olmuş ve kurtulmanın rüzgârına dayanamayıp çökmüş yaşlı adamı yatıştırmaya çabalıyor. Bundan öte fazla laf etmek fotoğrafa, ortaya döktüğüne, gizlediğine, haber verdiğine, oradaki yüke, ağırlığa, hikâyeye, dönüşüme, tarihe haksızlık etmek, haddini bilmemek olur.


9 Ağustos 2016 Salı

Hrant'ın Arkadaşları basın açıklaması

8 AĞUSTOS 2016 GÜNKÜ DURUŞMA İÇİN


Arkadaşımız öldürüleli neredeyse on sene olmak üzere.

On senedir, Hrant’ın nasıl bir millî mutabakat koalisyonu tarafından öldürüldüğünü anlatmaya çabalıyoruz.

Örgütçülerin, tetikçilerin hangi devlet görevlileri tarafından ne zaman devşirildiğini, eğitildiğini, yönlendirildiğini, arkadan itildiğini, kollandığını sıralıyoruz. Bu suikast organizasyonuna ve sonra delillerin karartılmasına, soruşturmanın engellenmesine karışan devlet görevlilerini sayıp döküyoruz.

Güya suikasti soruşturacak, katil şebekesini ortaya çıkaracak müfettişlerin, savcıların, yargıçların elinde devletin her türlü imkânının bulunmasına rağmen, bugüne kadar ortaya bizden daha fazla delil ve hakikat çıkaramadılar.

“Çıkaramadılar” değil tabiî, çıkarmadılar.

Şimdi birdenbire çıkarıyorlar.

8 Ağustos 2016 Pazartesi

Yeni bir gazete: duvaR

Gazete duvaR 7 Ağustos'u 8'ine bağlayan geceyarısı yayına başladı. İyi bir gazete olsun, doğru dürüst gazetecilik yapılan, haber verilen. düzgün yorum yapılan bir yer olabilsin, hak ettiği bir ilgi görsün, çok yaşasın. Yayın Yönetmeni Ali Topuz'un "Merhaba" yazısında öne çıkardığı niyet, böyle bir şey; bu, basın ortamının giderek kuruduğu memleketimiz için umut verici.

DuvaR'da ben de yazacağım. Hattâ ilk yazımı yazdım bile. Ali Topuz'a "fotoğraflı köşeyazarı" konumunda olmak istemediğimi, haberciliğin daha yakınında biryerlerde dolaşmak istediğimi belirttim; ve iftiharla söylemeliyim ki, "tavizsiz ve kararlı tutumumla" göz boyayarak, fotoğraf çekiminden yırtarak vs... bunu kabul ettirdim! Okurların ilk anda gözüne çarpmayabilecek bağlantılara, ayrıntılara işaret eden, olan bitenin daha iyi anlaşılmasına hizmet edecek yorumlarla gazeteye katkıda bulunmaya çalışacağım. Dolayısıyla oraya yazacaklarımın belirli bir günü, periyodu olmayacak.

Bu tabiî, ister istemez, Riya Tabirleri blog'undan apartılacak bir enerji ve dikkatle mümkün olacak. Çünkü P24'teki haftalık toparlamalara, geri plan-izahat yazılarıma da devam edeceğim. Umarım bu blog'u çok da fazla ihmal etmeden hepsini beraber götürebilirim. Belki de çok uzun süredir, hattâ blog'a ilk başladığım zamanlardan beri hayal ettiğim şeyi yapabilir, buraya, iç karartıcı siyasetimiz ve toplum hayatımızın, soluğumuzu dahi kirleten isinin pusunun bulaşmadığı, farklı konularda birşey yazabilirim, ufuk açıcı işler yapabilirim. Umarım...

15 Temmuz ertesi • irili ufaklı sorular

15 Temmuz darbe girişimi ertesinde, olan bitene dair açık ve net yargılarla, bunları besleyen olgularla dolu, doyurucu yazılar yazabildiğimi sanmıyorum. Ama gerekli ve bazısı hayatî sorular sorabildiğime, önemli bazı ayrıntılara işaret edebildiğime inanıyorum. Bunlara, doğrudan darbe girişimi gecesiyle değil, Cemaat'in devlet içindeki yaklaşık kırk yıllık serüveniyle ilgili mevzular dahil. Aşağıda, 15 Temmuz ertesinde yazdığım yazıların linkleri var. Birilerinin işine yarayabilir diye bunları buraya toplu halde koymayı isabetli buldum.

Sonu bizimki, anladık da, başlangıcı kimin hikâyesi?
Hainler Mezarlığı
Hikâye, anlatılandan ibaret değil
15 Temmuz'a dair "büyük soru"lar
"Bu jargon bizde ihtilali çağrıştırır"
Darbe gecesi hangi "diplomasi"?
Türkiye nasıl görünüyor?
MİT-Cemaat ilişkisine dair Eymür'ün dedikleri
Neden boyuna "işgal" diyorlar?

5 Ağustos 2016 Cuma

MİT-Cemaat ilişkisine dair Eymür'ün dedikleri

CNN Türk'teki "Türkiye'nin Gündemi" programı, 4 Ağustos'u 5'ine bağlayan geceki bölümüyle, bir devlet olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin ne olup ne olmadığını ayrıntısıyla ortaya koyan bir sunum yerine geçti. Laf askeriyeye bir türlü gelemediği için daha çok polis içerisinde birbiriyle mücadele eden gruplar, bu kirli mücadeleler ve çevrilen dümenler ve resmî yetkilerini dümen çevirmek için kullanan amirler, müdürler, yöneticiler hakkında fikir sahibi olduk. Askeriye zaten iki hafta önce uygulamalı hızlandırılmış kurs yapmış, bizi bir miktar aydınlatmıştı.

Memuriyetleri -yani üst düzeyde yetkili polis müdürleri olarak sürdürdükleri yaşantıları- boyunca kapışmış polis müdürleri kapışmayı telefonla bağlandıkları programda da sürdürdüler ve biz bu harala gürele içerisinde şunları anladık: