1 Mart 2015 Pazar

Güle güle Yaşar Abi

Bazı insanlar öldüğünde, kaybın üzüntüsü arasından fitne-fesat ruhuma sızmaya çalışır. "Zaten fazlaydı bu ülkeye" diye bir düşünce geçer aklımdan - hep aynı zehirli bileşimle, aynı sığ öfkeyle. Ne yalan söyleyeyim, yine öyle oldu. Yaşar Kemal'in kitapları onyıllar boyunca "karine" sayıldı bu memlekette: basılan evde onun kitapları varsa, evdeki(ler) potansiyel suçluydu yani. Solcuydu. Çocuklarına ilk okutması gerekenler onun kitaplarıyken, millet de devlet de Yaşar Kemal'e yüzünü dönmedi, kulak vermedi. Yaşar Kemal'in kaybından sözetmeye "bu millet"in hakkı yoktur. Bu devletinse, bilemedin utanç içinde başını öne eğmesi veya özür dilemesi gerekir. Devlet adamları, "Yaşar Kemal'i de, başka birçok değerimizi de, solcu oldukları, muhalif oldukları için sizden esirgedik, yanınıza yanaştırmadık, sizi bundan yoksun bıraktık, özür dileriz," demeliler. Nihayet devlet adına insanca bir iş yapmak istiyorlarsa, Yaşar Kemal'e hürmeten, ancak bunu yapabilirler. Sahip çıkmak? Devletin Yaşar Kemal'e sahip çıkması? Sadece ayıp olur.


Çok tatlı bir adamdı Yaşar Abi. Hiç havalı değildi. Büyük yazar afra tafrası hiç yoktu. Samimiydi, sıcaktı. Siyaseten değil kalben muhalif ve solcuydu. Sevinebilen üzülebilen bir insandı.

Güle güle Yaşar Abi. Çok sağlam eser bıraktın dünyaya. Çok muktedirler, çok şımarıklar, çok naylon ilahlar ilaheler gelip geçecek, senin yazın kalacak kıyamete.

(NOT: Twitter'ı, Facebook'u, blog'u, sitesi, bütün internete yayılmış olan şu güzel fotoğrafı Muhsin Akgün (@muhsinakgun) çekmiş. Eline sağlık. Bunu ve Akgün'ün başka Yaşar Kemal fotoğraflarını koca koca gazeteler -meselâ Hürriyet- fotoğrafçının adını -ve tabiî hakkını- vermeden kullandı. Büyük ayıp ve aslında basbayağı hırsızlık.)