SDG etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
SDG etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Temmuz 2017 Salı

Rakka surlarında gedik

Rakka'da "eski şehir"i çevreleyen sur iki yerinden aşıldı ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) savaşçıları içeri girdi. 2,5 kilometrelik suru DAİŞ bir savunma hattı olarak kullanıyordu ve surlardaki gedikleri mayınlamışlar, surun pek çok yerini patlayıcılarla, tuzaklarla donatmışlardı. Bu yüzden koalisyon uçakları surlarda "kendi gediklerini" açıyorlar. Uluslararası koalisyonun merkez komutanlığı, tarihî surun olabildiğince büyük kısmını koruyabilmek için de bu yöntemi tercih ettiklerini açıkladı.

SDG'nin surlardan girmesi, Rakka şehir savaşında dönüm noktası olacak ve bundan sonrası daha da kanlı geçecek.

Operation Inherent Resolve

Bu vesileyle, şu komutanlığın adını Türkçe'de nasıl yazacağımıza dair birkaç söz. İsim ilk konduğunda gazeteciler arasında doğru dürüst bir tartışma geçmiş miydi, açıkçası hatırlamıyorum. Olduysa, biri hatırlatırsa özür dileyip aktarırım.

İngilizce orijinal adı Combined Joint Task Force - Operation Inherent Resolve, kısaltması CJTF-OIR olan "şey" şimdiye kadar çok çeşitli ve birbiriyle alâkasız kelime bileşimleriyle çevirilip kullanıldı. Özellikle harekâtın adı, Türkçe okuyup yazan insanlara tarih boyunca en çok mesele çıkarmış terimlerden biri olarak kayıtlara geçti. "Operation Inherent Resolve" için şimdiye dek, "Öz Kararlılık Harekâtı", "İç Çözüm Harekâtı", "Azimli Kararlılık Harekâtı", "Kökten Kararlılık Operasyonu", "Öz Çözüm Operasyonu", "Kararlı Çözüm Operasyonu", "İçsel Çözüm Operasyonu", "Doğal Kararlılık Harekâtı" karşılıkları kullanıldı. "Kökten Çözüm Harekâtı", ne kadar doğru olurdu, bilemiyorum, ama hem anlamlı hem münasip karşılık olabilirmiş. Lâkin TC Dışişleri Bakanlığı "Özgün Kararlılık Harekâtı"nı kullandığı için bunu tercih etmek daha akla yakın. Aksi halde tartışmanın harekâtın bitiminden sonraki onyıla uzanması muhtemel.

8 Aralık 2016 Perşembe

Yeni bir olgu: "Suriye Ulusal Direnişi"

Adı ilk defa karşımıza çıkan veya varlığı ilk defa bu adla karşımıza çıkan bir kuvvet, El-Bab’a doğru ilerleme harekâtında Suriye ordusu ile birlikte savaşıyor. “Suriye Ulusal Direnişi”, Suriye’nin bütünlüğünü savunan çeşitli “yurtsever” gruplardan bir koalisyon diye tarif ediliyor. Kritik bir ayrıntı, bu birlikte, Halep kuzeyi ve doğusundan Arap ve Kürt savaşçıların birarada bulunması.

Üç ay önce oluşturulduğu söylenen ve El-Bab harekâtı ile ilk “resmî” savaşına katılan “Ulusal Direniş” hakkında şimdiye kadar herhangi bir tanıtıcı haber çıkmamıştı. Örgütün kendini “Suriyeli” olarak tanımlayan “yurtsever güçler” arasında ayrılık-gayrılığı gidermeyi amaçladığı yollu tarifler yapılıyor.

YPG ile ilişkileri var mı?

Suriye bayrağı altında savaşan sözkonusu kuvvetin oluşturulmasında YPG ağırlıklı Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) payı, Ulusal Direniş’in gücüne SDG’nin katkısı var mı? “Ulusal Direniş Güçleri” formülü, El-Bab harekâtında Suriye ordusu ile SDG’nin birlikte hareket edebilmesi için mi meydana getirildi?

30 Kasım 2016 Çarşamba

El-Bab civarında Suriye ile savaş riski

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "Suriye'ye Esad'ı devirmeye girdik" sözlerinden sonra bambaşka boyutlar kazanan Fırat Kalkanı Harekâtı'nda kritik bir eşiğe gelindi. Doğu Halep'i silahlı grupların elinden almaya başlayan ve Halep savaşını kısa sürede bitirebilecek gibi gözüken Suriye ordusu, kuzeye, El-Bab'a doğru güç kaydırabilmeye başladı. Üstelik orada YPG ağırlıklı Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile birlikte hareket ettikleri görülüyor. Böylece El-Bab'a, kimilerine göre beş, kimilerine göre üç-dört kilometre yaklaştılar.

Bunun anlamı: Suriye ordusu ile Türkiye ve desteklediği ÖSO kuvvetleri her an doğrudan çatışmaya girebilir. Yani Türkiye, Rusya desteğindeki Suriye ile resmen savaşmaya başlayabilir.

Elbette kesin olarak teyit edemediğim, ancak daha önce bizi yanıltmamış kaynaklardan bir-ikisinde gördükten sonra bu şartlarda güvenebildiğim verilere dayanarak iki harita hazırladım. İlkinde Suriye ordusunun, Efrin Kantonu'nun silahlı güçleriyle anlaşma halinde ve muhtemelen Halep'ten güç kaydırarak sağladığı ilerleme ve genel durum görülüyor.


İkinci harita, El-Bab'ın hemen yakın çevresinde olabileceklere dair fikir verme amacı güdüyor. Duvar'a yazdığım yazı ışığında bakılırsa, muhtemel gelişmelere, özellikle mevcut risklere dair daha çok fikir verebilir.


21 Ekim 2016 Cuma

Fırat Kalkanı, Kürtlere yöneldi,
yeni "hava krizi" kapıda

Fırat Kalkanı Harekâtı'nın amaçları konusu gün geçtikçe ilginç boyutlar kazanıyor. Esas hedef "güvenli bölge" oluşturmaksa amaçların bulanıklaştığını, yok eğer, bütün maksat Kürtlerin etkinlik alanını kısıtlamaksa bunların giderek netleştiğini söyleyebiliriz. Şu anda görünür gündelik somut hedef, öyle anlaşılıyor ki, YPG ağırlıklı Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) ilerleyişini durdurmak ve onlara olabildiğince fazla zayiat verdirmek. TSK desteğinde hareket eden Suriyeli silahlı muhalif grupların bu şekilde, ülkeleriyle ilgili hedeflerini bir yana bırakıp bütünüyle Ankara'nın gündelik askerî hedeflerine tâbi davranmaları başlı başına ilgi çekici bir mevzu, o da ayrı.

[ EK / 17:30 / FIRAT KALKANI'YLA HALEP'E DOĞRU MU? • Ankara'nın desteklediği silahlı gruplardan Nureddin el-Zengi Tugayları ve Feylak el-Şam, hem de Fırat Kalkanı Harekâtı'nı ismen zikrederek, "yeni safha"ya geçileceğini, Suriye ordusunu kuşattığı Doğu Halep'ten püskürteceklerini ileri sürdüler. TSK destekli grupların, Fırat Kalkanı ile ele geçirilmiş bölgeden hareket edip Suriye ordusuyla çarpışmaya girmesi halinde neler olur, düşünmek bile ürpertici. Üstelik böyle bir harekâtın, İdlib'den Fetih Ordusu'nun Halep'e doğru girişeceği bir operasyonla birlikte yürütüleceği iddiaları da var. Kimileri, böyle bir durumda Türk ordusunun Halep'e ilerleyecek ÖSO'cuları açıktan desteklemeyeceğini söylüyor. Ancak bu, Ankara'yı işin dışında tutmaya yetecek mi? Provokasyonun bu kadarı göze alınacak mı? ]

ŞAM'IN UYARISI, MOSKOVA'NIN TAVRI • 19-20 Ekim gecesi, gözde medya tabiriyle "bir ilk yaşandı", Türk jetleri ve topçusu, Fırat Kalkanı Harekâtı'nın başlamasından bu yana ilk defa Efrin Kantonu'nu, SDG güçlerini doğrudan hedef aldı. Böylece TC savaş uçakları Suriye hava sahasına "DAİŞ'le mücadele" ile alâkası olmayan bir sebeple girmiş oldu. Şam yönetimi, bunun tekrarlanmasına izin verilmeyeceğini ilan etti, hava sahasına izinsiz giren savaş uçaklarını "eldeki bütün imkânları kullanarak düşüreceğini" duyurdu. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da, "Türk Hava Kuvvetleri'nin Suriye'nin kuzey bölgelerinde düzenlediği söylenen hava saldırıları nedeniyle çok endişeliyiz", dedi. "Anladığıma göre bu saldırılar Kürtlerin yaşadığı bölgelere düzenleniyor." Lavrov'a Şam'ın "bir daha girerlerse düşürürüz" tehdidini de sordular, "Suriye egemen bir devlet" cevabını verdi.

SDG'Yİ DURDURMA • 19-20 Ekim gecesi havadan ve karadan bombalanan yerlerde SDG'nin ne kadar kayıp verdiğine dair rakamlar aşırı derecede farklı. Ankara'ya göre 160-200 arası "YPG-PKK savaşçısı" öldü, SDG'ye göreyse can kaybı 10'dan fazla değil. (Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'ne -uluslararası kısaltması SOHR- göre 11 kişi.) Ancak binaların, yerleşim yerlerinin (köylerin) bombalanması, elbette SDG güçleri için ekstra alarm durumu yaratıyor. Daha önemlisi, El-Bab'a doğru giriştikleri harekâta sekte vuruyor. Öte yandan, Türk Silahlı Kuvvetleri ve desteklediği ÖSO kuvvetlerinin de El-Bab'a doğru kayda değer bir ilerlemesi görülmüyor. Bunlar daha çok SDG'yi durdurmaya ve Efrin Kantonu'ndaki çeşitli yerleri bombalamaya -veya almaya- çalışıyorlar.

Bugünkü gelişmeler

O gece yaşananları haritalı olarak aktarmaya çalışmıştım. Bugünkü yeni haritada, TSK ile ÖSO'nun 21 Ekim günü hedef aldığı yerler, ilaveten, SDG'nin harekâtına dair bir-iki ayrıntı yeralıyor.


TSK+ÖSO ATAKLARI • Tel Rıfat, üç gün önce ÖSO'nun "askerî bölge" ilan edip SDG'den boşaltmasını istediği büyük köy. Bugün TSK buraya topçu ateşi açtı. ÖSO'nun elindeki Mare'nin hemen batısında bulunan Şeyh İsa da hem TSK hem ÖSO tarafından top ateşiyle hedef alındı. Ümmü Hoş, Hasecik ve Ümmü Kura, dün Türk uçaklarınca havadan vurulan yerler. İlk ikisi bugün de vuruldu. Hasecik, karadan karaya füzelerle, Ümmü Hoş Howitzer toplarıyla. Ümmü Hoş ile Şeyh İsa arasındaki Harbul (Herbul? Herbel?) da yoğun olarak hedef alındı. Burada bir YPG konvoyuna da top ateşi açıldığı ileri sürüldü. YPG, bir savaşçının öldüğünü açıkladı. SOHR'a göre TSK, SDG ve Kürt mevzilerine 70 roket attı. Son haberler/iddialar ise, ÖSO güçlerinin Efrin'in uzantısı durumundaki sarı bölgeye doğru araç konvoylarıyla harekete geçtikleri yolunda (bunlar henüz teyit edilmedi).

SDG HAREKÂTI • SDG'nin El-Bab'a doğru giriştiği harekâtın ilk hedefinin haritada rengi koyultulmuş oval alanla yaklaşık olarak gösterdiğim tepeleri ele geçirmek olduğu söyleniyor. SDG burayı alırsa, artık Efrin'in uzantısı haline gelmiş sarı bölge ile Suriye ordusunun elindeki bölge arasındaki kalacak "İslâm Devleti" örgütü (DAİŞ-IŞİD) güçlerini kıskaca almış, kuşatmış olacak. O bölgedeki Piyade Okulu'nda İD'in önemli bir komuta merkezinin olduğuna dair bilgi kırıntıları ortalıkta dolaştı. Tepelerin El-Bab'a yönelik operasyonlar açısından da kritik olduğu belirtiliyor.

(Belirtmem gereksiz ki, bu bilgileri özellikle askerî açıdan teyit etme, değerlendirme şansım ve bunun için yeterli donanımım yok; işten anlayan birileri yorumlayabilir diye aktarıyorum.)

[ EK / 18:05 / Bianet'in şu haberinde güzel bir toparlama ve ilgili pek çok habere linkler var. ]

11 Eylül 2016 Pazar

SDG'nin Türkmen komutanı nasıl öldü?

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) bünyesindeki Türkmen örgütü Hammam el-Türkmen'in (Türkmen Selçuklu Tugayı) başkomutanı Heni el-Melle, 10 Eylül akşamı Kobanê yakınlarında şaibeli bir şekilde vurularak öldü. İlk haberler, el-Melle'nin suikasta kurban gittiği yolundaydı. Tıpkı Cerablus Askerî Konseyi Başkanı Abdülsettar el-Cedir'in öldürülüşünde olduğu gibi, "Türk ajanları öldürdü" iddiaları ortaya atıldı. Nitekim SDG Sözcüsü Telal Selo, Türkmen komutanın "şüpheli bir şekilde" öldürüldüğünü söyledi. El-Melle'nin aynı zamanda El-Bab için kurulan Askerî Konsey'in önemli bir şahsiyeti oluşu, SDG'yi muhtemel el-Bab harekâtından caydırmaya yönelik bir siyasî cinayetle karşı karşıya olunduğu ihtimalini güçlendiriyor. Cihatçı hesapların el-Melle'yi "hain"likle suçlayıp, "kimliği belirsiz kişilerce infaz edildiğini" ileri sürmeleri de bu yönde bir işaret sayılabilir. Arkasında Ankara'nın bulunduğu suikast iddiası, kanıtla desteklenemedi.

Ve suikast iddiasından kısa süre sonra, el-Melle'nin "kazaya kurban gittiği" haberi ortaya atıldı. Silah yanlışlıkla ateş almış ya da kargaşa içerisinde buna benzer bir şey olmuştu. Bu da havada kaldı. Tıpkı bir ara bir şekilde ortaya sürülen ama desteklenmeyen "intihar etti" haberi gibi.

Türkiye-Suriye sınırından yirmi-otuz kilometre ötedeki bir olaya dair güvenilir bilgi alamıyoruz. Türkiye'de gazeteciliğin ölümü sadece para-pul dışında derdi olmayan medya patronlarıyla veya siyasî baskıyla ilgili bir facia değil.

30 Ağustos 2016 Salı

Kuzey Suriye: Cerablus'ta ateşkes, batıda savaş

Bütün gözler Cerablus'un güneyine, Türk ordusu desteğindeki silahlı ÖSO gruplarının Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile mevzi çatışmalarına çevrilmişken, ÖSO'nun şu ana kadar alabildiği alanın sınırında bir ateşkes için anlaşmaya varıldı.

YPG adına Polat Can, ateşkes için "Cerablus Askerî Konseyi ile Türk ordusu arasında" anlaşmaya varıldığını açıkladı. Anlaşma, ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyon yetkililerinin gözetiminde yapıldı. Amerikan Merkez Komutanlığı Sözcüsü Albay John Thomas, "birkaç günlüğüne" varılmış olan "gevşek anlaşma"yı sağlamlaştırmaya çalışacaklarını belirtti.

[ GÜNCELLEME / 22:10 / Ankara, ateşkesin kapsamını sadece gündelik tedbire indirgeyecek bir açıklama yaptı, YPG'nin Fırat'ın doğusuna geçmesi talebinden vazgeçmediğini tekrarladı. Ordudan da "ateşkes yok" diye açıklama yapıldığı ileri sürüldü, ama henüz sağlam haber yok. ]


Fakat aynı sırada, SDG batıdan, Efrin Kantonu'ndan güneydoğuya doğru harekete geçmiş durumda. Um el-Kura, Harbul ve Um Huş köylerini almak için uğraşan SDG'ye koalisyon jetleri, Um Huş'taki İD mevzilerini bombalayarak destek oldu. Ancak İD henüz buralara hakim.

23 Ağustos 2016 Salı

Cerablus - Türkiye bizzat savaşın içinde

YPG ağırlıklı Suriye Demokratik Güçleri (SDG) dün, "Menbic'in kuzeyinde işimiz bitti" açıklaması yaptı; bugün sürpriz bir şekilde "Cerablus Askerî Konseyi" ilan edildi; öğleyin 12:00 sularında konseyin başkanı Abdülsettar el-Cedir Türkiye'yi Cerablus ve Menbic'e müdahale etmemesi konusunda uyardı... Ve birkaç saat sonra suikastla öldürüldü. Suikastçiler (iki kişi) yakalandı ve sorgulanıyor. Menbic'teki Kürt kaynakları, bu kişilerin MİT ajanı olduğunu iddia ediyorlar.

Türkiye topçusu bugün sabahtan beri hem Cerablus'taki "İslâm Devleti" örgütü mevzilerine hem de Menbic'in kuzeyindeki SDG-YPG mevzilerine atış yapıyor. Ankara'dan bir yetkilinin, "operasyon için koridor açmaya çalışıyoruz" dediği iddia ediliyor. Suikast bunun üzerine eklendi.

21 Ağustos 2016 Pazar

Haseke'de çatışma yine alevlendi

NOT / 22 AĞUSTOS / 18:50 / Bu yazıyı güncellemeyi bırakıyorum. Gelişmeler çok hızlı, amatör çabayla yetişmek mümkün değil. Yorumlanması gereken gelişmeler olursa yeni yazılarla izlemeye çalışırım. 22 Ağustos akşamüstüne kadarki gelişmeler aşağıda.

[ GÜNCELLEME / 22 AĞUSTOS / 04:40 / YPG ve Asayiş bir yandan, Suriye topçusu öbür yandan, karşılıklı top attılar, Suriye jetleri şehrin üzerinde birkaç uçuş daha yaptı, ancak şehir merkezindeki çatışmanın şiddeti 04:30 sularında azaldı, Haseke'den gelen haberlere göre. Hiç kesilmeyen, aralıklı silah sesleri duyuluyormuş. ]

17 Ağustos 2016 Çarşamba

El-Bab'a doğru kritik adımlar

"Fırat'ın batısı" konusunda kritik gelişmelere dair iddialar var. YPG ağırlıklı Suriye Demokratik Güçleri (SDG), Menbic'teki kısa "zafer molası'ndan sonra yeniden batıya doğru ilerlemeye başladı. Aynı zamanda, Menbic'in güneyinde "İslâm Devleti" örgütünün elinde kalmış bir cebi de ele geçirmeye çalışıyorlar.


Haritada:

[1] Menbic'in batısında, El-Bab'ın kuzeydoğusunda SDG'nin İD'den aldığı söylenen el-Yeneni, el-Şeyh Nasır, el-Kart el-Sehir ve el-Kart el-Kebir, Yılanlı, Kart Viran köylerinin bulunduğu yöre. (Arapça adların Türkçe yazılışında hatalar olabilir.)

[2] Menbic'in güneyinde, Cebel el-Meşi (Meşi Dağı) çevresinde İD'den temizlenen köylerin bulunduğu yöre.

[3| El-Bab. Koalisyon uçaklarının buradaki İD mevzilerini bombalamaya başladığı bildiriliyor. SDG'nin oluşturduğu El-Bab Askerî Konseyi'nin kısa süre içinde şehre yöneleceği anlaşılıyor.

11 Haziran 2016 Cumartesi

Menbic Harekâtı • 11 Haziran 01:00

Merkalıları için, Menbic Harekâtı'nda gelinen aşamayı kısaca özetliyorum:

• Menbic'in dışarıyla bağlantısı kalmadı, şehre giden son yol da Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından ele geçirildi.
• Böylece şehrin doğusu, kuzeyi ve güneyi tamamen kuşatıldı, batısında da irtibat kesildi.
• Bir SDG savaşçısına dayanılarak, İD'lilere kaçış için dar bir geçit bırakıldığı ileri sürülüyor (sadece tek kaynakta rastladım).
• Menbic-Rakka, Menbic-Cerablus yolları SDG'nin denetimi altında.
• SDG, muhtemel sivil kayıplarını azaltmak için şehre girmiyor, bekliyor.
• Menbic Askerî Konseyi Genel Komutanı Ebu Emced: Kuvvetlerimiz "paralı askerleri" vurabilecek mesafede, ama sivillere zarar gelmesin diye ateş açmıyoruz.
• Kurtarılan bazı köylerdeki halk daha güvenli yerlere aktarılıyor.
• Şu ana kadar İD'den 160, SDG'den 20 savaşçının hayatını kaybettiği bildiriliyor.

1 Haziran 2016 Çarşamba

Menbic Operasyonu • 19:45

[ NOT: 1 Haziran tarihli aşağıdaki yazıdan sonra, 9 Haziran'ın ilk saatlerinde, P24'te, Menbic Harekâtı'na dair daha güncel bir yazı yazdım: "'İslâm Devleti'nde yeni eğilimler ve Menbic Harekâtı". Meraklısı ona da bir göz atmalı. ]


Haftalardır Suriye gündeminin biryerlerinde kendine yer bulan konu, artık bir sorular yumağı olmaktan çıktı, bütün dünyanın izlemekte olduğu bir askerî harekâta dönüştü. Suriye Demokratik Güçleri (SDG), Münbic ve etrafını "İslâm Devleti" örgütünden temizlemek üzere harekete geçti. Pek de büyük olmayan bir alanda cereyan eden operasyon, kendisini çevreleyen siyasî çatışmalar ve diplomatik koşullar nedeniyle, mevzu olarak, herhangi bir askerî operasyondan çok daha geniş boyutlu, manalı, derin. Askerî olaraksa, yakın gelecekte Suriye -ve Irak- topraklarında olup bitecekler üzerinde etkisi olacak.

Münbic Harekâtı ile ilgili en önemli konulardan biri, Türkiye'nin tavrı. Türkiye, biri ortalıkta, öbürü perde arkasında iki ayrı tutum sergiliyor. Ancak ortalıktaki tavırda bile kısa süre öncesine göre büyük farklılık var. Sâbık medeniyet kurucusu büyük insan Ahmet Davutoğlu'nun "YPG Fırat'ın batısına geçemez!" haykırışını ve HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın ona verdiği, "Geçecek, sen de mal mal bakacaksın," cevabını hatırlarsınız. Şu anda olan biten, bu "diyalogu" bir an bile unutmaya imkân vermiyor. Özetlemeye çalışayım: