ABD'de, Türkiye'yi çok yakından ilgilendiren kritik bir gelişme oldu. Başkan Donald Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı yaptığı, Rusya ile ilişkileri konusunda yalan söylediği ortaya çıktığı için yirmi dört gün sonra görevden almak zorunda kaldığı emekli general Michael Flynn, Beyaz Ev'le bağını kopardı, muhtemelen, Trump ekibi hakkında yürütülen "Rusya bağlantısı" soruşturması kapsamında savcıyla işbirliği yapıyor. Flynn'in avukatları, Trump'ın avukatlarıyla bilgi paylaşmayı kestiklerini açıkladılar. Bunun anlamı, yüzde doksan, bilgi paylaşan taraflardan birinin savcıyla işbirliğine yönelmiş olması. Savcı da, ABD'de olan biteni azıcık izleyen bilir, eski FBI başkanı Robert Mueller.
ABD ordusunun istihbarat örgütüne (DIA) başkanlık yapmış, başkanlık seçimi sürecinde Trump ekibinin kalbinde yeralmış emekli korgeneralin itirafçı konumuna geçmesi, Trump ekibinin başına büyük belalar açacaktır. Ancak Türkiye'nin konuyu yalnız bu yüzden önemseme lüksü yok, zira Flynn Ankara'nın özellikle Fethullah Gülen'e karşı lobi işleri için tuttuğu en üst düzeydeki eleman. Bir iddiaya göre, birinde Enerji Bakanı Berat Albayrak ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun da bulunduğu iki toplantıda, bu emekli generalle, Gülen'i ABD'den "kaçırma" ihtimali konuşuldu. Bu iddianın sahibi, eski CIA başkanı R. James Woolsey! Gülen aleyhinde yazı yazıp yayımlatan Flynn'e, Türk-Amerikan İş Konseyi (TAİK) Yürütme Kurulu Başkanı Ekim Alptekin'in Hollanda'da kurulu firması aracılığıyla beş yüz küsur bin dolar ödendiği belgelendi. Sözkonusu -iddia konusu- ikinci toplantıda Flynn'e "kaçırma" organizasyonu için on beş milyon dolar teklif edildiği de söylendi, ama bunun için henüz yeterli tanık ifadesinden haberdar olmadık. Flynn de avukatı aracılığıyla bu iddiayı reddetti.
Velhâsıl, Flynn özel yetkili savcı eski FBI başkanıyla işbirliğine girdiyse -ki, karşı karşıya olduğu suçlamalar gözönüne alındığında kendisinin başka şansı yok, aksi halde muazzam hapis cezalarına çarptırılabilir-, bundan Türkiye ile ilgili sonuçlar da çıkacağı kesin. Eğer "kaçırma planı" iddiası doğruysa, Ankara'daki birtakım yetkililer, Rıza Zarrab davası dışında, başka bir davanın şüphelileri haline gelebilirler.
Flynn, kahramanı olduğu veya çevresinde dönen işler nedeniyle çok ilginç bir figür. Ve bundan böyle Türkiye'de adı daha sık geçecek. Bu adam üzerine Mart ayında bir dizi hazırlamıştım, yedi gün üstüste Duvar'da yayımlanmıştı. Göz atmanızı tavsiye ederim.
Fethullah Gülen etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Fethullah Gülen etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
24 Kasım 2017 Cuma
30 Mart 2017 Perşembe
Küçük adamlar, büyük hırslar • Yazı dizisi
Bir yazı dizisi hazırladım, bugünden itibaren Duvar'da yayımlanıyor. Konular, ABD'nin yeni başkanı Donald Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı yapmışken bir ay geçmeden görevden aldığı Emekli General Michael Flynn, generalin Türkiye için lobi yapsın diye tutulması, bunun "Hollanda kökenli Türk şirketi" için "siyasî iklim analizi" yapıyormuş gibi sunulmaya çalışılması, becerilememesi, Flynn'in haşin İslâm düşmanlığından bir anda AKP ve Erdoğan'ın dostu haline gelişi, Türk bakanlarla eski istihbaratçıların Gülen'i kaçırma planı yaptığını ileri süren eski CIA başkanı, Gulenopoly oyunu, ardarda dizilen yalanlar, büyük yetkilere sahip küçük insanların yediği haltlar, vesaire. Dizi yedi gün sürecek. Göz atacağınızı, ilginizi çekeceğini, hepsini okuyacağınızı umuyorum.
Gazeteci arkadaşlar için küçük bir not: Derinlemesine bilmediğim bir alanda çok fazla ayrıntıyı biraraya getirerek, bağlantılar kurarak bir hikâye oluşturmaya çalıştım. Yanlışlar yapmış olabilirim. Lütfen gözünüze çarpan yanlışlarım olursa beni Twitter'dan uyarın.
Gazeteci arkadaşlar için küçük bir not: Derinlemesine bilmediğim bir alanda çok fazla ayrıntıyı biraraya getirerek, bağlantılar kurarak bir hikâye oluşturmaya çalıştım. Yanlışlar yapmış olabilirim. Lütfen gözünüze çarpan yanlışlarım olursa beni Twitter'dan uyarın.
8 Eylül 2016 Perşembe
Mesele yelpazeydi çünkü!
Devletin hatırı sayılır kısmını ele geçirdiği söylenen "Fethullahçı Terör Örgütü - FETÖ" hakkındaki soruşturmalar, önemli bölümü hak çiğneyici, sinir bozucu, akla hayale gelmedik saçmalıklarla sürüyor. Koca ülke iki gün Gülen'in yelpazecisiyle meşgûl edildi.
Önümüze sürülen habere göre, Fethullah Gülen 1990'larda bir vakit İzmir'de, Hisar Camisi'nde vaaz verirken fenalaşmış, camidekilerden bir kimse de elindeki gazeteyle yelpazeleyerek onun kendine gelmesine yardım etmişti. Haberlerde vaziyet anlatılırken Gülen'in "sözde fenalaştığı"nı belirtmeye özenler gösterildi. Başına "terör örgütü elebaşısı" gibi sıfatlar getirmeden sözü edilemeyen Fethullah'ı Fetullah yazmaya gösterildiği gibi. Bunları yapanlar, bu örgüte pek kızmış ve ona asla bulaşmamış görünüyor ya...
Yelpaze operasyonu süratle ilerletildi. Yelpazeci olduğu şüphesiyle diş teknisyeni İ.S. gözaltına alındı. Gel gör ki, yelpazecinin İ.S. değil A.Z. olduğuna hükmedildi. Üstelik bu Samsunlu adam uzun zamandır Kazakistan'daydı, bilahare Afrika'ya "tayin edilmiş"ti. İ.S. serbest bırakıldı, yelpazeci yakalanamamış oldu. Yelpazecisi yakalanamayan bir örgüt lideri her şeyi yapabilecek kapasiteyi koruyor demektir. Neye yaradı on binlerce insanı memuriyetten atmak, hapse tıkmak!
Bu fasıllar ilgi çekmiyor. Bilvesile Gülen cemaatiyle alâkası olmayan veya Gülen sempatizanı olup da Cemaat bünyesinde yürütülmüş gizli kapaklı örgütlenme işleri veya eylemlerle alâkası olmayan insanların işlerinden, maaşlarından, yaşantılarından yoksun bırakılması, kimilerinin mesnetsiz şekilde gözaltına alınması, tutuklanması iktidar destekçisi cephe ve geniş ana akım kamuoyunda konu edilmiyor. (Evet, ana akım kamuoyu diye bir şey var.)
Zaten benim de esas ilgimi çeken, şu fotoğraflar oldu. Muhtemelen bir videodan alınmış kareler bunlar. Üçünde de iki insan yüzü var. Biri h'li de h'siz de yazsanız kendisine yarı-kutsal birşeyler atfedildiği belli "hocaefendi", öbürü yelpazeci. "Hocaefendi"nin ifadesine bakılırsa, kendisine yarı-kutsal birşeyler atfedenler arasında başı kendi çekiyor. Ya öbür adam niye böyle perişandır?
Bu yüzlere uzun uzun bakarak kendi hikâyenizi oluşturabileceğinizi sanıyorum. Benim kafamdan geçenler hakkında ufak tefek birşeyler çıtlatayım: Burada, olmaması gereken, müthiş sağlıksız birşeyler dönmektedir. Bir tür ürperti, bakınca hissettiğim. Bu üç fotoğrafın hikâyesini yazacak olsam, tasvir etmek gerekecek insanî sorun Gülencilerle falan sınırlı kalmaz. Bu yüzden iktidardaki Türk İslâmcısı bu işten bu kadar dehşete kapıldı. Bir başka âlemle ilişki müsameresi, belki de işin en berbat yanı değil. Niye ağlıyor o yelpazeci? Az önce ne olmuş da ağlıyor? "Hocaefendi"ye bir şey olacak diye mi ağlıyor yoksa başka bir korku hali mi sözkonusu? Neyse, gerisine siz bakın artık.
Önümüze sürülen habere göre, Fethullah Gülen 1990'larda bir vakit İzmir'de, Hisar Camisi'nde vaaz verirken fenalaşmış, camidekilerden bir kimse de elindeki gazeteyle yelpazeleyerek onun kendine gelmesine yardım etmişti. Haberlerde vaziyet anlatılırken Gülen'in "sözde fenalaştığı"nı belirtmeye özenler gösterildi. Başına "terör örgütü elebaşısı" gibi sıfatlar getirmeden sözü edilemeyen Fethullah'ı Fetullah yazmaya gösterildiği gibi. Bunları yapanlar, bu örgüte pek kızmış ve ona asla bulaşmamış görünüyor ya...
Yelpaze operasyonu süratle ilerletildi. Yelpazeci olduğu şüphesiyle diş teknisyeni İ.S. gözaltına alındı. Gel gör ki, yelpazecinin İ.S. değil A.Z. olduğuna hükmedildi. Üstelik bu Samsunlu adam uzun zamandır Kazakistan'daydı, bilahare Afrika'ya "tayin edilmiş"ti. İ.S. serbest bırakıldı, yelpazeci yakalanamamış oldu. Yelpazecisi yakalanamayan bir örgüt lideri her şeyi yapabilecek kapasiteyi koruyor demektir. Neye yaradı on binlerce insanı memuriyetten atmak, hapse tıkmak!
Bu fasıllar ilgi çekmiyor. Bilvesile Gülen cemaatiyle alâkası olmayan veya Gülen sempatizanı olup da Cemaat bünyesinde yürütülmüş gizli kapaklı örgütlenme işleri veya eylemlerle alâkası olmayan insanların işlerinden, maaşlarından, yaşantılarından yoksun bırakılması, kimilerinin mesnetsiz şekilde gözaltına alınması, tutuklanması iktidar destekçisi cephe ve geniş ana akım kamuoyunda konu edilmiyor. (Evet, ana akım kamuoyu diye bir şey var.)
Zaten benim de esas ilgimi çeken, şu fotoğraflar oldu. Muhtemelen bir videodan alınmış kareler bunlar. Üçünde de iki insan yüzü var. Biri h'li de h'siz de yazsanız kendisine yarı-kutsal birşeyler atfedildiği belli "hocaefendi", öbürü yelpazeci. "Hocaefendi"nin ifadesine bakılırsa, kendisine yarı-kutsal birşeyler atfedenler arasında başı kendi çekiyor. Ya öbür adam niye böyle perişandır?
Bu yüzlere uzun uzun bakarak kendi hikâyenizi oluşturabileceğinizi sanıyorum. Benim kafamdan geçenler hakkında ufak tefek birşeyler çıtlatayım: Burada, olmaması gereken, müthiş sağlıksız birşeyler dönmektedir. Bir tür ürperti, bakınca hissettiğim. Bu üç fotoğrafın hikâyesini yazacak olsam, tasvir etmek gerekecek insanî sorun Gülencilerle falan sınırlı kalmaz. Bu yüzden iktidardaki Türk İslâmcısı bu işten bu kadar dehşete kapıldı. Bir başka âlemle ilişki müsameresi, belki de işin en berbat yanı değil. Niye ağlıyor o yelpazeci? Az önce ne olmuş da ağlıyor? "Hocaefendi"ye bir şey olacak diye mi ağlıyor yoksa başka bir korku hali mi sözkonusu? Neyse, gerisine siz bakın artık.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)