Uluslararası Af Örgütü'nün göçmen ve mülteci haklarına bakan bölümünün şefi Şerif Elsayed-Ali, "Eğer acilen harekete geçilmezse," diyor, "angarya ve sömürü üstüne bina edilmiş bir Dünya Kupası izleyeceğiz." Mesele, Katar'ın, ülkesindeki binlerce göçmen işçiye ettiği eziyet.
Katar hükümeti, işçileri ezerek, öldürerek, stadları ve dünyanın gözünü boyayacak başka tesisleri güzel güzel inşa ediyordu ki, birileri durumu fark etti, yaygara çıkardı ve dünyanın en aşağılık çete örgütlenmelerinden biri olan FIFA dahi, zengin Körfez ülkesinin şımarık yöneticilerini tehdit etmek zorunda kaldı. Onca işe kalkışmışken Dünya Kupası'nı elinden kaçırma tehlikesiyle yüzyüze kalan Katar yönetimi, işçilerin durumunu düzeltecek acil tedbirler alacağına söz verdi, uluslararası hukuk firması DLA Piper'la anlaşıp rapor ve öneriler istedi. The Guardian'da Owen Gibson'un yazdığına göre, firma, altmış ayrı öneri getirdi. Ancak hâlâ ortada kayda değer bir gelişme yok. (Okuduğunuz yazıdaki veriler Guardian'daki haberden aktarılma.)
Fecaati kısa yoldan anlatmak gerekirse: 2012-2013'te Katar'da Dünya Kupası tesislerinin inşaatında çalışan Nepal, Hindistan ve Bangladeşli işçilerden 964'ü can verdi! Başlıca iki ölüm sebebi var. Birine çok şaşıracaksınız herhalde: iş kazaları = iş cinayetleri. Ötekiyse, anî kalp durması! Uluslararası Sendikalar Birliği, şu ana kadarki gidişat sürerse, 2022 Dünya Kupası'nın ilk başlama vuruşuna kadar dört bin kadar işçinin ölmesinin beklendiğini ileri sürüyor. Dünya Kupası maçlarının, sıcaklığın 50 dereceyi bulduğu yaz aylarında oynanmasını göze alarak turnuvayı Katar'a veren FIFA yöneticileri buna karşılık neler elde etti, bilinmiyor, ama Katar'ın sıcağı futbolculardan önce işçileri vuruyor, görüldüğü üzre.
Katar'da çalışan yabancı işçilerle bizim maden ve inşaat işçilerinin durumundaki tek benzerlik, her an iş cinayetleriyle karşı karşıya kalmaları değil. Bizim madenlerdeki dayıbaşı sistemine benzer bir el kol bağlama mekanizması orada da işliyor. İşçilere "iş bulan" dayıbaşları, onları Katar'a getiriyor, ücretlerinin önemli bölümünü cebe indiriyor, bazen hiç ödemiyor, işçileri bir şekilde borçlu duruma düşürüyor veya alacaklarını isterlerse pasaportlarına elkoyup ülkelerine dönmelerini imkânsızlaştırıyor... Katarlı yöneticiler, işi sağlama almak için bir de "çıkış vizesi" sistemi koymuşlar ki, canından bezen işçi en kötü ihtimalle alacağını malacağını bırakıp ülkesine kaçamasın.
İşçiler çok kötü koşullarda barındırılıyor ve çalıştırılıyorlar. Toplam yaklaşık 450 milyar lira harcanan Dünya Kupası tesis inşaatlarında işçilerin gündelik ücreti 15 lira! İzin günü yok, vs. The Guardian bu işin üzerine özellikle düştü ve bu yılın Temmuz ayında özel bir soruşturma yaptı. Zira dayıbaşı sistemi ve iş cinayetlerinde Katar'la benzeşiyoruz, ama gazetecilikte İngiltere ile benzeşmiyoruz maalesef.
Gelinen aşamada, bir yanda Uluslararası Af Örgütü ve işçi hakları için mücadele edenler işin peşini bırakmıyor, Birleşmiş Milletler'i devreye sokmaya çalışıyorlar, öbür yanda Katar pek bir adım atmıyor, önlem alacaksa da bunu olabildiğince geç almak, birtakım göçmen işçilerin sağlığı, canı için durduk yerde zarara girmemek için top çeviriyor.
Katar spor bakanına bakılırsa, bu ülkenin yöneticileri "vampirler gibi korkunç insanlar" değilmiş. Salih bin Ganim bin Nasır al-Ali, "Bizim de duygularımız var, kendimizi kötü hissediyoruz," demiş. Durumu düzeltmek için çabalıyorlarmış, bakanın söylediğine göre, kendilerinden beklenen, "çok büyük iş"miş. Yani yalanda, riyakârlıkta, vicdansızlıkta da benziyoruz.
Türkiye-Katar Sünni ittifakının işçi politikası. Suriye'de, Irak'ta durumlar düzelirse, İD, El Nusra falan gibi örgütlerin sağ ve işsiz kalacak militanlarını işçilerin başına dikerler belki.