İnsan haklarına saygılı, demokrat bildiğimiz insanlar bile "Necmettin Erbakan'ın aziz hatırası"nı yâd ediyorlar. Milli Nizam Partisi, Milli Selamet Partisi, Refah Partisi, Saadet Partisi kurucusu ve lideri, başkasının hakkına hukukuna saygılı, bilge bir siyaset adamı muamelesi görüyor. Erbakan bu değil. Haydi, yaşı nedeniyle Erbakan'ı "canlı izlememiş"leri görmezden gelelim. Bugünün gayet aklı başında, vicdanı sağlam bildiğimiz birtakım insanlarının dahi Necmettin Erbakan'dan müstesna bir siyaset şahsiyeti çıkarma çabası umutsuzluğa sevk edici.
Erbakan, 12 Eylül öncesinde yükselen sola, işçi-emekçi hareketlerine karşı rejimin savaş bloku olarak kurulan "Milliyetçi Cephe" hükümetinin devlet bakanı ve başbakan yardımcısıydı. Devletin bilumum gizli ve kirli işlerinden haberdar, dolayısıyla cinayetlerin, katliamların, karar vericisi değilse bile icra makamındakilerin yanıbaşındaydı. Adalet Partisi (Demirel), MHP (Türkeş, "komandolar", vs.) ve Cumhuriyetçi Güven Partisi'yle (CGP - Turhan Feyzioğlu, "devlet") birlikte giriştiği 1975'teki ilk MC deneyinin maksadı, işlevi ve yarattığı toplumsal tahribat ortadayken, 1977'de, Güven Partisi'ni dışarıda bırakarak oluşturulan İkinci MC'de de yeraldı.
Sağ-devlet blokuna merakı, Soğuk Savaş gladio'sunun yasal-meşru sarmalayıcısı konumundaki bir tür siyasî saldırı cephesinde yeralmaktan en ufak rahatsızlık duymayışı, bugün onun aziz hatırasını hürmetle anan, "çatışmacı değil diyalogtan yanaydı" diye mersiyeler düzen pek çok insanda hayret ve dehşet uyandıracak ölçüdeydi. Türkiye standartlarında normal galiba, zira işçiyle çatışılınca, solcu öldürünce diyalogseverliğe halel gelmiyor. Erbakan 12 Eylül sonrasında da, dönemin MHP'si MÇP ve Islahatçı Demokrasi Partisi'yle (IDP) seçim ittifakı kurdu. Faşistlerle seçim ittifakı hadisesine de Erbakan çizgisindeki İslâmcılık hiç mi hiç yabancı değildir. Tıpkı iktidar uğruna her şey mübah çizgisine olduğu gibi. "Hoca"nın, bir yandan faşistlerle ittifak ederken, "İslam’ı, ırkçılık gibi bâtıl ve bozuk şeylerle karıştırmak esasına dayanan sentezcilik düşüncesi de, itikadi bir sapıklıktır," demesi, ama bunun rabıtayı bozmamasında olduğu gibi. Niye? Çünkü "ameller niyetlerle tartılır". Geçen seçimde de tarihçi sûretine dolaşan biri, "harpte hile mübahtır" cinsi laflar etmiş, zihniyeti açığa vurmuştu. Erbakan, bir devamlılığın adı.
Necmettin Erbakan, gazetecilere mealen "günün birinde herkesin kendi partisinden olacağını, dolayısıyla farklı partilere şuna buna zaten gerek olmadığını" söylemekten çekinmemiş biriydi. Hattâ bunu, Fenerlilerin "bir gün herkes..."i gibi diline dolamıştı. Ama öyle bir söylerdi ki, herkes, yakından bakmazsanız gerisindekini hissedemediğiniz o kötücül tebessümü paylaşır, yayar, bir defasında birörnek siyah gömlekler giydirilmiş gençlerce karşılanan, anti-demokrasi şampiyonu sağcı lideri sevimlileştirirdi. Ser verip sır vermeyen bir kurnaz oyuncunun tebessümüydü o.
Erbakan, İslâmcının aklına “bizden başkasına lüzum yok”u yerleştirmiş adamdır. Bunu tatlı dille, güler yüzle yapmıştı. Şimdiki zamanda, son ikisi ortadan kalkınca, bunun gerçek mânâsıyla karşılaştık: “hayat hakkı yok” demekti.
“Erbakan’ın aziz hatırası” budur. En azından, "baba figürü" gibi ("sever de döver de") benimsenecek liderlere tutunmaksızın yaşayamayan, kendine kendi seçmediği ama onu başkalarından üstün kılan özellikler vehmetmeyen, bir dinin, hattâ mezhebin içine doğduğu için başkalarına hükmetmeye hakkı-yetkisi bulunduğuna inanmayan birileri açısından bakıldığında budur. Siz "Hoca"yı bugünkü gibi bir ortamda görecektiniz ki!..