21 Aralık 2016 Çarşamba

Şehmus'un ardından, hastalığımızla başbaşa

Amedspor futbol takımının kaptanı Şehmus Özer trafik kazasında hayatını kaybetti. Binbir güçlük ve alenî haksızlığa rağmen “çıkıp topunu oynamaya” uğraşan Amedspor camiası için kahredici, memlekette barış ve eşitlik içinde kardeşçe yaşamak isteyenler için, azıcık aklı, idrakı, vicdanı kalmış herkes için üzülünecek olaydır.

Ve fakat, ölüm haberi duyulur duyulmaz bilumum faşistler sahaya çıktı, her defasında yerlere saçtıkları nefret kusmuklarını yalayıp yutup tekrar saçabildikleri için, bu defa da aynı ifrazat işlemini bütün o ihtiras ve sapkınlıkları içerisinde yürütmeye koyuldular.

Berkin Elvan'ın annesinin yuhalatılmasıyla resmiyet ve meşruiyet kazanan, Ankara katliamı kurbanlarına gösterilen muamele ile hakim trend, yakma-yıkma operasyonlarıyla günün modası haline gelen tutum pekişerek sürüyor. Ölenlerin arkasından türlü rezillik yapılıyor.

Şehmus Özer’in arkasından da Türk faşisti yemeyip içmeyip şunları söyledi: “Amedsporun en kaliteli iki orospu çocuğundan biri olan şehmus özer ölmüş ne diyelim Allah görüyo sıra deniz naki piçinde inşallah.” (Gereksiz hallere yolaçmamak için linkini vermiyorum; ille de isteyen, lafı aynen ararsa -silinmemişse- Twitter'da bulabilir.)

Benim yaşımdakilerin çocukluğunda, gençliğinde, ölenlerin arkasından “oh, iyi oldu, geberdi amk” gibi sözler edilemezdi. 12 Eylül öncesinde silahla dolaşıp birbirimizi vurduğumuz dönemde bile ölen hasımların arkasından “iyi oldu amk” şenlikleri yapıldığını, ölülere reva görülen uğurlamanın sırıtmak, küfretmek olduğunu, herkesin kendi içinin kötülüğünü taze örtülmüş mezarların üstüne boca ettiğini hatırlamıyorum.

Artık geçerli olan, düşman bellediğinin ölüsüne hakaret. Kürt illerinde yürütülen operasyonlarda sergilenen insafsızca şiddetten daha ağırı, bu şiddetin hakaret ve aşağılama içeren sloganlar ve eylemler eşliğinde sürdürülmesiydi. Buzlukta saklanan çocuk cenazesiyle, sokakta kalan kadının cenazesiyle, bodrumda yananlarla sırıta sırıta alay edilmesi, siyasî veya askerî icaplarla, “terörle mücadele”nin şartlarıyla, gerekleriyle, psikolojisiyle filan açıklanabilecek işler değildir. Eskişehir tribününde “bodrumda aşk başkadır” pankartının ne işi vardı? Bunun mânâsı, “kahrolsun teröristler” ya da “kahraman askerimizi destekliyoruz” değildir. Bunun mânâsı, toplumun ağır ve tehlikeli bir hastalığın pençesinde kıvranıyor oluşudur.

Toplumca hayatımızı karartan illetin Türk İslâmcısı ve faşistinin bünyesiyle etki-tepkiye geçtiğinde ulaştığı durum felaket. Mütemadî saldırganlıkla mâlûl, bunu üslûp haline getirmiş, kendine özgü bir şizofreni hali.

Takıldığım ve sorun ettiklerim, esas olarak, sosyal medyaya kusmuklarını saçanlar değil. Terbiyesizler her kesimde var, nefret hepimizi sarmış, küfür-hakaret, Allah için, kimsenin tekelinde değil. Fakat din lafıyla yatılıp din lafıyla kalkılan bir dönemde, neden ve nasıl, kimse çıkıp, “ölenin arkasından öyle yapılmaz” bile diyemiyor? Diyebilenlerin vallahi neredeyse hepsini tanıyorum; çünkü zaten topu topu birkaç kişiler. Böyle bir ortamda neyin İslâm’ı, neyin dindarlığı? Ahlâk sukûtu, hoşgörülebilir, telafi edilebilir boyutta değil artık; nasıl olur da bu kimseyi rahatsız etmez?

Gerçi, bu soruları artık bizatihi soru olarak ortaya sürdüğüme kendim de ikna olamıyorum. Alacağımız cevabı aldık, insanlığa dair ihtimallerimizin bir kısmı daha başımıza geçti.

Amedspor’a başsağlığı diliyorum; Şehmus nur ve huzur içinde yatsın.