Adı ilk defa karşımıza çıkan veya varlığı ilk defa bu adla karşımıza çıkan bir kuvvet, El-Bab’a doğru ilerleme harekâtında Suriye ordusu ile birlikte savaşıyor. “Suriye Ulusal Direnişi”, Suriye’nin bütünlüğünü savunan çeşitli “yurtsever” gruplardan bir koalisyon diye tarif ediliyor. Kritik bir ayrıntı, bu birlikte, Halep kuzeyi ve doğusundan Arap ve Kürt savaşçıların birarada bulunması.
Üç ay önce oluşturulduğu söylenen ve El-Bab harekâtı ile ilk “resmî” savaşına katılan “Ulusal Direniş” hakkında şimdiye kadar herhangi bir tanıtıcı haber çıkmamıştı. Örgütün kendini “Suriyeli” olarak tanımlayan “yurtsever güçler” arasında ayrılık-gayrılığı gidermeyi amaçladığı yollu tarifler yapılıyor.
YPG ile ilişkileri var mı?
Suriye bayrağı altında savaşan sözkonusu kuvvetin oluşturulmasında YPG ağırlıklı Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) payı, Ulusal Direniş’in gücüne SDG’nin katkısı var mı? “Ulusal Direniş Güçleri” formülü, El-Bab harekâtında Suriye ordusu ile SDG’nin birlikte hareket edebilmesi için mi meydana getirildi?
Bir haberde "örgütün sözcüsü" sıfatıyla, başka bir yerde "örgütün siyasî kanadının başındaki isim" olarak anılan Rizan Haddo’ya göre bu soruların cevabı hayır. “SDG ile uzak veya yakın herhangi bir ilişkimiz yok,” diyen Haddo, Menbic’de, Kobanî’de verilen mücadeleye saygı duyduklarını, ama SDG’nin siyasî kanadı Suriye Demokratik Konseyi ile aynı görüşleri paylaşmadıklarını belirtti.
Fehim Taştekin'in görüştüğü bir YPG komutanı, "SDG içindeki bazı ortakları[nın] (Ceyşul Suvvar), ‘El Bab etrafında Özgür Suriye Ordusu ile çatışmayız’ diye bir hassasiyet geliştirdi[ğini]" söyledi, şöyle dedi: "Rusya, Suriye, ABD ve Türkiye YPG’yi bu alanda istemiyor. Bu durum karşısında Suriye Ulusal Direniş diye bir grup ortaya çıktı. Bunlarla ilişkimiz var ama bizim güçlerimiz doğrudan o alanda bulunmuyor. Ceyşul Suvvar da yok. Yani o bölgede Türk ordusu ve desteklediği gruplara karşı koyan güçlerin öncülüğünü Araplar yapıyor. Bunlar rejim yanlısı. Bunların geliştirdiği direnç ile bizim çabalarımız çakıştı.”
Türkiye ile meseleleri var
Rizan Haddo’nun sözlerinden, “Ulusal Direniş”in özellikle Türkiye ile meselesi olduğu, olacağı anlaşılıyor. Rizan Haddo, El-Bab’ın alınmasından sonra da Suriye ordusunu destekleyeceklerini duyururken, bunu Suriye hükümetinin, Cerablus’a girdiği için Türk ordusunu düşman olarak tanımlamış oluşuna bağladı. Haddo, Türk ordusunun Efrin sınırındaki varlığından yakındı ve TSK’nın zaman zaman köyleri topa tuttuğunu hatırlattı, Suriye tarafına geçerek yüzlerce ağacı, özellikle zeytin ağaçlarını kestiğini ileri sürdü.
Haddo’nun daha büyük iddiası şu: Türkiye Efrin dağlarını cihatçıların barınacağı ve Suriye ordusuyla uzun süreli gerilla savaşı sürdüreceği bir yeni Tora Bora’ya (Afganistan’da cihatçı gerillaların yurdu) çevirmek istiyor! Haddo, “Türk işgaliyle” mücadeleden sözederken zamanında Fransa’nın Suriye’yi işgaline karşı gösterilen direnişe atıf yaptı, o direnişin öncüsü Yusuf el-Azme’yi hatırlattı.
(Bu hatırlatma özellikle ilgi çekici. Osmanlı'nın Harp Okulu'ndan mezun el-Azme, Suriye'nin bağımsızlığı için mücadele etmiş bir subay. Kral Faysal Suriye'sinde genelkurmay başkanıydı, iki ayrı kabinede savaş bakanlığı yapmış ve 1920'de Maysalun'da işgalci Fransız ordusuna karşı savaşırken makineli tüfekle vurulup ölmüştü. Suriyeliler için "millî kahraman" statüsünde. Adının verildiği caddeler, meydanlar var. El-Azme, rejime karşı olan kimileri için de izinden gidilecek bir tarihî şahsiyet.)
“Ulusal Direniş”in siyasî-askerî hedef tarifinde, Suriyeli milliyetçiliği boyutu açıkça öne çıkıyor. Örgüt üç ana hedef tanımlıyor:
1. Bölünmemiş, demokratik bir Suriye,
2. Türk işgalinin sona erdirilmesi,
3. Cerablus’tan İskenderun’a kadar “işgal altındaki” bütün toprakların kurtarılması ve Suriye sınırları içerisinde işgal altında bulunan her yerin kurtarılması için yurtsever güçlerle birlikte çalışma.
Arapça haberin kötü İngilizce çevirisi ve düzgün özetinden (iki parça; biri burada, öbürü şurada) örgütün gücü hakkında bilgi edinemedim. Ancak Kuzey Halep’teki Arap ve Kürt ahaliyi Türk ordusu ile desteklediği ÖSO’cu ve cihatçı gruplara karşı toparlama amacı güden bir hareket olduğu ortada. Suriye devleti ile ilişkisi tam anlaşılmıyor. Emir altında değil, ama onunla aynı safta hareket ediyor.