ABD’nin DAİŞ’le Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk, "Şu soruyu sormamız gerekiyor," dedi. "El Kaide lideri Ayman el Zevahiri’nin yardımcısı İdlib’e niçin ve nasıl gidebiliyor? Bu neden oluyor? Oraya nasıl ulaşabiliyorlar? Paraşütçü askerler değiller."
McGurk, Washington'da, Ortadoğu Enstitüsü’nün düzenlediği “Trump Yönetimi’nin Terörle Mücadele Politikasının Değerlendirmesi” başlıklı panelde konuştu ve, aktardığım üzre, El-Kaide'nin İdlib'deki hakimiyetinden Ankara'yı sorumlu tuttu. Çünkü El-Kaide'ciler "paraşütçü olmadıklarına" göre, İdlib'e karadan geçmiş olmalılar ve bu vilayetin kara sınırı yalnız Türkiye ile!
Ankara etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ankara etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
30 Temmuz 2017 Pazar
17 Mart 2017 Cuma
Ankara Ahrar ile ne yapacak?
Türkiye'nin "Suriye politikası", hepimizin gözleri önünde cereyan eden ama yetkililerin, hakkında konuşmaktansa havaya bakıp ıslık çalmayı yeğlediği süreç sonucunda, Rusya'dan alınacak-alınamayacak icazete tâbi hale geldi. Bunun ilk sonucu, Esad'ı devirme hedefinden vazgeçilmesi. Nitekim bu, iktidar propaganda aygıtının en militan organından bile açıkça telaffuz edildi, Esad'la masaya oturulabileceği söylendi.
Ahrar el-Şam, Suriye silahlı cihatçı muhalefetinin en önemli örgütü. Cihatçı olmayan muhalif kesimlerle de iyi geçinmeye, kapsayıcı olmaya çabalıyor, kendini "ulusal" çerçevedeki hedeflere bağlı, bütün ülke için çözüm düşünen, ulusal bir örgüt olarak sunmaya gayret ediyor. Nitekim son açıklamada da, "Ahrar Şam olarak tek derdimiz, Suriye devriminin ilkelerini korumak, özellikle de halkımızın özgürlüğünü ve izzetini kazanmak," diyorlar. Ancak, yakın zamanda içerisinden çıkan bir grubun El-Kaide'ye katılmasının, Ahrar'ın bir önceki liderinin hâlihazırda Heyet Tahrir el-Şam'ın başında olmasının da gösterdiği üzre, bütün bunlar hayli tartışmalı, sallantılı, bulanık mevzular.
Halen Ahrar'ın başında, hemen her yerde "Türkiye yanlısı" olduğu belirtilen, pek çok yerde de "Ankara'nın adamı" olarak anılan Ebu Ammar el-Ömer var. Ebu Ammar, "Suriye Devrimi'nin altıncı yılı" dolayısıyla bir konuşma yaptı, örgütün hedeflerini, güncel siyasî konumunu açıkladı. Ahrar'ın Türkçe Twitter hesabından madde madde özetlenerek duyurulan açıklamada Ankara'yı zora sokacak noktalar var. Bakalım, tercüme edelim:
Ahrar el-Şam, Suriye silahlı cihatçı muhalefetinin en önemli örgütü. Cihatçı olmayan muhalif kesimlerle de iyi geçinmeye, kapsayıcı olmaya çabalıyor, kendini "ulusal" çerçevedeki hedeflere bağlı, bütün ülke için çözüm düşünen, ulusal bir örgüt olarak sunmaya gayret ediyor. Nitekim son açıklamada da, "Ahrar Şam olarak tek derdimiz, Suriye devriminin ilkelerini korumak, özellikle de halkımızın özgürlüğünü ve izzetini kazanmak," diyorlar. Ancak, yakın zamanda içerisinden çıkan bir grubun El-Kaide'ye katılmasının, Ahrar'ın bir önceki liderinin hâlihazırda Heyet Tahrir el-Şam'ın başında olmasının da gösterdiği üzre, bütün bunlar hayli tartışmalı, sallantılı, bulanık mevzular.
Halen Ahrar'ın başında, hemen her yerde "Türkiye yanlısı" olduğu belirtilen, pek çok yerde de "Ankara'nın adamı" olarak anılan Ebu Ammar el-Ömer var. Ebu Ammar, "Suriye Devrimi'nin altıncı yılı" dolayısıyla bir konuşma yaptı, örgütün hedeflerini, güncel siyasî konumunu açıkladı. Ahrar'ın Türkçe Twitter hesabından madde madde özetlenerek duyurulan açıklamada Ankara'yı zora sokacak noktalar var. Bakalım, tercüme edelim:
17 Şubat 2016 Çarşamba
Bahar bir yaşında
Bu Bahar. Bugün gazeteye yazımı yazıp yolladım ve onun birinci yaşını kutlamaya gittim. Emeklemeye yeni başladı, bir anda fırlayıp tabiî ki en olmaması gereken yerlerde alıyor soluğu. Kimbilir her an ne keşfediyor, nasıl keşfediyor; meraktan çatlıyorum, ama öğrenmenin yolu yok. Bizi ve dünyamızı o kadar takmıyor sanki.
Giderken, Sur'da bir bodrumda onlarca insanı bırakmıştım. Bu yükle Bahar'ın yanına gitmek doğru mu, diye düşünüyordum. Ana karnında vurulan bebeği de aklımdan çıkaramadan. Acaba anlıyor mudur bu velet, diye düşünüyordum, anlıyor mudur üstümüzdeki uğursuzluğu, mutsuzluğumuzu, bıkmışlığımızı. Taşıdığımız ağırlığı hissediyor mudur? Ona yaşanacak doğru dürüst bir yer hazırlayamadığımızı anlıyor mudur?
Giderken, Sur'da bir bodrumda onlarca insanı bırakmıştım. Bu yükle Bahar'ın yanına gitmek doğru mu, diye düşünüyordum. Ana karnında vurulan bebeği de aklımdan çıkaramadan. Acaba anlıyor mudur bu velet, diye düşünüyordum, anlıyor mudur üstümüzdeki uğursuzluğu, mutsuzluğumuzu, bıkmışlığımızı. Taşıdığımız ağırlığı hissediyor mudur? Ona yaşanacak doğru dürüst bir yer hazırlayamadığımızı anlıyor mudur?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)