Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Almanya'daki Türk seçmenlere "bize saygısızlık yapan partilere oy vermeyin" çağrısı yapması, hiç şüphesiz, Almanya siyasetçileri tarafından, ülkelerinin içişlerine müdahale olarak tanımlanacak. Erdoğan'ın bu müdahalesi, çelişkileri, anlaşmazlıkları bambaşka bir düzeye taşıyacak. Türkiye, bugüne kadarki gibi, “anlaşmazlık halinde olunan devlet” değil “tehdit” olarak tarif edilecek. Her şey bir yana, oradaki Türkleri Almanya devleti için “millî güvenlik tehdidi” konumuna sokacak bir hamle bu. Almanya ve başka devletlerin buna verecekleri karşılığın cinsi de farklı olacak. Niye başka devletler de işe karışsın? Zira Hollanda krizi sırasında atılan “oradaki Türkler Hollanda ordusundan kalabalık” manşetleri ilk elde hatırlanacak.
Almanya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Almanya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
18 Ağustos 2017 Cuma
17 Mart 2016 Perşembe
Binlerce yıllık valilik, Almanya'ya gücendi
Almanya, Ankara ve İstanbul'daki resmî temsilcilikleri ile bazı kuruluşlarını "terör saldırısı" ihbarı üzerine kapattı. İstanbul Valiliği de, "canım bir şey yok, şeyden nem kapıyorlar" türü bir açıklama yaptı. Münasip bir karşılaştırma fırsatı.
Almanya dışişleri bakanlığından yetkililer basın kuruluşlarını aradı, bakanın kırk dakika içinde "acil koduyla" basın toplantısı düzenleyeceğini bildirdi, Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier gelip gazetecilerin karşısına geçti ve, "Türkiye'deki Alman temsilciliklerine karşı terör saldırısı hazırlığı içinde bulunulduğuna dair çok somut ve ciddiye alınması gereken bazı belirtiler tesbit ettik," dedi. "Ankara'daki Büyükelçilik, İstanbul'daki Başkonsolosluk ve iki şehirdeki Alman okullarının kapatılması kararını verdim. Bu gerekli bir önlemdi. Çünkü Alman vatandaşlarının ve çalışanların korunması öncelik taşıyor. Bu aynı zamanda bir ön tedbir, zaman kazanarak, önlemlerin artırılmasını sağlamak için."
Bakan, "temsilciliğinizin bulunduğu ülkenin devletine, güvenlik kuvvetlerine güvenmiyor musunuz?" yollu bir soruyla karşılaşmamak ve böyle bir durumda gereken diplomatik nezaketi göstermek için, "Türk polisine önlemlerden dolayı çok teşekkür borçluyuz,” sözünü açıklamasına eklemeyi ihmal etmedi.
[ EK / Bugün akşamüstü Der Spiegel dergisi, eldeki bilgiye, tehdidin "büyük ihtimalle Türkiye'de faaliyet gösteren radikal İslâmcı bir gruptan kaynaklandığı" iddiasını ekledi. ]
Diplomatik icaplara uyma faslı hernekadar bu şekilde görünürde yerine getirildiyse de, Almanya'nın tedbirinin başlıbaşına bir güvensizlik ifadesi ve ilanı niteliği taşıdığı ortada.
Dolayısıyla İstanbul Valiliği'nin alınmış gücenmiş tonda karşılık vermesi normal karşılanabilir. Lâkin, Türkiye'de iç sahada oynarken bize kendini Barcelona gibi sunan devletin hemen bütün dış saha maçlarında bir üçüncü amatör lig takımı konumuna yerleşivermesi gerçeği burada da karşımıza çıktı.
Almanya dışişleri bakanlığından yetkililer basın kuruluşlarını aradı, bakanın kırk dakika içinde "acil koduyla" basın toplantısı düzenleyeceğini bildirdi, Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier gelip gazetecilerin karşısına geçti ve, "Türkiye'deki Alman temsilciliklerine karşı terör saldırısı hazırlığı içinde bulunulduğuna dair çok somut ve ciddiye alınması gereken bazı belirtiler tesbit ettik," dedi. "Ankara'daki Büyükelçilik, İstanbul'daki Başkonsolosluk ve iki şehirdeki Alman okullarının kapatılması kararını verdim. Bu gerekli bir önlemdi. Çünkü Alman vatandaşlarının ve çalışanların korunması öncelik taşıyor. Bu aynı zamanda bir ön tedbir, zaman kazanarak, önlemlerin artırılmasını sağlamak için."
Bakan, "temsilciliğinizin bulunduğu ülkenin devletine, güvenlik kuvvetlerine güvenmiyor musunuz?" yollu bir soruyla karşılaşmamak ve böyle bir durumda gereken diplomatik nezaketi göstermek için, "Türk polisine önlemlerden dolayı çok teşekkür borçluyuz,” sözünü açıklamasına eklemeyi ihmal etmedi.
[ EK / Bugün akşamüstü Der Spiegel dergisi, eldeki bilgiye, tehdidin "büyük ihtimalle Türkiye'de faaliyet gösteren radikal İslâmcı bir gruptan kaynaklandığı" iddiasını ekledi. ]
Diplomatik icaplara uyma faslı hernekadar bu şekilde görünürde yerine getirildiyse de, Almanya'nın tedbirinin başlıbaşına bir güvensizlik ifadesi ve ilanı niteliği taşıdığı ortada.
Dolayısıyla İstanbul Valiliği'nin alınmış gücenmiş tonda karşılık vermesi normal karşılanabilir. Lâkin, Türkiye'de iç sahada oynarken bize kendini Barcelona gibi sunan devletin hemen bütün dış saha maçlarında bir üçüncü amatör lig takımı konumuna yerleşivermesi gerçeği burada da karşımıza çıktı.
15 Mart 2016 Salı
O esnada uzak bir yerde...
Pazar günü, Borussia Dortmund-Mainz 05 maçında taraftarlar bize çook uzak bir manzara yarattılar. Tuhaf ama, stadda iki seyirci birden kalp krizi geçirdi. Biri hastaneye kaldırıldı, durumu iyi, öbürü, bütün uğraşlara rağmen kurtarılamadı. Haberin tribünlerde dolaşması hızlı oldu. İşte bundan sonra, bugünün kan-revan zorbalık dünyasında hiç yeri olmayan şeyler yaşandı.
Bir seyircinin kalp krizinden öldüğünü haber alır almaz, Dortmund taraftarları hemen pankartlarını, bayraklarını topladılar, tezahüratı kestiler. Rakip taraftarlar da aynı şeyleri yaptı. 88. dakikaya kadar. O dakikada Dortmund taraftarları, Liverpool'un artık bütün futbolseverlere mal olmuş şarkısı "You'll never walk alone"u (Asla yalnız yürümeyeceksin) söylemeye başladılar.
Maç bitti, hiçbir şeyden haberi olmayan ve staddaki sessizliğe ne mana veremeyeceğini bilmeyen takıma vaziyet anlatıldı, Dortmund on biri de tribün önüne geldi, şarkıya katıldı.
Borussia Dortmundlu futbolcu Marco Reuss maçtan sonra, "Başta hiçbir şey anlamadık, sadece staddaki sessizliğe şaşırdık," dedi. Futbolcular maç içinde hakem Deniz Aytekin'e sormuşlar, o da cevap verememiş. Reuss, maçtan sonra antrenörün gelip kendilerine bilgi verdiğini söyledi, "Böyle bir durumda," dedi, "tabiî ki maç arka planda kalmalı. Seyircilerin gösterdiği tepkiye saygı duyuyorum."
Maçtan sonra Nuri Şahin de konuştu, "Futboldan daha önemli şeyler var," dedi. Bugün gördük işte. Böyle bir durumda futbol çok çabuk önemsizleşiyor."
Almanya Futbol Federasyonu maçtan sonra taraftarlara takdirlerini bildirdi, özellikle konuk takımın taraftarına teşekkürlerini iletti.
Halbuki ölen Dordmundlu'ysa Mainz'lılar yuhalayabilirdi diye düşünüyorum; millî değerlerim icabı.
(Olaydan beni arkadaşım Ümit Güney haberdar etti, Kicker'deki haberi de çevirdi; teşekkürler.)
Bir seyircinin kalp krizinden öldüğünü haber alır almaz, Dortmund taraftarları hemen pankartlarını, bayraklarını topladılar, tezahüratı kestiler. Rakip taraftarlar da aynı şeyleri yaptı. 88. dakikaya kadar. O dakikada Dortmund taraftarları, Liverpool'un artık bütün futbolseverlere mal olmuş şarkısı "You'll never walk alone"u (Asla yalnız yürümeyeceksin) söylemeye başladılar.
Maç bitti, hiçbir şeyden haberi olmayan ve staddaki sessizliğe ne mana veremeyeceğini bilmeyen takıma vaziyet anlatıldı, Dortmund on biri de tribün önüne geldi, şarkıya katıldı.
Borussia Dortmundlu futbolcu Marco Reuss maçtan sonra, "Başta hiçbir şey anlamadık, sadece staddaki sessizliğe şaşırdık," dedi. Futbolcular maç içinde hakem Deniz Aytekin'e sormuşlar, o da cevap verememiş. Reuss, maçtan sonra antrenörün gelip kendilerine bilgi verdiğini söyledi, "Böyle bir durumda," dedi, "tabiî ki maç arka planda kalmalı. Seyircilerin gösterdiği tepkiye saygı duyuyorum."
Maçtan sonra Nuri Şahin de konuştu, "Futboldan daha önemli şeyler var," dedi. Bugün gördük işte. Böyle bir durumda futbol çok çabuk önemsizleşiyor."
Almanya Futbol Federasyonu maçtan sonra taraftarlara takdirlerini bildirdi, özellikle konuk takımın taraftarına teşekkürlerini iletti.
Halbuki ölen Dordmundlu'ysa Mainz'lılar yuhalayabilirdi diye düşünüyorum; millî değerlerim icabı.
(Olaydan beni arkadaşım Ümit Güney haberdar etti, Kicker'deki haberi de çevirdi; teşekkürler.)
4 Aralık 2015 Cuma
"Almanya'da yangın var" - Mültecilere saldırılar
Aşağıda aktaracağım bilgileri, Die Zeit Online'dan derledim. Yer yer çeviri de sayılır. Karsten Polke-Majewski'nin "Kundakçıların kaçmasına meydan vermeyin" başlıklı yazısından. Die Zeit'in, birçok muhabirini birden seferber ederek derlediği saldırı ayrıntılarına da "Almanya'da yangın var" başlıklı haberden ulaşabilirsiniz (Almanca). Harita ve şemayı da aynı kanaktan kopya çekerek yaptım.
Almanya'da iki günde bir, mültecilerin barındığı bir mekân saldırıya uğruyor. Kundaklanıp yakılıyor, su baskınına uğratılıyor, kaldırım taşlarıyla, çelik bilyelerle, molotoflarla tahrip ediliyor, gerçek mermilerle taranıyor. Saldırganlar bazı binalara dalıyor, havai fişek tomarları patlatıp insanları yaralıyor.
İçişleri Bakanı Thomas de Maizière gerçi, "bunları yapanların üzerine hukuk devletinin bütün sertliğiyle gideceğiz" dedi, ama devlet, zayıf düşmüş insanları, birilerini öldürmeyi, yaralamayı göze almışlardan koruyamıyor. Kimsenin ölmemiş olması tamamen şans eseri. (104 yaralı var.)
Bu yıl 30 Kasım gününe kadar yapılan saldırı sayısı 222! 93'ü kundaklama. Bıçak, beyzbol sopası ve başka silahlarla yapılan saldırıların toplamı 28. 93 olayda da pencerelere taş veya çelik bilyeler atılmış. Su basmasını sağlayıp binayı oturulamaz hale getirme de gözde eylem biçimlerinden; sekiz örneği görüldü.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)