Askerî darbeyle Mısır’ın başına geçen Abdülfettah Sisi ve yanındakileri gördüğümüz bu fotoğrafın orijinali elbette böyle değil. Kadrajını değiştirdim, tonuyla, rengiyle oynadım, işledim. Ona “devlet resmi” adını vermek istedim, bu ada en çok layık olabileceği hale getirmeye çalıştım.
Yeni Süveyş Kanalı açılışının birinci yılı ve Süveyş Kanalı’nın millîleştirilmesinin 60. yılı dolayısıyla 6 Ağustos’ta İsmailiye’de yapılan törende çekilmiş bu fotoğrafı Mısırlı yetkililer ajanslara, basına dağıttılar (ben de Reuters’in sayfasından aldım). Ben olsam, diye düşündüm, bunu çeken fotoğrafçıyı bir daha devlet ricaline yaklaştırmazdım. Oysa Mısır Devlet Başkanlığı yetkilileri bu fotoğrafı beğenmişler, seçmiş ve dağıtmışlar? İktidar denen şeyin uzağındaki insanlara iyi, güzel görünebilecek bir şey var mı bu fotoğrafta? Halbuki onlar beğenmiş, seçmiş ve dağıtmışlar. Acaba ne buldular bu karede? Neyi beğendiler ve başkaları da görsün istediler?
İşte o şey, hemen teşhis edileceğini, hissedileceğini bildikleri o şey için tutulmuşlardır bu kareye. O şey kimi zaman zırhlı arabanın aynalı camları oluyor, kimi zaman bin odalı saraydaki dev masa. Ama ille de güneş gözlükleri. İlle de.
14 Ağustos 2016 Pazar
13 Ağustos 2016 Cumartesi
Ne çok şeyin fotoğrafı!
Bu kareyi Reuters için Rodi Said çekmiş. 12 Ağustos günü, Halep'in kuzeyindeki Menbic "İslâm Devleti" (DAİŞ) militanlarından bütünüyle temizlendikten biraz sonra. Herhalde Suriye Demokratik Güçleri bünyesinde savaşan YPJ'den (Yêkineyên Parastina Jin - Kadın Savunma Birlikleri) bir gencecik kadın, kimbilir hangi dehşet anılarının yükünü taşıya taşıya helak olmuş ve kurtulmanın rüzgârına dayanamayıp çökmüş yaşlı adamı yatıştırmaya çabalıyor. Bundan öte fazla laf etmek fotoğrafa, ortaya döktüğüne, gizlediğine, haber verdiğine, oradaki yüke, ağırlığa, hikâyeye, dönüşüme, tarihe haksızlık etmek, haddini bilmemek olur.
9 Ağustos 2016 Salı
Hrant'ın Arkadaşları basın açıklaması
8 AĞUSTOS 2016 GÜNKÜ DURUŞMA İÇİN
Arkadaşımız öldürüleli neredeyse on sene olmak üzere.
On senedir, Hrant’ın nasıl bir millî mutabakat koalisyonu tarafından öldürüldüğünü anlatmaya çabalıyoruz.
Örgütçülerin, tetikçilerin hangi devlet görevlileri tarafından ne zaman devşirildiğini, eğitildiğini, yönlendirildiğini, arkadan itildiğini, kollandığını sıralıyoruz. Bu suikast organizasyonuna ve sonra delillerin karartılmasına, soruşturmanın engellenmesine karışan devlet görevlilerini sayıp döküyoruz.
Güya suikasti soruşturacak, katil şebekesini ortaya çıkaracak müfettişlerin, savcıların, yargıçların elinde devletin her türlü imkânının bulunmasına rağmen, bugüne kadar ortaya bizden daha fazla delil ve hakikat çıkaramadılar.
“Çıkaramadılar” değil tabiî, çıkarmadılar.
Şimdi birdenbire çıkarıyorlar.
8 Ağustos 2016 Pazartesi
Yeni bir gazete: duvaR
Gazete duvaR 7 Ağustos'u 8'ine bağlayan geceyarısı yayına başladı. İyi bir gazete olsun, doğru dürüst gazetecilik yapılan, haber verilen. düzgün yorum yapılan bir yer olabilsin, hak ettiği bir ilgi görsün, çok yaşasın. Yayın Yönetmeni Ali Topuz'un "Merhaba" yazısında öne çıkardığı niyet, böyle bir şey; bu, basın ortamının giderek kuruduğu memleketimiz için umut verici.
DuvaR'da ben de yazacağım. Hattâ ilk yazımı yazdım bile. Ali Topuz'a "fotoğraflı köşeyazarı" konumunda olmak istemediğimi, haberciliğin daha yakınında biryerlerde dolaşmak istediğimi belirttim; ve iftiharla söylemeliyim ki, "tavizsiz ve kararlı tutumumla" göz boyayarak, fotoğraf çekiminden yırtarak vs... bunu kabul ettirdim! Okurların ilk anda gözüne çarpmayabilecek bağlantılara, ayrıntılara işaret eden, olan bitenin daha iyi anlaşılmasına hizmet edecek yorumlarla gazeteye katkıda bulunmaya çalışacağım. Dolayısıyla oraya yazacaklarımın belirli bir günü, periyodu olmayacak.
Bu tabiî, ister istemez, Riya Tabirleri blog'undan apartılacak bir enerji ve dikkatle mümkün olacak. Çünkü P24'teki haftalık toparlamalara, geri plan-izahat yazılarıma da devam edeceğim. Umarım bu blog'u çok da fazla ihmal etmeden hepsini beraber götürebilirim. Belki de çok uzun süredir, hattâ blog'a ilk başladığım zamanlardan beri hayal ettiğim şeyi yapabilir, buraya, iç karartıcı siyasetimiz ve toplum hayatımızın, soluğumuzu dahi kirleten isinin pusunun bulaşmadığı, farklı konularda birşey yazabilirim, ufuk açıcı işler yapabilirim. Umarım...
DuvaR'da ben de yazacağım. Hattâ ilk yazımı yazdım bile. Ali Topuz'a "fotoğraflı köşeyazarı" konumunda olmak istemediğimi, haberciliğin daha yakınında biryerlerde dolaşmak istediğimi belirttim; ve iftiharla söylemeliyim ki, "tavizsiz ve kararlı tutumumla" göz boyayarak, fotoğraf çekiminden yırtarak vs... bunu kabul ettirdim! Okurların ilk anda gözüne çarpmayabilecek bağlantılara, ayrıntılara işaret eden, olan bitenin daha iyi anlaşılmasına hizmet edecek yorumlarla gazeteye katkıda bulunmaya çalışacağım. Dolayısıyla oraya yazacaklarımın belirli bir günü, periyodu olmayacak.
Bu tabiî, ister istemez, Riya Tabirleri blog'undan apartılacak bir enerji ve dikkatle mümkün olacak. Çünkü P24'teki haftalık toparlamalara, geri plan-izahat yazılarıma da devam edeceğim. Umarım bu blog'u çok da fazla ihmal etmeden hepsini beraber götürebilirim. Belki de çok uzun süredir, hattâ blog'a ilk başladığım zamanlardan beri hayal ettiğim şeyi yapabilir, buraya, iç karartıcı siyasetimiz ve toplum hayatımızın, soluğumuzu dahi kirleten isinin pusunun bulaşmadığı, farklı konularda birşey yazabilirim, ufuk açıcı işler yapabilirim. Umarım...
15 Temmuz ertesi • irili ufaklı sorular
15 Temmuz darbe girişimi ertesinde, olan bitene dair açık ve net yargılarla, bunları besleyen olgularla dolu, doyurucu yazılar yazabildiğimi sanmıyorum. Ama gerekli ve bazısı hayatî sorular sorabildiğime, önemli bazı ayrıntılara işaret edebildiğime inanıyorum. Bunlara, doğrudan darbe girişimi gecesiyle değil, Cemaat'in devlet içindeki yaklaşık kırk yıllık serüveniyle ilgili mevzular dahil. Aşağıda, 15 Temmuz ertesinde yazdığım yazıların linkleri var. Birilerinin işine yarayabilir diye bunları buraya toplu halde koymayı isabetli buldum.
• Sonu bizimki, anladık da, başlangıcı kimin hikâyesi?
• Hainler Mezarlığı
• Hikâye, anlatılandan ibaret değil
• 15 Temmuz'a dair "büyük soru"lar
• "Bu jargon bizde ihtilali çağrıştırır"
• Darbe gecesi hangi "diplomasi"?
• Türkiye nasıl görünüyor?
• MİT-Cemaat ilişkisine dair Eymür'ün dedikleri
• Neden boyuna "işgal" diyorlar?
• Sonu bizimki, anladık da, başlangıcı kimin hikâyesi?
• Hainler Mezarlığı
• Hikâye, anlatılandan ibaret değil
• 15 Temmuz'a dair "büyük soru"lar
• "Bu jargon bizde ihtilali çağrıştırır"
• Darbe gecesi hangi "diplomasi"?
• Türkiye nasıl görünüyor?
• MİT-Cemaat ilişkisine dair Eymür'ün dedikleri
• Neden boyuna "işgal" diyorlar?
5 Ağustos 2016 Cuma
MİT-Cemaat ilişkisine dair Eymür'ün dedikleri
CNN Türk'teki "Türkiye'nin Gündemi" programı, 4 Ağustos'u 5'ine bağlayan geceki bölümüyle, bir devlet olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin ne olup ne olmadığını ayrıntısıyla ortaya koyan bir sunum yerine geçti. Laf askeriyeye bir türlü gelemediği için daha çok polis içerisinde birbiriyle mücadele eden gruplar, bu kirli mücadeleler ve çevrilen dümenler ve resmî yetkilerini dümen çevirmek için kullanan amirler, müdürler, yöneticiler hakkında fikir sahibi olduk. Askeriye zaten iki hafta önce uygulamalı hızlandırılmış kurs yapmış, bizi bir miktar aydınlatmıştı.
Memuriyetleri -yani üst düzeyde yetkili polis müdürleri olarak sürdürdükleri yaşantıları- boyunca kapışmış polis müdürleri kapışmayı telefonla bağlandıkları programda da sürdürdüler ve biz bu harala gürele içerisinde şunları anladık:
Memuriyetleri -yani üst düzeyde yetkili polis müdürleri olarak sürdürdükleri yaşantıları- boyunca kapışmış polis müdürleri kapışmayı telefonla bağlandıkları programda da sürdürdüler ve biz bu harala gürele içerisinde şunları anladık:
30 Temmuz 2016 Cumartesi
Darbe gecesi hangi "diplomasi"?
Hürriyet'ten Verda Özer, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'la 15 Temmuz ve sonrasını konuştu. "Numan Kurtulmuş: Amaç kaostu" başlığıyla yayımlanan görüşmede başbakan yardımcısı, darbe girişimi gecesinin ilk anlarını şöyle anlatıyor:
"Genelkurmay eski Başkanı Necdet Özel Paşa’yı aradım. 'Bir bilginiz var mı?' dedim. Bazı kuvvet komutanlarını aradığını söyledi; 'ama hiçbirine ulaşamıyorum, önemli bir durum var' dedi. Ben de 'Paşam, kime ulaşabiliyorsanız ulaşın, durum çok vahim, bu darbenin karşısında açıklama yaptırmamız lazım' dedim."
"Genelkurmay eski Başkanı Necdet Özel Paşa’yı aradım. 'Bir bilginiz var mı?' dedim. Bazı kuvvet komutanlarını aradığını söyledi; 'ama hiçbirine ulaşamıyorum, önemli bir durum var' dedi. Ben de 'Paşam, kime ulaşabiliyorsanız ulaşın, durum çok vahim, bu darbenin karşısında açıklama yaptırmamız lazım' dedim."
"Bu jargon bizde ihtilali çağrıştırır"
Darbe girişimi gecesi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı yakalamak veya öldürmek maksadıyla Marmaris'te kaldığı otele baskın düzenleyen birliğin başında Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş vardı. ("Amacımız öldürmek değildi, yakalayıp götürecektik" diyor.) Sönmezateş, belki biliyorsunuz, "Darbeciyim, ama asla FETÖ'cü değilim," diyen subay. İfadesinde fazlasıyla ilginç bölümler var. Ben burada sadece birine dikkat çekeceğim.
28 Temmuz 2016 Perşembe
15 Temmuz'a dair "büyük soru"lar
15 Temmuz darbe girişimine dair aklıma takılan büyük soruları P24'teki yazılarımda ele aldım. ("Büyük soru" diyerek, pek gözde kavramımız "büyük resim"i çağrıştırma peşindeyim.)
İlki, Fethullah Gülen'e bağlı örgütün otuz küsur yıldır nasıl olup da ordu dahil devletin bütün kritik kurumlarında varlığını sürdürebildiğiydi. Bunu geçen yazımda konu ettim: "Sonu bizimki, anladık da, başlangıcı kimin hikâyesi?" Bana can alıcı görünen fakat niyeyse kimsenin sormadığı, sorulduğunda üstünde durmadığı soru şuydu: "Devlet Cemaat’i bünyesinden tamamen temizlemeyi hiç istedi mi?"
İlki, Fethullah Gülen'e bağlı örgütün otuz küsur yıldır nasıl olup da ordu dahil devletin bütün kritik kurumlarında varlığını sürdürebildiğiydi. Bunu geçen yazımda konu ettim: "Sonu bizimki, anladık da, başlangıcı kimin hikâyesi?" Bana can alıcı görünen fakat niyeyse kimsenin sormadığı, sorulduğunda üstünde durmadığı soru şuydu: "Devlet Cemaat’i bünyesinden tamamen temizlemeyi hiç istedi mi?"
27 Temmuz 2016 Çarşamba
Hainler Mezarlığı
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 15 Temmuz darbe girişiminde ölen darbecilerin gömüleceği bir "Hainler Mezarlığı" kurdu. Belediye Başkanı Kadir Topbaş bunun arkasındaki düşünceyi, "kuralım ki, gelen geçen lanet okusun" cinsinden nezih ifadelerle açıklamıştı.
Şimdi biz, kahvaltı masasında başından vurulan anaların ülkesi olmaya, narin bedeni buzluklarda saklanan çocukların ülkesi olmaya, ana kucağında vurulan bebeği hastaneye götürmeye çabalarken vurulan dedenin ülkesi olmaya, ana karnında vurulan bebeğin ülkesi olmaya, kendi şehirlerini yıkan devletin ülkesi olmaya, kendi şehirlerini yıkarken sevinen, coşan, duvar yazılarıyla, sosyal medya mesajlarıyla katliamlarını kutlayan silahlı üniformalı devlet görevlilerinin ülkesi olmaya, kimin yöneteceği güya seçimle belirlenen ama seçim iktidarı değiştirecek gibi olunca milyonlarca insanın iradesinin helaya atıldığı ülke olmaya, iktidardakilerin çalmasının çırpmasının onlara tapınılmasına engel olmadığı gariban bir memleket olmaya, haksızlık, adaletsizlik ve eşitsizliğin kutsandığı, "ayaklar baş mı olsun!" ayinlerinde kendinden geçenlerin ülkesi olmaya, kendinden farklı kimseye komşu olarak dahi tahammül edemeyenlerin ülkesi olmaya bir devâsâ günah daha ekledik. "Hainler Mezarlığı" kurduk.
Hainler Mezarlığı kuran haindir. Uzayacak lafın kısa hali bu.
Şimdi biz, kahvaltı masasında başından vurulan anaların ülkesi olmaya, narin bedeni buzluklarda saklanan çocukların ülkesi olmaya, ana kucağında vurulan bebeği hastaneye götürmeye çabalarken vurulan dedenin ülkesi olmaya, ana karnında vurulan bebeğin ülkesi olmaya, kendi şehirlerini yıkan devletin ülkesi olmaya, kendi şehirlerini yıkarken sevinen, coşan, duvar yazılarıyla, sosyal medya mesajlarıyla katliamlarını kutlayan silahlı üniformalı devlet görevlilerinin ülkesi olmaya, kimin yöneteceği güya seçimle belirlenen ama seçim iktidarı değiştirecek gibi olunca milyonlarca insanın iradesinin helaya atıldığı ülke olmaya, iktidardakilerin çalmasının çırpmasının onlara tapınılmasına engel olmadığı gariban bir memleket olmaya, haksızlık, adaletsizlik ve eşitsizliğin kutsandığı, "ayaklar baş mı olsun!" ayinlerinde kendinden geçenlerin ülkesi olmaya, kendinden farklı kimseye komşu olarak dahi tahammül edemeyenlerin ülkesi olmaya bir devâsâ günah daha ekledik. "Hainler Mezarlığı" kurduk.
Hainler Mezarlığı kuran haindir. Uzayacak lafın kısa hali bu.
22 Temmuz 2016 Cuma
Dünya sisteminin fizikî olmayan güç merkezi
Sputnik'ten Hayrettin Hayatsever, AKP İstanbul Milletvekili Metin Külünk'le bir görüşme yaptı. Külünk'ün mâlûm Rus uçağının Türk jetlerince düşürülmesini (24 Kasım 2015) "tuzak" ve "15 Temmuz'daki darbe girişiminin ön hazırlığı" diye nitelediği söyleşiyi şuradan okuyabilirsiniz.
Size söyleşiden Külünk'ün en şahane sözlerini aktarmak istiyorum, ama bu neredeyse bütün söyleşiyi buraya almayı gerektirecek. Bu yüzden sadece "krema" kısmını alıyorum. Niye krema? Çünkü burada Külünk biz sıradan insanların maddî âleminin dışına çıkıyor... "ötesine geçiyor" demek daha doğru olabilir... ve şu meşhur "üst akıl"ın da aslında en üst akıl olmadığını izah ediyor. Konuşma boyunca Obama, Putin ve Erdoğan'ı neredeyse dünya tepsisini taşıyan bir sacayağı gibi sunan Külünk, 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında "dünya sisteminin güç merkezi"nin bulunduğunu ileri sürüyor. Ve bakın "fizikî dünya sisteminin ötesi"nden bize neler getirip armağan ediyor:
"ABD, dünya sisteminin amiral gemisi ama daha öte bir akıl var. Zenciler üzerinden ABD'yi de tehdit eden, polislerin zencileri öldürmesinin ardından zencilerin hareketliliğiyle Beyaz Saray'ı da tehdit eden, tüm dünyayı tehdit eden, fizikî dünya sisteminin ötesinde elle tutulur gibi olmayan bir kurgu var. Dolayısıyla Putin'i tehdit eden akılla Sayın Erdoğan'ı tehdit eden akıl, Obama'yı tehdit eden aynı merkez. Kim bunlar? Bunlar, dünya sisteminin fizikî olmayan güç merkezinin bulunduğu adrestir."
Doğru mu bu? Doğru. Söyleyen buna sahiden inanıyor mu? Bilmiyoruz. "Fizikî dünya sisteminin ötesinde elle tutulur gibi olmayan bir kurgu" deyince... mazallah, insanın aklına neler geliyor!
Size söyleşiden Külünk'ün en şahane sözlerini aktarmak istiyorum, ama bu neredeyse bütün söyleşiyi buraya almayı gerektirecek. Bu yüzden sadece "krema" kısmını alıyorum. Niye krema? Çünkü burada Külünk biz sıradan insanların maddî âleminin dışına çıkıyor... "ötesine geçiyor" demek daha doğru olabilir... ve şu meşhur "üst akıl"ın da aslında en üst akıl olmadığını izah ediyor. Konuşma boyunca Obama, Putin ve Erdoğan'ı neredeyse dünya tepsisini taşıyan bir sacayağı gibi sunan Külünk, 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında "dünya sisteminin güç merkezi"nin bulunduğunu ileri sürüyor. Ve bakın "fizikî dünya sisteminin ötesi"nden bize neler getirip armağan ediyor:
"ABD, dünya sisteminin amiral gemisi ama daha öte bir akıl var. Zenciler üzerinden ABD'yi de tehdit eden, polislerin zencileri öldürmesinin ardından zencilerin hareketliliğiyle Beyaz Saray'ı da tehdit eden, tüm dünyayı tehdit eden, fizikî dünya sisteminin ötesinde elle tutulur gibi olmayan bir kurgu var. Dolayısıyla Putin'i tehdit eden akılla Sayın Erdoğan'ı tehdit eden akıl, Obama'yı tehdit eden aynı merkez. Kim bunlar? Bunlar, dünya sisteminin fizikî olmayan güç merkezinin bulunduğu adrestir."
Doğru mu bu? Doğru. Söyleyen buna sahiden inanıyor mu? Bilmiyoruz. "Fizikî dünya sisteminin ötesinde elle tutulur gibi olmayan bir kurgu" deyince... mazallah, insanın aklına neler geliyor!
15 Temmuz sonrası ilk yazı
Değerli okurlar, darbe girişimi ertesindeki hızlı gelişmelere yetişmek, geçen her saatin yoğunluğuna nüfuz etmek imkânsız. Önce neyin ne olduğunu anlamaya çabalayarak zaman geçirdik, sonra hunharca öldürülen insanlara üzüldük ve darbeler karşısında geçmişte görülmemiş kahramanlıkların ortaya çıkmasına sevindik. Ve hemen ardından, hakimiyeti toplumun kutuplaştırılmasına bağlı olan iktidar partisinin, darbeye karşı kitlesel hareketi öbür kutbun katılamaması için nasıl ince ayarla şekillendirdiğini izleyip içerledik. Sonra darbeyi bahane ederek derinleştirilmeye, genişletilmeye çalışılan ultra-otoriter rejimin saldırısına nasıl direnebileceğimizi düşünmeye koyulduk.
Dişe dokunur yorum ve sorular içeren ilk yazımı nihayet yazabildim ve kısa süre önce P24'te yayına kondu.
Dişe dokunur yorum ve sorular içeren ilk yazımı nihayet yazabildim ve kısa süre önce P24'te yayına kondu.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)