Radikal'in kapandığını ve işsiz kaldığımızı Twitter'dan, yani ortalıktan öğrenip gazeteden doğruladıktan bir süre sonra evden çıktım. Döndüğümde mail kutumda Türkçe karakterlerin yerinde soru işaretleri bulunan bir mail buldum. Mail, Y?netim Kurulu Ba?kan? Vuslat Do?an Sabanc? ile ?cra Kurulu Ba?kan? ?a?lar G???? imzalarını taşıyordu ve "Radikal'in ekonomik olarak s?rd?r?lebilirli?inin dijital alanda da m?mk?n olmad???n?", dolayısıyla "bu tablo kar??s?nda" Doğan Grubu'nun gazetenin "yay?n?na son verme karar?n? alm??" olduğunu bildiriyordu. Grubun değerli yöneticilerine, sonunda bunu bizlere de haber verme zahmetine girdikleri için te????????'lerimi sunarım. Kimbilir şu anda kaç kişinin hayatını kararttılar. Kapitalizm kısa sürede yok olmayacağına göre, Allah hiçbirini başkalarının yanında çalışmaya muhtaç etmesin, diyelim. Amin.
Maili buraya koyuyorum ki, siz de eğlenin. Bu ülkede bir gazete yazarının gazetesinin kapandığını -akşam 08.26'da- haber aldığı, Vietnamca ve Myanmar dillerinde rahatça yazışılan bir döneme ait Türkçe mektubu görün. Bu mektuba bir süre öylece bakın, tavsiye ediyorum. Bu mektup Türk burjuvazisinin kıratının, ayarının, cibiliyetinin resmidir. (Üstüne tıklayın, büyüsün.)
Ben kendimi aşağılanmış hissettim, geçer. İşsiz kalmış Radikal çalışanları da eminim bir yolunu bulup hayatlarını sürdüreceklerdir. Türk burjuvazisi ise, tıpkı bugün bizi yönetenler gibi, utanması gerektiğinin bile farkında olmadan yaşayıp gidecek. Karşıdan bakana onun adına utanmak düşecek. Bu mektup Türk burjuvazisinin resmi.
Radikal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Radikal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
23 Mart 2016 Çarşamba
17 Kasım 2015 Salı
Radikal'deki yazımda yanlış var
Bugün (17 Kasım Salı günü) Radikal'de yayımlanan yazımda bir yanlış yaptım. Fransız internet gazetesi Mediapart adına Ulusal Bilimsel Araştırmalar Merkezi'nden (CNRS) Pierre-Jean Luizard ile görüşen gazetecinin adıyla Luizard'ı karıştırdım. Böylece IŞİD Tuzağı. İslam Devleti ya da Tarihin Dönüşü kitabının yazarı da, söyleşiyi yapan Joseph Confavreux'ymüş gibi oldu! İkisinden de özür dilemek isterdim ama nasılsa haberleri olmayacak; bu yüzden özürü okurlarımdan diliyorum. (Bu önemli söyleşiyi Haldun Bayrı çevirdi, Medyascope yayımladı. Şuradan okuyabilirsiniz: “IŞİD Irak’ta başardığını Fransa’da da yapmaya çalışıyor”.)
Bu arada, hayatımda ilk defa, yazıda iki ayrı yanlış veri aktarıp, bunları bir miktar arayla fark edip, üstüste iki defa gazeteye düzeltme gönderdim. Bu anca şimdi fark ettiğim ve artık düzeltme şansına sahip olmadığım üçüncüsü! "Zalımsın TC" mi demeliyim, "Teşekkürler Türkiye" mi? Yoksa kalabilen aklın nasıl kalabildiğine mi hayret etmeliyim? Umarım bu kalıcı bir hal değildir.
NOT: Yazının blog'taki versiyonunda yanlış düzeltilmiştir.
Bu arada, hayatımda ilk defa, yazıda iki ayrı yanlış veri aktarıp, bunları bir miktar arayla fark edip, üstüste iki defa gazeteye düzeltme gönderdim. Bu anca şimdi fark ettiğim ve artık düzeltme şansına sahip olmadığım üçüncüsü! "Zalımsın TC" mi demeliyim, "Teşekkürler Türkiye" mi? Yoksa kalabilen aklın nasıl kalabildiğine mi hayret etmeliyim? Umarım bu kalıcı bir hal değildir.
NOT: Yazının blog'taki versiyonunda yanlış düzeltilmiştir.
14 Nisan 2015 Salı
Küstahlığı seviyoruz, pişkinliğe tapıyoruz
Radikal, 12.04.2015
Şimdi hangi partinin neredeki hangi adayının nerede olsa neyi değiştirebileceği veya hangi küskünün ne yapması halinde neler olabileceği veya oradan o kişinin değil de bu kimsenin gösterilmesi halinde nelerin olmayabileceği üzerine ahkâm kesebilseydim, inanın ben de memnun olurdum. Bu ince işlerin toplamda seçim sonuçlarını yüzde bir bile etkilediğine inanamıyorum ne yazık ki. İnanamama kusuru.
Biz Türkiye'de, akılla mantıkla, somut koşullara göre farklı tercihler yapmanın gayet mümkün olduğu ve insanı dinden imandan veya solculuktan, liberallikten, Atatürkçülükten, her neyse, çıkarmayacağı, buna karşılık farklı görüş ve tavırdan insanların aynı tercihi yapabileceği, bu yüzden özdeş hale gelmeyecekleri ufacık olaylarda bile önceden belirlenmiş tarafımıza göre seçim yaparız. Nerede kaldı koskoca seçim!..
(Bu konuda kayda değer bir istisna, belli ki çok iyi insan olan bir öğretmeni bütün o çirkin devlet kibriyle aşağılamaya kalkan -ve ölümüne yolaçan- Yalova valisini birkaç İslâmcı yazarın da kınaması ve istifaya davet etmesi oldu. Adalet duygusunun tamamen ölmediğini görmek güzel!)
Bizimkiler yapıyorsa doğrudur, ötekiler yapıyorsa yanlıştır; buna göre yaşarız. Taranan Fener'in otobüsüyse, gerikalan herkes “şikeden beri gelen haklı tepkiler”den sözeder, Beşiktaş'ınki olsaydı, “e, tabiî Çarşı'nın Gezi'deki şeysi...” falan denirdi.
8 Nisan 2015 Çarşamba
“Güvenilir kaynak”tan Yemen tesbitleri
Radikal, 07.04.2015
Günlerdir Yemen hakkında birşeyler öğrenmeye, sizlere de aktarılabilir bilgi edinmeye çalışıyorum. Niye? Çünkü, ilkin, dünya bizden ibaret değil. İkincisi: Başkalarının dertleriyle ilgilenmek insanın insanlığını geliştirir. (Tabiî bu, ortalama zihniyetimiz ve dünya görüşümüz yüzünden bize uygulanabilir bir ölçüt değil, geçelim.) Üçüncüsü: Yemenlilerin başlarına gelenlerden sorumlu tuttukları devletler arasında Türkiye de var. Dolayısıyla, dördüncüsü, biz farkında olmasak da hayatımızı yakından etkileyecek bir konudan bahsediyoruz, Yemen derken. Nitekim beşincisi: Yemen'den sözederken kendimizden sözedermiş gibi olabileceğimiz durumlar var.
Bunların başında, şimdi Husilerle ittifak halinde yeniden iktidar peşinde koşan devrik başkan Ali Abdullah Salih'in serveti (ve bunun ediniliş tarzı) geliyor. 30-60 milyar dolar arasında olduğu tahmin edilen bu servetin, nakit, gayrimenkul, altın ve hisse senetlerine bölünmüş olarak yaklaşık yirmi ayrı ülkede tutulduğu biliniyor. 33 yılda biriktirilen bu servetin kaynağı, komisyonlar, yolsuzluk, bildiğimiz şeyler.
3 Nisan 2015 Cuma
Acep ne iştir, anlayacağız
Radikal, 02.04.2015
Korkunç bir günün ardından, elektriğin nasıl olup da neredeyse bütün Türkiye’de birden kesilebildiği üzerine akıllar fikirler yürütülmesi -yani aslında hiçbir şey bilmeden köşeyazarına yakışır şekilde atıp tutmak- veya Adliye’deki feci olay hakkında konuşulması beklenir.
Bunları yapamayacağım.
Çünkü Türkiye, ne DHKP-C flamalı-maskeli iki eylemcinin savcıyı rehine alıp başına silah dayamasını ne de polisin odadaki herkesi öldürerek yeni destan yazmasını çeşitli açılardan ele alıp tartışmaya elveren bir zihinsel, ruhsal ve ahlâkî ortama sahip.
Sadece birkaç sözle yetineceğim.
30 Mart 2015 Pazartesi
Kürdün katırı
Radikal, 26.03.2015
Bizim mahallede sokak hayvanlarına özel ilgi gösterilir. Çıkıp sokak sokak dolaşarak kedileri köpekleri besleyen birçok insan var. Bazılarının hali vakti yerinde değil, üstlerinden başlarından anlaşılıyor; yine de hayvan beslemeyi aksatmıyorlar. Hele biri var, o köşede belirdiği anda kediler sofraya oturup beklemeye başlıyorlar. Adam yiyecek vereceği kedileri -otuzun üzerinde kedi- tek tek tanıyor, her birinin önüne yiyeceğini koyarken ona bir-iki söz söylüyor. Bir defasında yiyeceği paylaştırırken ortalıkta görünmeyen bir kedi sonradan çıkagelince adam üzüntüden perişan oldu, telaşa kapıldı. Öbür kedilerin önündeki yiyeceklerden azar azar alıp geç gelene de bir porsiyon çıkardı, “Hay Allah, benim hatam” diye söylene söylene gitti. “Fark edemedim işte yokluğunu, benim hatam...”
Belki insandan umudu kesmiş insanlar bunlar; insandan dost olmayacağına karar vermişler bir aşamada. Belki yalnızlık, mecburiyet; belki sadece tercihleri, istekleri bu. Bilmiyorum. Yine de, sadece hayvanı beslemiyor, insanlık diye bir şey varsa, bir yerinden tutup yaşatmaya çabalıyorlar diye düşünüyorum.
25 Mart 2015 Çarşamba
Yeni kamplaşma bildik eski formülle mi olacak?
Radikal, 24.03.2015
Dünün gürültü patırtısı hakikaten “gelmiş geçmiş...” sıralamasında üst sıralara layıktı. Bu nasıl bir pazartesi? Kırmızı? Yeşil? Alacalı bulacalı? Üstüne hâlâ Newroz'un kırmızı-yeşil-sarısı düşüyor, bir yandan da siyahlar, griler... Şunu yıllardır iddia ederim: Türkiye'nin bir haftasından, diyelim bir Alman gazetesine bir yıllık manşet çıkar.
Haftaya yurttan karışık canhıraş seslerle başladık. Hükümet propaganda aygıtından elemanların “büyü bozuluyor” hayıflanmalarıyla “elverin beyler!” çağrıları birbirine karıştı. Saray muhafız alayı komutanlığına soyunan Melih Gökçek'in isyan lideri Bülent Arınç’a savurduğu tehditli hakaretli bumeranglar henüz havadayken, bir kısmı Hıristiyan veya Budist olmasa bütün dünyayı tek başına gütme peşindeki cumhurbaşkanı başkalarını “koltuk sevdası”yla itham etti. (Gökçek'in merdivendeki kıyafet balosuna çok yakışacağına itiraz edeni ciddiye bile almam.)
Ve tabiî kendisine böylesine sağlam bir çoğunluk iktidarı bahşetmiş vaziyetin, bütün patırtıya rağmen, bilincinde olduğunu gösterdi: “Marjinal ateistler bizi anlayamaz,” dedi.
18 Mart 2015 Çarşamba
TC klasiği: insandan ömür çalmak
Radikal, 17.03.2015
Bir SHP milletvekilinin Türkiye'de “Kürt sorunu” olduğunu, “Kürtlere baskı yapıldığını” yüksek sesle dile getirmesi üzerine Meclis'te olaylar çıkmıştı. Henüz yılın ilk günlerinde. Üç ay sonra, Türkiye Cumhuriyeti Avrupa Topluluğu'na tam üyelik başvurusu yapacaktı. Beren Saat dört, Kıvanç Tatlıtuğ beş yaşındaydı. Devlet, yeni yetme bir Kürt gencini hapse koydu.
Bir yıl sonra Berlin Duvarı, ondan da bir yıl sonra Doğu Bloku, Sovyet egemenlik sistemi yıkıldı. Soğuk Savaş bitti. Hapishane duvarlarına bir şey olmadı. Onlar sağlamdı. Turgut Özal cumhurbaşkanlığını 12 Eylül'ün liderinden devraldı.
Serhat hapisteki birinci yılını doldurur ve bu saçmalığın bir an önce sona ermesini ümit ederken dünyaya gelen Thomas Müller, genç takım aşamalarını geçip Alman millî takımının yıldızı olacaktı. Müller takım arkadaşlarıyla birlikte Dünya Kupası'nı kaldırdığında saçmalık, acımasızlık ve gaddarlığa dönüşmüş olacak, yirmi altıncı yılını geride bırakacaktı.
14 Mart 2015 Cumartesi
Ya o güzide kuruma şey olursa?!..
Radikal, 12.03.2015
Hayır yani, “bu güzide kurumumuza yapılmaz” demişler, ondan fena oldum ben. Hakikaten yapılmaz. Hem kurum bu; kurum ne demek, devlet demek; kuruma yapılmaz; hem de güzide kurum ki, güzide kuruma hiç yapılmaz.
Hakan Fidan MİT'i bırakırken cumhurbaşkanı kendisini uyardı. Dedi ki, “yapma” dedi; “yapma” demiş yani; “yapma dedim” dedi. Ve fakat lafını dinletemedi. Mazallah!
Herkes de dedi ki, “Efendim, Hakan Bey'in tercihine saygı duymak lazım,” dedi. Saygı da duyuldu Allah için. Cumhurbaşkanı bile hepimize her fırsatta reva gördüğünün binde birini savurmadı Hakan Bey'in kafasına. Uçaktakilere dert yandı. Eş dost hizmetkâr arasında, “Yapma dedim, yaptı” diye sızlandı, o kadar.
11 Mart 2015 Çarşamba
Tavır “duruş” oldu, siyaset kimlik gösterme
Radikal, 10.03.2015
En etkileyici kullanımı: “belli bi duruşu var”. En yaygınlarından biri: “demokrat aydın duruşu”. Spiker hitabı: “tabiî sizin bu konuda bir duruşunuz olduğu için...” Filan...
1970'lerde, meşhur 68 Kuşağı'nın yarattığı altkültürü sağlamlaştırdığımız, zenginleştirdiğimiz dönemde, herhalde en sık kullanılan kavram, “tavır”dı. Her konuda “doğru devrimci tavır” aranır, tarif edilir, tartışılır, kapışılırdı. Çoğu zaman ifrata kaçardık. Siyasetin konusu olamayacak mevzularda bile “doğru devrimci tavır” arardık.
İfrat bir yana, böyle bir kavramın hayatımıza yön verir hale gelişinin altında şüphesiz her an her konuda “devrim için” çalışma gereğine inanmamız yatıyordu.
(Bunlar bugünün insanlarına komik dahi görünebilir; ancak sizi temin ederim ki, doğru devrimci tavrı bulmakla uğraştığımız günlerde hayatımız, bugün kavranması pek mümkün olmayacak tarzda, daha anlamlıydı. Neyse...)
5 Mart 2015 Perşembe
Meclis'in de yarısı kadın olmalı
Radikal, 05.03.2015
Yine her gün bir başka yerde cansız kadın bedenleri bulunuyor. Cinayetleri işleyenler, anlaşılan, eskisi gibi, anlık cinnet veya aşırı öfke sonucu böyle bir halt edip darmadağınık vaziyette yakalanan bildik katillere benzemiyorlar. Kadını öldürüp ardından kendini vuranlar falan da anlaşılan polisiye romanlarda kalacak anca. Kadınlar öldürülüyor, cesetleri bir şekilde ortadan kaldırılıyor, en azından vakitlice bulunamayacakları umulan biryerlere götürülüyor, sürükleniyor, atılıyor... Soğukkanlıca işler bunlar. Hepsi korkunçtu, ama şimdikiler ayrıca beter.
Şahsen, işçileri patronların kurtarabileceğine inanmadığım gibi, bugünün dünyasının, hele Türkiye'sinin yetkili erkeklerinin toplumsal hayatı kadınlar için daha güvenli hale getireceğine de inanmıyorum. Kadınlar insanlığın yarısı olduğu için, şöyle bir silkinseler hayatı kökten değiştirebileceklerine inanıyorum. Neden olamıyor? Derin ve uzun tartışma konusu.
27 Şubat 2015 Cuma
Buyurun, nasıl yardımcı olabilirim..?
Radikal, 26.02.2015
Uzuun bir aradan sonra, köşeyazarınız yeniden hizmetinizde. Gerçi bir süredir blog'um Riya Tabirleri'nde, zaman zaman tek kişilik gazete olmaya heves ediyor, bazen de “köşeyazarı” sıfatına maruz kalmama yolaçacak okkalı ahkâm yazıları yazıyordum. Ama yuvarlak hesap on yedi senedir, başlı başına ayrı mevzu olan Taraf macerası dışında, bana “gel, yaz” diyen olmamış, ben de medya âlemimizin dışında kalmıştım. Şimdi, işte, memleketimizin pek ilginç müesseselerinden biri olan köşeyazarlığına yeniden terfi etmiş bulunuyorum. Üstelik bu makama ilk adım attığım gazetede. (Radikal yazıişleri, yeniden burada yazacağımı duyururken, “evine döndü” ifadesini kullanmış; beni evden biri görmek istedikleri için onlara teşekkür ederim.)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)