28 Ekim 2014 Salı

Belki de sahiden kader bağları..?

29 Ekim herhalde bundan böyle Kürtler için de çok önemli bir tarih olacak.

Gerçi Kobani'deki direniş kuvvetlerinin komutanı Meysa Abdo'nun (savaşçı adıyla Narin Afrin) New York Times'taki "dünyaya çağrı" yazısı ayın 28'inde (bugün) yayımlandı. Ama üstünden azıcık zaman geçtikten sonra dönüp bakacak olanlar, bu yazıyla Kürdistan Bölgesel Yönetimi Peşmergelerinin Kobani savaşında boy gösterecekleri ilk dakikaları -muhtemelen yarın, 29 Ekim'de- mutlaka birarada düşüneceklerdir.

Abdo'nun yazısı, "Bir şehir İslâm Devleti'ne karşı tek başına savaşmamalı" başlığını taşıyor. (Yazının Türkçesi de burada.)

Kadın komutanın, İD'e karşı ABD önderliğinde kurulan koalisyon başta olmak üzere "dünyaya" seslendiği -ve New York Times'ın bu seslenişe aracılık ettiği- bir yazı için çok uygun başlık. Yalnız altında bir altbaşlık var: "Kobani'nin IŞİD'e karşı savaşına Türkiye'nin koyduğu engel"! İşte bu, NYT aracılığıyla dünyaya seslenebilen Kürt gerillaları görüntüsünü hayli ilginç bir dekor önüne yerleştiriyor.


Meysa Abdo, yazısında, Kobani'de savaşan Kürt güçlerini İD'e karşı koalisyonun hem doğal hem en etkin müttefiki olarak konumlandırıp, NATO üyesi Türkiye'nin bu savaşta ne yapmaya çalıştığını sorguluyor. Abdo, Türkiye'ye düşmanlık beslemediklerini tekrarlıyor. Ve şüphesiz haklı olarak, "Suriye'de İD ile savaşacak tek efektif güç olduğumuzu kanıtladık," diyor, "bize ihtiyacımız olan ağır ve gelişmiş silahları vermek için daha ne bekliyorsunuz?" demeye getiriyor. Kurduğu çerçeveye bakılınca (meali: "Türkiye ile düşmanlık değil ittifak istiyoruz"), ona verilecek mantıklı bir olumsuz cevabın da varolmadığı görülüyor.

Yazı gayet dikkatli, diplomatik bir dille yazılmış, gereksiz hiçbir ayrıntı içermeyen bir metin. Bu niteliğiyle, tam bir "dünyaya sesleniş" işlevi görüyor. NYT'da yeralışı, Kobani dolayımından Kürt güçlerinin dünyaya bir tür takdimi özelliği taşıyor. Böyle bir yazı şüphesiz, tanınmış bir Kürt yazarının, gazetecisinin imzasını da taşıyabilirdi. Ama imza, bir silahlı kuvvet komutanına ait ve bunun elbette özel anlamı var. "Komutan Narin" yani; dahası mı var!

Kobanili direniş komutanının New York Times'ta yazısı çıkmış insanlar arasına katıldığı gün, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin Peşmergeleri iki grup halinde Kobani'ye doğru yola çıktı. Bir grubunun uçakla Urfa'ya geleceği, kamyonlar ve pikaplarla ağır silahlar getiren öbür grubun karayoluyla Habur'dan girip Suruç'a geçeceği söylendi. Peşmergelerin açıklanan güzergahı üzerinde, onları selamlamak, uğurlamak isteyen Kürt halkı sokaklara döküldü. Bu gece veya yarın Kobani'de yaşanacak olan kucaklaşma, Kürtler açısından muazzam bir ulusal birlik simgesi olacak.

Şüphesiz önümüzdeki günlerde siyasî etkinlik hesap ve mücadelelerinin konusu olup yıpranabilecek bir simge bu. Öyle olsa bile, ete kemiğe bürünmüş bir ulusal birlik simgesi; kaderini tayin hasreti çeken Kürt ulusunun zihnine, ruhuna, silinmesi imkânsız bir şekilde yerleşecek. Kobani'de gerçekte neyin olup bittiğini ve artık şehir düşse de bu olan şeyin geri döndürülemeyeceğini umarım Türkiye Cumhuriyeti yöneticileri ve yurttaşları da günün birinde anlarlar. Yoksa, Cumhuriyet tarihi boyunca Kürtlerin gönlüne salınmış kırıklığın mislini kısacık süre içinde üretmek üzereler.

Şimdilik sözü uzatmıyorum. 29 Ekim... Tuhaf bir denk geliş.

[ EK - Şunu okuyun allah aşkına: "Peşmerge'nin Türkiye geçişinde TSK görev almak istemedi". Nasıl bir direnç bu? Soğuk davranış, itme, öteleme, düşmanlık için en ufak fırsat kaçırılmıyor. "Bakın, şimdi izin veriyoruz, ama sizi tanıyoruz manıyoruz sanmayın ha!" Ankara bu gidişle çok daha zavallıca durumlara düşecek görünüyor. ]