23 Nisan 2020 Perşembe

Osman'ın mektubu: Silivri’den, 2,5 yıl sonra

Osman Kavala'nın karantinalı günlerde yazdığı mektup. Nisan 2020

Bu ayın sonunda tutukluğumun otuzuncu ayı tamamlanmış oluyor. Kurgulanan yeni, üçüncü suçlamadan dolayı Silivri’de daha ne kadar kalacağımı kestirmem mümkün değil. Ekim 2017’de gözaltına alınmamdan 16 ay sonra ortaya çıkan iddianamenin siyasi mesajlardan etkilenerek hazırlandığını, ayrıca FETÖ üyeliğinden suçlanan emniyet görevlileri ve savcıların yıllar önce üretmiş oldukları kurguyu ve hukuksuz telefon dinlemelerini temel aldığını gördük.

Tutuklanmamın ve bu davanın, iddianamede hiçbir somut delil bulunmaması ve birçok mantık kopukluklarından dolayı, yargıdaki vahim sorunlara yansıtılan çarpıcı bir örnek teşkil ettiğine, hukuksuz uygulamaların anlaşılmasına ve sonlandırılmasına katkıda bulunacağına inanıyordum.

Adalet Bakanı’nın geçtiğimiz yıl yargı reformu girişiminin amaçlarını anlatırken yargı meşruiyetine zarar veren özgürlükleri kısıtlayıcı uygulamalardan söz etmesi de bana umut vermişti.

Ancak gelinen noktada iyimserliğimi koruyabilmem mümkün değil. Bunun tek nedeni tutuklanmamı uzatmak için Cumhurbaşkanı’ndan güç aldığı anlaşılan organize bir çabanın sürdüğünü görmem değil. Beni asıl karamsarlığa sevk eden, evrensel hukuk normlarını bağlayıcı kabul etmeyen, yasaları hukuki temellerinden kopartarak keyfi biçimde kullanan anlayışın yargıda meşruiyet kazanmış olması. Özel yetkili mahkemelerde Gülenci yapılanmanın etkin olmasıyla sistematik hale gelmiş olan hukuku araçsallaştıran uygulamaların devam ettiğini görüyoruz.

Yargı Reformu Paketi’nden sonra gazeteciler mahkum oldular, tutuklanmaları devam ediyor. Yerel idareciler yıllar önce işlendiği iddia edilen suçlardan dolayı tutuklanıyorlar. Benim de başıma gelen ve manevi işkence olarak tanımlanabilecek olan tahliyelerden sonra yeniden tutuklama uygulaması, normal bir adli tasarruf haline gelmiş durumda. Kamuoyunca yakından bilinen örneklerle sınırlı kalmadığını tahmin edebileceğimiz bu hukuksuz uygulamalar, neden oldukları vahim hak ihlallerinin yanı sıra, yargı kurumunda da kalıcı hasarlara yol açıyor. Hukuksuz tutuklama uygulamaları, masumiyet karinesine ve kişi özgürlüğüne duyarlılığı sistematik olarak tahrip ediyor. Deliller ciddi bir şekilde incelenmeden, somut delil olmadan hazırlanan iddianameler, tutuklama ve mahkumiyet kararları hukuki kanaatlerin sağlam gerekçelere dayandırılması zorunluluğunu gereksiz hale getiriyor, hukuk dışı etkilere açık ve mantıki temeli çürük akıl yürütmeleri meşrulaştırıyor.

Bütün bunlara rağmen, toplumda adalet ve hukukla ilgili ciddi bir duyarlılığın da gelişmekte olduğuna inanıyorum. Umarım son çıkarılan infaz yasasındaki bariz ayrımcılık, gerçek suçlarla siyasi nitelikli sanal suçlar arasında iktidarın gözettiği farkı, hukuki davranış ile hukukun araçsallaştırılması arasındaki farkı çok daha açık biçimde göstererek, bunun vahim sonuçlarının kamuoyu tarafından kavranmasını hızlandırır.

11 Mart 2020 Çarşamba

Osman Kavala'dan açıklama

Osman Kavala'nın avukatları aracılığıyla kamuoyuna ilettiği açıklaması:

Pazartesi akşamı itibariyle, son dakikada icat edilmiş olan casusluk suçlamasıyla üçüncü defa tutuklandım. Öncekiler gibi hiçbir delile dayanmayan, ancak öncekilerden daha da saçma olan bu iddianın, Yargı Reformu paketinin getirdiği, iddianame öncesi 2 yıllık tutuklama süresi kısıtlamasını ve AİHM’in ihlal kararını boşa çıkartmaya yönelik olduğu açıktır.

Tutukluluğumu ne pahasına olursa olsun devam ettirme niyetinin, yargı mensuplarını yasaları ihlal etme noktasına sürüklemiş olduğunu görmek son derece üzücü ve endişe vericidir. Normal karşılanması halinde bu davranış, ceza davaları için tehlikeli bir örnek oluşturacaktır.

10 Mart 2020 Salı

Osman Kavala'ya yeni kumpas

Serbest kalamasın diye "Ankara dehlizleri"nde çevrilen dümenlerle yeniden tutuklanan Osman Kavala'nın avukatı İlkan Koyuncu'nun açıklaması:

DEVLET KENDİNE BAŞKA BİR MEŞGALE BULSUN!

Osman Kavala, 2017/96115 sayılı soruşturma kapsamında, 1 Kasım 2017 tarihinde TCK’nin 309. ve 312. maddelerinden tutuklandı.
Osman Kavala, 2017/96115 sayılı soruşturma kapsamında, 11 Ekim 2019 tarihinde TCK’nin 309. maddesinden İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından re’sen tahliye edildi.
Osman Kavala, 2017/96115 sayılı soruşturma kapsamında 19 Şubat 2020 tarihinde TCK’nin 309. maddesinden tutuklandı.
Osman Kavala, 2017/96115 sayılı soruşturma kapsamında 9 Mart 2020 tarihinde TCK’nin 328. maddesinden tutuklandı.
İlk tutuklanma sürecinde; emniyet gözaltına aldı, ifade aldı, savcılığa sevk etti, savcılık ifade almadan tutuklamaya sevk etti, Osman Kavala Sulh Ceza Hakimliği huzurunda tutuklandı.
İkinci tutuklanma sürecinde; emniyet gözaltına aldı, ifade almadan savcılığa sevk etti, savcılık ifade almadan tutuklamaya sevk etti, Osman Kavala Sulh Ceza Hakimliği huzurunda tutuklandı.
Üçüncü tutuklanma sürecinde; emniyet ifade almadı, savcılık ifade almadı, Sulh Ceza Hakimliği huzura almadı, yine tutuklandı.
Osman Kavala, aynı soruşturma dosyasında üç kez tutuklandı, bir kez tahliye oldu.
Ve şimdi “Osman Kavala başka bir suçtan tutuklandı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin vermiş olduğu hak ihlali kararı ve Yargı Reformu’nun getirdiği ‘soruşturma aşamasında tutukluluk süresi iki seneyi aşamaz’ hükmü uygulanmaz” diyecekler. Ben sizin yerinize utanıyorum.

4 Mart 2020 Çarşamba

Zirve öncesi İdlib • Yine iki cephe

GÜNCELLEME / 4 MART / 14:30 / Cisr el-Şuğur ve İdlib'in güneyinde bir kısmı Suriye ordusunca alınıp sonra cihatçılarca yeniden ele geçirilen büyük cepte bombardıman birden yoğunlaştı. Serakib, M-4 - M-5 kavşağı civarında çatışma yoğunluğu sürerken, muhtemelen Hizbullah ve İranlıların kuvvet takviyesiyle, güneydeki harekâta da yeniden hız verildi. Yarınki Putin-Erdoğan zirvesi öncesinde son "fiilî hazırlık"lar olabilir.
Ekonomik ve askerî bakımdan hayatî M-4 ve M-5 karayollarının kesiştiği Serakib için sürdürülen kanlı mücadelenin -belki şimdilik- son aşamasında, kasaba Rus askerî inzibatlarının denetiminde. [ GÜNCELLEME / 4 MART / 16:00 / Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), Serakib'e Suriye ordusunun yerleştiğini, Rusya inzibatlarının çekildiğini duyurdu! Nasıl sonuç verecek, göreceğiz. ] Serakib'in hemen 5 km batısındaki Neyrab yakınında Suriye ordusunun TSK birliklerine yaptığı roket saldırısı sonucunda, Millî Savunma Bakanlığı'na göre bir, başka kaynaklara göre dört asker hayatını kaybetti. On kadar da yaralının varlığından sözediliyor. Askerî ve taktik bakımdan günün önemli gelişmesi, Rusya jetlerinin Cisr el-Şuğur'u yeniden bombalamaya başlaması. Göçmeye zorlanan Alevî nüfusun yerine Asya ve Kafkasya'dan aileleriyle birlikte gelen cihatçıların yerleştiği Cisr el-Şuğur, İdlib'de savaş Suriye ordusu lehine ilerler ve sona yaklaşırsa, son perdenin oynanacağı yer kabul ediliyor. Bu bölge dağlık ve Suriye ordusu şimdiye kadar türlü denemelerinden sonuç alamadı, buraya giremedi. Cisr el-Şuğur'la birlikte, Türkiye sınırına 2-3 km uzaklıktaki bazı cihatçı mevzileri de bombalandı. Bakışlar tamamen Moskova'ya, Putin-Erdoğan zirvesine çevrilmeden önce taraflar birtakım hamleler içindeler, öyle anlaşılıyor. Haritanın üzerine tıklayarak 4 Mart 02:30 itibarıyla son durumu görebilirsiniz. (Tabiî iki liderin biraraya gelmesine daha pek çok askerî eyleme yetecek zaman var.)

1 Mart 2020 Pazar

Mart ayına girilirken İdlib'de durum

Serakib ile Neyrab'ın cihatçılarca yeniden ele geçirilmesi, TSK'nın İdlib güneyinde hava saldırısına uğraması, karşılık vermek üzere harekâta girişmesi ve birçok değişik yerdeki Suriye mevzilerini silahlı insansız hava araçlarıyla (SİHA) vurması, Suriye ordusunun ilerlemesinin kesintiye uğraması, Serakib'in, dolayısıyla M-4 ile M-5'in kesişme noktasının yoğun Rusya bombardımanına rağmen Şam tarafından geri alınamayışı, Şam'ın İdlib güneyinde hızla ele geçirdiği toprakların bir kısmını da yeniden kaybetmesi... bu gelişmelerin ardından oluşan yeni haritayı, buradan bilgi alanları yanıltmamak için veriyorum. Savaş alanındaki gelişmeler çok hızlı, bunları ve TSK'nın hareketlerini blog'dan takip etmeye imkân yok. Yine de harita ulaşılabilir en son haliyle kalsın.

28 Şubat 2020 Cuma

TSK mevzisine hava saldırısı • Can kaybı çok

Sonunda korkulan oldu, hava saldırılarına karşı korunmasız halde savaş sahasında otuz küsur mevzi kuran TSK hava saldırısına uğradı, çok can kaybı var. Kayıpları açıklamak Hatay Valisi'ne düştü, Vali Rahmi Doğan, "dokuz şehit"le başladığı açıklamalarında kayıp sayısını bu satırların yazıldığı 03:00 sularında 29'a çıkarmış, "otuz altı da yaralı var hastanede" diye eklemişti. [ GÜNCELLEME / 03:50 / Vali: "33 şehit". ] Ankara, ya doğrudan Rusya jetlerinin yaptığı ya da Rusya'nın onayıyla gerçekleştirilen saldırıda Rusya'nın rolünü belirtmemeye, son günlerdeki daha ufak saldırılarda gördüğümüz gibi, özen gösterdi, Şam"ı suçladı. Haberler hızla akıyor, gelişiyor, buradan bunlara yetişmem mümkün değil. Sadece saldırının yeriyle ilgili yanlış bilgiyi giderme amacıyla haritayı güncelledim. Saldırı, birkaç gün arayla iki defa el değiştiren, halen yoğun çatışmaların sürdüğü Serakib-Neyrab civarında olmadı. Daha güneyde, Suriye ordusunun birkaç gündür kuzeye doğru hızla ilerlediği güney cephesine yakın, Maaret el-Numan'ın 15 km kadar kuzeybatısındaki Balyun (kimi yerde Bilyun olarak geçiyor) köyü yakınında meydana geldi. Haritada ayrıca bu saldırıya kadarki taarruz ve bombardıman durumu da kabaca, eğilimi belli edecek şekilde yeralıyor.

26 Ocak 2020 Pazar

İki TSK gözlem noktası daha kuşatma altında

GÜNCELLEME / 17 ŞUBAT / 17:50
Suriye ordusu, yoğun Rusya bombardımanı eşliğinde ilerlemesini sürdürüyor. Herakâtın hedefinin Afrin ile İdlib'in bağlantısını kesmek ve Türkiye sınırına ulaşmak, cihatçıların Türkiye'den ikmal yolunu da kesmek olduğu anlaşılıyor. TSK'nın Soçi Anlaşması'na uygun olarak kurduğu gözlem noktalarından ikisi daha, Suriye ordusu hatlarının gerisinde, yani kuşatma altında kaldı: Anadan ve Şeyh Akil. TSK ile Suriye ordusu arasında doğrudan çatışma veya karşılıklı ateş teatisi bugün akşamüstüne kadar görülmedi. Fırat'ın doğusunda, TSK Rusya ile bir süredir katılmadığı ortak devriyeye yeniden çıktı. Öyle görünüyor ki, TSK kuşatma altında gözlem noktalarıyla askerî yönden ilgilenmiyor. Çünkü değişik yerlerde kurduğu hareketli mevzilerin sayısı otuzu aşmış durumda.

GÜNCELLEME / 16 ŞUBAT / 02:00
Suriye ordusu ve milisler, Batı Halep'in cihatçıların elindeki parçasını almaya öncelik vermiş görünüyor. Türkiye'den gelip Bab el-Heva'dan İdlib şehrine uzanan ikmal yolunu kesme hedefi de bâki. TSK, Suriye ordusunun batıya ilerlemesini önleyecek şekilde mevzileniyor, ancak şu ana kadar ilerleme yavaşlamadı. Suriye'nin yeni yönelimi, daha ileriki aşamasında, Ankara'nın denetimindeki Afrin bölgesiyle İdlib'in orta ve güney bölgelerinin irtibatını kesmeyi hedefleyecek. "İdlib" diye anılan bölgenin gerçekte Batı Halep'ten meydana kuzeydoğu parçası üç yönden sarılı olduğundan, Suriye ordusunun burayı kısa zamanda ele geçirmesi mümkün görünüyor. Günün sürprizi, Suriye ordusunun güneyden yeni bir taarruza geçerek M-4 karayoluna yönelmesi oldu.

GÜNCELLEME / 14 ŞUBAT / 17:30
Suriye ordusu M-5 karayolunun denetimini bütünüyle ele geçirdiğini resmen açıkladı. Gerçi yola yakın birtakım yerleşim birimlerine cihatçıların karşı saldırısı ve zaman zaman birtakım mevzilerin el değiştirmesi yine görülüyor, ayrıca karayolu pek yakındaki cihatçı mevzilerinden yapılabilecek top ve roket atışlarına karşı hâlâ çok hassas, yine de, 7-8 km'lik kısmında bu hassasiyet özellikle büyük olsa da, tamamının ordu denetimine geçişi Suriye İçsavaşı'nda belirleyici bir viraj. Suriye ordusunun şu anda öncelikle hasımlarının Türkiye'den ikmal hattını (Bab el-Heva - İdlib) kesmeyi hedeflediği anlaşılıyor. Bunun için Etarib'i almak üzere ilerlemeye çalışıyorlar. Ancak Etarib'e TSK'nın da girip mevzi aldığı söyleniyor. Harita güncellemelerinde TSK'nın kurduğu mevzileri ve yığınak noktalarını belirtmiyorum, çünkü bunlar süratle değişebiliyor, yetişmem imkânsız. Şu andaki gidişat, Suriye ordusunun hareketine göre TSK'nın da konum aldığını gösteriyor ve bu gidişle maalesef sık sık doğrudan çatışma koşulları oluşuyor. Günün en önemli olayları, TSK'nın Reyhanlı'dan (TC topraklarından) Suriye ordusuna top ateşi açması ve TSK gözlem noktasının yakınından atıldığı ileri sürülen roketle Suriye helikopterinin düşürülmesi, pilotların (üç asker) ölmesi. Yani belki aslında 'zaten çatışılıyor' demek gerekli.