30 Eylül 2017 Cumartesi

"Din yorgunluğu" değil, başka şey

AKP kurucularından, Yeni Şafak yazarı Ayşe Böhürler, "bizim camianın içinde yetişmiş" diye takdim etmeye özen gösterdiği bir sosyoloğun "çocuklarımızı din yorgunu yaptık" tesbitini aktardı ve üzerine düşüncelerini yazdı. Orada sorduğu bir sorunun cevabına açılan kapı bizzat yazısında var, kendisine göstermek istedim.

Sözkonusu "din yorgunluğu" tesbiti, Doç. Dr. Ömer Miraç'a ait. Dr. Miraç, "yaklaşık dokuz yıldır, özellikle zor denilen gençlerle çalışan bir araştırmacı", Böhürler'in kendisini tanıtırken verdiği bilgiye göre. Böhürler, Miraç'ın “verdiği örnekleri dinlerken; üst akıl, büyük resim gibi tanımlara takılıp elimizden akıp gidenleri görmemişiz duygusuna kapıldığını” belirtiyor. Yazar, sosyoloğu dinlerken, diyor, "kendimize odaklanmaktan gençlere ne kadar da gözlerimizi kapattığımızı, bizce olması gerekenlerden ibaret bir kalıba onları oturtmaya çalışarak ne kadar yorulduğumuzu ve de yorduğumuzu fark ettim."

Şöyle sürdürüyor: "Bu yazıya sebep sadece dinlediklerim değil elbette! Dindar kesim olarak bizim çocuklarımızda oluşturduğumuz ruh haline olan tanıklığım da doğrusu bu yargıyı pekiştiriyor. Bir haftadır bu kavram zihnimde dönüp duruyor. Ne yaptık da bunu başardık anlamaya çalışıyorum."

Cevaba açılan kapıysa şurada: "Bu kavramı öyle olaya başka mahalleden bakan, dışarıdan birinden duysam bakışım farklı olurdu elbette."

Niye, Ayşe Hanım? "Başka mahalleden" biri doğru bir tesbit mi yapamaz? Yoksa başka mahallelinin hakkınızdaki tesbiti doğru olsa bile siz bunu aktaramaz mısınız? Neden? Dışlanma korkusundan mı? Yoksa aktarsanız da kimse kulak mı vermez? Niye?

Nasıl bir baskı ortamıdır mahallenizde hepinizi tehdit eden ki, "Belki de bugün hepimize hâkim olan 'İslâmî serüven kırılıyor' duygusu"ndan bahseder etmez, sanki bütün yazı boyunca gençler için yaratılmış sorunlu durumu anlatan siz değilmişsiniz gibi, şunu eklemeden edemiyorsunuz: "Elbette bu kırılmadan umutsuzluğa düşmemek gerekiyor. Ömer Miraç da bu kanaati taşıyor, 'Yerinize dimağı açık çok güzel gençler geliyor' diyor." Madem çok güzel gençler geliyor, demek din veyahut başka şeyin yorgunu falan değiller. Yazınızda anlattığınız durum yok. Üzülmeyin o halde.

Gençlere -ve kendinize- yaptığınız esas kötülük bu. Onları akıl-mantıktan, herkes için geçerli hakikat duygusundan, kavramından uzaklaştırmak. Atgözlüklü taraftarlar haline getirmeye çalışmak. Herkes için geçerli hak-adaletten uzaklaşmakla da alâkası var elbette. Nâçizâne önerim, iktidar ihtirası içerisinde ilk terk ettiğiniz aracı yeniden elinize alın, başka mahallelerden gelen seslere azıcık kulak verin.

21 Eylül 2017 Perşembe

Kaymakamlık bana ödül verdi

21 Eylül 2017 günü, Türkiye baskılar-yasaklar tarihi ölçüleriyle bile hayli çapsız, düşüncesizce ve beklenmedik görünen bir icraatla karşılaştık: Beyoğlu Kaymakamlığı, evet, içişleri bakanlığı, vali değil, artık her şeye karar veren tek ağız da değil, kaymakamlık, Musa Anter ve Özgür Basın Şehitleri Yarışması Ödül Töreni’ni yasakladı. Gerekçe… yok. Evet, yok. “Yasaklanmıştır” dediler.