AB etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
AB etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Mart 2016 Perşembe

Vizesiz Avrupa masalı - Kötü kalpli cin belirir

Avrupa Birliği ile işler zora giriyor. Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk’ın ekibi tarafından hazırlanan anlaşma taslağı Cuma sabahı kahvaltıda Başbakan Ahmet Davutoğlu ile görüşülecek. Taslakta Türkiye’nin taleplerini karşılamaya yönelik herhangi bir adım atılacağına dair işaret yok.

Ankara, Türkiye’nin AB üyeliği görüşmelerinin hızlandırılmasını, daha çok faslın daha çabuk açılmasını istemişti; AB buna “yakında açarız” cevabı veriyor, tarih belirtmiyor. Hattâ eldeki taslak, “Türkiye ile AB, bir an önce yeni fasılların açılması kararı için hazırlık yapacak” yollu belirsiz erteleme ifadeleri barındırıyor.

8 Mart 2016 Salı

Haziran'a vizesiz seyahat - Hı hı, tabiî!..

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Brüksel’deki Türkiye-AB Zirvesi'nin ardından şöyle dedi:

"Vize serbestliğinin en geç Haziran sorunda, Hollanda’nın dönem başkanlığı sırasında uygulanması konusunda mutabakata varmış olmaktan memnuniyet duyuyorum."

Buradan ne anlıyoruz? En geç Haziran sonundan itibaren TC vatandaşları Schengen bölgesinde vizesiz kafalarına göre dolaşacaklar. Çünkü bu konuda "mutabakat"a varılmış. Mutabakat ne demek? Anlaşma olmuş.

Oysa böyle bir şey yok. Başbakanın gerçeklikle ilişkisindeki yırtık her geçen gün büyüyor, kolları dalları çatallanıyor. Vizesiz seyahat ihtimali Ekim ayı için öngörülmüşken dahi, AB siyasetçilerinden bunun "otomatikman" yürürlüğe girecek bir karar olmadığına dair çeşitli uyarılar, açıklamalar gelmişti. Çünkü TC vatandaşlarına vizesiz seyahat, Ankara tarafından pek çok "kritere" uyulmasına, yani bir sürü düzenleme yapılmasına vs. bağlıydı.

4 Mart 2016 Cuma

"Öyle otomatikman vize yok" diyorlar!..

Türkiye'ye gelen AB heyeti başkanı Hansjörg Haber, Türkiye'nin mülteci akınını 1 Haziran'a kadar "çok büyük ölçüde" azaltmak zorunda olduğunu ilan etti. Ankara'nın, AB'ye kabul edilmeyen bütün mültecileri geri almayı taahhüt ettiği anlaşma bu tarihte yürürlüğe girecek. Biliyorsunuzdur, anlaşmaya göre AB, Türkiye'nin Avrupa'da istenmeyen bütün mültecileri alması karşılığında TC vatandaşlarına vize-seyahat kolaylıkları sağlayacak ve Ankara'ya üç milyar Euro verecek.

AB heyeti başkanının basına söylediklerinden anlaşılan, ortadaki "şart"lar, Türkiye'nin Yunanistan'a geçecek mültecileri 1 Haziran'a kadar çok azaltmasından ibaret değil. AB, vereceği paranın nasıl harcanacağına da bakacak. Üç milyar Euro'nun, genel insanî yardım, okullar ve barınaklar için harcanması gerekiyor. Verilen paranın sahiden mülteciler için harcanacağından haliyle herkes şüpheli. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, "4 ay oldu, hâlâ verecekler, hâlâ verecekler" demesine karşılık, AB heyeti başkanına göre bu tutarın 400 milyonu Türkiye'ye aktarıldı. Ankara herhalde peşin ödeme istiyor.

19 Kasım 2015 Perşembe

"Öylesiniz" demişler ki "değiliz" diyorsunuz!

AKP Genel Başkan Yardımcısı, parti sözcüsü Ömer Çelik biz gazetecilere büyük yardım etti. Çelik'in partisinin Merkez Yürütme Kurulu toplantısından sonra söyledikleri, G20 Zirvesi dolayımında Avrupa devletleri ile Ankara arasında neler döndüğünü, Avrupalı siyasetçilerin Türkiye'ye güncel yaklaşımını anlamamızı sağlıyor. Demecinde "Türkiye toplama kampı değildir, yalnız jeopolitiğe indirgenecek devlet değildir" gibi ifadeler kullanan Çelik'in Avrupa ile ilişkilere dair sözlerini, sadece toparlayarak, yer yer kısaltarak aktaracağım. Araya girmem veya üstüne bir şey demem gerekmeyecek. Buyurun:

“Türkiye'yle ilişkilerin canlandırılması konusunda geç kalındığını düşünüyoruz. Eğer mesele Suriye meselesiyse, sadece Türkiye'yle ilişkilerin Suriye meselesine indirgenerek canlandırılması ya da canlandırılmaması şeklinde bir takvim, çok vizyonel bir yaklaşım olmaz. Ama diyelim ki Suriye meselesi küresel bir güvenlik sorunu oldu ve bundan sonra bu meseleyi canlandırmakla ilgili bir yaklaşım içerisinde oluyorlarsa açık ve net bir şekilde şunu söyleyeyim, o açıklamada beni en çok rahatsız eden kavram, 'dost çemberi' kavramı oldu.

Türkiye'nin Avrupa'nın bir parçası olarak, Avrupa'nın bir eşit unsuru olarak değerlendirilmek yerine Türkiye'nin, Avrupa'nın barışını sağlayacak bir protez gibi değerlendirilmesine kesinlikle iyi gözle bakmayız. Bu 'dost çemberi' kavramı, 2. Dünya Savaşı'nda birilerinin kullandığı çok tehlikeli bir kavram olan 'Lebensraum', Hayat Sahası gibi bir kavramı çağrıştırabilir. Türkiye, kimsenin barış ve güvenliğinin ya da refahının tampon bölgesi değildir. Dolayısıyla eğer bir barıştan bahsediyorsak, bir Avrupa güvenliğinden bahsediyorsak Türkiye, Avrupa güvenliğinin bir protezi değildir. Türkiye, Avrupa güvenliğinin diğer devletlerle birlikte eşit ve ortak bir parçası olarak değerlendirilmelidir.