Sukur el-Şam, Ceyş el-Mücahidin, Tecemmü Festakim, Ceyş el-İslâm'ın İdlib örgütü ve Şam Cephesi'nin Batı Halep örgütü, Ahrar el-Şam'a katıldılar. Ahrar merkezi, bu örgütlerden herhangi birine yapılacak saldırının kendilerine savaş ilanı anlamına geleceğini duyurdu. Son iki günün büyük çatışmalarından önce, Suvvar el-Şam örgütü de Ahrar bünyesine katılmıştı. Bunlar, sözkonusu birleşmeyi sevinçle karşılayanlara göre yaklaşık on bin, daha tarafsız bakanlara göre yaklaşık beş bin silahlı militanın Ahrar'ın emrine girmesi demek. Her hâlükârda en az dört bin militandan sözediyoruz.
Ancak bu katılma ve birleşmelerde su götürür bir yan da var. Anlayabildiğim kadarıyla, örgüt liderliklerinin Ahrar'a katılma kararı alması, örgütün bütün elemanlarının buna uyması anlamına gelmeyebiliyor. ŞFC bazı yerlerde bu örgütlerin yerel birimlerinin kendilerine silahlarını teslim ettiğini falan iddia ediyor.
Bugünün dikkat çekici gelişmeleri arasında biri, dünkü bazılarıyla birlikte, Şam'ın Fethi Cephesi'nin (ŞFC) gerekirse halkla karşı karşıya gelmekten çekinmeyeceğini gösteriyor: İdlib'in 25 km kadar kuzeyindeki Helezan (El-Helzun ??) köyünde ŞFC kendilerine karşı gösteri yapan sivillere ateş açtı. Bir kişi öldü, yaralılar var. Maaret el-Numan'da geçen yıldan beri yerel ahaliyle ŞFC'ciler (o zaman el-Nusra'ydı) arasında kavga gürültüler oldu. İki-üç gündür bazı köylerde halk ŞFC askerî konvoylarının geçişini engellemek için yollara çıktı.
ABD (uluslararası koalisyon), ŞFC'yi vurmayı sürdürüyor. Bugün bir önemli şahsiyetleri daha Türkiye sınırındaki Atme'de havadan vurulup öldürüldü.
26 Ocak 2017 Perşembe
25 Ocak 2017 Çarşamba
İdlib'te cihatçılar savaşı - gelişmeler
Rusya ve Suriye ordusunun yeni hedefi olan İdlib ve Batı Halep'i (şehir değil vilayet) kapsayan bölgede tam teşkilatlı bir yeni çatışma ekseni doğdu. Cihatçı örgütler birbirleriyle çatışmaya başladı. Nedenini nasılını, 'kim kiminle savaşıyor' dökümünü aşağıya bırakarak, önce İdlib neresidir, haritaya bakıp anlayalım. İdlib vilayeti, haritadaki koyu yeşil bölge. Sağdaki açık yeşil bölge Halep vilayetinin parçası. Açıklı koyulu yeşil bölgeler birarada, cihatçıların denetimindeki bölge. Türkiye çok tehlikeli şekilde sınırdaş, gördüğünüz üzre. Bu bölgede, El-Kaide'nin Suriye koluyken güya örgüt merkezinden kopan Şam'ın Fethi Cephesi'nin (ŞFC) ağırlığı, hakimiyeti var. Öbür cihatçı grupların da tamamen denetim sağlayabildiği yöreler yok değil.
İdlib'teki "iç"-savaş, bu vilayetin zaptedilebilmesi için kurulan Fetih Ordusu'nun dağılması anlamına geliyor. Ankara'nın Fetih Ordusu'nda çok emeği vardı.
[ GÜNCELLEME / 25 OCAK / 17:20 / (1) ŞFC, Ceyş el-Mücahidin örgütünü tamamen dağıttı. Örgütün Sarmada'daki ana karargâhı ile Anadan ve Etarib'deki (Halep vilayetinin batısı) silah-cephane depoları, ŞFC'nin eline geçti, Mücahidin savaşçıları dağıldı, pek çoğu kaçmak zorunda kaldı. Ahrar el-Şam'a katıldıkları söyleniyor. (2) ŞFC, Lazkiye kırsalında da ÖSO'yu oluşturan örgütlerden Özgür Mücahitler Ordusu'nu süpürdü. (3) ÖSO, İdlib şehrinde, merkez cezaevi çevresinde ŞFC'yi püskürttüğünü, birçok ŞFC savaşçısını öldürdüğünü ileri sürdü. Bu ÖSO'nun hangi parçasıdır, henüz anlayamadık. (4) Maaret el-Numan'da da, devlet hastanesi çevresinde ŞFC ile Sukur el-Şam çatışıyor. (5) Sukur el-Şam, bütün silahlı muhalif örgütleri ŞFC'ye karşı birleşmeye çağırdı; ŞFC de Şura Konseyi'nden, Sukur el-Şam'ın ortadan kaldırılması yönünde fetva çıkarttı. (6) İdlib'teki "Suriye İslâmî Konseyi", ŞFC'yi "terörist" ilan etti ve Suriyelilerin bu örgüte karşı savaşması çağrısı yaptı. ]
Şimdi son iki günde olup bitenlerden ufak bir seçme yapalım.
• Şam'ın Fethi Cephesi ile Nureddin Zengi Hareketi (Türkiye'nin en yakın müttefiklerindendi, ama galiba bu ilişki bozulmak üzere) kuvvetlerinin Ceyş el-Mücahidin ve Şam Cephesi’nin İdlib şehrindeki karargâh binalarının çoğunu ele geçirdiği bildirildi, ama doğrulanmadı.
• ŞFC'nin aynı bölgede (Enedan, Heritan, Heyvan) ÖSO’nun karargâh ve büro olarak kullandığını binaları sardığı ileri sürüldü.
• ŞFC'nin saldırısına uğrayan Ceyş el-Mücahidin, asla tüfek çatmayacaklarını ve “Nusra Cephesi’ne karşı” ölene kadar savaşacaklarını ilan etti. ŞFC’yi eski adıyla anmaları dikkat çekti. Ancak ŞFC bu örgütü tamamen dağıttı (bkz. yukarıdaki GÜNCELLEME).
• 24 Ocak’ta öğleden sonra Ahrar el-Şam'ın, cihatçılar arası savaşa son verilmesi çağrısı yaptığı ileri sürüldü. Ancak Ahrar bir yandan ŞFC'ye "ya Cünd el-Aksa'ya sahip ol, ya da bu 'çete'nin üzerinden korumanı çek" çağrısı yapıyor, öbür yandan birçok yerde ŞFC ve Cünd el-Aksa ile çarpışıyor; dolayısıyla bu iyi niyetli "yapmayın, kardeşiz" çağrısı haberden çok temenni olmalı. Nitekim Serakib’de bütün muhalif silahlı gruplar Ahrar el-Şam komutasında ŞFC’ye karşı birleşti. [ EK / 25 OCAK / Ahrar merkezi, bir sesli mesajla ŞFC'ye karşı genel seferberlik çağrısı yaptı. Buna karşılık, ŞFC, altı savaşçısının öldürülmesi dolayısıyla yayımladığı ve birçok cihatçı ve muhalif grubu suçladığı bildiride, Ahrar'ı doğrudan hedef almadı. ]
• Şu da yumuşama adımı sayılabilir: ŞFC, 24 Ocak’ta Kefranbel’de esir aldığı bazı Ahrar militanlarını serbest bıraktı. İki tarafta da esir alma çok. Muhtemelen, "hepimiz cihatçıyız, birbirimizi öldürmeyelim" kaygısı henüz tamamen silinmiş değil.
• 24-25 Ocak Geceyarısı ŞFC Halep’in kuzeybatısında, aktarım kulelerini tahrip ederek interneti kesti. ŞFC daha önce de (dün), Ceyş el-Mücahidin’e karşı anî saldırıya geçerken interneti kesmişti.
• Denetimindeki bölgelerde ŞFC'nin bir türü sıkıyönetime geçtiği anlaşılıyor. "Medya aktivisti" muhalif Baha el-Halebi, İdlib’te evi basılarak, amcası Ekrem el-Halebi ile birlikte götürüldü. Götüren silahlılar kimin adamı, belli değil. ŞFC olması en büyük ihtimal, deniyor.
• Kimi haberlere göre, ŞFC bir günlük şiddetli çarpışmalardan sonra Türkiye sınırına 10 km mesafedeki El-Halzum’u aldı. Kimilerine göreyse burası dahil birçok yerden püskürtüldü.
• Türkiye sınırına 6 km mesafedeki Selkin’de ŞFC ile Feylak el-Şam çatışıyor.
• Halep ile İdlib’e yaklaşık 30’ar km uzaklıktaki Babeka'da ve yakınındaki El-Etarib’de ŞFC karşıtı silahlı gruplar kontrol noktaları kurdu, herhangi bir askerî konvoyun geçişine izin vermeyeceklerini duyurdular.
• El-Darer’de de köyün yaşlıları ve siviller ŞFC askerî konvoyunun geçişini engelledi.
• El-Etarib’de ÖSO bayraklarıyla ŞFC karşıtı gösteri yapıldı.
• Daha önce el-Nusra’ya karşı gösterilerin yapıldığı, Nusra’cıların meydanda başka muhaliflerle dövüştüğü Maaret el-Numan civarında birçok yerde çarpışmalar sürüyor. Burada esas olarak Ahrar’cılar ve Sukur el-Şam’cılar, ŞFC ve Cünd el-Aksa’ya karşı savaşıyor. Maaret el-Numan içinde de (hastane civarında) ŞFC ile Sukur el-Şam’cılar çatışıyor.
• Yeni başlayan bu savaşın mahiyetini anlamak bakımından simgesel bir olay şu: ŞFC, kuşatma altında tuttuğu Alevi köyleri Fua ve Kefaya etrafındaki kuvvetlerinin çoğunu oradan çekti, öbür mücahitlerle çatıştığı cephelere yolladı.
Sanırım artık kimin kiminle savaştığını dökmenin zamanıdır.
Cünd el-Aksa, zaten Ahrar'la çatışmak dahil epeyce iş karıştırdıktan sonra ŞFC'ye âdetâ sığındı. ŞFC şemsiyesi altına girdikten sonra da ona buna sataşmaya devam etti. Onun artık dönüşü yok. Zaten iki yıl kadar önce birtakım militanlarının kaçıp DAİŞ'e katılması yüzünden öbür cihatçıların hep güvenilmez gözüyle baktıkları bir örgüt. Son olarak ŞFC, "onları içimizden attık" açıklaması yaptı, bu da ayrı muamma. Büyük ihtimalle "örgütsel varlıkları sona erdi" denmek isteniyor. Kesin konuşulamaz.
Şam’ın Fethi Cephesi için bu bir iç çatışma değil. Örgüt bildiri yayımladı, muhalefetin öbür silahlı gruplarını "Astana görüşmelerini fırsat bilip Esad'la anlaşmaya" çalışmakla suçladı. "Amacınız bizi dışlamak," dedi. Hem ABD hem Rusya'nın doğrudan ve açık hedefi, ŞFC. Bir süredir ABD silahlı insansız hava araçları ŞFC liderlerini yolda, sığınakta, nerede bulursa vuruyor.
Suriye'de son zamanların en çarpıcı gelişmelerinden birini tam burada söyleyeyim: Rus Su-24’leriyle NATO F-4’leri Suriye üzerinde ortak hava harekâtı yapıyor.
Bunun yanında, İstanbul'daki İstanbul’daki Suriye İslâmî Konseyi'nin ŞFC’yi "Haricî" ilan etmesi ve bütün Suriyelileri "bu aşırılıkçılara" karşı savaşmaya çağırması o kadar önemli sayılmayabilir. Yine de, Suriye El-Kaide'sinin dört koldan saldırı altında olduğunu gösterir bir işaret yerine geçer. ŞFC’cilere, “o örgütten bir an önce ayrılın” çağrısı yapan din adamları da var.
Örgüt amblemleri arasında biri silik, adı da silik, fark etmişsinizdir. Zira Nureddin el-Zengi Hareketi'nin net bir savaş ilanına, taraf belirtme duyurusuna vs. rastlamadım (Arapça kaynaklarda olabilir). Ancak birçok kaynak, bu hareketin cihatçılar arası savaşta El-Kaide tarafında yeraldığını, birtakım yerlerde çarpışmalara katıldığını ileri sürüyor. Nureddin el-Zengi'nin vaziyeti Ankara açısından özellikle ilginç olacak. Çünkü bu örgüt Ankara'nın gözdeleri arasındaydı. (Fırat Kalkanı'na Halep'ten savaşçı kaydırılması ve Halep'in "satılması" safhalarında sanırım araya soğukluk girdi. Bazı Nureddin el-Zengi elemanlarının, "Türkiye'nin askeri miyiz, ne oluyor!" itirazlarını görmüştüm.)
El-Kaide tarafında bir de Liva el-Hak'tan sözediliyor, bilgi bulamadım.
Öbür tarafın en büyük askerî gücü Ahrar el-Şam, aynı zamanda en geniş örgüte ve etkiye sahip örgüt. Onun yanında yeralanlara amblemler listesinden bakabilirsiniz.
Cihatçılar içsavaşının mahiyetine dair bize en iyi fikir verecek olgu, ŞFC'nin Astana ile bağlantılı -şüphesiz doğru- ithamının yanısıra, bir Ahrar yetkilisinin söylediği söz. Bu şahıs, şu anda olanları, 2014’te silahlı muhalif örgütlerin DAİŞ’e karşı ayaklanmasına benzetti.
Şimdilik bunları derleyebildim. (Arapça isimlerin Türkçe yazılışlarında yanlışlar olabilir.)
İdlib'teki "iç"-savaş, bu vilayetin zaptedilebilmesi için kurulan Fetih Ordusu'nun dağılması anlamına geliyor. Ankara'nın Fetih Ordusu'nda çok emeği vardı.
[ GÜNCELLEME / 25 OCAK / 17:20 / (1) ŞFC, Ceyş el-Mücahidin örgütünü tamamen dağıttı. Örgütün Sarmada'daki ana karargâhı ile Anadan ve Etarib'deki (Halep vilayetinin batısı) silah-cephane depoları, ŞFC'nin eline geçti, Mücahidin savaşçıları dağıldı, pek çoğu kaçmak zorunda kaldı. Ahrar el-Şam'a katıldıkları söyleniyor. (2) ŞFC, Lazkiye kırsalında da ÖSO'yu oluşturan örgütlerden Özgür Mücahitler Ordusu'nu süpürdü. (3) ÖSO, İdlib şehrinde, merkez cezaevi çevresinde ŞFC'yi püskürttüğünü, birçok ŞFC savaşçısını öldürdüğünü ileri sürdü. Bu ÖSO'nun hangi parçasıdır, henüz anlayamadık. (4) Maaret el-Numan'da da, devlet hastanesi çevresinde ŞFC ile Sukur el-Şam çatışıyor. (5) Sukur el-Şam, bütün silahlı muhalif örgütleri ŞFC'ye karşı birleşmeye çağırdı; ŞFC de Şura Konseyi'nden, Sukur el-Şam'ın ortadan kaldırılması yönünde fetva çıkarttı. (6) İdlib'teki "Suriye İslâmî Konseyi", ŞFC'yi "terörist" ilan etti ve Suriyelilerin bu örgüte karşı savaşması çağrısı yaptı. ]
Şimdi son iki günde olup bitenlerden ufak bir seçme yapalım.
• Şam'ın Fethi Cephesi ile Nureddin Zengi Hareketi (Türkiye'nin en yakın müttefiklerindendi, ama galiba bu ilişki bozulmak üzere) kuvvetlerinin Ceyş el-Mücahidin ve Şam Cephesi’nin İdlib şehrindeki karargâh binalarının çoğunu ele geçirdiği bildirildi, ama doğrulanmadı.
• ŞFC'nin aynı bölgede (Enedan, Heritan, Heyvan) ÖSO’nun karargâh ve büro olarak kullandığını binaları sardığı ileri sürüldü.
• ŞFC'nin saldırısına uğrayan Ceyş el-Mücahidin, asla tüfek çatmayacaklarını ve “Nusra Cephesi’ne karşı” ölene kadar savaşacaklarını ilan etti. ŞFC’yi eski adıyla anmaları dikkat çekti. Ancak ŞFC bu örgütü tamamen dağıttı (bkz. yukarıdaki GÜNCELLEME).
• 24 Ocak’ta öğleden sonra Ahrar el-Şam'ın, cihatçılar arası savaşa son verilmesi çağrısı yaptığı ileri sürüldü. Ancak Ahrar bir yandan ŞFC'ye "ya Cünd el-Aksa'ya sahip ol, ya da bu 'çete'nin üzerinden korumanı çek" çağrısı yapıyor, öbür yandan birçok yerde ŞFC ve Cünd el-Aksa ile çarpışıyor; dolayısıyla bu iyi niyetli "yapmayın, kardeşiz" çağrısı haberden çok temenni olmalı. Nitekim Serakib’de bütün muhalif silahlı gruplar Ahrar el-Şam komutasında ŞFC’ye karşı birleşti. [ EK / 25 OCAK / Ahrar merkezi, bir sesli mesajla ŞFC'ye karşı genel seferberlik çağrısı yaptı. Buna karşılık, ŞFC, altı savaşçısının öldürülmesi dolayısıyla yayımladığı ve birçok cihatçı ve muhalif grubu suçladığı bildiride, Ahrar'ı doğrudan hedef almadı. ]
• Şu da yumuşama adımı sayılabilir: ŞFC, 24 Ocak’ta Kefranbel’de esir aldığı bazı Ahrar militanlarını serbest bıraktı. İki tarafta da esir alma çok. Muhtemelen, "hepimiz cihatçıyız, birbirimizi öldürmeyelim" kaygısı henüz tamamen silinmiş değil.
• 24-25 Ocak Geceyarısı ŞFC Halep’in kuzeybatısında, aktarım kulelerini tahrip ederek interneti kesti. ŞFC daha önce de (dün), Ceyş el-Mücahidin’e karşı anî saldırıya geçerken interneti kesmişti.
• Denetimindeki bölgelerde ŞFC'nin bir türü sıkıyönetime geçtiği anlaşılıyor. "Medya aktivisti" muhalif Baha el-Halebi, İdlib’te evi basılarak, amcası Ekrem el-Halebi ile birlikte götürüldü. Götüren silahlılar kimin adamı, belli değil. ŞFC olması en büyük ihtimal, deniyor.
• Kimi haberlere göre, ŞFC bir günlük şiddetli çarpışmalardan sonra Türkiye sınırına 10 km mesafedeki El-Halzum’u aldı. Kimilerine göreyse burası dahil birçok yerden püskürtüldü.
• Türkiye sınırına 6 km mesafedeki Selkin’de ŞFC ile Feylak el-Şam çatışıyor.
• Halep ile İdlib’e yaklaşık 30’ar km uzaklıktaki Babeka'da ve yakınındaki El-Etarib’de ŞFC karşıtı silahlı gruplar kontrol noktaları kurdu, herhangi bir askerî konvoyun geçişine izin vermeyeceklerini duyurdular.
• El-Darer’de de köyün yaşlıları ve siviller ŞFC askerî konvoyunun geçişini engelledi.
• El-Etarib’de ÖSO bayraklarıyla ŞFC karşıtı gösteri yapıldı.
• Daha önce el-Nusra’ya karşı gösterilerin yapıldığı, Nusra’cıların meydanda başka muhaliflerle dövüştüğü Maaret el-Numan civarında birçok yerde çarpışmalar sürüyor. Burada esas olarak Ahrar’cılar ve Sukur el-Şam’cılar, ŞFC ve Cünd el-Aksa’ya karşı savaşıyor. Maaret el-Numan içinde de (hastane civarında) ŞFC ile Sukur el-Şam’cılar çatışıyor.
• Yeni başlayan bu savaşın mahiyetini anlamak bakımından simgesel bir olay şu: ŞFC, kuşatma altında tuttuğu Alevi köyleri Fua ve Kefaya etrafındaki kuvvetlerinin çoğunu oradan çekti, öbür mücahitlerle çatıştığı cephelere yolladı.
Sanırım artık kimin kiminle savaştığını dökmenin zamanıdır.
Cünd el-Aksa, zaten Ahrar'la çatışmak dahil epeyce iş karıştırdıktan sonra ŞFC'ye âdetâ sığındı. ŞFC şemsiyesi altına girdikten sonra da ona buna sataşmaya devam etti. Onun artık dönüşü yok. Zaten iki yıl kadar önce birtakım militanlarının kaçıp DAİŞ'e katılması yüzünden öbür cihatçıların hep güvenilmez gözüyle baktıkları bir örgüt. Son olarak ŞFC, "onları içimizden attık" açıklaması yaptı, bu da ayrı muamma. Büyük ihtimalle "örgütsel varlıkları sona erdi" denmek isteniyor. Kesin konuşulamaz.
Şam’ın Fethi Cephesi için bu bir iç çatışma değil. Örgüt bildiri yayımladı, muhalefetin öbür silahlı gruplarını "Astana görüşmelerini fırsat bilip Esad'la anlaşmaya" çalışmakla suçladı. "Amacınız bizi dışlamak," dedi. Hem ABD hem Rusya'nın doğrudan ve açık hedefi, ŞFC. Bir süredir ABD silahlı insansız hava araçları ŞFC liderlerini yolda, sığınakta, nerede bulursa vuruyor.
Suriye'de son zamanların en çarpıcı gelişmelerinden birini tam burada söyleyeyim: Rus Su-24’leriyle NATO F-4’leri Suriye üzerinde ortak hava harekâtı yapıyor.
Bunun yanında, İstanbul'daki İstanbul’daki Suriye İslâmî Konseyi'nin ŞFC’yi "Haricî" ilan etmesi ve bütün Suriyelileri "bu aşırılıkçılara" karşı savaşmaya çağırması o kadar önemli sayılmayabilir. Yine de, Suriye El-Kaide'sinin dört koldan saldırı altında olduğunu gösterir bir işaret yerine geçer. ŞFC’cilere, “o örgütten bir an önce ayrılın” çağrısı yapan din adamları da var.
Örgüt amblemleri arasında biri silik, adı da silik, fark etmişsinizdir. Zira Nureddin el-Zengi Hareketi'nin net bir savaş ilanına, taraf belirtme duyurusuna vs. rastlamadım (Arapça kaynaklarda olabilir). Ancak birçok kaynak, bu hareketin cihatçılar arası savaşta El-Kaide tarafında yeraldığını, birtakım yerlerde çarpışmalara katıldığını ileri sürüyor. Nureddin el-Zengi'nin vaziyeti Ankara açısından özellikle ilginç olacak. Çünkü bu örgüt Ankara'nın gözdeleri arasındaydı. (Fırat Kalkanı'na Halep'ten savaşçı kaydırılması ve Halep'in "satılması" safhalarında sanırım araya soğukluk girdi. Bazı Nureddin el-Zengi elemanlarının, "Türkiye'nin askeri miyiz, ne oluyor!" itirazlarını görmüştüm.)
El-Kaide tarafında bir de Liva el-Hak'tan sözediliyor, bilgi bulamadım.
Öbür tarafın en büyük askerî gücü Ahrar el-Şam, aynı zamanda en geniş örgüte ve etkiye sahip örgüt. Onun yanında yeralanlara amblemler listesinden bakabilirsiniz.
Cihatçılar içsavaşının mahiyetine dair bize en iyi fikir verecek olgu, ŞFC'nin Astana ile bağlantılı -şüphesiz doğru- ithamının yanısıra, bir Ahrar yetkilisinin söylediği söz. Bu şahıs, şu anda olanları, 2014’te silahlı muhalif örgütlerin DAİŞ’e karşı ayaklanmasına benzetti.
Şimdilik bunları derleyebildim. (Arapça isimlerin Türkçe yazılışlarında yanlışlar olabilir.)
23 Ocak 2017 Pazartesi
El-Bab civarında neler oluyor - bir öğrenebilsek...
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Türkiye'yi yönetenler, bu toprakları vatan haline getirebilmek için daha çok şehide ihtiyaç olduğunu söylüyorlar. Bugüne kadarkiler yetmemiş anlaşılan. "El-Bab'tan gireriz, Musul'dan çıkarız!" haykırışlarıyla başlatılan Fırat Kalkanı Harekâtı El-Bab'da "İslâm Devleti" örgütünün (DAİŞ) savunma duvarına dayandı kaldı. El-Bab sonunda muhtemelen alınacak, fakat halen sayıları elli ikiyi bulmuş ve korkarım artacak olan şehitlerin ne uğruna can verdiği huzursuz edici bir soru olarak varlığını sürdürecek. Öyle görünüyor. Kimileri bu huzursuzluğun zerresini hissetmeyecek. Bu da görünüyor.
El-Bab'ta ne oluyor bitiyor, doğru dürüst haber alamıyoruz. Resmî açıklamaların güvenilirlik derecesi elbette sınırlı. Üstelik hakikat yine hamaset barajına takılıyor. Olan biteni genel olarak merak eden ve en son birkaç gelişmeden haberdar olmak isteyenler için, öğrenebildiklerimi, düşünebildiklerimi kısaca toparladım. Harita da fikir verici olacaktır umarım.
(Lütfen haritaya tıklayıp ayrıntıları görün.)
HESAP NEYDİ, VAR MIYDI? • Harekâtın hiç de baştan hesaplandığı -veya hesaplanmadığı- gibi gitmediği ortada. "İki günde alırız" diye başlatılan kuşatma neredeyse ikinci ayında, Menbic'in YPG ağırlıklı Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından alınış sürecini izleyen herkes, El-Bab'ın ele geçirilmesinin hiç öyle söylendiği gibi kolay olmayacağını görebiliyordu. Bu defa güçlü bir düzenli ordunun harekâtta yeralmasının şüphesiz sonucu etkileyebileceği, ama eğer DAİŞ direnecek olursa harekâtın çok cana mal olacağı kestirilebiliyordu. Bizi yönetenler ve iktidar propaganda aygıtının söylemleri, savaşa katılacak askerlere moral verme gayretiyle açıklanamaz. Ortada gerçeklerin gizlenmesi ve çarpıtılmasına yönelik ağır çalışma var. Menbic'te, haftalarca süren kuşatma ve şehir savaşında, sonunda muzaffer olan SDG'nin yüzlerce savaşçısı öldü. TSK şimdilik elli iki şehit verdi, ancak ÖSO'culardan kaçının öldüğü resmî açıklamalarda yeralmıyor bile.
El-Bab'ta ne oluyor bitiyor, doğru dürüst haber alamıyoruz. Resmî açıklamaların güvenilirlik derecesi elbette sınırlı. Üstelik hakikat yine hamaset barajına takılıyor. Olan biteni genel olarak merak eden ve en son birkaç gelişmeden haberdar olmak isteyenler için, öğrenebildiklerimi, düşünebildiklerimi kısaca toparladım. Harita da fikir verici olacaktır umarım.
(Lütfen haritaya tıklayıp ayrıntıları görün.)
HESAP NEYDİ, VAR MIYDI? • Harekâtın hiç de baştan hesaplandığı -veya hesaplanmadığı- gibi gitmediği ortada. "İki günde alırız" diye başlatılan kuşatma neredeyse ikinci ayında, Menbic'in YPG ağırlıklı Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından alınış sürecini izleyen herkes, El-Bab'ın ele geçirilmesinin hiç öyle söylendiği gibi kolay olmayacağını görebiliyordu. Bu defa güçlü bir düzenli ordunun harekâtta yeralmasının şüphesiz sonucu etkileyebileceği, ama eğer DAİŞ direnecek olursa harekâtın çok cana mal olacağı kestirilebiliyordu. Bizi yönetenler ve iktidar propaganda aygıtının söylemleri, savaşa katılacak askerlere moral verme gayretiyle açıklanamaz. Ortada gerçeklerin gizlenmesi ve çarpıtılmasına yönelik ağır çalışma var. Menbic'te, haftalarca süren kuşatma ve şehir savaşında, sonunda muzaffer olan SDG'nin yüzlerce savaşçısı öldü. TSK şimdilik elli iki şehit verdi, ancak ÖSO'culardan kaçının öldüğü resmî açıklamalarda yeralmıyor bile.
12 Ocak 2017 Perşembe
Hrant öldürüldü, on yıl geçti
Hrant'ın gazetesi Agos'un önünde vurulmasının üzerinden on yıl geçti. Utançla dolu on yıl. Devlet içerisinden, zaman zaman birbirlerinin gırtlağına sarılanlar dahil, akla gelebilecek her kesimden resmî görevlinin bir şekilde bulaştığı bir cinayetti bu. Tetikçilerin yakalanmasını izleyen ve bir adalet skandalı olarak cereyan eden, sonunda da tam bir rezaletle sonuçlanan mahkeme, yargı tarihine bir yüz karası olarak geçti. Cinayet öncesinde, ertesinde, soruşturma ve mahkeme sürecinde, Hrant'ı aramızdan alan devlet içi organizasyon ortaya çıkmasın diye herkes elbirliğiyle uğraştı.
Nihayet bugün, ilgili devlet görevlilerinin bir kısmının tetikçi ve şürekâsıyla beraber yargılandığı bir dava görülüyor. Fakat burada da amaç cinayeti bütünüyle "FETÖ" denen ne idüğü belirsiz, ihtiyaca göre tarif edilen yapıya yıkmak. Bugünün suçlanan "FETÖ'cü"leri cinayet işlendiği, deliller karartıldığı, sağlıklı soruşturma ve yargıya engel olunduğu sırada mevcut iktidar adına iş gören gayet gözde şahsiyetlerdi. Ayrıca, cinayetin devlet içi bağlantılarının örtülmesi, bunların üzerine gidilmemesi konusunda bu on yıl boyunca hükmetmiş herkesin çok büyük günahı var.
Hrant'ın Arkadaşları olarak elimizden gelen, artık iyice azalmış toplumsal ilgi ve desteğe rağmen mahkemeyi izlemek ve 19 Ocak'larda kimimizin arkadaşı, kimimizin ağabeyi olan, eşi az bulunur o insanı anmak.
Nihayet bugün, ilgili devlet görevlilerinin bir kısmının tetikçi ve şürekâsıyla beraber yargılandığı bir dava görülüyor. Fakat burada da amaç cinayeti bütünüyle "FETÖ" denen ne idüğü belirsiz, ihtiyaca göre tarif edilen yapıya yıkmak. Bugünün suçlanan "FETÖ'cü"leri cinayet işlendiği, deliller karartıldığı, sağlıklı soruşturma ve yargıya engel olunduğu sırada mevcut iktidar adına iş gören gayet gözde şahsiyetlerdi. Ayrıca, cinayetin devlet içi bağlantılarının örtülmesi, bunların üzerine gidilmemesi konusunda bu on yıl boyunca hükmetmiş herkesin çok büyük günahı var.
Hrant'ın Arkadaşları olarak elimizden gelen, artık iyice azalmış toplumsal ilgi ve desteğe rağmen mahkemeyi izlemek ve 19 Ocak'larda kimimizin arkadaşı, kimimizin ağabeyi olan, eşi az bulunur o insanı anmak.
5 Ocak 2017 Perşembe
Azez'de bombalı araç saldırısı
Fırat Kalkanı harekâtıyla ele geçirilen bölgenin artık cephe sayılamayacak bir yerinde, Türkiye sınırına 6, Kilis'e 15 km uzaklıktaki Azez'de "İslâm Devleti" örgütü öğle saatlerinde bombalı araç saldırısı yaptı. Neyse ki başarılı olamayan saldırıda 70 yaşında bir kadınla 23 yaşında bir erkek hafif yaralandı ve Azez'de Ehli tıp merkezine kaldırıldılar.
İD (DAİŞ-IŞİD) meselesi küçümsenmeye, saptırılmaya, bu örgüt üzerinden çıkar hesapları yapılmaya devam ediliyor. Bu saldırının yapıldığı yere en yakın İD bölgesi 40 km ötede. Görülüyor ki, arkayı dönmeye gelmiyor. "Emniyete aldık, güvenliği sağladık" dediğiniz yerden örgüt bombalı araçla çıkıyor.
Bu arada, örgüt 2017'nin ilk infaz videosunu yayımladı. Büyük bölümü Musul'da Irak kuvvetlerine karşı girişilen bombalı araç saldırılarının görüntüleri ve bunların öncesinde intihar eylemcileriyle yapılmış görüşmelerden meydana gelen 42 dakikalık videonun son altı dakikasında, casuslukla suçlanan iki Iraklı'nın (biri kafası kesilerek, öteki boğuarak) infaz edilişi gösteriliyor.
Türkiye Cumhuriyeti'nin, ordusuyla, Fırat Kalkanı harekâtı kapsamında güven altına aldığı Azez içerisindeki vaziyetleri merak eden olursa, şu ufak haberi paylaşabiliriz: Yerel konsey, ana pompayı onarabilmek için Ahrar el-Şam'ın su işleri binasını tahliye etmesini istemiş.
[ EK / 7 OCAK / Başarılı olamayan ilk saldırıdan 48 saat kadar sonra İD yeni bir bombalı araç eylemiyle -şimdilik bilebildiğimiz- 60 kişiyi öldürdü. ]
İD (DAİŞ-IŞİD) meselesi küçümsenmeye, saptırılmaya, bu örgüt üzerinden çıkar hesapları yapılmaya devam ediliyor. Bu saldırının yapıldığı yere en yakın İD bölgesi 40 km ötede. Görülüyor ki, arkayı dönmeye gelmiyor. "Emniyete aldık, güvenliği sağladık" dediğiniz yerden örgüt bombalı araçla çıkıyor.
Bu arada, örgüt 2017'nin ilk infaz videosunu yayımladı. Büyük bölümü Musul'da Irak kuvvetlerine karşı girişilen bombalı araç saldırılarının görüntüleri ve bunların öncesinde intihar eylemcileriyle yapılmış görüşmelerden meydana gelen 42 dakikalık videonun son altı dakikasında, casuslukla suçlanan iki Iraklı'nın (biri kafası kesilerek, öteki boğuarak) infaz edilişi gösteriliyor.
Türkiye Cumhuriyeti'nin, ordusuyla, Fırat Kalkanı harekâtı kapsamında güven altına aldığı Azez içerisindeki vaziyetleri merak eden olursa, şu ufak haberi paylaşabiliriz: Yerel konsey, ana pompayı onarabilmek için Ahrar el-Şam'ın su işleri binasını tahliye etmesini istemiş.
[ EK / 7 OCAK / Başarılı olamayan ilk saldırıdan 48 saat kadar sonra İD yeni bir bombalı araç eylemiyle -şimdilik bilebildiğimiz- 60 kişiyi öldürdü. ]
30 Aralık 2016 Cuma
Rusya'ya göre ateşkesi kabul eden örgütler
Suriye'de, kimsenin pek uzun süreceğine ihtimal vermediği bir yeni ateşkes süreci, 29 Aralık'ı 30'una bağlayan geceyarısı (TSİ 01:00) yürürlüğe girdi. [ EK / 02:46 / İlk çatışmaların yeniden başladığına dair iddialar duyulmaya başlandı! ] Bu anî gelişmede Türkiye'nin rolü olduğu belli, ama atekesin Rusya'nın inisiyatifiyle yürürlüğe sokuluş tarzı, Ankara'nın şimdiye kadar sıkı fıkı olduğu cihatçı silahlı örgütlerle bundan sonrası için nasıl bir ilişki öngördüğü konusunda muğlaklık yaratıyor.
29 Aralık 2016 Perşembe
DAİŞ aşkı karşılıksız galiba
“İslâm Devleti” örgütü (DAİŞ-IŞİD), el-Bab’da iki kişiyi “Fırat Kalkanı” harekâtı için çalıştıkları gerekçesiyle idam etti. Amed Afure ve Muhammed Afure, bu gerekçeyle yaklaşık iki ay önce tutuklanmışlardı.
Twitter’daki İD yanlısı hesapların birinden olay şöyle duyuruldu:
“Bugün Haçlı Köpeği Laik Dinsiz TCye Ajanlık YAPAN 2 MİT köpegi #albab ta gebertildi ! Allahu Akbar ! #sondakika”.
Aynı hesaptan, hemen hemen aynı zamanda “#fıratkalkanı #albab #akp #sondakika” başlıklarıyla iki fotoğraflı bir başka tweet daha atıldı: “Katil Zionist Askerleri ile Katil Haçlı Tasmalı Türk askerlerinin Ortak noktası !” İD yanlısı hesap sahibi, sözkonusu “ortak nokta”yı fotoğraflarla anlatmak istemişti. Fotoğraflardan birinde, muhtemelen omuzdan atmalı silaha ait bir mermi başlığı görülüyordu. Üzerine “El BAB’tan SEVGİLERİMLE #POLATLI#” yazılmıştı. Herhalde Polatlılı bir asker tarafından. Gazze saldırılarından hatırladığımız, dünyanın bir kısmında infial yaratmış öteki fotoğrafta ise, benzer roket başlıklarına “sevimli” yazılar yazan İsrailli çocuklar görülmekteydi.
[ EK / İD yanlısı çeşitli hesaplarda Türkiye ve özellikle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hakkında kullanılan sıfatlar giderek ağırlaşıyor. Bunları hiçbirimizin kamu açık yerde alenen aktarması mümkün değil. ]
Twitter’daki İD yanlısı hesapların birinden olay şöyle duyuruldu:
“Bugün Haçlı Köpeği Laik Dinsiz TCye Ajanlık YAPAN 2 MİT köpegi #albab ta gebertildi ! Allahu Akbar ! #sondakika”.
Aynı hesaptan, hemen hemen aynı zamanda “#fıratkalkanı #albab #akp #sondakika” başlıklarıyla iki fotoğraflı bir başka tweet daha atıldı: “Katil Zionist Askerleri ile Katil Haçlı Tasmalı Türk askerlerinin Ortak noktası !” İD yanlısı hesap sahibi, sözkonusu “ortak nokta”yı fotoğraflarla anlatmak istemişti. Fotoğraflardan birinde, muhtemelen omuzdan atmalı silaha ait bir mermi başlığı görülüyordu. Üzerine “El BAB’tan SEVGİLERİMLE #POLATLI#” yazılmıştı. Herhalde Polatlılı bir asker tarafından. Gazze saldırılarından hatırladığımız, dünyanın bir kısmında infial yaratmış öteki fotoğrafta ise, benzer roket başlıklarına “sevimli” yazılar yazan İsrailli çocuklar görülmekteydi.
[ EK / İD yanlısı çeşitli hesaplarda Türkiye ve özellikle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hakkında kullanılan sıfatlar giderek ağırlaşıyor. Bunları hiçbirimizin kamu açık yerde alenen aktarması mümkün değil. ]
27 Aralık 2016 Salı
Yedek milletvekili asili öldürür mü?
Hürriyet yazarı Murat Yetkin, iktidar partisi kulislerinden alınmış bilgilere dayandırdığı anlaşılan yazısında ("Anayasa sıkıntısı AK Partiyi zorluyor"), seksen milyonun kaderini tek adamın iki dudağının arasına tıkıştırmayı hedefleyen "başkanlık teklifi"nin Meclis'ten sanıldığı kadar kolay geçemeyeceğini ileri sürdü. Yetkin'e göre, teklife bizzat AKP içinden ciddî itirazlar var. Teklif geçer mi geçemez mi, bilemem, takıldığım şey başka.
"İtirazlar ciddi konularda" arabaşlığı altında Yetkin, AKP'lilerin teklife ilişkin çeşitli eleştirilerini aktardı. Biri şöyle:
"...Yedek milletvekilliği istenmiyor. Hemen her toplantıda, 'Türkiye’nin Almanya olmadığı' ve işin kısa sürede 'siyasi cinayetlerin' başlamasına neden olacağı konuşulmuş..."
Yani: İktidar partisinin bazı milletvekilleri düşünüyor ki, yedek milletvekilleri bu koltukta asaleten oturanları öldürebilir; yerlerine geçmek için! Haydi azıcık yumuşatalım, illâ öldürme kastediliyor olmasın, bu durumda da herhalde kaset komploları, şantaj dümenleri vs.'den sözediliyordur, "siyasî cinayet" denirken. Hani ölüm değil de istifa getiren türden.
"İtirazlar ciddi konularda" arabaşlığı altında Yetkin, AKP'lilerin teklife ilişkin çeşitli eleştirilerini aktardı. Biri şöyle:
"...Yedek milletvekilliği istenmiyor. Hemen her toplantıda, 'Türkiye’nin Almanya olmadığı' ve işin kısa sürede 'siyasi cinayetlerin' başlamasına neden olacağı konuşulmuş..."
Yani: İktidar partisinin bazı milletvekilleri düşünüyor ki, yedek milletvekilleri bu koltukta asaleten oturanları öldürebilir; yerlerine geçmek için! Haydi azıcık yumuşatalım, illâ öldürme kastediliyor olmasın, bu durumda da herhalde kaset komploları, şantaj dümenleri vs.'den sözediliyordur, "siyasî cinayet" denirken. Hani ölüm değil de istifa getiren türden.
21 Aralık 2016 Çarşamba
Şehmus'un ardından, hastalığımızla başbaşa
Amedspor futbol takımının kaptanı Şehmus Özer trafik kazasında hayatını kaybetti. Binbir güçlük ve alenî haksızlığa rağmen “çıkıp topunu oynamaya” uğraşan Amedspor camiası için kahredici, memlekette barış ve eşitlik içinde kardeşçe yaşamak isteyenler için, azıcık aklı, idrakı, vicdanı kalmış herkes için üzülünecek olaydır.
Ve fakat, ölüm haberi duyulur duyulmaz bilumum faşistler sahaya çıktı, her defasında yerlere saçtıkları nefret kusmuklarını yalayıp yutup tekrar saçabildikleri için, bu defa da aynı ifrazat işlemini bütün o ihtiras ve sapkınlıkları içerisinde yürütmeye koyuldular.
Berkin Elvan'ın annesinin yuhalatılmasıyla resmiyet ve meşruiyet kazanan, Ankara katliamı kurbanlarına gösterilen muamele ile hakim trend, yakma-yıkma operasyonlarıyla günün modası haline gelen tutum pekişerek sürüyor. Ölenlerin arkasından türlü rezillik yapılıyor.
Ve fakat, ölüm haberi duyulur duyulmaz bilumum faşistler sahaya çıktı, her defasında yerlere saçtıkları nefret kusmuklarını yalayıp yutup tekrar saçabildikleri için, bu defa da aynı ifrazat işlemini bütün o ihtiras ve sapkınlıkları içerisinde yürütmeye koyuldular.
Berkin Elvan'ın annesinin yuhalatılmasıyla resmiyet ve meşruiyet kazanan, Ankara katliamı kurbanlarına gösterilen muamele ile hakim trend, yakma-yıkma operasyonlarıyla günün modası haline gelen tutum pekişerek sürüyor. Ölenlerin arkasından türlü rezillik yapılıyor.
20 Aralık 2016 Salı
Dink davasında gelinen aşama
Dink cinayeti davasında yeni hafta dolayısıyla, gelinen noktaya dair toparlamamız. Özellikle gazeteci arkadaşların dikkatine.
Cinayette katkısı veya ihmali olan polisler, 9 yıl sonra, nihayet, tetikçilerle birlikte, aynı davada yargılanıyor.
Yeni iddianame sürecinde bazı polisler tutuklanmıştı, FETÖ bağlantısı nedeniyle bunlara eklenenler oldu.
İlk cinayet davası müsamereydi, orada adaletle alay edilmişti. Bu sefer dava sahici olabilir, ama güçlü engeller var.
Cinayette katkısı veya ihmali olan polisler, 9 yıl sonra, nihayet, tetikçilerle birlikte, aynı davada yargılanıyor.
Yeni iddianame sürecinde bazı polisler tutuklanmıştı, FETÖ bağlantısı nedeniyle bunlara eklenenler oldu.
İlk cinayet davası müsamereydi, orada adaletle alay edilmişti. Bu sefer dava sahici olabilir, ama güçlü engeller var.
13 Aralık 2016 Salı
Hassasiyet • Bir 13 Aralık filmi
17 yaşında bir genci, yaşını büyüterek asmazsa incinebilen, hassas kudret mekanizması... Cinayete, eğer katılmıyorsa, arkasını dönen nazik cemiyet...
13 Aralık 1980'e dair hatırlatma.
Meraklısı için izahat: Altı yıldır pek çok defa başına oturduğum, geçen geceye kadar bir türlü "oldu" diyemediğim bir deneysel film bu. Görüntüleri bir Ankara yolculuğunda -o sırada Haydarpaşa'dan trene binip Ankara'ya gidebiliyorduk- gelişigüzel çekmiştim. Filmde, trende çekilmiş bazı orijinal sesler var; ama ilave efektler ve bazı müziğimsi parçalar da yeralıyor. Bunlar, Tiyatro Oyunevi'nin bir oyunu için daha önce yaptığım çalışmadan. Oyunu Murat Uyurkulak'ın Tol romanından ("Devrim vaktiyle bir ihtimaldi ve çok güzeldi") Mahir Günşıray uyarlayıp yönetmiş, Güven İnce ile birlikte oynamışlardı. (Romanda okkalı bir tren yolculuğu faslı vardır.)
13 Aralık 1980'e dair hatırlatma.
Meraklısı için izahat: Altı yıldır pek çok defa başına oturduğum, geçen geceye kadar bir türlü "oldu" diyemediğim bir deneysel film bu. Görüntüleri bir Ankara yolculuğunda -o sırada Haydarpaşa'dan trene binip Ankara'ya gidebiliyorduk- gelişigüzel çekmiştim. Filmde, trende çekilmiş bazı orijinal sesler var; ama ilave efektler ve bazı müziğimsi parçalar da yeralıyor. Bunlar, Tiyatro Oyunevi'nin bir oyunu için daha önce yaptığım çalışmadan. Oyunu Murat Uyurkulak'ın Tol romanından ("Devrim vaktiyle bir ihtimaldi ve çok güzeldi") Mahir Günşıray uyarlayıp yönetmiş, Güven İnce ile birlikte oynamışlardı. (Romanda okkalı bir tren yolculuğu faslı vardır.)
8 Aralık 2016 Perşembe
Yeni bir olgu: "Suriye Ulusal Direnişi"
Adı ilk defa karşımıza çıkan veya varlığı ilk defa bu adla karşımıza çıkan bir kuvvet, El-Bab’a doğru ilerleme harekâtında Suriye ordusu ile birlikte savaşıyor. “Suriye Ulusal Direnişi”, Suriye’nin bütünlüğünü savunan çeşitli “yurtsever” gruplardan bir koalisyon diye tarif ediliyor. Kritik bir ayrıntı, bu birlikte, Halep kuzeyi ve doğusundan Arap ve Kürt savaşçıların birarada bulunması.
Üç ay önce oluşturulduğu söylenen ve El-Bab harekâtı ile ilk “resmî” savaşına katılan “Ulusal Direniş” hakkında şimdiye kadar herhangi bir tanıtıcı haber çıkmamıştı. Örgütün kendini “Suriyeli” olarak tanımlayan “yurtsever güçler” arasında ayrılık-gayrılığı gidermeyi amaçladığı yollu tarifler yapılıyor.
YPG ile ilişkileri var mı?
Suriye bayrağı altında savaşan sözkonusu kuvvetin oluşturulmasında YPG ağırlıklı Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) payı, Ulusal Direniş’in gücüne SDG’nin katkısı var mı? “Ulusal Direniş Güçleri” formülü, El-Bab harekâtında Suriye ordusu ile SDG’nin birlikte hareket edebilmesi için mi meydana getirildi?
Üç ay önce oluşturulduğu söylenen ve El-Bab harekâtı ile ilk “resmî” savaşına katılan “Ulusal Direniş” hakkında şimdiye kadar herhangi bir tanıtıcı haber çıkmamıştı. Örgütün kendini “Suriyeli” olarak tanımlayan “yurtsever güçler” arasında ayrılık-gayrılığı gidermeyi amaçladığı yollu tarifler yapılıyor.
YPG ile ilişkileri var mı?
Suriye bayrağı altında savaşan sözkonusu kuvvetin oluşturulmasında YPG ağırlıklı Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) payı, Ulusal Direniş’in gücüne SDG’nin katkısı var mı? “Ulusal Direniş Güçleri” formülü, El-Bab harekâtında Suriye ordusu ile SDG’nin birlikte hareket edebilmesi için mi meydana getirildi?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)