Ve dehşetle görüyorum ki, toplumsal vicdanda onca iz bırakmış olması gereken o katliam hakkında, gencecik yaşlarında paramparça edilerek öldürülen insanlar hakkında, olayın cereyan ettiği yerdeki yaşama koşulları hakkında hâlâ sefil bir cehalet hüküm sürüyor ve olduğu gibi, yeni olaya dair düşüncelere yansıyor.
2011 Aralık'ındaki Roboski Katliamı üzerine yaptığım filmi Vimeo'da şu açıklamayla sunmuştum:
28 Aralık 2011'de, Şırnak'ın Uludere ilçesine bağlı Roboski (Ortasu) köyünde otuz dört köylü, Türk Hava Kuvvetleri'ne bağlı jetler tarafından bombalanarak öldürüldü. Türk basını, devlet ne diyecek diye on küsur saat bekledi. Bu sırada köylüler yakınlarının parçalanmış cesetlerini taşıyorlardı. Üç gün sonra, sokak ve salon eğlenceleriyle yılbaşı kutlandı - hiçbir şey olmamış gibi. Gelmiş geçmiş en vicdansızca yılbaşı kutlaması herhalde buydu. Devlet, olayı soruşturup sorumluları yargılamadı; olay hakkında tatmin edici bir açıklama bile yapmadı. Mazlumder ile İnsan Hakları Derneği, olayın hemen ertesinde "Roboski Platformu" adı altında kampanya başlattı. "34 yalnız bir sayı değildir" görüşünden yola çıkan kampanya sırasında, ölenlerin kısacık -çoğu henüz yirmi yaşında bile değildi- hayat hikâyeleri yazıldı, dağıtıldı. İki derneğin desteğiyle çekilen bu filmde, "o gece"nin kısa bir öyküsü ile birlikte, esas olarak, otuz dört insanın hikâyesi yeralıyor.Bir daha sunayım. Bizim yapabileceğimiz bundan ibaret. Öğrenmek, aktarmak.