Giderek tek kişi çevresinde yoğunlaşan iktidarın gelinen aşamadaki vaziyetini, tek tweet’te yoğunlaşmış şekilde, Burhan Kuzu özetledi. Veya toparladı. Veya, belki, yumurtladı, demek daha doğru olabilir. 10 Mayıs gecesi geç saatlerde, şöyle dedi, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, Anayasa profesörü Burhan Kuzu, dilbilgisi, cümle kuruluşu ve imlâ bakımından bugüne kadarki performansı gözönünde tutulduğunda hayret uyandıracak kadar kusursuz mesajında: “Avrupa Parlamentosu, yarın Türk Vatandaşlarına Avrupa yolunu vizesiz açacak raporu görüşecek. Yanlış bir karar verirse Mültecileri göndeririz!” (Kendisi beni bloklamış, link veremiyorum.)
Kusursuz diye takdim ettin ama, diyeceksiniz, Mültecileri’nin M’sini büyük harfle yazmış. Ben de şöyle cevap vereceğim: Ona bakarsanız, Vatandaşlarına’nın V’si de büyük. Ve burada, Burhan Bey’i bilmesek derindeki bir bilgeliğin belirtisini bulabiliriz. Görünmeyen bağlantıya usulca işaret etme zerafetini: Ülkemizde varolmayan şeylerin baş harfini büyük yazıyorum, siz anlayın!
Çünkü Türkiye’de nasıl kavramın asgarî tanımını karşılayacak anlamda vatandaş yoksa, mülteci de yok. Evlerini, barklarını, kurdukları hayatları, verdikleri kurbanları arkalarında bırakarak, canları dahil her şeylerini yitirmeyi göze alarak yollara düşen, çoğu Türkiye'nin katkısıyla böylesine alevlenen Suriye içsavaşından kaçan insanlar, mülteci değil çünkü. Mültecilik hukukî bir statü, Türkiye de bunu yalnız Avrupa’dan gelenlere layık görüyor. Vallahi mevzuat böyle! Avrupa'dan kimse de gelip buraya iltica etmediği için gül gibi yaşanıyordu ki, Suriyeliler çıkageldi, üstelik daha da gelsinler diye numaralar çevrildi. Ve fakat arzulananlar gerçekleşmedi, Esad devrilemedi, gelenler geri gönderilemediler, rahatlar bozuldu, sahte canyelekleri imal etmek, bunları takıp ölecek çocukları bunların imal edildiği yerlerde bizzat çalıştırmak, Ege Denizi’nde etrafı fazla rahatsız etmeden insan boğma sanayisi kurmak gibi yükler bindi insanımızın üzerine.
Burhan Kuzu’nun açık mesajı, sadece sahibinin karakterine dair fikir vermekle kalmıyor; ülkeyi bütünüyle ele geçirmeye soyunmuş güç odağının niteliğine dair, Uzakdoğu stili minimalist bir tasvir gibi. (Şu andaki iktidar koalisyonunun nasıl oluştuğu, yapısı ve hedefleri konusunda Nokta’da Gökhan Özgün şahane bir yazı yazdı: “Sivil değil, resmi darbe”. Tek kelime aktarmaya kalkarsam iş yazının bütününü aktarmaya varabilir, bu yüzden adını anıp geçiyorum.)
Kuzu’nun mesajı, muktedir gücün hayatımıza yön veren birçok özelliğini birden barındırıyor: Hukuksuzluk, hukukun yerine koz kullanma, gücü gücü yetene yöntemi, tehdit-şantaj, insanları piyon-araç olarak kullanma, metalaştırma, pervasızlık, pişkinlik, vicdansızlık...
“Yahu şu Avrupa da 3 milyarı verecekse versin”deki üç milyardan Burhan Bey’e bu hüneri için azıcık pay ayrılması yerinde olacaktır.