27 Haziran 2016 Pazartesi

İsrail-Türkiye Anlaşması'nda muhtemelen neler var?

Başta İsrailliler olmak üzere birçok kaynaktan sızan haberlere göre, Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkileri normalleştirme ve geliştirme anlaşmasında son aşamaya gelindi. Başbakan Binali Yıldırım'ın vaziyet hakkında bugün (27 Haziran Pazartesi) açıklama yapacağı duyuruldu. İki devletin temsilcileri dün (26 Haziran Pazar) Roma'da biraraya geldi. İsrail adına Joseph Chicanover ve Yaakov Nagel'in, Türkiye adına Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu'nun katıldığı toplantıda, anlaşmanın temel maddeleri üzerinde uyuşma sağlandığı, işin ayrıntılara kaldığı ileri sürülüyor.

İsrail haber sitesi Ynetnews'te, Yedioth Ahronot gazetesi ve sitenin diplomasi muhabiri Itamar Eichner, anlaşmada belli başlı sekiz maddenin yeralacağını ileri sürdü. Bunları aktaracağım. Buradaki ifadeler anlaşmayı İsrail kamuoyuna sevimli gösterecek şekilde ayarlanmış olabilir. Bizde de tam tersinin yapılacağından şüphemiz yok. Ancak muhtemel anlaşma maddeleri neyin döndüğü, ne üzerinde pazarlık edildiği, anlaşmanın kamuoylarına nasıl sunulacağı ve ileride iki devletin nasıl sıkı işbirliği içinde olacağına dair yeterli fikir veriyor:

• İsrail ile Türkiye tam diplomatik ilişki kuracak, ilişkilerini her alanda normalleştirecek. Karşılıklı büyükelçiler atanacak, resmî ziyaretler yapılacak. İki devlet, NATO ve BM gibi uluslararası platformlarda, "birbirlerinin çıkarlarına zarar verici davranışlardan kaçınma" sorumluluğu taşıyacaklar.

23 Haziran 2016 Perşembe

Şebnem, Erol, Ahmet ve haset

Değerli okurlarım, Şebnem Korur Fincancı, Erol Önderoğlu ve Ahmet Nesin'in zalimlik oyununda kırılacak taş muamelesi yapılarak tutuklanmaları, kelepçelenmeleri, hapse tıkılmaları, sıradan bir "Türkiye olayı" değil. Hem çok boyutlu hem çok basit, yüz kızartıcı bir rezalet. Kelepçeli fotoğrafları gördüğüm andan beri aklımdan geçenler, kamuya açık yerde söylenecek, buralara yazılıp insanlara sunulacak şeyler değil. Özellikle İslâmcı-Müslüman kesimde, başkalarının her şeye rağmen mâkûl, vicdanlı insan muamelesi yaptığı birilerine öfkem çok büyük. Bunları dile getirmek istemiyorum.

Sadece, tutuklanan üç insan adına Şebnem'i konu ederek şu kadarını ifade edeyim: Biri çıkıp, Şebnem'in gerçekte niye tutuklandığını sorsa, Özgür Gündem'le dayanışma diyebiliriz, Cizre Raporu diyebiliriz, bugüne kadar devleti rahatsız etmiş koskoca insan hakları faaliyeti külliyatı diyebiliriz. Ama yeterince derine inmiş olmayız. Şebnem gibi insanlara duydukları kinin en derinde yatan, en köklü sebebi, hiçbir zaman bir Şebnem Korur Fincancı yetiştiremeyecek olmalarıdır. Bu haset, bu aşağılık kompleksi, yürütülen baskı politikalarını daha şirret, daha rezil kılıyor.

Daha fazlasını söylemek istemiyorum. Şu sayfada Şebnem'in, Hrant Dink Vakfı'ndan ödül aldığı geceden bir fotoğrafının -beraber tutuklandığı öbür iki değerli insan nâmına da- bulunmasını istiyorum. (Fotoğrafı çekeni birileri bildirse de buraya adını da koysam ne güzel olur.)

13 Haziran 2016 Pazartesi

Orlando Katliamcısı • Bilgiler, ayrıntılar, tahminler

Orlando katliamının faili hakkındaki ilk bilgiler, katilin "İslâm Devleti" örgütünden esinlenmiş veya örgütle bağlantı kurmaksızın kendini vazifeli sayıp onun adına harekete geçen bir "yalnız kurt" olabileceğine işaret ediyor.

İKİ DEFA SORGULANMIŞ • ABD'nin Florida eyaletinde, yaklaşık 260 bin nüfuslu Orlando şehrinde, eşcinsel kulübü Pulse'da, şu ana (13 Haziran, 15:00) kadar saptanabildiği kadarıyla kırk dokuz kişiyi öldüren, elli üç kişiyi yaralayan adamın adı, Ömer Metin. İD veya başka bir örgütle bağlantısı saptanabilmiş değil. Daha önce iki defa FBI tarafından böyle bir ihtimal üzerine sorgulanmış olmasına rağmen.

HABERLER SALLANTILI • Katilin İD ile bağlantısı ve örgütün katliamı üstlenmesine dair haberler fazlasıyla sallantılı. Öncelikle, İD'in haber ajansı Amak haberi bir "kaynak"a dayandırarak duyurdu, "Kaynağın Amak Ajansı'na bildirdiğine göre" diye verdi. Yine de Metin'in "İD savaşçısı" olduğunu ileri sürdü. Haberin duyulmasından sonra İD yanlıları saldırının Amerikalıların “kapı eşiğinde" (burunlarının dibinde) yapıldığını vurgulayan mesajlar yaymaya giriştiler. Ancak bunlar bir şeyi kanıtlamaz, bağlantısı, talimatı, bilgisi olmasa da örgüt prestij için eylemi kendi yapmış gibi davranabilir. Ayrıca, İD zaten dünyanın her yerindeki destekçilerine "bizden talimat beklemeyin, kendiniz harekete geçin" diyor. Bu doğrultuda, katilin eylemden önce polisi arayıp İD'e bağlılığını bildirmiş olduğu ileri sürülüyor.

11 Haziran 2016 Cumartesi

Menbic Harekâtı • 11 Haziran 01:00

Merkalıları için, Menbic Harekâtı'nda gelinen aşamayı kısaca özetliyorum:

• Menbic'in dışarıyla bağlantısı kalmadı, şehre giden son yol da Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından ele geçirildi.
• Böylece şehrin doğusu, kuzeyi ve güneyi tamamen kuşatıldı, batısında da irtibat kesildi.
• Bir SDG savaşçısına dayanılarak, İD'lilere kaçış için dar bir geçit bırakıldığı ileri sürülüyor (sadece tek kaynakta rastladım).
• Menbic-Rakka, Menbic-Cerablus yolları SDG'nin denetimi altında.
• SDG, muhtemel sivil kayıplarını azaltmak için şehre girmiyor, bekliyor.
• Menbic Askerî Konseyi Genel Komutanı Ebu Emced: Kuvvetlerimiz "paralı askerleri" vurabilecek mesafede, ama sivillere zarar gelmesin diye ateş açmıyoruz.
• Kurtarılan bazı köylerdeki halk daha güvenli yerlere aktarılıyor.
• Şu ana kadar İD'den 160, SDG'den 20 savaşçının hayatını kaybettiği bildiriliyor.

9 Haziran 2016 Perşembe

CNN Türk'ün "cinsel ilişki" münasebetsizliği

Bir süredir ardarda irili ufaklı rezaletler yaratmakla meşgul olan CNN Türk, bugün de bir haberiyle insanların sinirini bozdu. Bu kuruluşa (web sitesine) bugün söylenen her laf haklı. Yaptıkları, ne insanlık ne gazetecilik açısından mazur görülebilir şey değil.

CNN Türk'ün bu defaki rezaleti şu: "IŞİD 19 Ezidi kadını cinsel ilişkiye girmedikleri için yakarak öldürdü". Haber başlığındaki münasebetsizlik, spotta da tekrar ediliyor: "IŞİD militanlarının Musul'da 19 Ezidi kadını, militanlarla cinsel ilişkiye girmeyi reddettikleri için bir kafesin içinde canlı canlı yaktığı ortaya çıktı". Aynı şuursuzluk haberde de sürüyor: "Seks kölesi olarak satılan 19 Ezidi kadın militanlarla ilişkiye girmeyi kabul etmedi..."

1 Haziran 2016 Çarşamba

Menbic Operasyonu • 19:45

[ NOT: 1 Haziran tarihli aşağıdaki yazıdan sonra, 9 Haziran'ın ilk saatlerinde, P24'te, Menbic Harekâtı'na dair daha güncel bir yazı yazdım: "'İslâm Devleti'nde yeni eğilimler ve Menbic Harekâtı". Meraklısı ona da bir göz atmalı. ]


Haftalardır Suriye gündeminin biryerlerinde kendine yer bulan konu, artık bir sorular yumağı olmaktan çıktı, bütün dünyanın izlemekte olduğu bir askerî harekâta dönüştü. Suriye Demokratik Güçleri (SDG), Münbic ve etrafını "İslâm Devleti" örgütünden temizlemek üzere harekete geçti. Pek de büyük olmayan bir alanda cereyan eden operasyon, kendisini çevreleyen siyasî çatışmalar ve diplomatik koşullar nedeniyle, mevzu olarak, herhangi bir askerî operasyondan çok daha geniş boyutlu, manalı, derin. Askerî olaraksa, yakın gelecekte Suriye -ve Irak- topraklarında olup bitecekler üzerinde etkisi olacak.

Münbic Harekâtı ile ilgili en önemli konulardan biri, Türkiye'nin tavrı. Türkiye, biri ortalıkta, öbürü perde arkasında iki ayrı tutum sergiliyor. Ancak ortalıktaki tavırda bile kısa süre öncesine göre büyük farklılık var. Sâbık medeniyet kurucusu büyük insan Ahmet Davutoğlu'nun "YPG Fırat'ın batısına geçemez!" haykırışını ve HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın ona verdiği, "Geçecek, sen de mal mal bakacaksın," cevabını hatırlarsınız. Şu anda olan biten, bu "diyalogu" bir an bile unutmaya imkân vermiyor. Özetlemeye çalışayım: