[ GÜNCELLEME & EK: 31 Temmuz'da Soçi'de yapılan Rusya-İran-Türkiye zirvesinin sonuç bildirgesinde, DAİŞ ve El-Nusra ile El-Kaide ve DAİŞ/IŞİD bağlantılı örgütlerle mücadele konusundaki ortak kararlılık daha ilk maddede vurgulanıyor. Aşağıda HTŞ'nin anıldığı yerleri bu bilgi ışığında değerlendirin. ]
2015'te, Şam rejimini devirmeyi hedefleyen ezcümle dış güçlerin desteğiyle oluşturulan ve İdlib şehri ve vilayetinin silahlı cihatçı grupların denetimine geçmesini sağlayan "Fetih Ordusu" yeniden canlandırılıyor. "Fetih Ordusu", o sırada resmen El-Kaide'nin Suriye uzantısı olan El-Nusra Cephesi'ni de kapsıyordu; şimdi de çekirdeğinde onun olduğu Heyet Tahrir el-Şam'ı (HTŞ) barındıracak.
Rusya, Suriye ordusu ve İranlı milislerin İdlib harekâtına, öyle görünüyor ki, pek az kaldı. Bugün yarın Rusya, İran, Türkiye ve dolaylı yoldan Suriye arasında bu konuda önemli görüşmeler yapılacak, ancak şu anda görüneni ve muhtemel olanı bütünüyle değiştirecek kararlara varılması muhtemel görünmüyor.
cihatçılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
cihatçılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
30 Temmuz 2018 Pazartesi
25 Mart 2018 Pazar
Efrin'de cihatçılar arası çatışma
Efrin'i TSK desteğiyle ele geçiren ÖSO grupları arasında silahı çatışma çıktığına dair haber birkaç kaynaktan geldi. Ancak çatışmanın tarafları, kesin sebebi ve meydana gelen can kaybı veya başka zayiat konusunda elde yeterli bilgi yok. Muraselon'un haberine göre, çatışanlar, Ahrar el-Şarkiye ile Hamza Tugayı örgütlerinin militanları. Yani Ankara'nın doğrudan desteklediği örgütler. Muraselon, bu iddiasını silahlı grupların yayınlarına dayandırıyor. Muraselon'a göre, çatışmada Ahrar el-Şarkiye'nin namlı komutanlarından Ebu Sekr el-Kadisiye de hayatını kaybetmiş.
Çatışmalara dair haberlerin gerçekliği konusunda şüphe yok. Ahrar el-Şarkiye militanlarının, Hamza Tugayı'ndan militanları tutsak almış, tek sıra götürürkenki, Hamza Tugayı amblemli afişleri yere atmış çiğnerkenki görüntülerini içeren videolar ortada dolaşıyor. Ancak çatışmaların nedeni ve boyutu konusunda muğlaklık hüküm sürüyor.
Kimileri, çatışmanın ganimet paylaşımı yüzünden çıktığını ileri sürüyorlar. Ancak işin temelinde daha ciddî yerel egemenlik çekişmeleri bulunması ihtimali yabana atılır gibi değil. Arap kökenli Ahrar el-Şarkiye'nin, meselâ, Raco çevresini Türkmen ağırlıklı gruplardan temizlemeye çalıştığı söyleniyor. Çatışma potansiyeli Efrin'le sınırlı da değil. "Fırat Kalkanı" bölgesinde yeralan el-Bab'ta, Türkiye'nin esas büyük müttefiki Ahrar el-Şam destekli Ahrar el-Şarkiye'nin şehirde denetimi ele geçirmeye hazırlandığı ileri sürülüyor. Şehrin bir kısmında Türkmen grupların etkisizleştirildiği, yerel Arap unsurların denetimi ele geçirdiği, hattâ TSK destekli Sultan Murad Tugayları ve Hamza Tugayı'nın bunlara karşı harekete geçmek üzere şehrin batısında mevzilendikleri iddia ediliyor. Ancak bu tür haberlerin hemen hepsi birtakım somut maksatlarla yayıldığı ve kaynaklar taraflı olduğu için, iddiaları sınama şansımız pek az. En olmayacak gibi görünenlerini eleyebiliyoruz, ötesinden emin olamıyoruz.
GÜNCELLEME: TSK'nın araya girmesiyle, yukarıda sözü geçen iki grup arasında ateşkes sağlandığı yollu haberler var. Sultan Murad Tugayı'nın duruma elkoyabildiği, Ahrar el-Şarkiye'yi, Türkmenleri de barındıran Hamza Tugayı ile anlaşmaya "ikna ettiği" de söyleniyor ki, bu örgüt zaten doğrudan Ankara'nın denetiminde.
Çatışmalara dair haberlerin gerçekliği konusunda şüphe yok. Ahrar el-Şarkiye militanlarının, Hamza Tugayı'ndan militanları tutsak almış, tek sıra götürürkenki, Hamza Tugayı amblemli afişleri yere atmış çiğnerkenki görüntülerini içeren videolar ortada dolaşıyor. Ancak çatışmaların nedeni ve boyutu konusunda muğlaklık hüküm sürüyor.
Kimileri, çatışmanın ganimet paylaşımı yüzünden çıktığını ileri sürüyorlar. Ancak işin temelinde daha ciddî yerel egemenlik çekişmeleri bulunması ihtimali yabana atılır gibi değil. Arap kökenli Ahrar el-Şarkiye'nin, meselâ, Raco çevresini Türkmen ağırlıklı gruplardan temizlemeye çalıştığı söyleniyor. Çatışma potansiyeli Efrin'le sınırlı da değil. "Fırat Kalkanı" bölgesinde yeralan el-Bab'ta, Türkiye'nin esas büyük müttefiki Ahrar el-Şam destekli Ahrar el-Şarkiye'nin şehirde denetimi ele geçirmeye hazırlandığı ileri sürülüyor. Şehrin bir kısmında Türkmen grupların etkisizleştirildiği, yerel Arap unsurların denetimi ele geçirdiği, hattâ TSK destekli Sultan Murad Tugayları ve Hamza Tugayı'nın bunlara karşı harekete geçmek üzere şehrin batısında mevzilendikleri iddia ediliyor. Ancak bu tür haberlerin hemen hepsi birtakım somut maksatlarla yayıldığı ve kaynaklar taraflı olduğu için, iddiaları sınama şansımız pek az. En olmayacak gibi görünenlerini eleyebiliyoruz, ötesinden emin olamıyoruz.
GÜNCELLEME: TSK'nın araya girmesiyle, yukarıda sözü geçen iki grup arasında ateşkes sağlandığı yollu haberler var. Sultan Murad Tugayı'nın duruma elkoyabildiği, Ahrar el-Şarkiye'yi, Türkmenleri de barındıran Hamza Tugayı ile anlaşmaya "ikna ettiği" de söyleniyor ki, bu örgüt zaten doğrudan Ankara'nın denetiminde.
24 Şubat 2018 Cumartesi
Cihatçılar arası savaş kızıştı • iki yazı
P24 ve Duvar'daki son iki yazım. İdlib'te başlayan ve muhtemelen Suriye'de silahlı muhalefetin henüz tutunabildiği her yere yayılacak olan cihatçılar arası savaşla ilgili: Bunların biri, "Savaş bölgesinde 'ufak işler'", öbürü "Cihatçılar arası savaşta da taraf olmaya doğru". Türkiye, hadisenin ortayerine doğru hızla ilerliyor. "Yuvarlanıyor" da diyebiliriz, ama Ankara bunu göz göre göre yapıyor gibi duruyor.
Heyet Tahrir el-Şam'ın dinî önderlerinden Filistinli el-Zübeyir el-Gazi örgütün savaşçılarına seslendi ve, "Burada Allah'ın kılıcı sizsiniz," dedi. "Allah sizi cihadına yapışmış olanlardan, hain saldırganlardan Şam'ı (Suriye) temizlemekle görevlendirdi." HTŞ'nin savaştığı öbür örgütler, Suriye Kurtuluş Cephesi adı altında birleşen Ahrar el-Şam ve Nureddin Zengi Hareketi bundan böyle "Allah'ın kılıcı"nı elinde tutan eski El-Kaide uzantısınca hain muamelesi görecekse ve "temizlenmeleri" gerekecekse, Ankara'yı epey zor bir konum bekliyor demektir.
Heyet Tahrir el-Şam'ın dinî önderlerinden Filistinli el-Zübeyir el-Gazi örgütün savaşçılarına seslendi ve, "Burada Allah'ın kılıcı sizsiniz," dedi. "Allah sizi cihadına yapışmış olanlardan, hain saldırganlardan Şam'ı (Suriye) temizlemekle görevlendirdi." HTŞ'nin savaştığı öbür örgütler, Suriye Kurtuluş Cephesi adı altında birleşen Ahrar el-Şam ve Nureddin Zengi Hareketi bundan böyle "Allah'ın kılıcı"nı elinde tutan eski El-Kaide uzantısınca hain muamelesi görecekse ve "temizlenmeleri" gerekecekse, Ankara'yı epey zor bir konum bekliyor demektir.
6 Şubat 2018 Salı
DAİŞ'in elindeki bölge küçülüyor
İdlib'te Türkiye açısından cereyan eden hayatî gelişmeleri P24'teki yazımda ve bir önceki blog yazımda konu ettim. Şimdi sadece haritayı güncelleyeceğim. Bir amacım da, P24'teki yazıya eklediğim haritanın bir benzerinin, devamlılık açısından, burada da bulunması. Çünkü bu haritada, Rusya uçağının düşürülmesini izleyen bir gün içerisinde Rusya'nın giriştiği yoğun ve yaygın bombardımanın kapsamını görmek mümkün. Üçüncü denemesinde hedefine (El-Eys) ulaşan ve gözlem noktası kurmaya başlayan Türk Silahlı Kuvvetleri konvoyunun İranlı milislerin top ve roket ateşiyle karşılaştığı, cevap verdiği, bir askerin hayatını kaybettiği, beşinin yaralandığı El-Eys, karşısında da Hâdır, sanırım önümüzdeki günlerde de haritalarda yeralacak.
Güncellemeyi gerektiren esas gelişme, güneydoğuda, İdlib, Halep ve Hama'ya yayılan sürpriz DAİŞ bölgesinde. Suriye ordusu bu sabah büyük ilerleme kaydetti ve yirmiye yakın köyü DAİŞ'çilerin elinden aldı. DAİŞ'in elindeki bölgenin İdlib ve Halep'te kalan kısımları temizlenmek üzere gibi görünüyor. Gri bölgeyi önceki haritalarla karşılaştırırsanız büyük farkı göreceksiniz. Böylece DAİŞ Hama'nın kuzeydoğusunda azıcık toprağa sıkışacak. Buradan çıkış yolu da olmadığı için savaşın bu faslının çabuk sona ermesi beklenir.
Kaydedilmesi gereken bir durum da, ortak operasyon odası oluşturan cihatçı örgütlerin Ebu el-Zuhur Hava Üssü batısından giriştikleri karşı saldırı. Her zamanki gibi, yeşil oklar bunu gösteriyor.
Güncellemeyi gerektiren esas gelişme, güneydoğuda, İdlib, Halep ve Hama'ya yayılan sürpriz DAİŞ bölgesinde. Suriye ordusu bu sabah büyük ilerleme kaydetti ve yirmiye yakın köyü DAİŞ'çilerin elinden aldı. DAİŞ'in elindeki bölgenin İdlib ve Halep'te kalan kısımları temizlenmek üzere gibi görünüyor. Gri bölgeyi önceki haritalarla karşılaştırırsanız büyük farkı göreceksiniz. Böylece DAİŞ Hama'nın kuzeydoğusunda azıcık toprağa sıkışacak. Buradan çıkış yolu da olmadığı için savaşın bu faslının çabuk sona ermesi beklenir.
Kaydedilmesi gereken bir durum da, ortak operasyon odası oluşturan cihatçı örgütlerin Ebu el-Zuhur Hava Üssü batısından giriştikleri karşı saldırı. Her zamanki gibi, yeşil oklar bunu gösteriyor.
25 Ocak 2017 Çarşamba
İdlib'te cihatçılar savaşı - gelişmeler
Rusya ve Suriye ordusunun yeni hedefi olan İdlib ve Batı Halep'i (şehir değil vilayet) kapsayan bölgede tam teşkilatlı bir yeni çatışma ekseni doğdu. Cihatçı örgütler birbirleriyle çatışmaya başladı. Nedenini nasılını, 'kim kiminle savaşıyor' dökümünü aşağıya bırakarak, önce İdlib neresidir, haritaya bakıp anlayalım. İdlib vilayeti, haritadaki koyu yeşil bölge. Sağdaki açık yeşil bölge Halep vilayetinin parçası. Açıklı koyulu yeşil bölgeler birarada, cihatçıların denetimindeki bölge. Türkiye çok tehlikeli şekilde sınırdaş, gördüğünüz üzre. Bu bölgede, El-Kaide'nin Suriye koluyken güya örgüt merkezinden kopan Şam'ın Fethi Cephesi'nin (ŞFC) ağırlığı, hakimiyeti var. Öbür cihatçı grupların da tamamen denetim sağlayabildiği yöreler yok değil.
İdlib'teki "iç"-savaş, bu vilayetin zaptedilebilmesi için kurulan Fetih Ordusu'nun dağılması anlamına geliyor. Ankara'nın Fetih Ordusu'nda çok emeği vardı.
[ GÜNCELLEME / 25 OCAK / 17:20 / (1) ŞFC, Ceyş el-Mücahidin örgütünü tamamen dağıttı. Örgütün Sarmada'daki ana karargâhı ile Anadan ve Etarib'deki (Halep vilayetinin batısı) silah-cephane depoları, ŞFC'nin eline geçti, Mücahidin savaşçıları dağıldı, pek çoğu kaçmak zorunda kaldı. Ahrar el-Şam'a katıldıkları söyleniyor. (2) ŞFC, Lazkiye kırsalında da ÖSO'yu oluşturan örgütlerden Özgür Mücahitler Ordusu'nu süpürdü. (3) ÖSO, İdlib şehrinde, merkez cezaevi çevresinde ŞFC'yi püskürttüğünü, birçok ŞFC savaşçısını öldürdüğünü ileri sürdü. Bu ÖSO'nun hangi parçasıdır, henüz anlayamadık. (4) Maaret el-Numan'da da, devlet hastanesi çevresinde ŞFC ile Sukur el-Şam çatışıyor. (5) Sukur el-Şam, bütün silahlı muhalif örgütleri ŞFC'ye karşı birleşmeye çağırdı; ŞFC de Şura Konseyi'nden, Sukur el-Şam'ın ortadan kaldırılması yönünde fetva çıkarttı. (6) İdlib'teki "Suriye İslâmî Konseyi", ŞFC'yi "terörist" ilan etti ve Suriyelilerin bu örgüte karşı savaşması çağrısı yaptı. ]
Şimdi son iki günde olup bitenlerden ufak bir seçme yapalım.
• Şam'ın Fethi Cephesi ile Nureddin Zengi Hareketi (Türkiye'nin en yakın müttefiklerindendi, ama galiba bu ilişki bozulmak üzere) kuvvetlerinin Ceyş el-Mücahidin ve Şam Cephesi’nin İdlib şehrindeki karargâh binalarının çoğunu ele geçirdiği bildirildi, ama doğrulanmadı.
• ŞFC'nin aynı bölgede (Enedan, Heritan, Heyvan) ÖSO’nun karargâh ve büro olarak kullandığını binaları sardığı ileri sürüldü.
• ŞFC'nin saldırısına uğrayan Ceyş el-Mücahidin, asla tüfek çatmayacaklarını ve “Nusra Cephesi’ne karşı” ölene kadar savaşacaklarını ilan etti. ŞFC’yi eski adıyla anmaları dikkat çekti. Ancak ŞFC bu örgütü tamamen dağıttı (bkz. yukarıdaki GÜNCELLEME).
• 24 Ocak’ta öğleden sonra Ahrar el-Şam'ın, cihatçılar arası savaşa son verilmesi çağrısı yaptığı ileri sürüldü. Ancak Ahrar bir yandan ŞFC'ye "ya Cünd el-Aksa'ya sahip ol, ya da bu 'çete'nin üzerinden korumanı çek" çağrısı yapıyor, öbür yandan birçok yerde ŞFC ve Cünd el-Aksa ile çarpışıyor; dolayısıyla bu iyi niyetli "yapmayın, kardeşiz" çağrısı haberden çok temenni olmalı. Nitekim Serakib’de bütün muhalif silahlı gruplar Ahrar el-Şam komutasında ŞFC’ye karşı birleşti. [ EK / 25 OCAK / Ahrar merkezi, bir sesli mesajla ŞFC'ye karşı genel seferberlik çağrısı yaptı. Buna karşılık, ŞFC, altı savaşçısının öldürülmesi dolayısıyla yayımladığı ve birçok cihatçı ve muhalif grubu suçladığı bildiride, Ahrar'ı doğrudan hedef almadı. ]
• Şu da yumuşama adımı sayılabilir: ŞFC, 24 Ocak’ta Kefranbel’de esir aldığı bazı Ahrar militanlarını serbest bıraktı. İki tarafta da esir alma çok. Muhtemelen, "hepimiz cihatçıyız, birbirimizi öldürmeyelim" kaygısı henüz tamamen silinmiş değil.
• 24-25 Ocak Geceyarısı ŞFC Halep’in kuzeybatısında, aktarım kulelerini tahrip ederek interneti kesti. ŞFC daha önce de (dün), Ceyş el-Mücahidin’e karşı anî saldırıya geçerken interneti kesmişti.
• Denetimindeki bölgelerde ŞFC'nin bir türü sıkıyönetime geçtiği anlaşılıyor. "Medya aktivisti" muhalif Baha el-Halebi, İdlib’te evi basılarak, amcası Ekrem el-Halebi ile birlikte götürüldü. Götüren silahlılar kimin adamı, belli değil. ŞFC olması en büyük ihtimal, deniyor.
• Kimi haberlere göre, ŞFC bir günlük şiddetli çarpışmalardan sonra Türkiye sınırına 10 km mesafedeki El-Halzum’u aldı. Kimilerine göreyse burası dahil birçok yerden püskürtüldü.
• Türkiye sınırına 6 km mesafedeki Selkin’de ŞFC ile Feylak el-Şam çatışıyor.
• Halep ile İdlib’e yaklaşık 30’ar km uzaklıktaki Babeka'da ve yakınındaki El-Etarib’de ŞFC karşıtı silahlı gruplar kontrol noktaları kurdu, herhangi bir askerî konvoyun geçişine izin vermeyeceklerini duyurdular.
• El-Darer’de de köyün yaşlıları ve siviller ŞFC askerî konvoyunun geçişini engelledi.
• El-Etarib’de ÖSO bayraklarıyla ŞFC karşıtı gösteri yapıldı.
• Daha önce el-Nusra’ya karşı gösterilerin yapıldığı, Nusra’cıların meydanda başka muhaliflerle dövüştüğü Maaret el-Numan civarında birçok yerde çarpışmalar sürüyor. Burada esas olarak Ahrar’cılar ve Sukur el-Şam’cılar, ŞFC ve Cünd el-Aksa’ya karşı savaşıyor. Maaret el-Numan içinde de (hastane civarında) ŞFC ile Sukur el-Şam’cılar çatışıyor.
• Yeni başlayan bu savaşın mahiyetini anlamak bakımından simgesel bir olay şu: ŞFC, kuşatma altında tuttuğu Alevi köyleri Fua ve Kefaya etrafındaki kuvvetlerinin çoğunu oradan çekti, öbür mücahitlerle çatıştığı cephelere yolladı.
Sanırım artık kimin kiminle savaştığını dökmenin zamanıdır.
Cünd el-Aksa, zaten Ahrar'la çatışmak dahil epeyce iş karıştırdıktan sonra ŞFC'ye âdetâ sığındı. ŞFC şemsiyesi altına girdikten sonra da ona buna sataşmaya devam etti. Onun artık dönüşü yok. Zaten iki yıl kadar önce birtakım militanlarının kaçıp DAİŞ'e katılması yüzünden öbür cihatçıların hep güvenilmez gözüyle baktıkları bir örgüt. Son olarak ŞFC, "onları içimizden attık" açıklaması yaptı, bu da ayrı muamma. Büyük ihtimalle "örgütsel varlıkları sona erdi" denmek isteniyor. Kesin konuşulamaz.
Şam’ın Fethi Cephesi için bu bir iç çatışma değil. Örgüt bildiri yayımladı, muhalefetin öbür silahlı gruplarını "Astana görüşmelerini fırsat bilip Esad'la anlaşmaya" çalışmakla suçladı. "Amacınız bizi dışlamak," dedi. Hem ABD hem Rusya'nın doğrudan ve açık hedefi, ŞFC. Bir süredir ABD silahlı insansız hava araçları ŞFC liderlerini yolda, sığınakta, nerede bulursa vuruyor.
Suriye'de son zamanların en çarpıcı gelişmelerinden birini tam burada söyleyeyim: Rus Su-24’leriyle NATO F-4’leri Suriye üzerinde ortak hava harekâtı yapıyor.
Bunun yanında, İstanbul'daki İstanbul’daki Suriye İslâmî Konseyi'nin ŞFC’yi "Haricî" ilan etmesi ve bütün Suriyelileri "bu aşırılıkçılara" karşı savaşmaya çağırması o kadar önemli sayılmayabilir. Yine de, Suriye El-Kaide'sinin dört koldan saldırı altında olduğunu gösterir bir işaret yerine geçer. ŞFC’cilere, “o örgütten bir an önce ayrılın” çağrısı yapan din adamları da var.
Örgüt amblemleri arasında biri silik, adı da silik, fark etmişsinizdir. Zira Nureddin el-Zengi Hareketi'nin net bir savaş ilanına, taraf belirtme duyurusuna vs. rastlamadım (Arapça kaynaklarda olabilir). Ancak birçok kaynak, bu hareketin cihatçılar arası savaşta El-Kaide tarafında yeraldığını, birtakım yerlerde çarpışmalara katıldığını ileri sürüyor. Nureddin el-Zengi'nin vaziyeti Ankara açısından özellikle ilginç olacak. Çünkü bu örgüt Ankara'nın gözdeleri arasındaydı. (Fırat Kalkanı'na Halep'ten savaşçı kaydırılması ve Halep'in "satılması" safhalarında sanırım araya soğukluk girdi. Bazı Nureddin el-Zengi elemanlarının, "Türkiye'nin askeri miyiz, ne oluyor!" itirazlarını görmüştüm.)
El-Kaide tarafında bir de Liva el-Hak'tan sözediliyor, bilgi bulamadım.
Öbür tarafın en büyük askerî gücü Ahrar el-Şam, aynı zamanda en geniş örgüte ve etkiye sahip örgüt. Onun yanında yeralanlara amblemler listesinden bakabilirsiniz.
Cihatçılar içsavaşının mahiyetine dair bize en iyi fikir verecek olgu, ŞFC'nin Astana ile bağlantılı -şüphesiz doğru- ithamının yanısıra, bir Ahrar yetkilisinin söylediği söz. Bu şahıs, şu anda olanları, 2014’te silahlı muhalif örgütlerin DAİŞ’e karşı ayaklanmasına benzetti.
Şimdilik bunları derleyebildim. (Arapça isimlerin Türkçe yazılışlarında yanlışlar olabilir.)
İdlib'teki "iç"-savaş, bu vilayetin zaptedilebilmesi için kurulan Fetih Ordusu'nun dağılması anlamına geliyor. Ankara'nın Fetih Ordusu'nda çok emeği vardı.
[ GÜNCELLEME / 25 OCAK / 17:20 / (1) ŞFC, Ceyş el-Mücahidin örgütünü tamamen dağıttı. Örgütün Sarmada'daki ana karargâhı ile Anadan ve Etarib'deki (Halep vilayetinin batısı) silah-cephane depoları, ŞFC'nin eline geçti, Mücahidin savaşçıları dağıldı, pek çoğu kaçmak zorunda kaldı. Ahrar el-Şam'a katıldıkları söyleniyor. (2) ŞFC, Lazkiye kırsalında da ÖSO'yu oluşturan örgütlerden Özgür Mücahitler Ordusu'nu süpürdü. (3) ÖSO, İdlib şehrinde, merkez cezaevi çevresinde ŞFC'yi püskürttüğünü, birçok ŞFC savaşçısını öldürdüğünü ileri sürdü. Bu ÖSO'nun hangi parçasıdır, henüz anlayamadık. (4) Maaret el-Numan'da da, devlet hastanesi çevresinde ŞFC ile Sukur el-Şam çatışıyor. (5) Sukur el-Şam, bütün silahlı muhalif örgütleri ŞFC'ye karşı birleşmeye çağırdı; ŞFC de Şura Konseyi'nden, Sukur el-Şam'ın ortadan kaldırılması yönünde fetva çıkarttı. (6) İdlib'teki "Suriye İslâmî Konseyi", ŞFC'yi "terörist" ilan etti ve Suriyelilerin bu örgüte karşı savaşması çağrısı yaptı. ]
Şimdi son iki günde olup bitenlerden ufak bir seçme yapalım.
• Şam'ın Fethi Cephesi ile Nureddin Zengi Hareketi (Türkiye'nin en yakın müttefiklerindendi, ama galiba bu ilişki bozulmak üzere) kuvvetlerinin Ceyş el-Mücahidin ve Şam Cephesi’nin İdlib şehrindeki karargâh binalarının çoğunu ele geçirdiği bildirildi, ama doğrulanmadı.
• ŞFC'nin aynı bölgede (Enedan, Heritan, Heyvan) ÖSO’nun karargâh ve büro olarak kullandığını binaları sardığı ileri sürüldü.
• ŞFC'nin saldırısına uğrayan Ceyş el-Mücahidin, asla tüfek çatmayacaklarını ve “Nusra Cephesi’ne karşı” ölene kadar savaşacaklarını ilan etti. ŞFC’yi eski adıyla anmaları dikkat çekti. Ancak ŞFC bu örgütü tamamen dağıttı (bkz. yukarıdaki GÜNCELLEME).
• 24 Ocak’ta öğleden sonra Ahrar el-Şam'ın, cihatçılar arası savaşa son verilmesi çağrısı yaptığı ileri sürüldü. Ancak Ahrar bir yandan ŞFC'ye "ya Cünd el-Aksa'ya sahip ol, ya da bu 'çete'nin üzerinden korumanı çek" çağrısı yapıyor, öbür yandan birçok yerde ŞFC ve Cünd el-Aksa ile çarpışıyor; dolayısıyla bu iyi niyetli "yapmayın, kardeşiz" çağrısı haberden çok temenni olmalı. Nitekim Serakib’de bütün muhalif silahlı gruplar Ahrar el-Şam komutasında ŞFC’ye karşı birleşti. [ EK / 25 OCAK / Ahrar merkezi, bir sesli mesajla ŞFC'ye karşı genel seferberlik çağrısı yaptı. Buna karşılık, ŞFC, altı savaşçısının öldürülmesi dolayısıyla yayımladığı ve birçok cihatçı ve muhalif grubu suçladığı bildiride, Ahrar'ı doğrudan hedef almadı. ]
• Şu da yumuşama adımı sayılabilir: ŞFC, 24 Ocak’ta Kefranbel’de esir aldığı bazı Ahrar militanlarını serbest bıraktı. İki tarafta da esir alma çok. Muhtemelen, "hepimiz cihatçıyız, birbirimizi öldürmeyelim" kaygısı henüz tamamen silinmiş değil.
• 24-25 Ocak Geceyarısı ŞFC Halep’in kuzeybatısında, aktarım kulelerini tahrip ederek interneti kesti. ŞFC daha önce de (dün), Ceyş el-Mücahidin’e karşı anî saldırıya geçerken interneti kesmişti.
• Denetimindeki bölgelerde ŞFC'nin bir türü sıkıyönetime geçtiği anlaşılıyor. "Medya aktivisti" muhalif Baha el-Halebi, İdlib’te evi basılarak, amcası Ekrem el-Halebi ile birlikte götürüldü. Götüren silahlılar kimin adamı, belli değil. ŞFC olması en büyük ihtimal, deniyor.
• Kimi haberlere göre, ŞFC bir günlük şiddetli çarpışmalardan sonra Türkiye sınırına 10 km mesafedeki El-Halzum’u aldı. Kimilerine göreyse burası dahil birçok yerden püskürtüldü.
• Türkiye sınırına 6 km mesafedeki Selkin’de ŞFC ile Feylak el-Şam çatışıyor.
• Halep ile İdlib’e yaklaşık 30’ar km uzaklıktaki Babeka'da ve yakınındaki El-Etarib’de ŞFC karşıtı silahlı gruplar kontrol noktaları kurdu, herhangi bir askerî konvoyun geçişine izin vermeyeceklerini duyurdular.
• El-Darer’de de köyün yaşlıları ve siviller ŞFC askerî konvoyunun geçişini engelledi.
• El-Etarib’de ÖSO bayraklarıyla ŞFC karşıtı gösteri yapıldı.
• Daha önce el-Nusra’ya karşı gösterilerin yapıldığı, Nusra’cıların meydanda başka muhaliflerle dövüştüğü Maaret el-Numan civarında birçok yerde çarpışmalar sürüyor. Burada esas olarak Ahrar’cılar ve Sukur el-Şam’cılar, ŞFC ve Cünd el-Aksa’ya karşı savaşıyor. Maaret el-Numan içinde de (hastane civarında) ŞFC ile Sukur el-Şam’cılar çatışıyor.
• Yeni başlayan bu savaşın mahiyetini anlamak bakımından simgesel bir olay şu: ŞFC, kuşatma altında tuttuğu Alevi köyleri Fua ve Kefaya etrafındaki kuvvetlerinin çoğunu oradan çekti, öbür mücahitlerle çatıştığı cephelere yolladı.
Sanırım artık kimin kiminle savaştığını dökmenin zamanıdır.
Cünd el-Aksa, zaten Ahrar'la çatışmak dahil epeyce iş karıştırdıktan sonra ŞFC'ye âdetâ sığındı. ŞFC şemsiyesi altına girdikten sonra da ona buna sataşmaya devam etti. Onun artık dönüşü yok. Zaten iki yıl kadar önce birtakım militanlarının kaçıp DAİŞ'e katılması yüzünden öbür cihatçıların hep güvenilmez gözüyle baktıkları bir örgüt. Son olarak ŞFC, "onları içimizden attık" açıklaması yaptı, bu da ayrı muamma. Büyük ihtimalle "örgütsel varlıkları sona erdi" denmek isteniyor. Kesin konuşulamaz.
Şam’ın Fethi Cephesi için bu bir iç çatışma değil. Örgüt bildiri yayımladı, muhalefetin öbür silahlı gruplarını "Astana görüşmelerini fırsat bilip Esad'la anlaşmaya" çalışmakla suçladı. "Amacınız bizi dışlamak," dedi. Hem ABD hem Rusya'nın doğrudan ve açık hedefi, ŞFC. Bir süredir ABD silahlı insansız hava araçları ŞFC liderlerini yolda, sığınakta, nerede bulursa vuruyor.
Suriye'de son zamanların en çarpıcı gelişmelerinden birini tam burada söyleyeyim: Rus Su-24’leriyle NATO F-4’leri Suriye üzerinde ortak hava harekâtı yapıyor.
Bunun yanında, İstanbul'daki İstanbul’daki Suriye İslâmî Konseyi'nin ŞFC’yi "Haricî" ilan etmesi ve bütün Suriyelileri "bu aşırılıkçılara" karşı savaşmaya çağırması o kadar önemli sayılmayabilir. Yine de, Suriye El-Kaide'sinin dört koldan saldırı altında olduğunu gösterir bir işaret yerine geçer. ŞFC’cilere, “o örgütten bir an önce ayrılın” çağrısı yapan din adamları da var.
Örgüt amblemleri arasında biri silik, adı da silik, fark etmişsinizdir. Zira Nureddin el-Zengi Hareketi'nin net bir savaş ilanına, taraf belirtme duyurusuna vs. rastlamadım (Arapça kaynaklarda olabilir). Ancak birçok kaynak, bu hareketin cihatçılar arası savaşta El-Kaide tarafında yeraldığını, birtakım yerlerde çarpışmalara katıldığını ileri sürüyor. Nureddin el-Zengi'nin vaziyeti Ankara açısından özellikle ilginç olacak. Çünkü bu örgüt Ankara'nın gözdeleri arasındaydı. (Fırat Kalkanı'na Halep'ten savaşçı kaydırılması ve Halep'in "satılması" safhalarında sanırım araya soğukluk girdi. Bazı Nureddin el-Zengi elemanlarının, "Türkiye'nin askeri miyiz, ne oluyor!" itirazlarını görmüştüm.)
El-Kaide tarafında bir de Liva el-Hak'tan sözediliyor, bilgi bulamadım.
Öbür tarafın en büyük askerî gücü Ahrar el-Şam, aynı zamanda en geniş örgüte ve etkiye sahip örgüt. Onun yanında yeralanlara amblemler listesinden bakabilirsiniz.
Cihatçılar içsavaşının mahiyetine dair bize en iyi fikir verecek olgu, ŞFC'nin Astana ile bağlantılı -şüphesiz doğru- ithamının yanısıra, bir Ahrar yetkilisinin söylediği söz. Bu şahıs, şu anda olanları, 2014’te silahlı muhalif örgütlerin DAİŞ’e karşı ayaklanmasına benzetti.
Şimdilik bunları derleyebildim. (Arapça isimlerin Türkçe yazılışlarında yanlışlar olabilir.)
30 Aralık 2016 Cuma
Rusya'ya göre ateşkesi kabul eden örgütler
Suriye'de, kimsenin pek uzun süreceğine ihtimal vermediği bir yeni ateşkes süreci, 29 Aralık'ı 30'una bağlayan geceyarısı (TSİ 01:00) yürürlüğe girdi. [ EK / 02:46 / İlk çatışmaların yeniden başladığına dair iddialar duyulmaya başlandı! ] Bu anî gelişmede Türkiye'nin rolü olduğu belli, ama atekesin Rusya'nın inisiyatifiyle yürürlüğe sokuluş tarzı, Ankara'nın şimdiye kadar sıkı fıkı olduğu cihatçı silahlı örgütlerle bundan sonrası için nasıl bir ilişki öngördüğü konusunda muğlaklık yaratıyor.
6 Ekim 2016 Perşembe
Atme'de ikinci saldırı - İD neden bu kadar becerikli?
Türkiye sınırında, Türk Silahlı Kuvvetleri, Suriye Kürtlerinin en batıdaki kantonu Efrin'in silahlı gücü YPG ve cihatçı ağırlıklı silahlı grupların ortayerinde bulunan Atme mülteci kampında "İslâm Devleti" örgütü (DAİŞ-IŞİD) yeni bir bombalı saldırı gerçekleştirmeyi başardı, kimi haberlere göre 29, kimilerine göre 40 kadar insan öldürdü.
Ölenlerin çoğu başka cihatçı gruplardan savaşçılar. Üstelik aralarında önemli isimler var. Fırat Kalkanı Harekâtı'na kadar Ankara'nın gözdelerinden olan Nureddin el-Zengi örgütünün şeriat mahkemesi hakimlerinden, Yüksek Fıkıh Konseyi üyesi Halid el-Seyid ve yardımcısı Muhammed el-Ferc bunlar arasında. Ahrar el-Şam örgütü komutanlarından Hişam Halife de öyle.
İD Atme'de daha önce de bir bombalı saldırı yapmış, -tam öğrenilemedi ama- on beş kadar insan öldürmüş, yirmi kişiyi yaralamıştı. Bu saldırıda örgüt, başka örgütlerin cihatçı militanlarını taşıyan otobüsü uçurmuştu. Bu saldırıda pek çok tuhaflık vardı; saldırının yapılabilmiş olması bile büyük tuhaflıktı. Bu blogta iki yazı ("Türkiye sınırında patlama - otobüste katliam" ve "Sınırda havaya uçurulan otobüs ve bazı gerçekler") ile, bir de Duvar'a yazdığım "Nerede, nasıl havaya uçtu bu otobüs?" başlıklı yazıyla sözkonusu tuhaflıkları gözönüne sermeye çalışmıştım. Şimdi İD aynı yerde ikinci bir saldırı daha yaptı. Katliam demek daha doğru aslında.
Yaptığım haritaya bakın: İD'in bu kadar hassas, her biri her an tetikteki bu kadar çok silahlı kuvvetin bulunduğu yerde bu işleri nasıl yapabildiğini anlamak zor. Atme'ye en yakın İD toprağı 40 kilometre kadar uzaklıkta.
Acaba birtakım İD elemanları kendilerini öbür cihatçı grupların içerisinde rahatlıkla gizleyebiliyor, sonra, zamanı gelince kolayca eyleme geçebiliyorlar mı? Ellerini kollarını sallaya sallaya buraya gelip bombalı eylemler yapmaları hiç akla yakın gözükmüyor? Bu kadar kritik yerde nasıl bu kadar kolay hareket edebiliyorlar?
[ EK / Bu olayda MİT'ten üç görevlinin de hayatını kaybettiğine dair iddia için bkz. Ahmet Takan, "Atme'de şehit düşen üç MİT mensubu" ]
Ölenlerin çoğu başka cihatçı gruplardan savaşçılar. Üstelik aralarında önemli isimler var. Fırat Kalkanı Harekâtı'na kadar Ankara'nın gözdelerinden olan Nureddin el-Zengi örgütünün şeriat mahkemesi hakimlerinden, Yüksek Fıkıh Konseyi üyesi Halid el-Seyid ve yardımcısı Muhammed el-Ferc bunlar arasında. Ahrar el-Şam örgütü komutanlarından Hişam Halife de öyle.
İD Atme'de daha önce de bir bombalı saldırı yapmış, -tam öğrenilemedi ama- on beş kadar insan öldürmüş, yirmi kişiyi yaralamıştı. Bu saldırıda örgüt, başka örgütlerin cihatçı militanlarını taşıyan otobüsü uçurmuştu. Bu saldırıda pek çok tuhaflık vardı; saldırının yapılabilmiş olması bile büyük tuhaflıktı. Bu blogta iki yazı ("Türkiye sınırında patlama - otobüste katliam" ve "Sınırda havaya uçurulan otobüs ve bazı gerçekler") ile, bir de Duvar'a yazdığım "Nerede, nasıl havaya uçtu bu otobüs?" başlıklı yazıyla sözkonusu tuhaflıkları gözönüne sermeye çalışmıştım. Şimdi İD aynı yerde ikinci bir saldırı daha yaptı. Katliam demek daha doğru aslında.
Yaptığım haritaya bakın: İD'in bu kadar hassas, her biri her an tetikteki bu kadar çok silahlı kuvvetin bulunduğu yerde bu işleri nasıl yapabildiğini anlamak zor. Atme'ye en yakın İD toprağı 40 kilometre kadar uzaklıkta.
Acaba birtakım İD elemanları kendilerini öbür cihatçı grupların içerisinde rahatlıkla gizleyebiliyor, sonra, zamanı gelince kolayca eyleme geçebiliyorlar mı? Ellerini kollarını sallaya sallaya buraya gelip bombalı eylemler yapmaları hiç akla yakın gözükmüyor? Bu kadar kritik yerde nasıl bu kadar kolay hareket edebiliyorlar?
[ EK / Bu olayda MİT'ten üç görevlinin de hayatını kaybettiğine dair iddia için bkz. Ahmet Takan, "Atme'de şehit düşen üç MİT mensubu" ]
21 Eylül 2016 Çarşamba
Cihatçıların meselesi: Türkiye
ile birlikte savaşmak caiz mi?
Suriyeli cihatçıların bugünlerdeki en önemli tartışma konularından biri şu: Türkiye desteğiyle DAİŞ'e ("İslâm Devleti" örgütü) karşı savaşmak caiz midir?
Ankara'nın Suriye içsavaşının başından beri işbirliği yaptığı, hattâ belki şöyle demek gerekir: içsavaşın körüklenmesi için desteğini esirgemediği, güçlü cihatçı örgütlerden Ahrar el-Şam, bu mevzuda bir fetva yayımladı. Fetvada, İslâmcı grupların önceliğinin, Suriye topraklarını DAİŞ egemenliğinden ve PKK gibi grupların hegemonyasından kurtarmak olduğu, bu amaçla Türkiye ile işbirliği yapılarak bunlara karşı savaşılabileceği belirtiliyor. Fetvanın yayımlanmasının sebebi, Ahrar'ın ilk defa "resmen" Fırat Kalkanı harekâtına katıldığını açıklaması.
Ankara'nın Suriye içsavaşının başından beri işbirliği yaptığı, hattâ belki şöyle demek gerekir: içsavaşın körüklenmesi için desteğini esirgemediği, güçlü cihatçı örgütlerden Ahrar el-Şam, bu mevzuda bir fetva yayımladı. Fetvada, İslâmcı grupların önceliğinin, Suriye topraklarını DAİŞ egemenliğinden ve PKK gibi grupların hegemonyasından kurtarmak olduğu, bu amaçla Türkiye ile işbirliği yapılarak bunlara karşı savaşılabileceği belirtiliyor. Fetvanın yayımlanmasının sebebi, Ahrar'ın ilk defa "resmen" Fırat Kalkanı harekâtına katıldığını açıklaması.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)