DAİŞ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
DAİŞ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Ekim 2019 Pazartesi

DAİŞ için yeni fırsat

DAİŞ’in (IŞİD) doğuşu ve yükselişini, yayılmasını, zaferlerini, dayandığı manevî-toplumsal tabanı, pratikte kurduğu ilişkileri, gördüğü desteği azıcık bilen, “süreci izleyen” herkes şu anda (Suriye'de ABD'nin, sınırdan çekilip Fırat'ın doğusunu Türkiye askerî harekâtına açma kararı ertesinde) dehşet içinde. Meselenin yalnız DAİŞ'le ilgili kısmına dair bir-iki şey söyleyeceğim; büyük ölçüde kayda geçsin diye. Dolayısıyla, militarist seferberlik eşliğinde yürütülecek kanlı seferin Türk ve Kürt halklarının gelecek kuşaklarının omuzlarına -mevcutlara ek olarak- nasıl korkunç yük bindireceğine, yani esas konuya burada girmiyorum.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “biraz abartılıyor” dediği DAİŞ’çi sayılarının abartılmamış hali bile bölgeye uzun yıllar kan kusturacak kadar. Çoğu derme çatma hapishane ve kamplardaki on binlerce DAİŞ’çiye ek olarak, yeraltında 20-30 bin militan olduğu tahmin ediliyor. Bunlar son zamanlarda sayısı giderek artan eylemler yapıyorlar ve kimi yörelerde yerel aşiretlerden-halktan -bazen gönüllü bazen zorunlu- destek bulabiliyorlar. DAİŞ'in yerel halktan destek bulması çoğu zaman konjonktürle de ilgili: yani başarı, desteğin yayılmasını getiriyor. SDG’nin elindeki 60-70 bin DAİŞ’çi “ailesi”nin başında, birkaç yüz muhafız var. Olası TC harekâtında savaşmak için güçlerini kaydırırlarsa -başka çareleri mi var?-, zaten kontrolu zor kamp ve hapishanelerden kitlesel firar olabilir -ki, bu DAİŞ’in uzmanlık sahalarından sayılır. Daha önce Irak'ta düzenledikleri kitlesel firar eylemlerinin örgütün tarihinde özel yeri var. Ayrıca, Ebubekir el-Bağdadi‘nin "firar edin" talimatı içeren son sesli mesajı üzerine DAİŞ'çilerin tutulduğu birçok kampta çeşitli girişimler görüldü. Örgüt bu işi çok daha ciddî tertiplemeye kalkışabilir. Olası operasyon zaten kanlı ve kaotik ortam yaratacak. SDG-YPG güçleri ile TSK ve Ankara'nın getireceği Suriyeli cihatçı güçleri arasındaki çatışmalara belki yerel Arap-Kürt kavgaları eklenecek. Bu esnada DAİŞ’in yine birtakım yörelerde denetimi ele geçirdiğini görebiliriz.

Ankara-Washington, daha doğrusu iki devletin başkanları arasındaki son telefon anlaşmasından sonra, DAİŞ'li tutuklular meselesinin nasıl halledileceğine dair telaffuz edilenler, kafamızı açmak yerine daha çok karıştırdı. ABD Başkanı Donald Trump, "biz onlarla savaştık, yüzde yüz yendik, tutukluları geldikleri ülkeler kabul etmiyor, bize de pahalıya geliyor, hem onlar sizin mahalleden, ne halt ederseniz edin" demeye getirdi. Erdoğan ise, "onları oradan nasıl derdest ederiz, ona bakıyoruz" gibi bir söz söyledi. 60 bin kadar tutuklunun bulunduğu kamp, "güvenli bölge" adı altında elkonacak bölgenin çok uzağında! "Derdest etmek" için oraya gitmeniz veya topraklarına girip savaşacağınız YPG ile anlaşma yapmanız, onların bu tutukluları getirmesini sağlamanız lazım. Akıl kârı mı? DAİŞ'lilerin sorumluluğunu üstlenmek hem bu bakımlardan hem de zaten genel olarak, nasıl mümkün olabilir?

Ankara muhtemelen, DAİŞ’in ilk yükseliş zamanlarındaki gibi bir “karşılıklı anlayış” ve işbirliği havasının egemen olacağını öngörüyor ve bu yeniden toparlanma aşamasında örgütün TSK ile karşı karşıya gelmeyi göze alamayacak oluşuna bel bağlıyordur. Ayrıca DAİŞ'in Türkiye topraklarındaki eylemlerinde, adalet ve demokrasi için meydanlara çıkanlar, solcular, mitinge veya düğüne gelmiş Kürtler, lüks eğlence yerinde yılbaşı kutlayan küffar tayfası can veriyor, iktidar koalisyonu destekçilerinin burnu kanamıyor; DAİŞ'in yeniden yayılması, etkinleşmesi tehlikesi belki bu yüzden de Ankara'daki muktedirleri o kadar rahatsız etmiyordur.

Sonuç olarak, DAİŞ meselelerine yakın herkesin endişesi aynı: dünya DAİŞ'in yeniden yükselişini izlemeye ve sonuçlarına katlanmaya hazırlanmalı. ABD Başkanı, "bize ne" diyor, "onların hepsi çok uzakta". Yanlış sayılmaz. Fakat bönce. El-Kaide de Afganistan'ın dağlarındaydı, New York'u kalbinden vurabildi. Sebebi coğrafî uzaklık da ideolojik-pratik yakınlık da olsa, DAİŞ gibi bir örgütün yeniden yükselişinden zarar görmeyeceğini sanmak akıllı mantıklı hiçbir devlet yöneticisinin yapacağı iş değil. Fakat işte, bize de bu akıl mantık uzak; "coğrafî" bakımdan.

9 Şubat 2018 Cuma

İdlib: DAİŞ'çiler HTŞ'nin başına kaldı

İdlib-Batı-Güneybatı Halep-Kuzey-Kuzeydoğu Hama'yı kapsayan cihatçı bölgesindeki kuşatılmış DAİŞ bölgesi tamamen ortadan kalktı. Suriye ordusunun ele geçirdiği toprakların ortayerinde, burası tamamen kuşatılmadan alanı terk eden Heyet Tahrir el-Şam'cıların bıraktığı boşluktan DAİŞ yararlanmış, bin kilometrekareden daha büyük alanı eline geçirmişti. Suriye ordusu günlerdir burayı "kemirmekle" meşgûldü. İki gündür çok büyük ilerleme kaydetmiş, DAİŞ'çileri ufacık alana sıkıştırmıştı. Toplu imha mı olacak, sorusu doğmuştu. Bugün, ne olup bittiği tam anlaşılamadan, kuşatılmış DAİŞ'çiler kendilerine bir yol açmayı başararak veya Suriye ordusunun kaçmaları için bıraktığı yoldan geçerek, HTŞ egemenliğindeki İdlib cihatçı bölgesine geçtiler. Ve geçer geçmez HTŞ'nin ateşiyle karşılaşıp çatışmaya girdiler. Ne oldu, kendilerine görece güvenli bir yer temin edebildiler mi, sonrasında oradaki cihatçılarla biraraya gelmeyi başararak Suriye ordusuna karşı savaşmaya devam mı edecekler yoksa bu defa İdlib'in cihatçıları mı onları imha etmeye kalkışacak, henüz bilemiyoruz. Orada öyle bir savaş ortamı var ki, İdlib'in cihatçıları, bir dönem kıyasıya savaştıkları DAİŞ'çilerle biraraya da gelebilir, onları imha edebilir. DAİŞ'çilere o yolu Suriye ordusu özellikle açmış da olabilir, olmayabilir de.

Bir yandan da Rusya ve Suriye ordusunun sistematik bombardımanları sürüyor. Bugün yine Cisr el-Şuğur civarı, Eriye, Maaret el-Numan'ın batısındaki ve doğusundaki çeşitli hedefler ve Han Şeyhun bombalandı.

Bir ilginç gelişme de, DAİŞ'çiler, açtıkları veya açılan yoldan İdlib'in cihatçıların elindeki kısmına geçerken, yüz kadar HTŞ'li de Suriye ordusunun elindeki kısma baskın yaptı, Ebu el-Zuhur'a giden yolu kesti. Bu baskının gerçekleştiği yer, tam da DAİŞ'çilerin İdlib'e geçiş yolunun dibinde (haritada çift yeşil oklu).

Son olarak anılması gereken, Ankara'nın, Taftanaz'a takviye kuvvetler barındıran ikinci bir konvoy yollamış olması.

8 Şubat 2018 Perşembe

İdlib ve Hama'da üç önemli gelişme

Haritayı güncelliyorum. Çok önemli üç gelişme var. İlki, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin üç defa saldırıya uğrayan ilk konvoyu El-Eys'e yerleştirdikten sonra, ikinci bir konvoyu Taftanaz'a yollaması. Oradaki hava üssüne yerleşecekler. (Taftanaz ve hava üssünü haritada El-Eys'in hemen batısında görüyorsunuz.) İkinci önemli gelişme, Kuzeydoğu Hama'da DAİŞ'in hükmettiği ufak bölgenin artık hızla yok oluşa gitmesi. Suriye ordusu çok yerden birden saldırıyor ve sonunda ne yapacaklarını kimsenin anlayamadığı DAİŞ'çileri sıkıştırıyor. Toplu imha mı olacak? Toplu intihar mı? Musul ve Rakka'dan bu yana ilk defa çok sayıda DAİŞ'çi kameralar önünde topluca teslim mi alınacak? Üçüncü gelişme ise, cihatçı bölgesinin batı ucunda, Suriye içinde Lazkiye ile, dışarıda Türkiye ile İdlib'in sınırında yeralan Cisr el-Şuğur civarının giderek daha sık bombalanmaya başlanması. Burası, şu anda Maaret el-Numan'ın doğusunda Suriye ordusu ve İranlı milislere karşı saldırıya geçmiş olan cihatçıların önemli unsurlarından Türkistan İslâmî Partisi (TİP) mensuplarının yerleştiği, barındığı yer. TİP ve Orta Asyalı başka cihatçılar, El-Kaide ve Taliban'a biatlı. Cisr el-Şuğur, aynı zamanda, Türkiye'nin "sorumluluğuna verilmesi" öngörülen bölge içinde.

Taftanaz'a dair ilave bilgi, Duvar'da muhtemelen birazdan yayına girecek olan yazımda var. (Henüz linki yok.) Haritada, her zamanki gibi, kırmızı oklar Suriye ordusu+müttefiklerinin, yeşil oklar cihatçı taarruzları, kırmızı noktalar bombardımanlar. En azından bir önceki haritayla kıyaslayarak bakmanızı öneririm.

6 Şubat 2018 Salı

DAİŞ'in elindeki bölge küçülüyor

İdlib'te Türkiye açısından cereyan eden hayatî gelişmeleri P24'teki yazımda ve bir önceki blog yazımda konu ettim. Şimdi sadece haritayı güncelleyeceğim. Bir amacım da, P24'teki yazıya eklediğim haritanın bir benzerinin, devamlılık açısından, burada da bulunması. Çünkü bu haritada, Rusya uçağının düşürülmesini izleyen bir gün içerisinde Rusya'nın giriştiği yoğun ve yaygın bombardımanın kapsamını görmek mümkün. Üçüncü denemesinde hedefine (El-Eys) ulaşan ve gözlem noktası kurmaya başlayan Türk Silahlı Kuvvetleri konvoyunun İranlı milislerin top ve roket ateşiyle karşılaştığı, cevap verdiği, bir askerin hayatını kaybettiği, beşinin yaralandığı El-Eys, karşısında da Hâdır, sanırım önümüzdeki günlerde de haritalarda yeralacak.

Güncellemeyi gerektiren esas gelişme, güneydoğuda, İdlib, Halep ve Hama'ya yayılan sürpriz DAİŞ bölgesinde. Suriye ordusu bu sabah büyük ilerleme kaydetti ve yirmiye yakın köyü DAİŞ'çilerin elinden aldı. DAİŞ'in elindeki bölgenin İdlib ve Halep'te kalan kısımları temizlenmek üzere gibi görünüyor. Gri bölgeyi önceki haritalarla karşılaştırırsanız büyük farkı göreceksiniz. Böylece DAİŞ Hama'nın kuzeydoğusunda azıcık toprağa sıkışacak. Buradan çıkış yolu da olmadığı için savaşın bu faslının çabuk sona ermesi beklenir.

Kaydedilmesi gereken bir durum da, ortak operasyon odası oluşturan cihatçı örgütlerin Ebu el-Zuhur Hava Üssü batısından giriştikleri karşı saldırı. Her zamanki gibi, yeşil oklar bunu gösteriyor.

2 Şubat 2018 Cuma

Suriye odusu Serakib'e yaklaşık 20 km mesafede

Haritayı güncelliyorum. Kayda değer görüntü aynı: Suriye ordusu ve İranlı milisler Serakib'e doğru ilerliyorlar. Heyet Tahrir el-Şam'cılar, yol üzerindeki mevzilerini güçlendirdiklerini gösteren siper kazma fotoğrafları paylaşıyorlar. Oklar, her zamanki gibi, Suriye ordusunun ilerleyişini ve yeni köyler ele geçirdiği yerleri işaret ediyor. Kırmızı noktalarsa bombardımanları. Hama'nın kuzeyi, Han Şeyhun'un güneyindeki kısmı Rusya ve Suriye uçaklarının hiç boşlamadığı görülüyor. Bir de M5 karayolu üzerini. Türk Silahlı Kuvvetleri konvoyunun ateşle karşılaşıp geri çekildiği El-Eys'in kuzeyinde kalan kısım daha çok bombalanıyor. Serakib de sürekli bombardıman altında. Zorlu muharebelerin ardından ele geçirilebilen El-Zuhur Hava Üssü artık batıdan da tamamen emniyette. Suriye ordusu, İdlib-Halep-Hama'ya yayılmış sürpriz DAİŞ bölgesiyle bir-iki gündür uğraşmıyor. Orayı "kemirme" operasyonu esas İdlib harekâtıyla aynı anda etkili şekilde sürdürülemiyor olmalı.

31 Ocak 2018 Çarşamba

Konvoy döndü, kalınan yerden devam

Türkiye'den Suriye topraklarına girip güneydoğuya, El-Eys'e doğru harekete geçen Türk Silahlı Kuvvetleri konvoyunun önce yoluna bomba ve top atılarak durdurulması, geri dönmeye zorlanması, ardından, yeniden yola koyulduğu sırada El-Etarib'de saldırıya uğraması ve görevinden vazgeçip dönmesi, İdlib sahnesi için bile alışılmadık, beklenmedik, çarpıcı, düşündürücü bir olaydı. Konvoyun durdurulduğu gece olanları P24'teki yazımda ayrıntılı olarak aktarmaya çalıştım. Orada konvoyun güzergâhını gösteren harita da var. Bu yüzden şimdi güncellediğim haritada sadece konvoyun hedefi olan El-Eys ve hemen karşısındaki Suriye ordusu+İran milisleri mevzisi Hâdır ile konvoyun bombalı araç saldırısına uğradığı El-Etarib'i belirtmekle yetindim.

Buradaki harita esas olarak, konvoy hedefine ulaşsa muhtemelen göremeyeceğimiz şeyleri gösteriyor: Suriye ordusunun Ebu el-Zuhur Hava Üssü'nün batı ve kuzeybatısına doğru yeniden hızla ilerlemeye başladığını. El-Zuhur civarından Serakib'e doğru uzanan bölge Rusya uçaklarınca bugün (31 Ocak) neredeyse aralıksız bombalanıyor. Suriye ordusu ayrıca, esas büyük kısmı Hama vilayeti içerisinde yeralan, Güney Halep ve Güneydoğu İdlib'ten de ufak parçalara yayılan DAİŞ bölgesini de "kemirmeye" başladı. Oraya daha çok güneyden hücum ediyorlar. Hama kuzeyindeki cihatçı topraklarına da yeni bombardıman yaptılar. Ama çatışma esas olarak el-Zuhur'un batısı ve kuzeyinde yoğunlaşıyor. Suriye birlikleri, Halep-Hama karayolunun denetimini ele geçirmeye ve kuşatma altındaki Şii köyleri Kefarya ile Fua'ya ulaşmaya çalışıyorlar. [ 03:00'te haritayı yeniden güncelledim, çünkü Suriye ordusu ve İranlı müttefikleri gün boyunca El-Zuhur'un batısında yeni yerler ele geçirdiler ve harekâtlarının yönü fiziken de belirmeye başladı. ] Eğer yerine ulaşıp yerleşebilseydi şüphesiz bu harekâtı sekteye uğratacak olan TSK konvoyunun nasıl bir anlaşma çerçevesinde El-Eys'e doğru hareket ettiğini anlayıp izah edebilen kimse henüz çıkmadı.

26 Ocak 2018 Cuma

Herkes Efrin'le meşgûlken İdlib'te yeni perde açılıyor

Efrin'de Türk Silahlı Kuvvetleri'ne harekât imkânı tanınmasıyla nesi ne kadar ilişkili, bilmemiz mümkün değil, ama İdlib'te Rusya ve Suriye ordusunun dikkat çekici yeni adımlar attığı görülüyor. Haritadan kolayca izleyebileceğiniz üzre, hava üssünün ele geçirildiği, ama yerleşim merkezinin henüz alınamadığı Ebu el-Zuhur'dan batı ve kuzeybatıya, el-Zuhur'un 20 km kadar kuzeyinden de yine batıya yönelmek isteyen Suriye ordusunun hedefi İdlib şehir merkezi. Cihatçılar için önemli bir üs olan Serakib, burada yol üzerinde. Aynı zamanda, İdlib şehrinin 40 km kadar güneyinde, yine sıkı bir muhalefet merkezi olan Maaret el-Numan var ki, burayı almak Beşar Esad için İdlib "meselesi"nin hallini kolaylaştıracak bir adım olur.

Bunlar yine de, şu ana kadarki gelişmenin doğrudan uzantıları. Esas yeni ve dikkat çekici olan, Suriye ordusunun çok uzun zamandır ilişmediği Cisr el-Şuğur'u hedef alan bombardımanlar. Cisr el-Şuğur, İdlib vilayetinde ilk büyük Alevi katliamının yapıldığı, Alevi nüfusu kaçmak zorunda kaldığı için "münhal" kalan, on bin kadar Uygur Türkü cihatçının aileleriyle birlikte gelip yerleştiği, önemli bir yerleşim yeri. Hem Türkiye sınırında hem İdlib, Hama ve Lazkiye vilayetlerinin sınırlarının kesiştiği yerde. Cisr el-Şuğur'a doğru da harekete geçiliyorsa, bu, Suriye ordusunun İdlib cihatçı bölgesinin doğudan batıya bir hat çekerek bölmeyi hedeflediğine yorulabilir. Böylelikle, o hattın güneyinde, Han Şeyhun'u da içerecek bir kuşatılmış bölge kalacak. Kuzeyinde kalanlarsa kuzeye, TSK'nın denetimindeki topraklara veya kuzeydoğuya, Türkiye sınırına kaçacaklar. Veya "süpürülecekler". Eğer Cisr el-Şuğur'a yönelik bombardıman anlık bir durumdan, meselâ tâcize, saldırıya karşılık verilmesinden ibaret değilse, İdlib harekâtında yeni perde açılıyor. Cisr el-Şuğur'un aslî "nüfusu"nu oluşturan Uygur cihatçıların çoğu muhtemelen Suriye ordusunun ilerleyişini durdurma amacıyla Maaret el-Numan'ın doğusunda veya el-Zuhur civarında olmalı. Coğrafya bakımından elverişsiz hedef olsa ve muhtemelen fazla kuvvet gerektirse de, Suriye ordusu açısından buraya saldırmak için uygun zamanlama olabilir.

21 Ocak 2018 Pazar

Efrin savaşı gölgesinde İdlib'teki gelişmeler

Rusya, Suriye İçsavaşı ve etrafındaki diplomasi-siyaset mücadelesini izleyen biz gazetecilerin ve strateji, askerlik vs. uzmanlarının beklemediği şeyi yaptı ve Efrin üzerindeki hava sahasını Türk Silahlı Kuvvetleri'ne açtı. Efrin'e harekât önümüzdeki günlerde gündemimizin baş konusu olacak. Nitekim bugün de (22 Ocak) Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin gündemini oluşturacak. Ancak İdlib'in ve Batı Halep'in güneyinde, Hama'nın kuzeydoğusunda olan biten yine de geri plana atılamayacak. Çünkü bu gelişmeler arasında doğrudan bağlantı var. Bağlantı çoğu zaman Rusya ile Türkiye'nin "al-ver" anlaşması yaptığı veri alınarak kuruluyor. Oysa her şey anlaşmalarla olmuyor, bir de sahici gelişmeler, fiilî durumlar, tercihler veya savrulmalar var. DAİŞ'in birdenbire bir sürü köyü ele geçirip kendine bir ufak bölge yaratabilmesi gibi. Bu bölgedeki DAİŞ'lilerin muhtemelen büyük ölçüde imha edileceğine kesin gözüyle bakabiliriz. Suriye ordusu DAİŞ'in elindeki bölgeyi "kemirmeye" başladı.

19 Ocak 2018 Cuma

Güney İdlib harekâtında kötü sürpriz: DAİŞ atağı

Ankara'nın askerî harekâta kalkışıp kalkışmayacağı sorusu Suriye gündeminin ilk sırasına oturduğu için İdlib'teki gelişmeler gölgede kaldı. Oysa, cihatçıların elindeki yekpâre alan anlaşılsın diye genellikle İdlib deyip geçtiğimiz, aslında üç vilayetin topraklarından oluşan muhayyel "emirlik" bölgesinin Kuzeydoğu Hama kısmında çok ilginç bir gelişme yaşanıyor. "Öldü bitti silindi" kabul edildiği yerde, ufacık bir cebi elinde tutarak yok edilmeyi beklediği düşünülen DAİŞ yeniden atağa kalktı ve iki günde otuzdan fazla köyü ele geçirerek kendine alan yarattı. Haritadaki gri bölgeyi önceki haritalarla karşılaştırın lütfen.

Suriye ordusu ve destek güçlerine karşı mevzi ve toprak kaybeden Heyet Tahrir el-Şam, Ahrar el-Şam ve başka örgütler, bu toprakların kendilerinin elinden alındığına dikkat çekerek, Beşar Esad'ın DAİŞ'le savaşmadığını, DAİŞ'in öbür ciatçılara zarar vermesi için fırsat yarattığını iddia ediyorlar. Gerçi DAİŞ etkinlik sağladığı alanın bir kısmını, Suriye ordusunun son zamanda kazandığı toprakların birazını ele geçirerek kazandı; ancak bu iddiada gerçek payı var gözüküyor. Zira Suriye ordusu ve müttefikleri, cihatçıların elindeki bölgenin güneydoğu "köşe"sini bütünüyle çembere almak üzereler.

15 Ocak 2018 Pazartesi

İdlib'te kıran kırana savaş - 15 Ocak

Genel olarak yalnız "İdlib" diye andığımız, aslında Halep vilayetinin batısı ile Hama'nın kuzeyini de kapsayan cihatçı bölgesi daralıyor. Suriye ordusu, cihatçı egemenliğindeki bölgenin güneydoğu "köşesinde" tamamen kuşatılmış bir cep yaratmak üzere. Verdiğim yeni haritayı bir öncekiyle karşılaştırırsanız gelişmeyi gözünüzde canlandırmanız kolaylaşacaktır.

Suriye ordusunun hızlı ilerleyişinin biraz yavaşladığı görülüyor. Harekâtın bu ilk evresinin esas hedefi olan Ebu el-Zuhur Hava Üssü de henüz ordu ve müttefiklerince ele geçirilemedi. Cihatçılar burayı cansiparâne savunuyor. Cihatçıların ilk günlerde çöken savunma hattının, kısa süre öncesine kadar birbirleriyle savaşan örgütlerin yeniden en azından "paralel" davranır hale gelişiyle nisbeten onarıldığı anlaşılıyor. Hattâ cihatçılar ordunun aldığı bazı köyleri geri aldılar, ancak bazılarını yeniden kaybettiler. Yine de ısrarlı saldırılarıyla, ordunun güneyden İdlib'in merkezine doğru uzattığı "dil"i kemirmeye uğraşıyorlar.

Çok dikkat çekici olan, Suriye ordusunun güneydoğuda kurmaya çalıştığı kuşatmadan sonra sarılmış halde kalacak bölgede DAİŞ'in alanını genişletmek için uğraşması. Nitekim genişletti de. Böylece Suriye'nin merkezî bir yerinde ufak bir DAİŞ bölgesi, yok edilene kadar varlığını sürdürecek. Heyet Tahrir el-Şam ve öbür cihatçılarla bu örgütün arasındaki kan davası sürüyor olmasa, DAİŞ doğudan, öbürleri batıdan, İdlib içine uzanmaya çalışan Suriye ordusuna epey zayiat verdirebilirlerdi.

10 Ocak 2018 Çarşamba

İdlib: Yarma-kuşatma ve kaçış

İdlib'te Suriye ordusu bekleneni yaptı, kuzeyden de harekete geçti. Cihatçıların elindeki alanı belirtmek için genel olarak "İdlib" deyip geçtiğimiz bölgenin doğusu, aslında Halep vilayetinin batısı. Suriye ordusunun elindeki bir "dil", Halep şehrinden, bu kısmı ikiye bölebilecek şekilde, güneye uzanıyor. Suriye ordusu şimdi bu "dil"i uzatmakla meşgûl. Güneyden başlattıkları ve son birkaç gündür hızlanan harekâtla kazanılan topraklar bu dille birleştiğinde, İdlib'in doğusundaki, Halep vilayeti batısındaki cihatçı örgütler, bütünüyle kuşatılmış kalacak. Kuşatılmış bölgede, eğer bu kısa sürede orayı terk etmezlerse -ki, ettikleri görülüyor-, hem Heyet Tahrir el-Şam hem başka cihatçılar hem de DAİŞ bulunacak. DAİŞ Suriye ordusunun ilerleyişinden faydalanarak elindeki ufak bölgeyi genişletti, bu arada.

9 Ocak 2018 Salı

İdlib / Cihatçıların güney cephesi çöküyor

Rusya uçaklarının bombardımanı eşliğinde Suriye ordusunun ilerleyişi sürüyor. Harekâtın ilk önemli hedefi Sincar köyünün alınmasından ve el-Zuhur - Maaret el-Numan yolunun tutulmasından sonra Suriye ordusu şimdi de üssün bulunduğu yerleşim merkezine girdi, üsse birkaç kilometre kaldı. Yöre 9 Ocak sabahından beri yoğun şekilde havadan bombalanıyor. Rusya, Akdeniz kıyısındaki, Tartus'taki üssünden de üsse roket atıyor. Cihatçıların üssü koruması artık mümkün değil.

Suriye ordusu karşısında Hama'nın kuzeyi ve İdlib'in güneyindeki cihatçı mevzileri dağılmış görünüyor. Rejim yanlıları, Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) savaşçılarının kaçarken-çekilirken göründüğünü ileri sürdükleri videolar paylaşıyorlar. HTŞ, Kuzeydoğu Hama'da 2014 Temmuz'undan beri elinde tuttuğu, daha önce Çeçen militanları yerleştirdiği, bir nevi üs haline getirdiği el-Rahcan'ı da (Türkçe yazılışı yanlış olabilir) kaybetti ki, bu, bayağı bayağı oralardan çekilme anlamına geliyor.

29 Aralık 2017 Cuma

İdlib'te "temizlik harekâtı" - yeni belalara doğru

"Bir gece ansızın...'larla, mesnetsiz, hamasî nutuklarla bir kahramanlık destanına dönüştürülmeye çalışılan İdlib operasyonu, Türkiye'nin başına açılacak yeni belaya dönüşmek üzere. Türk askerleri İdlib'te beyni ve belkemiği "eski" El-Kaide'ci Heyet Tahrir el-Şam'la (HTŞ) varılmış uzlaşmaya dayalı olarak, Kürt kantonu Efrin sınırında konuşlandı. Oysa Rusya ile varılmış anlaşma gereği, Suriye ve İran güçleriyle HTŞ ve öbür cihatçılar arasında, çok daha güneyde bulunmaları gerekiyordu. Türkiye'den beklenen, vilayetteki ezcümle silahlı muhalif güçler üzerinde tartışmasız üstünlüğe ve yol denetim noktalarında, yerel idarelerde bariz hakimiyete sahip HTŞ arasında ayrılık çıkarması, Türk ordusu denetimini Esad'ın ordusuna tercih edecek olan, görece "uzlaşmacı" sayılan cihatçılarla çoğu El-Kaide'ci radikalleri ayrıştırması.

Bütün bu hesapların gelip dayandığı cevapsız soru şu: Peki sonra ne olacak? Suriye İçsavaşı'nı izleyen herkes biliyordu ki, kendini güvende hisseder hissetmez Suriye ordusu İdlib'i bütünüyle almak üzere harekete geçecekti. Ve bunu tabiî Rusya hava kuvvetleri desteğiyle yapacaktı. Öyle görünüyor ki, o gün geldi. Bundan Türkiye'ye nasıl bir bela çıkabilir? İlkin, tıpkı Fırat Kalkanı bölgesi için olduğu gibi, burası için de Şam'dan "toprağımızdan derhal çıkın!" ultimatomları gelecek - arasıra geliyor zaten. (Son olarak, Beşar Esad'a "terörist" diyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a Suriye Dışişleri Bakanlığı sert bir cevap verdi, "geçmişin hayalleri"yle oyalanmayın, demeye getirdi, Suriye topraklarındaki Türk askerî varlığının, TC'nin "tekfirci teröristler"e desteğinin kanıtı olduğunu ileri sürdü.) Böylece doğacak mesele, muhtemelen Rusya'nın araya girdiği diplomatik gayretlerle süreç içerisinde halledilecektir. Fakat ikinci ihtimal çok daha ele gelir, çok daha yakın ve güçlü: Türk askerleri, ağır bombardıman altında büyük kayıplar vermeleri muhtemel cihatçı örgütlerin hışmına uğrayabilir. Böyle bir durumda Türkiye cihatçılarla savaşmak durumunda kalabilir, bu da birçoğu halen Türkiye sınırları içinde bulunan cihatçıların bir dizi eyleme girişmesine yolaçabilir. Bunların umutsuzca intihar eylemleri olması da ihtimal dışı değil. Türkiye'nin cihatçıları sınırdan ülkeye alarak onlara bir tür koruma kalkanı oluşturabileceği üçüncü ihtimale değinmek istemiyorum.

Hazırladığım haritaya tıklayın ve büyük halini görün. İdlib diye sözettiğimiz bölge aslında İdlib vilayetinden ibaret değil. Halep'in batısı ile Hama'nın kuzeydoğusundan toprakları da kapsıyor. Koyu yeşil bölgeler, HTŞ'nin kesin hakimiyetini belirtiyor. (Evet, Hama'da, o gri bölgede hâlâ DAİŞ var.) Kırmızı noktalar, sadece son bir-iki gün içinde Rusya uçakları ve Suriye ordusunun çeşitli ataklar düzenlediği yerler. Açıkça görülüyor ki, cihatçı diyarını her yönden sıkıştırmaya, daraltmaya yönelik harekât başladı. Göze alınması gereken ölü-yaralı sayısı, bunlar içinde sivillerin muhtemel yüksek oranı, sözkonusu harekâtın fasılalarla, cihatçılara ve muhalif sivil halka teslim olma fırsatları verilerek sürdürülmesine yolaçabilir. Sadece tahmin edilen HTŞ'ci savaşçı sayısı yirmi-yirmi beş bin! Şimdiye kadar Türkiye'nin müttefiki gibi davranan öbür silahlı grupların başka cihatçılar topluca katledilirken nasıl davranacağı belirsiz. Ancak ok yaydan fırlamışa benziyor.

Sözü uzatmayacağım. Haritaya bakın ve Türk ordusunun İdlib'te bir süre sonra nasıl bir durumda kalacağını tasavvur etmeye çalışın.

4 Temmuz 2017 Salı

Rakka surlarında gedik

Rakka'da "eski şehir"i çevreleyen sur iki yerinden aşıldı ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) savaşçıları içeri girdi. 2,5 kilometrelik suru DAİŞ bir savunma hattı olarak kullanıyordu ve surlardaki gedikleri mayınlamışlar, surun pek çok yerini patlayıcılarla, tuzaklarla donatmışlardı. Bu yüzden koalisyon uçakları surlarda "kendi gediklerini" açıyorlar. Uluslararası koalisyonun merkez komutanlığı, tarihî surun olabildiğince büyük kısmını koruyabilmek için de bu yöntemi tercih ettiklerini açıkladı.

SDG'nin surlardan girmesi, Rakka şehir savaşında dönüm noktası olacak ve bundan sonrası daha da kanlı geçecek.

Operation Inherent Resolve

Bu vesileyle, şu komutanlığın adını Türkçe'de nasıl yazacağımıza dair birkaç söz. İsim ilk konduğunda gazeteciler arasında doğru dürüst bir tartışma geçmiş miydi, açıkçası hatırlamıyorum. Olduysa, biri hatırlatırsa özür dileyip aktarırım.

İngilizce orijinal adı Combined Joint Task Force - Operation Inherent Resolve, kısaltması CJTF-OIR olan "şey" şimdiye kadar çok çeşitli ve birbiriyle alâkasız kelime bileşimleriyle çevirilip kullanıldı. Özellikle harekâtın adı, Türkçe okuyup yazan insanlara tarih boyunca en çok mesele çıkarmış terimlerden biri olarak kayıtlara geçti. "Operation Inherent Resolve" için şimdiye dek, "Öz Kararlılık Harekâtı", "İç Çözüm Harekâtı", "Azimli Kararlılık Harekâtı", "Kökten Kararlılık Operasyonu", "Öz Çözüm Operasyonu", "Kararlı Çözüm Operasyonu", "İçsel Çözüm Operasyonu", "Doğal Kararlılık Harekâtı" karşılıkları kullanıldı. "Kökten Çözüm Harekâtı", ne kadar doğru olurdu, bilemiyorum, ama hem anlamlı hem münasip karşılık olabilirmiş. Lâkin TC Dışişleri Bakanlığı "Özgün Kararlılık Harekâtı"nı kullandığı için bunu tercih etmek daha akla yakın. Aksi halde tartışmanın harekâtın bitiminden sonraki onyıla uzanması muhtemel.

21 Mayıs 2017 Pazar

Suriye ve Irak'tan iki haber

Suriye ve Irak'tan iki haberi, kendi çaplarının ötesinde anlamlar taşıdıkları için aktarmak istiyorum.

İlk haber Suriye'den, Türkiye'nin başına yeni belalar açmaya aday İdlib'ten. Epey kanlı bir olaya ilişkin. İdlib'in doğusunda, Teltukan beldesinde Ahrar el-Şam'ın karargâhlarından birine, toplantı sırasında intihar saldırısı yapıldı, yirmi kişi öldü, çok da yaralı var. Ölenlerin Ahrar'a bağlı Usud el-İslâm Tugayı'ndan olduğunu örgüt açıkladı. Saldırı sonrasının -çok kanlı ve iç kaldırıcı- fotoğraflarına şuradan başlayarak bakabilirsiniz. Ahrar'cıları vuran, ne Suriye ordusu ne de Rusya uçakları. Saldırıyı kimin yaptığı, ardında El-Kaide'nin, Heyet Tahrir el-Şam'ın olup olmadığı, bu satırlar yazılırken henüz açıklanmamıştı. [ EK / 18:00 / Ahrar'a göre saldırıyı yapan, "İslâm Devleti" örgütü (DAİŞ - IŞİD). Açıklamak için niye beklediler, bilemiyoruz. Böyle bir durumda tereddüt sözkonusu olamaz. Belki de yapanı açıkça ilan etmeyip DAİŞ deyip sıyrılmayı tercih ettiler. ]

İkincisi Irak'tan, iyi bir haber: Musul'un batısındaki Temuz semtinde Irak federal polis güçleri "İslâm Devleti" örgütünün bir bombalı araç yapım atelyesini ele geçirdi. Belki de fabrika demek lazım. Çünkü burada zırhla kaplı orta büyüklükte on yedi araç (jipler, traktörler, kamyonetler) ele geçirildi. Kullanılabilseler, her biri otuz-kırk insanın canına mal olabilecek tekerlekli bombalar. Araçların fotoğraflarını şuradan görebilirsiniz. Irak kuvvetleri ve bir süredir onların bünyesinde "resmîleşen" Haşdi Şabi milis birlikleri son yirmi dört saat içerisinde, Musul'un batısındaki Sehl Sincar Hava Üssü'nü ve çöl köylerinden birinde yapılmış gizli hastaneyi de örgütün elinden aldılar. DAİŞ üssün uçak pistini tahrip etmiş, ama pist kısa sürede onarılamaz halde değilmiş. Irak-Suriye arasında, Şengal'in, Tel Afer'in, Haseke'nin pek yakınında bir Irak hava üssü, Bağdat'a ilginç imkânlar getirebilir. Irak'ta, Musul civarındaki gelişmeler, DAİŞ'in giderek "süpürüldüğünü" bariz şekilde gösteriyor. Bu elbette, örgütün Bağdat veya başka şehirlerde bombalar patlatmasının hemen önlenebileceği anlamına gelmiyor.

23 Ocak 2017 Pazartesi

El-Bab civarında neler oluyor - bir öğrenebilsek...

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Türkiye'yi yönetenler, bu toprakları vatan haline getirebilmek için daha çok şehide ihtiyaç olduğunu söylüyorlar. Bugüne kadarkiler yetmemiş anlaşılan. "El-Bab'tan gireriz, Musul'dan çıkarız!" haykırışlarıyla başlatılan Fırat Kalkanı Harekâtı El-Bab'da "İslâm Devleti" örgütünün (DAİŞ) savunma duvarına dayandı kaldı. El-Bab sonunda muhtemelen alınacak, fakat halen sayıları elli ikiyi bulmuş ve korkarım artacak olan şehitlerin ne uğruna can verdiği huzursuz edici bir soru olarak varlığını sürdürecek. Öyle görünüyor. Kimileri bu huzursuzluğun zerresini hissetmeyecek. Bu da görünüyor.

El-Bab'ta ne oluyor bitiyor, doğru dürüst haber alamıyoruz. Resmî açıklamaların güvenilirlik derecesi elbette sınırlı. Üstelik hakikat yine hamaset barajına takılıyor. Olan biteni genel olarak merak eden ve en son birkaç gelişmeden haberdar olmak isteyenler için, öğrenebildiklerimi, düşünebildiklerimi kısaca toparladım. Harita da fikir verici olacaktır umarım.

(Lütfen haritaya tıklayıp ayrıntıları görün.)

HESAP NEYDİ, VAR MIYDI? • Harekâtın hiç de baştan hesaplandığı -veya hesaplanmadığı- gibi gitmediği ortada. "İki günde alırız" diye başlatılan kuşatma neredeyse ikinci ayında, Menbic'in YPG ağırlıklı Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından alınış sürecini izleyen herkes, El-Bab'ın ele geçirilmesinin hiç öyle söylendiği gibi kolay olmayacağını görebiliyordu. Bu defa güçlü bir düzenli ordunun harekâtta yeralmasının şüphesiz sonucu etkileyebileceği, ama eğer DAİŞ direnecek olursa harekâtın çok cana mal olacağı kestirilebiliyordu. Bizi yönetenler ve iktidar propaganda aygıtının söylemleri, savaşa katılacak askerlere moral verme gayretiyle açıklanamaz. Ortada gerçeklerin gizlenmesi ve çarpıtılmasına yönelik ağır çalışma var. Menbic'te, haftalarca süren kuşatma ve şehir savaşında, sonunda muzaffer olan SDG'nin yüzlerce savaşçısı öldü. TSK şimdilik elli iki şehit verdi, ancak ÖSO'culardan kaçının öldüğü resmî açıklamalarda yeralmıyor bile.

29 Aralık 2016 Perşembe

DAİŞ aşkı karşılıksız galiba

“İslâm Devleti” örgütü (DAİŞ-IŞİD), el-Bab’da iki kişiyi “Fırat Kalkanı” harekâtı için çalıştıkları gerekçesiyle idam etti. Amed Afure ve Muhammed Afure, bu gerekçeyle yaklaşık iki ay önce tutuklanmışlardı.

Twitter’daki İD yanlısı hesapların birinden olay şöyle duyuruldu:

“Bugün Haçlı Köpeği Laik Dinsiz TCye Ajanlık YAPAN 2 MİT köpegi #albab ta gebertildi ! Allahu Akbar ! #sondakika”.

Aynı hesaptan, hemen hemen aynı zamanda “#fıratkalkanı #albab #akp #sondakika” başlıklarıyla iki fotoğraflı bir başka tweet daha atıldı: “Katil Zionist Askerleri ile Katil Haçlı Tasmalı Türk askerlerinin Ortak noktası !” İD yanlısı hesap sahibi, sözkonusu “ortak nokta”yı fotoğraflarla anlatmak istemişti. Fotoğraflardan birinde, muhtemelen omuzdan atmalı silaha ait bir mermi başlığı görülüyordu. Üzerine “El BAB’tan SEVGİLERİMLE #POLATLI#” yazılmıştı. Herhalde Polatlılı bir asker tarafından. Gazze saldırılarından hatırladığımız, dünyanın bir kısmında infial yaratmış öteki fotoğrafta ise, benzer roket başlıklarına “sevimli” yazılar yazan İsrailli çocuklar görülmekteydi.

[ EK / İD yanlısı çeşitli hesaplarda Türkiye ve özellikle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hakkında kullanılan sıfatlar giderek ağırlaşıyor. Bunları hiçbirimizin kamu açık yerde alenen aktarması mümkün değil. ]