Hrant Dink'in gazetesidir; bu kadarını biliyorsunuz. Gerisini de çarçabuk, kısacık yoldan söyleyebilirim: Esas Türkiye'nin belgesidir. Eski Türkiye, Yeni Türkiye değil, "Türkiye aslında neydi?"deki Türkiye. Agos okumuyorsanız, yaşadığınız ülke hakkındaki fikriniz güdük, kavrayışınız sığ kalır. Anadolu şehirlerinin kanı çekilmişliğini, hayatımızda eksik olan hayatî birtakım madde ve duyguları, ruhsal bozukluklarımızın kaynaklarını, bazı soruların niye sorulamadığını, sorulsa niye hep cevapsız kaldığını bilmezsiniz. Belki en önemlisi, nasıl büyük bir zenginliği elimizin tersiyle ittiğimizi...
Agos'ta anlatılan, sadece Ermenilerin meseleleri değil, hepimizin hikâyesidir. Nasıl bir toplum olabilirdik, nasıl bir hayatımız olabilirdi, nasıl bir ülkede yaşıyor olabilirdik... Sadece kaçırılmış imkânlara hayıflanma değildir Agos; yeni imkânlar arama önerisidir. Hrant'ın özgünlüğü buradaydı. Korkunç bir acının insanı felç eden teessüründen sıyrılıp, suçu ve acıyı inkâr etmeden, tam tersine, onunla yüzleşerek geleceğe kapı açma derdindeydi. Agos'u öncelikle bunun için Türkçe çıkarmıştı.
Türk toplumu, Ermeni meselesini kendisine dışarıdan dayatılmış bir fuzulî mesele olarak görme, bu toprakların hepimizden eski sâkinleri olan Ermenileri, Rumları şuursuzca "yabancı" diye niteleme eğilimindedir. Agos okursanız, "hepimiz" diye bir kavram geliştirirsiniz, zenginleşirsiniz. Her şeyin aslında nasıl da tam bağrımızda, bünyemizde olup bittiğini, "dışarıdan" dediğiniz şeyin kökünün bu topraklarda olduğunu, söküp atmaya kalktığınız şeyin basbayağı sizin kalbiniz veya yüreğiniz olduğunu kolayca, rahatça, bir çırpıda kavrayıverirsiniz.
Ölürken, böyle bir fırsatım olursa, en çok övüneceğim şey, Agos'un çıkışına katkıda bulunmuş olmaktır. Hrant'ı koruyamamış olmanın utancı izin verirse, elbette.
Agos'ta bir görev devir teslimi yapıldı. Rober Koptaş, gazetenin yönetimini Yetvart Danzikyan'a devretti. Rober dostum, Yeto yakın arkadaşım. Rober'in gazeteyi güzel yönettiğini, onun döneminde Agos'un eldeki imkânlara göre hayli kaliteli bir yayın yaptığını düşünüyorum. Tebriki hak ediyor. Hayatı adını Yozgat, Edirne, Trakya... diye kodlayarak geçen Yetvart'ın başarılı olmasını da çok istiyorum. Bu işi hakkıyla yapacağına güveniyorum.
Agos Türkiye'nin yazı-çizi hayatında başka hiçbir şeyle kıyaslanmayacak bir kaynak, bir değerdir. Aynı zamanda, başta kısaca anlatmaya çalıştığım gibi, başka hiçbir yerden edinemeyeceğiniz zihinsel besin kaynakları ihtiva eder.
Rober'e, şimdi neler yapmayı planlıyorsa o işlerde, Yetvart'a Agos'un başında başarılar dilerim.