11 Temmuz 2014 Cuma

O ekmek bir çarpacak ki sizi!

Ekmeleddin İhsanoğlu'nun siyasetten bîhaber birilerinin eline düştüğünden her geçen gün biraz daha emin oluyoruz. "Türksolu dergisiyle poz", neresinden baksanız, zararı yararından büyük, kıyaslanmayacak kadar büyük, çok büyük bir skandaldı. Üstüne, İhsanoğlu'nun kampanyasının ana motifi olarak ortaya sürülen "Ekmek" geldi.


"Ekmek"in nereden, nasıl uydurulduğunu tahmin edebiliyoruz, değil mi? Hayatında üç-beş "beyin fırtınası'na katılmış, fena halde yaratıcı ortamlarda birkaç defa bulunmuş insanlar için bu tahmin hiç zor değil. Maalesef ekmeği akla getiren, Ekmel Bey'in ismi. Buradan akla gelmiş, "Aa! Süpeer!" denmiş; öyle anlaşılıyor. Bu iş halka yönelik yapılacak ya; halk için de ekmek çok önemli ya! Gördünüz mü, yaratıcı beyinlerde ne akıllar ne fikirler. Hayır, sakin sakin eleştiremeyiz!

Ekmekli toplantının haberleriyle aynı sıralarda, İhsanoğlu'na gazetecilerin "ekonomiyi nasıl yöneteceğine" dair sorular sorduklarına, bunun ne kadar yanlış, isabetsiz olduğuna, çünkü Ekmel Bey'in hükümetin başına geçmeye kalkmadığına, başbakan değil cumhurbaşkanı olacağına dair ahkâmlar gördük sağda solda. İnsanların karşısına "ekmek"le çık, sonra "ekonomi yönetiminden bize ne, bizim adayımız hükümet idare etmeyecek, cumhurbaşkanı olacak" de! Cumhurbaşkanı adaylarından birinin kampanya simgesi olarak ekmeği ortaya koymak, oy istenecek insanlara Ekmel Bey hakkında ne söyler, bilemeyiz, ama bütün seçmenlere şunu söyler: Bu seçim ekmeğinizle ilgilidir!

Peki, cumhurbaşkanlığı seçimi, ekmeğimizle mi ilgilidir esas olarak? Tamam, biliyoruz, her şey sonunda ekmeğimizle ilgilidir de, şu anda onu sormuyor, konuşmuyoruz. Sorumuz şu: önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki temel mesele nedir? Cevap kabaca, "rejim değişikliği ihtimali" diye verilebilir. Bunu "rejim değişikliği zorlaması" diye de telaffuz edebiliriz.

Adaylardan biri, Başbakan Erdoğan, cumhurbaşkanlığı seçimini hem partisi için yeni bir güvenoylamasına hem de kendisine despotik bir başkanlık sistemi kurma şansı verecek bir tür halkoylamasına çevirmeye çalışıyor. Mevcut yetkileriyle cumhurbaşkanlığı makamının lağvedileceği, eli kolu her yere uzanan, herkesin ve her şeyin başı, çok yetkili bir başkanın onun yerine geçeceği ve ekmek dahil, bütün işleri idare edeceği, idare edenlere komuta edeceği bir "yeni" düzen için sıçrama tahtası yaratmaya çalışıyor. Bunun karşısında, iki muhalefet partisinin "çatı adayı" Ekmeleddin İhsanoğlu, öncelikle -öncelikle!-, halka, seçmenlere şunu söylüyor: Cumhurbaşkanının mevcut konumuyla oynamak, rejimi otoriter bir başkanlık sistemine götürmek yanlıştır. Devamını da şöyle getireceğini varsayıyor olmalıyız: Bu yüzden beni seçin, aslî rakibimin sizi sürüklemeye çalıştığı maceraya girmeyin.

Fakat Ekmel Bey'in kampanyacıları ne yapıyor? Ortaya bir ekmek sürüyor ve diyorlar ki: Evet, başbakan haklı, yapacağınız seçim, ekmeğinizle ilgilidir; ekonominin yönetilmesiyle ilgilidir, cumhurbaşkanı, bunları yönetecek olan, ekmeğiniz gibi, en temel konuya karışacak, gerekirse çözüm bulacak kişidir. Bu, şahsen benim bir siyasî kampanyada gördüğüm en korkunç yanlış.

Adayın, temsil ettiği konumun tersini çağrıştıran, hattâ çağrıştırmaktan fazlasını yapan bu simge, sadece mücadele zeminini en güçlü rakibin istediği şekilde tarif etmekle kalmıyor. Üzerinde çekişilecek (tepişilecek) başlıca mevzuyu da, en güçlü rakibin en çok işine gelecek yere taşıyor. Ekmek diyeceksin, duble yol, diyecek, ekmek diyeceksin, havaalanı diyecek, ekmek diyeceksin, kimbilir daha neler diyecek. Ekmeğin, rakibin özellikle güçlü olduğu bir bölge olduğunu kavramamak, büyükşehir reklamcısı veya PR'cısı olarak bütün taşranın sahiden makarna ve kömür torbaları nedeniyle rakibe oy verdiğini sanmaktan ileri geliyor olabilir. Kimse mi yok peki, bunun böyle olmadığını telaffuz edebilecek? Ya da kimse mi yok, "Ekmel Bey'in adından daha iyi, daha güçlü bir çağrışım zemini bulsanız?" diyebilecek?

Neyin nasıl cereyan ettiğini bilmiyoruz, daha fazla spekülasyon yapmayalım. Şunu da belirteyim ama: spekülasyon gibi yollara sapmam, "ekmek" motifi konusunda dilimin ucuna gelen kimi lafları etmek istemeyişimden. Sadece yuh! diyeyim o zaman, öyle bitireyim.