İnternet ve özellikle sosyal medya, gazeteciliğin sınırlarını genişlettiğinden beri, zenginleşen haber alma-verme faaliyetine bir musibet eşlik ediyor: Yalan yanlışın muazzam bir hızla yayılması. Birisi "şöyle bir şey oldu" der demez, yüzlerce kişi bunu Facebook sayfalarında aktarıyor, bir o kadarı retweet ediyor. "Şunun fotoğrafı" diye herhangi bir sosyal medya mesajına iliştirilen bir fotoğraf, kısacık süre içerisinde, asla alâkasının bulunmadığı bir olayın simgesi haline, bir ikon haline gelebiliyor.
Bu durum kimimiz için büyük vahamet, kimimiz içinse sorun bile değil. Hattâ yanlışı düzeltmeye çalışanlar bazen tepkiyle karşılaşıyor. İki tür tepki var:
(1) "Canım, ne önemi var? Bu somut ayrıntı doğru olmasa da olay genel olarak şöyle şöyle değil mi?" Son örneği, İD'in tutsak aldığı Ezidi kadınları köle pazarı kurup sattığına dair iddia ve fotoğraf. Fotoğrafın bir yıllık olduğunu, bambaşka bir konuya ait olduğunu ortaya koyunca, şöyle bir karşılık alabiliyorsunuz: "Ne yani, İD kadınları esir almıyor mu, götürüp eş-cariye-köle yapmıyor mu? Satacaklarını söylemediler mi?" Bu tepki, Türk Millî Eğitimi denen makineye hammadde olmuş insanımızın hakikatle -galiba kurmak istemediği- ilişki konusunda fikir veriyor olabilir. Derin bir konu. Daha yüzeysel bir sebep ise, bunca yıllık medya tecrübesi olabilir. İnsanlar, şu ya da bu propagandif amaca yönelik olmayan, "haber" diye bir "cismi" tanımadıkları için, ona ihtiyaç duymuyorlar, lüzumunu da anlamıyorlar muhtemelen.
ww etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ww etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
7 Ağustos 2014 Perşembe
7 Temmuz 2014 Pazartesi
#habericinikikeretiklama
Basılı yayınların dijitalleşmesi, gazetelerin sanal ortama transferi vs. engin mevzular. Hem güncel, önemli, üstüne konuşmak, bilmek gereken konular hem de karşımıza her gün yeni yeni sorunlar çıkaran musibet kaynakları. Klasik söyleyişle: "Hayatımız bir yandan kolaylaşırken..." öbür yanda çok şey oluyor. Hayatımızın içine ediliyor düpedüz.
Ama Türkiye'de iyi şeyler oluyor!! Meselâ şu üç porno sitesi insanın pek güzel vakit geçirmesini sağlıyor, moralini düzeltiyor, filan:
Radikal'in basılı hayatına son vermesiyle, gazetelerin internet siteleriyle meseleler yeniden ilgi odağı oldu. Gerçi yine deşmek gereken boyutların bir-ikisine bile doğru dürüst bakılamadı. Ancak Radikal'in kendini Türkiye'de sanal âlem yayıncılığı diye teşkil ve tarif edilen şeye uydurması, bir yandan ağabeyi Milliyet'in rotasından gidilerek yürütüldüğü, bir yandan da neredeyse herkesin gözü önünde gerçekleştiği için, sorun bu defa fazla açık, fazla çıplak çıkıverdi karşımıza. Çıplak derken, çırılçıplak yani...
Ama Türkiye'de iyi şeyler oluyor!! Meselâ şu üç porno sitesi insanın pek güzel vakit geçirmesini sağlıyor, moralini düzeltiyor, filan:
Radikal'in basılı hayatına son vermesiyle, gazetelerin internet siteleriyle meseleler yeniden ilgi odağı oldu. Gerçi yine deşmek gereken boyutların bir-ikisine bile doğru dürüst bakılamadı. Ancak Radikal'in kendini Türkiye'de sanal âlem yayıncılığı diye teşkil ve tarif edilen şeye uydurması, bir yandan ağabeyi Milliyet'in rotasından gidilerek yürütüldüğü, bir yandan da neredeyse herkesin gözü önünde gerçekleştiği için, sorun bu defa fazla açık, fazla çıplak çıkıverdi karşımıza. Çıplak derken, çırılçıplak yani...
29 Mart 2014 Cumartesi
İnternetteki sorunlar geçici değil mi yoksa?
Türkiye, Google DNS'lerini yasaklayan ilk ülke olarak tarihe geçmekle kalmadı, DNS hırsızlığıyla da efsane yarattı. Meselenin tam da hırsızlık olması, bugünlerde acı tebessümlere yolaçabilir. Ancak işin acı kısmı tebessüm kısmından daha mühim maalesef. DNS hırsızlığının mekanizması karışık, zar zor anlıyorum, anlatabilmem imkânsız. Allah'tan anlatabilenler var - ileteceğim. Şahsen, mevcut hükümetin, kendisine karşı sanal âlemde örgütlenebilen -ve buradan gerçek hayata taşabilen- muhalif tepkileri büyük sorun olarak gördüğüne ve önümüzdeki dönemde bunlara ilişkin gayet sert ve kalıcı tedbirler almaya çalışacağına inanıyorum. Yeni internet yasasının yürürlüğe girmesiyle birlikte internette dolaşırken yaşadığım tuhaflıklara anlam yüklemeye çalışıyorum (normal zamanda da bir sürü tuhaflık yaşadığımızdan bu kolay değil). Bunlar zihnimde dolanırken, türk.internet.com sitesinde Füsun S. Nebil'in bir yazısını okudum ve bu konuda düşünecek herkesin okumasında fayda olduğuna hükmettim; buyurun: "Asıl Sansür Yeni Başlıyor ... AKP Kendini Aştı.. Kendi İnternet'ini mi Kuruyor?" (Bu arada, sayım sonuçlarının internet üzerinden ilgili yerlere iletileceği bir seçim öncesinde DNS hırsızlığı gibi kirli işler çevrilmesi, seçimin güvenilirliğine gölge düşürmeyecek mi, bu da ayrı sorun.)
Twitter'da "insan" (@marlboroinsani), şu anda Türkiye'de devlet zoru ve şirket hilesiyle çevrilen dümeni "...basitçe (teknik terime falan girmeden)" anlattı. Şöyle:
• Taksiye biniyorsun
• "Gezi Parkı'na gideceğim" diyorsun
• Taksici, "Ben karşının taksisiyim abi, bi soralım neredeymiş" diyor
• Taksici Gezi Parkı'nın adresini almak için durağı arıyor
• Duraktaki arkadaşları rehin almışlar; telsiz başında başka biri var
• Telsiz başındaki kişi, Gezi Parkı yerine taksiciye yanlış bir adres veriyor ve Gezi Parkı'na gitmek isteyen yolcunun kim olduğunu sorup not alıyor
• Gezi Parkı diye alâkasız bir yere gidiyorsun.
Meselenin bilgisine, mantığına ve teknik ayrıntısına vakıf olanlar için Stéphane Bortzmeyer'in "Hijacking of public DNS servers in Turkey, through routing" yazısı ziyadesiyle aydınlatıcı olacaktır. Birileri bunları okuyup olan biteni bize de sıradan faninin anlayacağı şekilde anlatınca müteşekkir kalıyoruz elbette. Şu işe bakın... siyasetçilerin para-pul hırsızlığı derken, devletin DNS hırsızlığıyla uğraşıyoruz!
Twitter'da "insan" (@marlboroinsani), şu anda Türkiye'de devlet zoru ve şirket hilesiyle çevrilen dümeni "...basitçe (teknik terime falan girmeden)" anlattı. Şöyle:
• Taksiye biniyorsun
• "Gezi Parkı'na gideceğim" diyorsun
• Taksici, "Ben karşının taksisiyim abi, bi soralım neredeymiş" diyor
• Taksici Gezi Parkı'nın adresini almak için durağı arıyor
• Duraktaki arkadaşları rehin almışlar; telsiz başında başka biri var
• Telsiz başındaki kişi, Gezi Parkı yerine taksiciye yanlış bir adres veriyor ve Gezi Parkı'na gitmek isteyen yolcunun kim olduğunu sorup not alıyor
• Gezi Parkı diye alâkasız bir yere gidiyorsun.
Meselenin bilgisine, mantığına ve teknik ayrıntısına vakıf olanlar için Stéphane Bortzmeyer'in "Hijacking of public DNS servers in Turkey, through routing" yazısı ziyadesiyle aydınlatıcı olacaktır. Birileri bunları okuyup olan biteni bize de sıradan faninin anlayacağı şekilde anlatınca müteşekkir kalıyoruz elbette. Şu işe bakın... siyasetçilerin para-pul hırsızlığı derken, devletin DNS hırsızlığıyla uğraşıyoruz!
28 Mart 2014 Cuma
Bakın, meğer kim engellemiş!
Aşağıdaki, dörtlü Suriye toplantısı kayıtlarının yayımlandığı, Youtube'un yasaklandığı 27 Mart gecesi Star'ın sitesinde yeralan manşetlerden biri. Baktım baktım, mana veremedim. Çok mana, hiç mana... Şu vatana ihanetin lafını ne çok duyduk. Hayatımızdan eksik olmadı valla. Şimdi de Youtube'u kapatmış sanırım. Kim demişti: "Vatan, millet, bayrak kelimelerinden birini duyduğunuzda cebinizi falan kollayın." Abartılı görünüyor insana. E, değil işte.
16 Aralık 2013 Pazartesi
Bir şey deyince bir şey dediğinden emin olmak
2013 biterken, sanırım sanal âlemin kaç-binlerce blog'çusu arasına katılacağım. İnternette özellikle merakın yönlendirdiği araştırma gezileri yapıyorsanız ve her şeyi arkadaşlarınızla paylaşmayı seven biriyseniz, "yahu şunu o da görseydi" krizlerinden kaçınamıyorsunuz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)