30 Aralık 2013 Pazartesi

"Divittâr" ve "divit" Osmanlı icadıdır

TARİHTEN YAPRAKLAR

Osmanlı padişahları, tebalarının aklından gönlünden geçeni bilmek isterlerdi. Orhan Bey'in vasiyeti üzerine I. Murad, meydanlara direkler diktirip, üstüne bez gerili ahşap levhalar çaktırmıştı. Bilahare yayımlanan fermanla, ahali her ne derdi, diyeceği varsa, gelip bu levhalara yazmaya çağırıldı. Bunlar ayda bir toplanıp Saray'a takdim edilecekti. Günümüzde pek tabiî bir davranış sayılan, herkesin her kafasına eseni yazıp ortalık yerde ilan etmesi âdeti, Osmanlı'nın erken döneminde geliştirilmiştir. Benliğimizden koptuğumuz için bu gibi hususlar bize inanılmaz görünmektedir. Oysa iş nerelere vardı...

Rıdvan'la Fener seyircisi ayrı takımda

"Futbol zekası" diye bir şey var mıdır? Futbol denen oyunun içinde yaşamamış olanlar pek anlayamaz ama kesinlikle vardır. Kanıtı şudur ve pek çok futbolseverin başına pek çok defa gelmiştir: Ayağına topu aldığı zaman dünyanın en geniş perspektifli, en hızlı ve çok ihtimalli düşünen adamı olduğundan zerrece şüphe etmeyeceğiniz bir futbolcuyu saha dışında konuşurken izler ve şaşar kalırsınız: O keskin zekalı adam bu mudur?

24 Aralık 2013 Salı

Derin muhafazakâr toplum mühendisliği

Cinler periler şunlar bunlar vardır, ayrıca hepsi kadındır, hoppa, hilekâr ve yalancıdırlar. Gazetede okudum, size de aktaracağım.

Her türlü uydurmacılık, şirretlik ve yaygaracılığın tamamen meşru sayıldığı gazete birinci sayfalarıyla baş etmeyi elbette biliyorum; eskiden Hürriyet'ti şuydu buydu, şimdi Star, YeniŞafak bilmemne. Yazarlar badiresinden de alnımın akıyla çıkarım muhtemelen. Bunlara güvendim, o birinci sayfa manşetlerinin arasına yerleştirilmiş tuzaklardan birine kapılıp gazetenin -ve temsil ettiği zihniyet dünyasının- derinliklerine ilerledim. İlerledikçe korkmaya başladım. Tıpkı korku filmleri gibi, bu da alışkanlık yapıyor.

Kelime Oyunu zaten bize göre değildi

Evet, televizyonlardaki tek doğru dürüst bilgi-yetenek yarışması programı Kelime Oyunu, bir ihtimal, kendininkinden başka ses duymak istemeyen kompleksli muktedirlerin zorbalığına, bir ihtimal, istiflenip ayakkabı kutusuna konamadığı için haysiyet diye bişeyden haberi olmayan televizyoncuların g.. korkusuna kurban gitti.

21 Aralık 2013 Cumartesi

Okuma parçası: İntikam Peşinde

Türkiye son on yılda (...) Ortadoğu'da her denklemi bozacak güce ulaştı. Asya'dan Latin Amerika'ya uzanan bir uluslararası etkinlik alanı oluşturdu. Osmanlı siyasal otoritesinin çöküşünden bu yana bu ülke ilk kez Anadolu sınırlarının dışına taştı. Türkiye büyüdükçe bölgeyi yöneten büyükler küçüldü, bölgedeki çıkar alanları daraldı. İntikam için bu yeterli. (...) Dünyanın her ülkesinde artık Türkiye var. Batı, ekonomik krizlerle boğuşurken, Avrupa'nın en büyük ekonomileri çökerken Türkiye daha da güçlendi. Orta Afrika'dan Uzak Asya'ya kadar her piyasada oyuncu olmaya başladı. Sen Halkbank üzerinden küresel piyasa oyunları kurarsan, bu bankayı dünyanın sayılı bankaları arasına sokmayı düşünürsen o bankayı böyle tartışma alanına çekerler. Bu da intikam için yeterli. Türkiye'nin sivil toplum kuruluşları (...) Endonezya'dan Küba'ya, Afrika'nın en uçlarından Sibirya'ya kadar ihtiyaç sahiplerine ulaşıyor, Afrika'nın derinliklerinde köyler, kasabalar kuruyor, geleceğe dönük kalıcı izler bırakıyor. (...) Bu bile intikam için yeterli. Türkiye, yönetilebilir ülke olmaktan çıktı. Kendi yolunu çiziyor, kararlı bir çizgi izliyor. Tekrar yönetilebilir alana çekilmesi isteniyor. (..) Bu ülkeye diz çöktürmek, onu tekrar muhtaç hale sokmak, iç çekişmelere mahkum etmek istiyorlar. 'Sen İran'la nasıl anlaşırsın, ambargoyu nasıl delersin, ABD şirketini bir kenara atıp Çin'le nasıl füze anlaşması yaparsın, nasıl kendi savunma sanayiini kurarsın, Asyalı güçlere nasıl göz kırparsın, Mısır'dan sana ne, İsrail'e nasıl posta koyarsın' diyorlar.
Ö D E V L E R

SORU 1 - Türkiye'nin Ortadoğu'da bozduğu denklemleri sayınız (alfabetik sırayla).
SORU 2 - "Ülke Anadolu sınırları dışına taştı" metaforuyla yazar ne anlatmak istemektedir:
a.) Kilo aldı, b.) Kabına sığamıyordu, c.) Bin atlı akınlarda, d.) Tabiat boşluk kabul etmez.
SORU 3 - Ülke sizce ne kadar dışarı taşmıştır? Elle gösteriniz.
SORU 4 - Ülke büyüdükçe başkalarının küçülmesi hangi masalda geçmektedir:
a.) Güliver'in Oğlu, b.) Kutu Cini, c.) Göğe Yükselen Altın, d.) Kahraman Banka.
SORU 5 - Yazar, "dünyanın her ülkesinde artık Türkiye var" derken hangi söz sanatına başvurmaktadır:
a.) Basit mübalağa, b.) Kompleksli mübalağa, c.) Sınıraşımı, d.) İzan tutulması.
SORU 6 - Avrupa'nın büyük ekonomilerinin çöktüğü, Türkiye'nin güçlendiği bir ortamda Türkiye'nin oyuncu olması, oyunlar kurması üzerine ne söyleyebilirsiniz?
a.) Hakkıdır, b.) Ayıptır, c.) Hayat bir oyun, d.) Ne olursa olsun yaşama sevincini kaybetmemek lazım.
SORU 7 - Halkbank üzerinden kurulan piyasa oyunları:
a.) Küreseldir, b.) Daire teşkil edilerek oynanır, c.) Yedişer kağıtla oynanır, d.) Baba-oğul oynanır.
SORU 8 - Afrika'nın en uçları takriben nereleri olmaktadır, harita üzerinde gösteriniz.
SORU 9 - Türkiye'nin sivil toplum kuruluşları, geleceğe dönük iz bırakmak için neden Afrika'nın derinliklerine gitmektedir, daha görünür biryerlere bıraksalar daha iyi olmaz mı? Tartışınız.
SORU 10 - Yazarın "Türkiye yönetilebilir ülke olmaktan çıktı" cümlesi hakkında aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur:
a.) Talihsizlik olmuş, b.) Eceline susamış, c.) Aslında onu demiyor, d.) O da başbakana karşı boş değil.
SORU 11 - Asyalılara göz kırparken kaseti bulunan ünlü kimdir?
SORU 12 - Yazarın anlattığı olaylar nerede geçmektedir?

KAYNAK: İbrahim Karagül, "Bu, çokuluslu bir operasyondur!", YeniŞafak, 20.12.2013.

20 Aralık 2013 Cuma

Hadis-i şerifin de zamanlaması manidar

Böyle durumlarda yetersizliklerim bir bir ortaya dökülüyor. Bir odada altı çelik kasa görünce düpedüz salaklaşıyorum. Başlıyorum kurmaya: Orada haşarı bir ufaklık varmış, kaçıp kaçıp kasaların içine saklanıyormuş, annesi babası onu ara ara bulamıyorlarmış, çocuk kilidi içeriden... olmaz sanırım. Zaten niye çocuk kilidi... İşte! Aynen bu şekilde sapıtıyorum. Güzel güzel deste yapılıp üzerlerine lastik geçirilip ayakkabı kutularına konmuş milyonlarca lirayı görünce olaydan kopup soğuk kış gecelerinde soba etrafında kurulu bir aile ortamı düşlemeye dalıyorum. Baba-oğul birlikte paraları lastikliyorlar, anne kestane pişiriyor, hiç konuşmuyorlar ama arasıra gözgöze gelip gülümsüyorlar, yalnız paraların hışırtısı, falan... Ama nerede o eski ortamlar... Soba kalmadı ki. Sobalı evde oturmak için mi bütün bunlar? Belki dikkat çekmemek için kaloriferli daireye taşınmadılar. Bak, yine! Görüyor musunuz? Sana ne be adam!

Yine de zannederim kabahat sadece bende değil. "Üretilmiş delillerle gizli saklı operasyon" başlığını okuyunca (Star, 19 Aralık), kasaların sanal, paraların düzmece olduğunu, ayakkabı kutularının hiç varolmayıp çekimden sonra eklendiğini düşünüyor ve azıcık rahatlıyorum ki, şu cümleyle karşılaşıyorum: "Maksatlı operasyonda elde edildiği öne sürülen delillerin de üretilmiş olabileceği iddia edildi." Gözüm kararıyor, elimden bıçağı (öteki elimle) zor alıp yerine koyuyorum (ki bir daha aradığımda bulayım).

19 Aralık 2013 Perşembe

Oğlan yakalandığı için biz de yakalanmış sayıldık…

Bir CIA ajanıyla bir mütekait deniz piyadesinin maceralarını işleyen Homeland dizisinde, CIA ajanını İstanbul'a tayin etmişler! Hem de istasyon şefi olarak. Flaş! Kanal 24'te bildirdiler. Uzmana da bağlandılar, "Holywood'la CIA zaten kankadır" dedi. Bişeyler planlamasalar, niye dizi kahramanını İstanbul'a göndersinler! Hatırladım ki, tâ kaç sene önceden İstasyon Şefinin Karısı diye film yapıp ilk sinyali o zamandan vermişlerdi. Hem de yapan eşcinseldi. Almandı. Sanırım Yahudi olduğunu gizlemek için Alman kılığına girmişti.
Gelişmeler şöyle: Bağımsız yargı ile hukukun üstünlüğü şafak vakti buluşup destan yazmışlar. Ben başta intihar saldırısı haberi sandım ama galiba birileri sahte Monopoly basmıştı falan, öyle bir şeydi. Hiç anlayamadım çünkü ortamda hayatî bir madde eksikti. Üç-dört saati korku içinde geçirdim. Böyle olacaksa burada yaşamamın ne anlamı vardı? Yeni Zelanda vizesinin şartlarına bakındım. Türkiye'de adalet ile İzlanda'da plaj mevsimini karşılaştırmalı olarak ele alan kitaba göz atıyordum ki, işte! O kelimeleri duydum, milletimizin değerlerinin sapasağlam durduğunu anladım: Demek başsavcı CIA ajanıydı ve MOSSAD'a çalışıyordu. O istasyon şefi olacak herif de daha topraklarımıza ayak basmadan, üç büyük şehirde 35-40 polis müdürünü örgütlemiş olmalıydı.

17 Aralık 2013 Salı

Seni sevemedik Hakan

Futbol düşkünü olanlarımız onun yüzünden senelerce çelişkiler içerisinde kıvrandı. Gelmiş geçmiş en işlevli futbolculardan biriydi, ama kimse ona gönül rahatlığıyla "büyük futbolcu" diyemedi.

16 Aralık 2013 Pazartesi

Bir şey deyince bir şey dediğinden emin olmak

2013 biterken, sanırım sanal âlemin kaç-binlerce blog'çusu arasına katılacağım. İnternette özellikle merakın yönlendirdiği araştırma gezileri yapıyorsanız ve her şeyi arkadaşlarınızla paylaşmayı seven biriyseniz, "yahu şunu o da görseydi" krizlerinden kaçınamıyorsunuz.

29 Mart 2013 Cuma

Kentsel Dönüşüm

1980'lerde Türkiye, gözü dönmüş bir türedi sermayedar-rantiye güruhunun saldırısına uğradı. 12 Eylül darbesinin yarattığı dikensiz (ve gülsüz) bahçede, neoliberal iktidarın desteği ve koruması altında, bu açgözlü güruh, memlekete bir işgal kuvveti gibi davrandı. O yıllarda çektiğim bazı fotoğrafları işleyip yakışıklı hale getirdim.