Akit etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Akit etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Aralık 2015 Perşembe

Hasan Karakaya başarmış olarak öldü

"Camiye ayakkabılarıyla giren iki ayaklı hayvanlar caminin içinde bira içtiler, sigara içtiler ve öpüştüler, seviştiler."
Hasan Karakaya, 15 Temmuz 2013

"Çok cesur ve etkin bir kalemimizi Hasan Karakaya’yı kaybetmenin üzüntüsü içerisindeyiz."
Ahmet Davutoğlu, Başbakan, 1 Ocak 2016

Akit gazetesi Türkiye'nin özgün fenomenlerindendir. İsteyen, "millî değer"lerimiz arasına da katabilir. Faşizan İslâmcılığın bayraktarı görünür, fakat zaman zaman çeşitli icraatları devletin derinlikleriyle ilişkisine dair şüpheler uyandırmıştır. (Eşber Yağmurdereli'ye ettiklerine bir göz atsanız yeter.) Belirtmeye gerek yok ki, İslâmcı kesimde hiç kimse, bu mevzuyu kurcalamaya kalkmamıştır.

Niye?

Çünkü cesaret edememiştir, bu birincisi. Mâkûl her insanın Akit'i üzerine sıçratmaktan korkması gayet doğaldır. Bu kötülük makinesiyle uğraşmayı göze alan pek az kişi çıktı. Akit'in üzerine pislik boca ettiği Müslüman şahıslar genellikle "Allah'a havale etme" kaçamağına başvurdular. Ötekiler zaten ne yapsa fayda etmezdi.

Ancak, Akit'e tavır alınmayışının bir de ikinci sebebi varmış. Yıllar içerisinde bunu gördük. Şahsen benim de en büyük yanılgılarımdan biridir.

30 Aralık 2015 Çarşamba

Yıldönümünde Roboski vesilesiyle: Sorun sensin

Radikal, 29.12.2015


Dün (28 Aralık 2015), devlet ve toplum olarak üzerine pişkinlikle, yüzsüzlükle yatılmış bir katliamın dördüncü yıldönümüydü. Görmek duymak istemeyen dışında herkese bu ülkede neyin ne olduğunu anlatmaya bol bol yetecek bir faciadır, Roboski Katliamı. Ülkenin yönetim şekli olan gaddarlığın, hayat tarzımız olmuş umursamazlığın, eşitsizliğin sadece simgesi değil bizzat vücut bulmasıdır. (Roboski için yaptığım “Ağlama Anne, Güzel Yerdeyim” filmini izlemek isterseniz tıklayın.)

Bugün artık en aymaz olanlarımızca bile fark edilmeye başlanmış “manevî kopuş”ta Roboski hayatî bir eşikti. Eğer Aynur'un sesi gibi, ne yapsan karşı durulamaz bir şey değilse “Doğu”dan gelen hiçbir tınıyı duyamayan, hiçbir esintiyi hissedemeyen çoğunluk kulağı, oradan yükselen feryadı, haliyle, işitemedi. Kazara işitebilen, anlayamadı.

Anlayabilen, daha çok kalekol yaptı. Devlet için Roboski gibi bir mevzunun parçalanan çocuk ve genç bedenleriyle alâkası yoktu. Öncelik, emri kimin verdiğini gizlemekteydi. Çünkü belli ki, “şunlar şöyle olursa şöyle yaparsınız” diye bir ön emir verilmiş, en ufak şüphede, kimsenin elini -ve vicdanını- tutan hiçbir şey olmadığından, uçaklar kaldırılıp bombalar yağdırılmıştı. Veya belki daha fenası, başka hesaplar da güdülerek, katliam bile bile yapılmıştı. Ordu, hükümetin kendisini harcayıp harcamayacağı hususunda endişeleniyordu; hükümet, özellikle dönemin başbakanı, katliama zemini kendilerinin hazırladığının ortaya çıkmaması derdindeydi. Güzelce anlaştılar. Sorumluluk gizlendi.