17 Mart 2017 Cuma

Ankara Ahrar ile ne yapacak?

Türkiye'nin "Suriye politikası", hepimizin gözleri önünde cereyan eden ama yetkililerin, hakkında konuşmaktansa havaya bakıp ıslık çalmayı yeğlediği süreç sonucunda, Rusya'dan alınacak-alınamayacak icazete tâbi hale geldi. Bunun ilk sonucu, Esad'ı devirme hedefinden vazgeçilmesi. Nitekim bu, iktidar propaganda aygıtının en militan organından bile açıkça telaffuz edildi, Esad'la masaya oturulabileceği söylendi.

Ahrar el-Şam, Suriye silahlı cihatçı muhalefetinin en önemli örgütü. Cihatçı olmayan muhalif kesimlerle de iyi geçinmeye, kapsayıcı olmaya çabalıyor, kendini "ulusal" çerçevedeki hedeflere bağlı, bütün ülke için çözüm düşünen, ulusal bir örgüt olarak sunmaya gayret ediyor. Nitekim son açıklamada da, "Ahrar Şam olarak tek derdimiz, Suriye devriminin ilkelerini korumak, özellikle de halkımızın özgürlüğünü ve izzetini kazanmak," diyorlar. Ancak, yakın zamanda içerisinden çıkan bir grubun El-Kaide'ye katılmasının, Ahrar'ın bir önceki liderinin hâlihazırda Heyet Tahrir el-Şam'ın başında olmasının da gösterdiği üzre, bütün bunlar hayli tartışmalı, sallantılı, bulanık mevzular.

Halen Ahrar'ın başında, hemen her yerde "Türkiye yanlısı" olduğu belirtilen, pek çok yerde de "Ankara'nın adamı" olarak anılan Ebu Ammar el-Ömer var. Ebu Ammar, "Suriye Devrimi'nin altıncı yılı" dolayısıyla bir konuşma yaptı, örgütün hedeflerini, güncel siyasî konumunu açıkladı. Ahrar'ın Türkçe Twitter hesabından madde madde özetlenerek duyurulan açıklamada Ankara'yı zora sokacak noktalar var. Bakalım, tercüme edelim:

"Şimdiye kadar bahsedilen ‘siyasi çözümleri' olduğu gibi kabul edemeyiz. Zira kabul edersek katil ile mağdur eşitlenir." • Esad ile görüşerek hem silahlı muhalefetin siyasîleşeceği, kendine meşru yer bulacağı hem Esad'ın iktidarını sürdüreceği bir rejim oluşturulmasına Ahrar karşı. Türkiye'nin de aslî unsurlarından biri olduğu Astana görüşmeleri vs. bu durumda hangi hedefle nasıl sürdürülecek? El-Kaide'nin (Heyet Tahrir el-Şam) yanısıra Ahrar'ın da dışlandığı bir çözüm arayışının pratikte başarı şansı sıfırdan hallice.

"Halkımıza söz veriyoruz, silahımızı halkımızı katleden ve topraklarımızı kirleten Esed Rejimi ve müttefiklerine karşı kullanacağız." • Savaşa devam. "Esed rejimi"nin "müttefikleri"nden kasıt, İran ve Hizbullah'ın yanısıra Rusya olmalı. Moskova Ankara'ya ne diyecek? "Sizin çocuklar bize ateş ediyor"??

"İslâm hukukunun uygulandığı, halkımızın acılarının hafiflediği ve rejimin devrilmesini hızlandıracak bir çözümü kabul ederiz." • Yani seküler-çoğulcu rejim falan yok, Esad'lı çözüm yok. Putin'i tek gözünü kırpıp, "Hayrola?" mimiği yaparken hayal etmek zor değil. "Sizin çocuklar da ama yani..."

"Ahrar Şam Hareketi halkımızı korumak amacıyla kuruldu. Dolayısıyla cemaatimizin menfaati halkımızın menfaatinin önüne asla geçmeyecektir." • Örgüt çıkarı peşinde koşmayacağız, diyorlar. Daha iyimser ihtimalle, özel olarak kendilerinin temsil ettiği Sünnî ahali kesimine ayrıcalık sağlama hedefi gütmediklerini ileri sürüyorlar. Ama önceki maddedeki "İslâm hukuku" şartı, menfaati gözetilecek ahali arasında Alevîlerin ve başka azınlıkların nereye konduğuna dair, en iyimser ifadeyle, şüphe yaratıyor.

"Bir gün hareketimizin lağvedilmesinin halkımızın acılarını hafifleteceğini hissedersek o zaman düşünmeden hareketimizi lağvederiz." • Ahrar olarak iktidara gelmeyi planlamıyoruz, diyorlar. Bu beyanın samimiyetini bilmiyoruz. Daha geniş bir "İslâmî" koalisyon öngörüyor olmalılar. Nitekim:

"Mübarek devrimin öncüleri, alimleri, sivilleri ve askerîleri biraraya gelip devrimin birliğini korumalı, ifrat ve tefritten sakındırmalıdır." Ve: "Son olarak bütün devrimci gurupların zalim Esed rejimine karşı ortak operasyonlara katılmasını sağlayalım." Ve: "Suriye devrimini düşünen bizler, devrimimizin geleceği için biraraya gelip konuşarak, anlaşarak ve uzlaşarak bunu yapmalıyız." • Cihatçı saflarda silahlı çatışmalara yolaçan ayrılık derinleşerek sürüyor. Çatışmalar duruldu, ama El-Kaide (HTŞ), İdlib'te bölgesel hegemonya ve silahlı denetimden vazgeçme niyetinde gözükmüyor. Ahrar da onun karşısına dikilebilen tek güç odağı. Bu son cümleleri bu geri plan ışığında okumalıyız. Ahrar, El-Kaide şemsiyesi altında toplananları da uzağa itmeden, silahlı muhalefeti bir çatı altında toplama isteğinde.

Ahrar'ın politikası şöyle veya böyle olabilirdi, bu da en fazla, Suriye'deki gelişmeleri izleyenler için haber değeri taşırdı. Ancak ortada Ankara'yı doğrudan ilgilendiren bir vaziyet var: Eğer Ahrar bu çizgide ilerleyecekse bir süre sonra Türkiye'nin -Doğu Halep'teki silahlı cihatçılara yaptığı gibi-, nazik tabirle, onunla da yollarını ayırması gerekecek. Yapmazsa, Moskova'ya vermesi gereken yüklü bir hesapla karşılaşacak. Veya bir yolunu bulup Ahrar'ı da o yola getirecek. İçeriye de bütün bunları hamasetle örtülmüş yeni yalanlarla sunması gerekecek.