[ GÜNCELLEME & EK: 31 Temmuz'da Soçi'de yapılan Rusya-İran-Türkiye zirvesinin sonuç bildirgesinde, DAİŞ ve El-Nusra ile El-Kaide ve DAİŞ/IŞİD bağlantılı örgütlerle mücadele konusundaki ortak kararlılık daha ilk maddede vurgulanıyor. Aşağıda HTŞ'nin anıldığı yerleri bu bilgi ışığında değerlendirin. ]
2015'te, Şam rejimini devirmeyi hedefleyen ezcümle dış güçlerin desteğiyle oluşturulan ve İdlib şehri ve vilayetinin silahlı cihatçı grupların denetimine geçmesini sağlayan "Fetih Ordusu" yeniden canlandırılıyor. "Fetih Ordusu", o sırada resmen El-Kaide'nin Suriye uzantısı olan El-Nusra Cephesi'ni de kapsıyordu; şimdi de çekirdeğinde onun olduğu Heyet Tahrir el-Şam'ı (HTŞ) barındıracak.
Rusya, Suriye ordusu ve İranlı milislerin İdlib harekâtına, öyle görünüyor ki, pek az kaldı. Bugün yarın Rusya, İran, Türkiye ve dolaylı yoldan Suriye arasında bu konuda önemli görüşmeler yapılacak, ancak şu anda görüneni ve muhtemel olanı bütünüyle değiştirecek kararlara varılması muhtemel görünmüyor.
Önce: İdlib derken, bu vilayetle birlikte, Halep ve Hama vilayetlerinin halen silahlı örgütlerin denetiminde bulunan kısımlarını da kastediyoruz; hepsi beraber, Şam'ın hükmedemediği bir "isyan bölgesi" oluşturuyorlar. Bu bölgede Türkiye'nin on iki gözetleme noktası, askerleri, uzmanları, sivil idarî görevlileri var. Bölge büyük ölçüde Heyet Tahrir el-Şam'ın, kısmen de Suriye Kurtuluş Cephesi adı altında ittifak yapmış olan Ahrar el-Şam ve Nureddin Zengi Hareketi gibi öbür büyük silahlı örgütlerin denetiminde.
Şimdi "Fetih Ordusu" organizasyonuna yeniden girişilmesi hayli ilginç bir gelişme. Başta, şu anda aynı komuta merkezi altında biraraya getirilmeye çalışılan örgütler aylardır mevzi veya topyekûn çatışmalar içerisinde olduklarından. Birbirlerinden epey insan öldürdüler, birbirlerinin kontrol noktalarına saldırdılar, karargâhlarını, cephane depolarını bastılar... Şimdi muhtemel Rusya-Suriye harekâtına karşı askerî güçlerini birleştirmeleri amaçlanıyor.
Bu girişimin merkezî biryerlerinde Ankara'nın bulunması kaçınılmaz. Ancak bu defa sorunlar daha çetrefil. Özellikle ABD tarafından terörist örgüt kabul edilen HTŞ'nin "Fetih Ordusu" içinde yeralacak oluşu, ne sonuç yaratacağı belirsiz bir komplikasyon. Bu bileşim, "Fetih Ordusu" girişiminin Esad'ın devrilmesinden yana olan herkesçe gözü kapalı desteklenmesini güçleştirir.
Türkiye'de, gazeteci sûretine bürünmüş kimi propagandacılar, "İdlib müdafaası hazır!" yollu mesajlar yayıyor. Ancak ortada pek öyle hamasetle gazla sonuç alınacak vaziyet yok. Aksine, Rusya şimdiye kadar hepimizin gayet iyi öğrendiği yöntemiyle, yoğun bombardımana başlayıp İdlib şehirlerini köylerini yaşanmaz hale getirdiğinde Türkiye sınırına yeni bir mülteci kitlesi yığılacak. "Dostumuz Putin"in bombardımanları, hastaneydi, okuldu, semtti, mahalleydi ayırt etmeksizin, hedef alanı cehenneme çevirme "yöntemiyle" sürdürülüyor. Elbette yalnız hava harekâtlarıyla koca bölge el değiştirecek değil. Ama "yetmiş bin silahlı savaşçının eli tetikte" yollu mesajlarla ortalığı bulandıranlar da pekâlâ biliyor ki, böyle bir durumda o yetmiş bin savaşçının esas meşgalesi bombardımanda can vermemekten ibaret kalabiliyor.
İdlib'e bakınca potansiyel Çanakkale görenlerin hesaba katmadığı bir önemli olgu daha var: cihatçılar ve her türlü silahlı muhalif açısından savaş artık zafer hedefi ve motifiyle sürdürül(e)miyor. İdlib savaşı kısa süre içinde bir tür varkalma, hattâ canını kurtarma mücadelesine dönüşebilir. Orta Asya, Çin ve Kafkasya'dan gelen, çoğu El-Kaide merkezine, Taliban'a biatlı, dönecek yeri olmayan savaşçılar direnebildikleri kadar direneceklerdir şüphesiz. Zafer umarak mı?
Zafer tanımı nasıl bir şey olacak? İdlib'in cihatçıların elinde, -belki Ankara himayesinde- onların yönetiminde kalması mı? Ne zamana kadar?
TSK'nın, Rusya hava desteğiyle ilerleyecek Suriye ordusunun karşısına dikilmesi ihtimali var mıdır? Bizi yönetenlerin maceraya açıklıkları mâlûm, ama sanırım bu kadarı, mevcut iktidardan nemalanan yeni egemenler kastını da telaşa düşürür.
Mümkün tek "ılımlı" ihtimal, Rusya'nın bu bölgedeki meseleyi yavaş yavaş halletmeyi tercih etmesi, bir yandan Suriye ordusu azar azar ilerlerken bir yandan da Türkiye'nin İdlib'in çeşitli kısımlarındaki inisiyatifinin tanınmasıydı ki, şimdiye kadar yapılan zaten bu. Şimdi, cihatçı bölgesinin sınırına Suriye ordusu yığınak yaparken ve hazırlık bombardımanları başlamışken yeniden böyle bir ortama dönüleceğine ihtimal veremiyoruz haliyle.
Bir ihtimal de, silahlı örgütlerin, ellerindeki birtakım kontrol noktalarını TSK'ya devretmesi. Moskova, silahlı örgütler yerine Ankara'yı muhatap alabileceği bir durumda meselenin silahsız yolla çözülmesini, silahlı örgütleri tamamen halletme ertesine bırakmayı öngörebilir mi? Böyle bir yola sapılması da, öte yandan, Ankara'nın elindeki kozu çok büyütecek ve Fırat Kalkanı bölgesi ile Afrin'in yanına bir de İdlib'i -kısmen- ekleyecek. Dolayısıyla, Moskova açısından bakıldığında pek parlak çözüm gibi durmuyor.
Tekrarlayarak bitireyim: Eski El-Kaide uzantısını da içeren "Fetih Ordusu"nu canlandırarak İdlib'i Şam'a kaptırmama hesapları yapıldı, yürütülüyor. İşin merkezinde Ankara da var. Tehlike büyük.