Suudi Arabistan Krallığı’nın Birleşmiş Milletler temsilcisi, ülkesindeki rejimi, ülkesinden taşıp başka coğrafyalara da uzanan zihniyeti, “normal” kavramının izafîliğini ve kendi ahlâk âleminde büründüğü sevimliliği, insanın cibiliyetsizliğini, rezilliğini… hep birlikte ortaya koymayı başardı.
Büyükelçi Prens Abdullah el-Suud, on bin insanı öldürdükleri, binlerce insanın açlıktan ölecek hale gelmesine yolaçtıkları sersefil Yemen Harekâtı hakkında gazetecilerin sorularını cevapladı. The Intercept’in muhabiri, büyükelçiye, kullanımı yasaklanmış olan misket bombalarını atmaya son verip vermeyeceklerini sordu. El-Suud, -gülerek!- şöyle cevap verdi: “Bu, ‘Karınızı dövmeye son verecek misiniz?’ gibi bir soru.”
Muhabirler, muhtemelen yaşadıkları şoku atlattıktan sonra büyükelçiyi misket bombaları konusunda biraz daha sıkıştırdılar. El-Suud bunun üzerine de, “Siz siyasî operasyon elemanlarısınız,” dedi. “Ben siyasetçi değilim.”
Kadın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kadın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
4 Kasım 2016 Cuma
3 Aralık 2015 Perşembe
Özgecan kararı bize de bir şey söylüyor
"Özgecan kararı" üzerine, "neyse, Türkiye'de yargı tamamen tükenmemiş" diyebilir miyiz? Hayır. Bu karar şüphesiz, siyasî iradenin itiraz etmeyeceğine, karşı çıkmayacağına, hakimlerin başına iş açılmayacağına güvenildiği için böyle şak diye alındı, katiller ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırıldılar.
Peki sadece bu sayede mi alındı? Davanın muazzam bir süratle buraya varmasında esas rol kimdedir? Bu sorunun cevabı, bu memleketin demokrasi, çoğulculuk, özgürlük isteyen insanlarının bugün kapıldığı derin karamsarlık haline karşı söylenebilecek en anlamlı şeydir.
Yıllardır ısrarla, inatla, bin türlü zorluğa göğüs gererek mücadele eden kadın örgütleri, hareketleri... onların "kadın meselesi" diye bir başlığı iri puntolarla sürekli güncel tutabilmeleri var. Erkeklerin gaddarlığının, haydi insaflı olalım, "ortamı", "çevresi", "yetiştiği toprak" konusunda anlamaya-dönüştürmeye çalışan çeşit çeşit insan var. Özgecan'ın başına gelene karşı memleketin dört bir yanında ayaklanmış insanlar var. Onlara ilaveten, kadınlara yönelik şiddet ve saldırılarda, utanmaz savcı ve yargıçların suçlu erkekleri korumak için çevirdikleri dolaplarda (ceza indirimleri, "iyi hal"ler şunlar bunlar...) mutlaka gürültü çıkaran bir sosyal medya "kamuoyu" var.
Özgecan'a yapılanları öğrendiğimizde öyle bir haysiyetli ve kararlı ses çıkardık ki, siyasetçisi ilgilenmek, yargıya yolu açmak zorunda kaldı, yargıcı da kararını, aslında her zaman olması gerektiği ama çoğu zaman olamadığı gibi, insanlık adına verdi.
Evet, doğru, Türkiye'de insana her türlü uğraşı anlamsız gösterebilecek, yaygın ve geleneksel bir kol-kanat kırpma, baş yarma, kan dondurma, ruh kurutma mekanizması işliyor. Ancak Özgecan kararı da adalet için mücadele etmenin ne kadar hayatî olduğunu gösterdi işte. Üstelik düz ve sığ siyasî mücadeleden çok daha önemli bir alanda.
Peki sadece bu sayede mi alındı? Davanın muazzam bir süratle buraya varmasında esas rol kimdedir? Bu sorunun cevabı, bu memleketin demokrasi, çoğulculuk, özgürlük isteyen insanlarının bugün kapıldığı derin karamsarlık haline karşı söylenebilecek en anlamlı şeydir.

Özgecan'a yapılanları öğrendiğimizde öyle bir haysiyetli ve kararlı ses çıkardık ki, siyasetçisi ilgilenmek, yargıya yolu açmak zorunda kaldı, yargıcı da kararını, aslında her zaman olması gerektiği ama çoğu zaman olamadığı gibi, insanlık adına verdi.
Evet, doğru, Türkiye'de insana her türlü uğraşı anlamsız gösterebilecek, yaygın ve geleneksel bir kol-kanat kırpma, baş yarma, kan dondurma, ruh kurutma mekanizması işliyor. Ancak Özgecan kararı da adalet için mücadele etmenin ne kadar hayatî olduğunu gösterdi işte. Üstelik düz ve sığ siyasî mücadeleden çok daha önemli bir alanda.
11 Kasım 2015 Çarşamba
Yüce Yargı'nın kadınlarla savaşı
Radikal, 10.11.2015
Hatice Kaçmaz, öldürüldüğünde 33 yaşındaydı. Katili, ona musallat olmuş bir erkekti. (Erkek dünyasında buna “aşık olmak” da denebiliyor.) Bıçağını cebine koymuş, gidip Hatice Kaçmaz'ı bulmuş, muhtemelen onsuz edemediğini söylemiş, kendisiyle evlenmesini istemişti. Ve reddedilmişti. Çekti bıçağı. Bir, iki, üç, dört... on altı defa sapladı kadının bedenine. O esnada kendince, ruhunu, hayatını esir almış o tutkudan kurtulduğunu mu düşünüyordu? İstediğini vermeyen kadından intikam mı alıyordu? Yoksa bunlardan birine ilaveten, kadının bedenine bıçağı sokup çıkarmanın derinlerdeki gizli hazzı ve tatmin duygusu da mı eşlik ediyordu cinayete?
Katilin güdüleri ve duyguları bizi ne kadar ilgilendirir?
29 Temmuz 2015 Çarşamba
Bülent Bey kadın sesi istemiyor
Bülent Arınç'ın, pek çok öndegelen İslâmcı gibi, kadınlarla bitmek bilmeyen bir derdi var. Gülmelerini istemiyor, konuşmalarını istemiyor, ortalıkta gözükmelerini, erkeklerle aynı işleri yapmalarını, aynı ortamlarda bulunmalarını istemiyor. Başbakan Yardımcısı şimdi de TBMM Genel Kurulu'nda HDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan'a, "Hanımefendi, sus! Bir kadın olarak sus!" diye posta koydu. Siyasette paçavra edilişi de umarım kadınların elinden olur.
(Videoyu Bülent Arınç bir gün farkla tam bir yıl önce, "kadın herkesin içinde kahkaha atmayacak" sözüyle herkese "millî değerlerimiz"i hatırlattığında hazırlamıştım.)
(Videoyu Bülent Arınç bir gün farkla tam bir yıl önce, "kadın herkesin içinde kahkaha atmayacak" sözüyle herkese "millî değerlerimiz"i hatırlattığında hazırlamıştım.)
23 Temmuz 2015 Perşembe
Zengin, muktedir, erkek: ideal zorba formülü
Kamboçya'da, hükümete 100 bin doların üzerinde bağış yapanlara verilen oknha ünvanına da sahip bir işadamı, bir kadını kafasını tekmeleyerek, yerlerde sürüyerek dövdü. Ve neyse ki kaçtığı Singapur'dan dönmesi ve tutuklanıp hapse atılması sağlandı.
VICE News'un haberine göre, Kamboçya'nın "seçkin"lerinin dünyasıyla ilgili pek boktan gerçekleri ortaya çıkaran olay kısaca şöyle: Televizyoncu Ek Socheata (dövülen kadın), ülkenin zenginlerinden Sok Bun (aşağılık herif) ile yemeğe çıkacak bir Japon kadın arkadaşının "sen de gel" demesi üzerine onlarla birlikte lüks bir Japon restoranına gitmişti. Çünkü Sok Bun'la daha önce birkaç defa beraber olmuş ve ondan şiddet görmüş arkadaşı, yemek sonrasında adamla gitmek istemiyor, yanına güç alacağı bir arkadaş arıyordu (genel olarak kadınların pek iyi bildiği bir vaziyet yani). 2 Temmuz günü çekilen ve Socheata'nın 7 Temmuz günü ele geçirip Facebook sayfasına koyduğu, konur konmaz da Kamboçya'nın internete erişebilen kesimini ayağa kaldıran videolarda, Sok Bun'la beraber gitmek istemeyen kadının direnmesi, Bun'un onu zorlaması, Socheata'nın müdahale etmesi, bunun üzerine yumruklara tekmelere hedef oluşu, açıkça izlenebiliyor.
VICE News'un haberine göre, Kamboçya'nın "seçkin"lerinin dünyasıyla ilgili pek boktan gerçekleri ortaya çıkaran olay kısaca şöyle: Televizyoncu Ek Socheata (dövülen kadın), ülkenin zenginlerinden Sok Bun (aşağılık herif) ile yemeğe çıkacak bir Japon kadın arkadaşının "sen de gel" demesi üzerine onlarla birlikte lüks bir Japon restoranına gitmişti. Çünkü Sok Bun'la daha önce birkaç defa beraber olmuş ve ondan şiddet görmüş arkadaşı, yemek sonrasında adamla gitmek istemiyor, yanına güç alacağı bir arkadaş arıyordu (genel olarak kadınların pek iyi bildiği bir vaziyet yani). 2 Temmuz günü çekilen ve Socheata'nın 7 Temmuz günü ele geçirip Facebook sayfasına koyduğu, konur konmaz da Kamboçya'nın internete erişebilen kesimini ayağa kaldıran videolarda, Sok Bun'la beraber gitmek istemeyen kadının direnmesi, Bun'un onu zorlaması, Socheata'nın müdahale etmesi, bunun üzerine yumruklara tekmelere hedef oluşu, açıkça izlenebiliyor.
5 Mart 2015 Perşembe
Meclis'in de yarısı kadın olmalı
Radikal, 05.03.2015
Yine her gün bir başka yerde cansız kadın bedenleri bulunuyor. Cinayetleri işleyenler, anlaşılan, eskisi gibi, anlık cinnet veya aşırı öfke sonucu böyle bir halt edip darmadağınık vaziyette yakalanan bildik katillere benzemiyorlar. Kadını öldürüp ardından kendini vuranlar falan da anlaşılan polisiye romanlarda kalacak anca. Kadınlar öldürülüyor, cesetleri bir şekilde ortadan kaldırılıyor, en azından vakitlice bulunamayacakları umulan biryerlere götürülüyor, sürükleniyor, atılıyor... Soğukkanlıca işler bunlar. Hepsi korkunçtu, ama şimdikiler ayrıca beter.
Şahsen, işçileri patronların kurtarabileceğine inanmadığım gibi, bugünün dünyasının, hele Türkiye'sinin yetkili erkeklerinin toplumsal hayatı kadınlar için daha güvenli hale getireceğine de inanmıyorum. Kadınlar insanlığın yarısı olduğu için, şöyle bir silkinseler hayatı kökten değiştirebileceklerine inanıyorum. Neden olamıyor? Derin ve uzun tartışma konusu.
15 Şubat 2015 Pazar
Tecavüzün cezası "erkeklik"e yönelik olmalı
Hukukî mevzudur, bütün boyutlarıyla tartışamam. Bilgim ve birikimim yok, akıl yürütürken mutlaka birşeyleri atlıyorumdur. Ancak yıllardır, bu vahşetle karşılaştığımız her durumda dön dolaş aynı noktaya geliyorum ve bunun bir şekilde tartışılabileceğine inanıyorum. Akıl yürütmem yanlışsa yanlışlığına ikna olmak istiyorum.
"Ne yapılsa, erkekleri kadınlara yönelik şiddetten, tecavüzü neredeyse hak görmekten caydırır?" Sorduğum soru bu.
"Ne yapılsa, erkekleri kadınlara yönelik şiddetten, tecavüzü neredeyse hak görmekten caydırır?" Sorduğum soru bu.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)