1 Mart 2014 Cumartesi

Star'dan yeni rapor - Yalan alışkanlık yapıyor

New York ve New Jersey'de rastgele birtakım stüdyolardan "montajdır" raporu alma harekâtı fiyaskoyla sonuçlanınca, nihayet aklı başında birileri tartışmalı ses kaydını kriminal ses analizi uzmanlarına götürmeyi akıl etmiş. Star'ın haberinden anladığımız bu. Fakat ne yazık ki, maksat hakikate ulaşmak değil güncel bir savaşa cephane üretmek olduğundan, analiz çarçabuk yaptırılmış, hiçbir sonuç elde edilememiş. Bununla kalsa iyi. Star, eline gelen raporu bize "Adlî ses uzmanları son noktayı koydu" diye sunuyor ve kayıtların sahteliği kanıtlanmış gibi yapıyor. Oysa ortada böyle bir durum yok. Hükümet yanlısı propaganda basını şunu bir türlü anlamıyor: Fos çıkan bu tip her girişim, her aleni yalan, hile, gazetecilik dümeni, hepimizi, bu kayıtların bin beterinin sahici olabileceği düşüncesine, belki daha önemlisi duygusuna yaklaştırıyor.

Şimdi bakalım, Star ne diyor, Amerikalı uzmanlar ne diyor.

Önce, bu defa karşımızda müzik stüdyolarının kriminal ses analizi konusunda hiçbir deneyi, yeterliliği olmayan tonmaysterleri değil, düpedüz uzmanlar var. Catalin Grigoras, Colorado Üniversitesi'nde Ulusal Adlî Medya Merkezi'nde direktör, Jeff M. Smith de aynı yerde direktör yardımcısı. (İkisi hakkında da kısa bilgi ŞURADA var.)

"Çok çarpıcı" - Hayır, yalan


Star'a göre bu iki uzmanın "çok çarpıcı" tesbitlerinden ilk dördü şöyle:
- Rapor uluslararası adli ses kayıt usullerine göre hazırlanmıştır.
- Youtube'da yayınlanan söz konusu ses kaydının orjinal olmadığı tespit edilmiştir.
- Ses kaydı üzerindeki montaj işlemleri ancak orijinal veya klon bir kayıt üzerinde inceleme yapılırsa tespit edilebilir.
- Elde ettiğimiz grafiklerde 2 kişi arasında geçtiği tahmin edilen 5 farklı görüşmenin olduğu ancak bunun montajlanarak tek bir kayıt haline getirildiği anlaşılmıştır.
Bunlara eklenebilecek olan bir sonuç daha var, onu da katayım, buraya kadarı hakkında diyeceğimi sonra diyeyim.
- Grafiklerde, bu tek parça hale getirilen ses kaydında Diyalog 2 ve Diyalog 4 de (REC2 ve REC4 de) aynen bir kayıttan diğer kayıda geçerken oluşabilecek ses boşluğu ve ses patlaması olduğu tespit edilmiştir. Bu izlerin de mavi noktalar ile marke edildiği açık bir şekilde anlaşılmaktadır.
Açıkçası, Star'ın bütün sayfalarını resim dosyası olarak, gayet temiz ve her şeyin okunabileceği kalitede yayımladığı raporda ben bu cümleyi bulamadım. Hâlâ kendi dikkatsizliğime vermek istiyorum, ama beş-altı defa bütün raporu baştan sona taradım. Hele "bu izlerin mavi noktalarla marke edildiği", yani "işaretlendiği" gibi bir ifade raporun neresinde olabilir, onu da anlayamadım. Neyse, olduğunu kabul edelim, devam edelim. Sonuçta bu esrarengiz madde de, farklı kayıtların birleştirilmesi konusuyla ilgili.

Peki, şu ana kadar uzmanlar ne demiş oldular: (1) Bize verdiğiniz dosya, orijinal bir kayıt değildir. Yani doğrudan, telefon görüşmeleri yapılırken seslerin kaydedildiği ilk dosya değildir. Orijinal bir kaydın başka bir yere aktarılmasıyla oluşturulmuştur. "Orijinal değil" lafı "sahte" gibi anlaşılsın diye Star çaba harcıyor ama ne yazık ki kastedilen böyle bir şey değil, ilk-orijinal dosyanın bazı teknik özelliklerinin değişmiş oluşu. Bu, dosyada yeralan konuşmaların kesilmiş-eklenmiş vs. olduğuna dair bir tesbit değil, tamamen dosyanın teknik "kimliğiyle", teknik özellikleriyle ilgili. (2) Aynı zamanda, burada farklı kayıtlar vardır, bunlar birleştirilmiştir, aralarında ek yerleri saptanmıştır, vs. (3) İki farklı kişi arasında geçen beş farklı konuşma vardır.

Uzmanların söyledikleri bunlar. Dolayısıyla, burada "çok çarpıcı" veya az çarpıcı bir şey yok. Bunlar zaten eldeki kaydın bizim de bildiğimiz özellikleri.

Star'ın saydığı "çok çarpıcı" tesbitlere devam edelim ve esas çarpıcı olan neymiş görelim:
 - Ses kaydı üzerindeki işlemlerin tespit edilememesi için kaydın ses kalitesinin en az 4 kez düşürülerek maskelendiği bu şekilde her türlü kesme, kopyalama ve ekleme izlerinin kaybedildiği ve maskelendiği belirlenmiştir.
Star'ın bu şekilde çevirdiği kısmı aktarıyorum:
No traces of butt-splice or interpolation deletion were detected. The lossy compression algorithms mask these kind of traces.
Yani neymiş: "Herhangi bir anî ekleme veya enterpolasyon silme izine rastlanmamıştır. Kayıplı kompresyon algoritmaları bu tür izleri gizler."(Çeviriden ötürü özür dilerim, haddimi aşmamak için bu ilkel şekliyle bırakıyorum.) Genel olarak, olmayacak yerde bitiştirme-ekleme veya aradan kesip çıkarma izine rastlanmadığı belirtiliyor. Gördünüz mü şimdi! Aksini ispat ediyorum sanırken ne yaptı Star!

Uzmanlar, Youtube'a konan dosya iki defa sıkıştırılmış olduğu için de bu izlerin tesbit edilemeyeceğini ekliyorlar, gayet haklı olarak. Bunu aşağıda biraz daha izah etmeye çalışacağım. Önce Star'dan aktarma faslını bitireyim. Son olarak şunu diyor gazete:
- Bu ses kaydının üzerinde yapılan maskeleme işleminden dolayı teknik olarak "bu görüşme gerçektir ya da montajdır" demek bilimselliğe aykırıdır.
Star'ın tam burada niye şöyle dediğini ben şahsen anlayamadım: "Burası uzmanların raporundaki en çarpıcı yer olarak dikkat çekiyor." Niyeymiş acaba? Hakikaten anlayamadım. (Youtube'daki dosyanın yüzeysel analiziyle sonuca varılamayacağını bizzat bendeniz bile ilk günden söyledim, ayıptır hatırlatması.)

Gazetenin ilk büyük numarası şu: "Son noktayı koydular" diye sunarak, "çok çarpıcı" gibi ifadelerle, kendi dediklerini doğruluyormuş gibi yaparak aktardıkları raporda uzmanlar, esas olarak, hepimizin bildiği şeyi tekrarlıyor, burada beş ayrı görüşmenin bulunduğunu belirtiyor, sonra da, bariz kurgu izleri tesbit edilemediğini, çünkü bu dosya sıkıştırılmış olduğu için bu tarz izleri belirlemenin mümkün olmadığını söylüyor. (Aşağıda izah etmeye çalışacağım ki, Youtube'a konan bir ses dosyasının "en az iki defa" sıkıştırılmış olması gayet doğal. Star, sırf birşeyler belli olmasın diye dosyanın "dört defa" sıkıştırıldığını nereden çıkarmış anlayamadım. Bir şeyi gözden kaçırmadıysam uyduruyorlar.)

"Kasten sıkıştırmışlar" - Hayır, yalan


Sıkıştırma dediğimiz işlemin, Star'ın iddia ettiği gibi, bu izleri yok etmek için özel olarak yapılmış bir numara olduğuna dair en ufak bir laf bu raporda yeralmıyor. Çünkü bu uzmanlar eğer böyle bir laf etseler ertesi gün kimse artık onlara uzman demezdi.

Sıkıştırma dediğimiz işlem, özellikle ses ve görüntü dosyalarına uygulanır. İnternete yüklenecek ses ve görüntü dosyalarının, bize anca modemler ve telefonlar aracılığıyla ulaşan yüklü sinyallerle iletilebilmesi, bizim onları kesintisiz izleyebilmemiz, dinleyebilmemiz için, bu dosyaların, deyim yerindeyse, "yoğunluğunun" azaltılması gerekir. Sıkıştırmalar kaliteliyse, meselâ mp3 ses dosyalarında olduğu gibi, biz aradan eksilmiş olan şeyleri fark etmeyiz. Videoda da, kaliteli sıkıştırma, görüntü kalitesindeki kaybı fark etmememizi sağlar.

Youtube'a konan her video veya ses, sıkıştırılmıştır. Yüklerken zaten öyle yüklersiniz. Sizin yüklerken yaptığınız (veya yapmadığınız) ayarlara göre, Youtube koyduğunuz dosyayı, kendi oynatıcısına uygun şekilde bir daha sıkıştırır. Dolayısıyla, oradaki her şeyin en az iki defa sıkıştırılmış olduğunu söyleyebiliriz.

Kabaca şu: Elinizde "orijinal" dosyalar vardır (meselâ beş ayrı telefon görüşmesi kaydı). Bunları koyar, keser biçer, birleştirir, ne yapacaksanız yapar, ikinci bir dosya üretirsiniz (meselâ beşini ardarda dizersiniz, hepsi tek dosya olur). Bu dosyayı üretirken, eğer internete yükleyecekseniz, bir sıkıştırma işlemi zaten yaparsınız. Yüklediğinizde de Youtube dosyanızı bir daha işlemden geçirir. Bu normal bir süreçtir. Yani kimse bu işlemleri, "videomun kurgu olduğu ortaya çıkmasın" diye yapmaz, "zaten" yapar. Ama bunlar yapılınca da kurgu izleri örtülebilir. İşlem amatörceyse, bütün bunlara rağmen kurguyu ayırt etmeniz de mümkündür. Umarım açıklayıcı olabilmişimdir. Herkesin kararını baştan verdiği bir konuda izahatlar yapmaya çalışmak da az yorucu değil hani...

En acayibini sonda söyleyeyim. Kaydı inceleyip rapor yazan uzmanlar, önlerine koydukları görevi bakın nasıl tanımlıyorlar:
The client in this case requested the audio analysis of the evidence file with regard to its authenticity.
Yani:
Ele aldığımız olayda müşteri, eldeki dosyanın, sahici/orijinal (otantik) olup olmadığını ortaya çıkarma amacıyla ses analizinin yapılmasını istemiştir.
Propaganda cephesi üzülecek ama yine daha işi verirken hata yapıldığı yüzde yüz. Uzmanlara, "Bakın bakalım bu sahte mi?" demişler. Adamlar da, "beş ayrı dosya var", şudur budur diye rapor yazmış. Bu tarz bir incelemeyle bu kaydın hiçbir şeyi kanıtlanamaz! Sadece ben söylesem, haydi inanmayın, bulduğunuz uzmanlar da aynı şeyi söylüyor. Neden acaba? Çünkü, eğer bu iş ses analizleriyle falan çözülecekse, bunun çok daha derinlemesine, çok daha incelikli ve uzun süreli bir analizle yapılması lazım.

Fakat niye buraya saplanıp kalınıyor, o da ayrı mevzu... Kaç koldan söyleyip duruyoruz, New York'ta, Colorado'da bilmemnerede kapı kapı dolaşıp Youtube'a yüklenmiş kayıtla uğraşılacağına, başbakan ve aile bireylerinin 17 Aralık günü çeşitli saatlerde bulundukları yerler ve hareketleri tesbit edilip sözkonusu kayıtlar daha köklü ve inandırıcı şekilde yalanlanamıyor mu? Dijital debelenmeler yerine gerçek hayata dayalı olarak..?

Neyse, biz işin gazetecilik tarafına dönelim. Tamam, siyasî mücadele yapılıyor, propaganda savaşı yapılıyor, anlıyoruz. Fakat meselâ Star gazetesinde birileri çıkıp, "Ya göz göre göre yalan söylemeyelim, ayıp olur, rezil oluruz," falan demiyor mu? Ya da ABD'den gelen raporu doğru dürüst okuyup, "Yok ya, bununla bir şey ispat edemeyiz," diyebilecek cesarette kimse yok mudur orada?

Rapor o kayıtların sahteliğini kanıtlayacaktı da, siz yeri göğü inletmek yerine içeride "ABD'li iki adli ses uzmanından ses kaydı analizi" gibi pısırık bir başlık atacaktınız, öyle mi? Sırf o başlığı gören, benim burada anlattığım her şeyi tahmin eder.

Yani, bir şeyi ispatlamak için sürekli yalan söylenirse biz nasıl tam aksine inanmayalım?