15 Mart 2019 Cuma

Osman Kavala’dan 500. Gün Açıklaması

Benim ve aralarında Gezi olaylarıyla ilgili suçlarından beraat etmiş olan Taksim Dayanışması sözcülerinin de olduğu 16 kişi hakkındaki iddianame mahkemeye sunulup kabul edilmiş bulunuyor. İddianamede yöneltilen ağır suçlamalarla sözü edilen olay ve bulgular arasındaki kopukluklar ve zıtlıklar kolayca fark edilebilir nitelikte.

İddianamede, Gezi olaylarının George Soros tarafından planlanmış bir tertip olduğu, onun kaynaklarıyla benim tarafımdan finanse ve organize edildiği kurgusu temel alınmış. Bu iddia, gazete yazılarına ve FETÖ’nün Emniyet’te aktif olduğu dönemde hazırlanmış raporlara, fezlekelere ve ihbarlara dayanıyor. Ancak, iddianamede anlatılan olayların seyri ve aktarılan konuşmalar, bu kurguyla çelişir nitelikte. İddianamede sık sık tekrarlanan kaos ortamı yaratmak için Gezi eylemlerini sürdürmek, derinleştirmek ve yaygınlaştırmak amacıyla sivil toplum kuruluşlarını yönlendirmiş olduğum iddiasına dayanak oluşturabilecek hiçbir konuşma ya da faaliyet yok.

Taksim Dayanışması’nın düzenlediği basın toplantısında da belirtildiği gibi, Gezi olaylarının içerden veya dışardan bir yöneticisi, yönlendiricisi, talimat vereni, tepe örgütü veya finansörünün olması söz konusu değildir.

Bu iddianamede yer alan tüm suçlamaların beraatla sonuçlanacağına inanıyorum. Ancak, böyle bir iddianamenin hazırlanmasını 16 aydır tutuklu olarak bekledim. Mahkeme tarihi de Haziran sonu olarak belirlenmiş olduğundan, tahliye olmadığım takdirde ilk duruşmaya kadar 18 ay cezaevinde kalmış olacağım. Yiğit Aksakoğlu da, 7 ay tutuklu kalmış olacak. Aralarında Ankara Barosu, İzmir Barosu, Diyarbakır Barosu, Van Barosu, Uluslararası Af Örgütü ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın da bulunduğu 17 kurum tarafından yapılan açıklamada vurgulandığı gibi, bu durum ülkemizdeki uzun tutukluluk uygulamalarının tedbir niteliğinden çıkıp cezaya dönüştüğünü gösteriyor. Daha önce aynı eylemlerden dolayı haklarında takipsizlik ve beraat kararı verilmiş olan Taksim Dayanışması sözcülerinin bu davada yeniden yargılanmaları da çarpıcı bir hukuk ihlali.

Gezi olaylarının hükümeti devirmek üzere planlanmış dış kaynaklı bir teşebbüs olduğuna gerçekten inananlara şunu hatırlatmak isterim: haklı ve meşru taleplere dayanan kitlesel protestolar, dünyanın her yerinde, otoriter rejimlerde olduğu gibi demokrasilerde de ortaya çıkabilir ve çıkmıştır. Demokrasinin kurum ve kurallarının çalıştığı, seçimlerin özgür ortamda yapıldığı ülkelerde, bu tür protestolar hükümetlerin devrilmesine değil, tepki çeken kararların ve uygulamaların yeniden gözden geçirilmesine ve düzeltilmesine neden olur. Demokrasilerde karar alma ve uygulama süreçleri demokratik olmayan toplumlara göre daha zor olabilir ve daha uzun sürebilir. Ama sürecin sonunda varılacak sonuç, sürecin zorluğuna ve uzunluğuna katlanmaya değer olduğunu gösteren bir sonuç olacaktır.

Osman Kavala

13 Mart 2019 Çarşamba

İdlib'te yoğun bombardıman başladı

Rusya: HTŞ'nin silah depolarını Türkiye ile koordinasyon içerisinde vurduk

Suriye Savaşı'nın son iki perdesinde, İdlib ve "Fırat'ın doğusu"nda oyun yavaş yavaş kızışıyor. Fırat'ın doğusu daha çok diplomatik ve siyasî manevraların konusu olurken, İdlib'te Suriye ordusunun sabırsızlandığı, şimdiye kadar Rusya'nın durdurduğu geniş çaplı saldırı başlıyor. Bir anda dört koldan girişilecek bir saldırı olmayacağa benziyor. Bir-iki haftadır Suriye topçusunun zaman zaman dövdüğü yerleşim birimleri ve silahlı muhalefet (ağırlıkla Heyet Tahrir el-Şam) mevzileri artık daha yoğun ve sürekli ateş altında.

Suriye jetleri bugün sahnede daha fazla göründüler. Özellikle M5 ve M4 karayollarına yakın muhalif mevziler yoğun şekilde bombalanıyor. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'ne (SOHR) göre ardarda 12 hava akınına hedef olan, tam 60 roketin atıldığı hedefler var, başka kaynaklara göre 81 karadan karaya füzeyle vurulan, yangın bombalarıyla yakılan yerler var. Bu arada TSK zırhlı araçları, ÖSO'cuların eşliğinde devriye gezmeye başladı ve Rusya+Suriye bombardımanlarına hedef olmaktan korkan halk tarafından belli ki büyük beklentiyle karşılandı. İlişikteki haritada, TSK gözlem noktaları ve Suriye bombardımanının hedef aldığı yerler var. Harita (büyük görmek için üzerine tıklayın), fazlasıyla riskli bir manzaraya işaret ediyor.

[ GÜNCELLEME / 21:30 ]
Rusya savaş uçakları bugün İdlib üzerinde yoğun faaliyet halindeydi. İdlib'te pek çok hedefi vurdular. On kadar ölünün, onlarca yaralının olduğu ileri sürülüyor. İdlib'in doğusundaki bir kamp -muhaliflere göre mülteci kampı- da vuruldu, orada da çok yaralı var, haberlere göre. Üç Rusya savaş uçağı sadece İdlib şehrinin batı kesimindeki dış mahallelere ondan fazla akın yaptı. Yine Rusya jetleri, İdlib şehir merkezinde, hapishanenin bulunduğu bölgeye sekiz akın yaptı. Hapishane binası sıkı hasar görmüş olmalı ki, "onlarca" (seksen kadar) tutuklu ve mahkûm buradan kaçmayı başardı. Kimi koşar adım, kimi hızlıca yürüyerek, ellerinde torbaları, yol kenarından uzaklaştılar, videoları var. Bazı tutuklu ve mahkûmların da hava saldırılarında can verdiği bildiriliyor.

Rusya Savunma Bakanlığı'nın açıklaması işlerin bundan sonraki gidişatını ve Ankara'nın HTŞ başta, silahlı muhalefetle ilişkisini temelden etkileyecek nitelikte. Rusya Savunma Bakanlığı, "HTŞ'nin silah depolarını vurduk ve bunu Türkiye ile koordinasyon içerisinde yaptık," dedi! Bunu iktidar propaganda aygıtından Daily Sabah'ın da aynen böyle aktarması, durumun ciddiyetini artırıyor.