"Bir gece ansızın...'larla, mesnetsiz, hamasî nutuklarla bir kahramanlık destanına dönüştürülmeye çalışılan İdlib operasyonu, Türkiye'nin başına açılacak yeni belaya dönüşmek üzere. Türk askerleri İdlib'te beyni ve belkemiği "eski" El-Kaide'ci Heyet Tahrir el-Şam'la (HTŞ) varılmış uzlaşmaya dayalı olarak, Kürt kantonu Efrin sınırında konuşlandı. Oysa Rusya ile varılmış anlaşma gereği, Suriye ve İran güçleriyle HTŞ ve öbür cihatçılar arasında, çok daha güneyde bulunmaları gerekiyordu. Türkiye'den beklenen, vilayetteki ezcümle silahlı muhalif güçler üzerinde tartışmasız üstünlüğe ve yol denetim noktalarında, yerel idarelerde bariz hakimiyete sahip HTŞ arasında ayrılık çıkarması, Türk ordusu denetimini Esad'ın ordusuna tercih edecek olan, görece "uzlaşmacı" sayılan cihatçılarla çoğu El-Kaide'ci radikalleri ayrıştırması.
Bütün bu hesapların gelip dayandığı cevapsız soru şu: Peki sonra ne olacak? Suriye İçsavaşı'nı izleyen herkes biliyordu ki, kendini güvende hisseder hissetmez Suriye ordusu İdlib'i bütünüyle almak üzere harekete geçecekti. Ve bunu tabiî Rusya hava kuvvetleri desteğiyle yapacaktı. Öyle görünüyor ki, o gün geldi. Bundan Türkiye'ye nasıl bir bela çıkabilir? İlkin, tıpkı Fırat Kalkanı bölgesi için olduğu gibi, burası için de Şam'dan "toprağımızdan derhal çıkın!" ultimatomları gelecek - arasıra geliyor zaten. (Son olarak, Beşar Esad'a "terörist" diyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a Suriye Dışişleri Bakanlığı sert bir cevap verdi, "geçmişin hayalleri"yle oyalanmayın, demeye getirdi, Suriye topraklarındaki Türk askerî varlığının, TC'nin "tekfirci teröristler"e desteğinin kanıtı olduğunu ileri sürdü.) Böylece doğacak mesele, muhtemelen Rusya'nın araya girdiği diplomatik gayretlerle süreç içerisinde halledilecektir. Fakat ikinci ihtimal çok daha ele gelir, çok daha yakın ve güçlü: Türk askerleri, ağır bombardıman altında büyük kayıplar vermeleri muhtemel cihatçı örgütlerin hışmına uğrayabilir. Böyle bir durumda Türkiye cihatçılarla savaşmak durumunda kalabilir, bu da birçoğu halen Türkiye sınırları içinde bulunan cihatçıların bir dizi eyleme girişmesine yolaçabilir. Bunların umutsuzca intihar eylemleri olması da ihtimal dışı değil. Türkiye'nin cihatçıları sınırdan ülkeye alarak onlara bir tür koruma kalkanı oluşturabileceği üçüncü ihtimale değinmek istemiyorum.
Hazırladığım haritaya tıklayın ve büyük halini görün. İdlib diye sözettiğimiz bölge aslında İdlib vilayetinden ibaret değil. Halep'in batısı ile Hama'nın kuzeydoğusundan toprakları da kapsıyor. Koyu yeşil bölgeler, HTŞ'nin kesin hakimiyetini belirtiyor. (Evet, Hama'da, o gri bölgede hâlâ DAİŞ var.) Kırmızı noktalar, sadece son bir-iki gün içinde Rusya uçakları ve Suriye ordusunun çeşitli ataklar düzenlediği yerler. Açıkça görülüyor ki, cihatçı diyarını her yönden sıkıştırmaya, daraltmaya yönelik harekât başladı. Göze alınması gereken ölü-yaralı sayısı, bunlar içinde sivillerin muhtemel yüksek oranı, sözkonusu harekâtın fasılalarla, cihatçılara ve muhalif sivil halka teslim olma fırsatları verilerek sürdürülmesine yolaçabilir. Sadece tahmin edilen HTŞ'ci savaşçı sayısı yirmi-yirmi beş bin! Şimdiye kadar Türkiye'nin müttefiki gibi davranan öbür silahlı grupların başka cihatçılar topluca katledilirken nasıl davranacağı belirsiz. Ancak ok yaydan fırlamışa benziyor.
Sözü uzatmayacağım. Haritaya bakın ve Türk ordusunun İdlib'te bir süre sonra nasıl bir durumda kalacağını tasavvur etmeye çalışın.