Her türlü uydurmacılık, şirretlik ve yaygaracılığın tamamen meşru sayıldığı gazete birinci sayfalarıyla baş etmeyi elbette biliyorum; eskiden Hürriyet'ti şuydu buydu, şimdi Star, YeniŞafak bilmemne. Yazarlar badiresinden de alnımın akıyla çıkarım muhtemelen. Bunlara güvendim, o birinci sayfa manşetlerinin arasına yerleştirilmiş tuzaklardan birine kapılıp gazetenin -ve temsil ettiği zihniyet dünyasının- derinliklerine ilerledim. İlerledikçe korkmaya başladım. Tıpkı korku filmleri gibi, bu da alışkanlık yapıyor.
24 Aralık günü, olağan bir gün gibi başlamıştı. Ayakkabı kutularına ne olmuş, hükümet Gezi isyanı sırasında bağrına bastığı polise yine neler etmiş, hocaefendi bugün itibarıyla Allah'tan nereye ateş salmasını istemiş... gazetelerin sitelerinde geziniyordum. Star'ın manşetlerini tararken, işte!, o karşıma çıktı: "Bebek sahibi annelerin korkulu rüyası - Musallat olduğu zaman sonu ölümle bitiyor". Nasıl tıklamazsın bunu?
Aşağıdakileri okumadan önce şu uyarımı lütfen iyice belleyin: Bunlar bir günlük gazetede yeralıyor. Başlık, o gazetenin o günkü manşetleri içerisinde yeralıyor. Günlük gazete. Haber. Gerçeklik. Tamam di mi? İyi. Girişiyoruz:
"Al karısı - Türk, Anadolu ve Altay halk inancında lohusa dönemindeki kadınlara ve atlara musallat olduğuna inanılan yaratıktır. Al karısı kısrak ata biner; atın saçını örer ve terletirmiş." Buraya aldığım fotoğraflardan biri eşliğinde bu sözler. Meğer bu bir "haber" değil, bize mümkün olduğunca çok sayfa tıklatmak üzere kurulmuş "foto galeri" türü düzeneklerden biriymiş. Dolayısıyla bu sözlerin bazı fotoğraflara eşlik etmesi gerekiyor. O fotoğrafların ve ne idüğü belirsiz görsel malzemenin bir kısmını küçültüp (orada koskocamanlar) buraya aldım. Bunları oraya koymak asla sadece şuursuzluk veya özensizlikle açıklanamaz; cürmünden çok daha fazlasını yakacak türden bir seçim bu. Değineceğim.
Bu böyle gider... sanıyorsunuz ki, bir sonraki tıklamada işlerin sandığınız kadar basit olmadığını görüyorsunuz: "Al karısı uzun boylu, parmakları uzun, saçları dağınık, vücudu yağlı, el ve ayakları küçük, dişlek bir cindir. Kısrak atlara ve loğusa kadınlara düşmandır. Al karısı gerçektir ve erkeklerden korkar." Yanlış okumadık; "gerçektir" diyor. Star'ın bu foto-galerisini hazırlayan kimsenin gerçeklikle ilişkisi konusunda bize ışık tutabilecek bir ayrıntıyı bir sonraki tıklama ile elde ediyoruz: "Al karısı cin türü; samanlık ve ahırlarda bulunan öcü gibi bir şeydir. Karanlık odalara gelir, yalnız olan loğusa kadına al gelir, ağırlık basar. Loğusa kadınlar başlarına çuvaldız sokarlar ki al basmasın. Loğusa kadınlar al basmasın diye baş uçlarına Kur’ân koyarlar."
Gördünüz ya, şurada burada "bulunan", "öcü gibi bir şey"miş. Öcünün varlığından kim şüphe duyar? Al Karısı da onun gibi bişeydir işte. Burada sahiden ciddi ve derin bir patolojik sorun var, üstelik bunlar günlük gazetede yayımlandığı için sosyal-psikolojik boyutlar da devreye giriyor. Yazanla, yayımlayanla ilgili patolojik sorun küçükse, yalancılık ve düzenbazlık meselesi büyüyor.
Tıklayıp ilerleyelim: "Parmaklarının eklem yerleri olmadığı gibi, parmakları sivriymiş! Al karısının pişirdiği ekmek hiç bitmezmiş, çok bereketliymiş!" Ekmekten kimin nasıl haberinin olduğunu elbette soramayız, parmaklar hakkındaki tarifin fazla somut olduğunu da düşünmemeliyiz. Zira: "Albastı: Lohusaya musallat olan sarışın bir peri kızıdır. Lohusanın başında erkek beklemezse, tedbir alınmazsa lohusanın ciğerini yer. Peri kız, erkekten korkar..." Sarışını veri almayın: "Kırgız-Kazak Türklerinde albastı iki nevi olup, biri (kara albastı) ve diğeri de (sarı albastı)dır. (Sarı albastı)lar hoca veya baskı(şaman)ların okumasıyla def olup giderler." Star'ın foto-galeri yetkilisi burada Sarı Albastı'ya niye birden öfkelenmiş, anlayamadım, tıklaya tıklaya geçelim: "Kara albastı... kendisini görmek iktidarına malik olan ocaklı adamdan başka kimseden korkmaz. Sarı albastı sarışın bir kadın suretindedir... Bazen keçi veya tilki suretlerine de girer. Bu ruh lohusalara musallat olup ciğerlerini alır, götürüp suya atar. Baskılar yahut ocaklı adam albastı'yı ciğeri yerine koymaya mecbur ederler..." Yeşilçam gibi, sarışınlar kötü oluyor. Aman neyse, def olup gitsinler!
Gazete okumanın faydalarından biri budur; her tıklayışta albastılar hakkında başka başka gerçekleri öğrenirsiniz: "Kara Albastı ya da öteki adıyla Kara, ciddî ve ağırbaşlı bir ruhtur. Sarı Albastı ise hoppa, hilekar ve şarlatandır. İnsanları çoğunlukla aldatarak ele geçirir. Kimi kez insana dokunmayacağına söz verir ve uzak durur. Ancak hep bir fırsat bekler ve kolayını bulduğunda da zararını verir."
Şimdi tekrar işaret edeyim: Tıklaya tıklaya ilerlediğimiz bu sayfalar, normal olarak "foto-galeri" şeklinde düzenlenen bir bölüme ait. Peki bütün bu zırvalığa hangi "fotoğraf"lar eşlik edecek? Sarı Albastı'nın Facebook sayfası veya Kara Albastı'nın Instagram'ı falan yok. O halde, Star bünyesi ve tasarlanan okur profilinin gözüne uğursuzluk ve kötülük dolu cinler gibi görünecek birilerinin fotoğrafları bulunmalı. Kıytırık cin-şeytan canlandırmalarından medet umulmuş, fakat bunlar hem "fotoğraf" değil hem yeterli değil. Hallerinden bunalım ve hoşnutsuzluk fışkıran Gotik makyajlı genç kızları ortaya sürmek ne güzel çözüm değil mi? Bu kızlar zaten kendilerine tehditkâr bir hava vermeyi de alt-kültürlerinin gereği olarak görüyorlar; malzeme hazır yani. Muhafazakâr bir okur kitlesinin gözünde böyle giyinen, böyle makyaj yapan kızları kötülük kaynağı cinlerle iblislerle özdeşleştirmek, günlük gazete marifetiyle yapıldığında etkili sonuç verebilecek bir işlem. Türkiye'deki sahte muhafazakârlık, kendi hiçbir şey üretemediği için, ancak başkalarını şeytanlaştırarak prim toplar, saflarını sıklaştırır. İlk bakışta sadece zevzeklik gibi görünse de, Star'ın Albastı destanı, insan zihninin karanlık bölgeleriyle gerçekliğin tekinsiz karşılaşmalarından medet uman, cehalet ve korku eksenli toplum mühendisliği çalışmalarına bir nümune.
Şöyle bir cümleyi okuduğunuzda gülüp geçemezsiniz: "Bu ruh bütün Türkler’de dişidir; hoppa, hilekar ve yalancıdır."