Pegasus Havayolları ile ilgili pek çok şey işitiyor, bunların kısmen abartılı olduğunu sanıyordum. "Su bile vermeme" işine duyduğum antipatiden ötürü, bu şirketin uçaklarıyla pek yolculuk yapmıyorum. Fakat geçen gün onlara muhtaç oldum ve kendilerinin son derece "prensip sahibi" diye nitelenmesi gerektiğine hükmettim.
Tecrübemi nakletmeden, bu deyimin Türkiye'deki manasına dair küçük bir izahat yapmamda fayda var. Bunun kullanımı biraz "profesyonelce"yi andırır. "Profesyonelce" tabiri, maç spikerleri tarafından, futbolcuların hakemi kandırmaya, vakit geçirmeye, rakibi oyunun kuralları dışında kalan, gayrimeşru yollardan yıpratmaya yönelik hareketleri için sarf edilir. Yani aslında bütün dünyanın "profesyonellik" dediği şeyin tam tersini gösteren bir tabir olarak. "Prensip sahibi" de, çoğunlukla, tafrasından yanına yanaşılmayan, asık suratla kendilerine koruma kalkanı yaratan kibirli tipler için kullanılır. Ehliyetsizliklerini abuslukla örten, anca astlarını korkutarak otorite sağlayan yöneticilerle aynı sınıftandırlar. Aslında burunlarından kıl aldırmamak dışında herhangi bir "prensip"leri yoktur.
Havada çaresizce ona muhtaç yolcusuna "su bile vermeyen" şirket olmak, bir seçim. "Beni böyle tanısınlar" diyor Pegasus. Eyvallah.
Ve fakat, 45 dakikalık uçuş mesafesindeki bir yerde insanları 4,5 (dört buçuk) saat bekletip tek bir özür dilememek nasıl bir tutumdur? 21:30'daki uçağın gecikeceğine dair anonsu "yeni kalkış saati 21:30'dur" diye yaptırıp bir belirsizlik yarattıktan sonra attıkları mesajın üslûbuna bakın:
"17.01.16 İzmir-İstanbul PC2818 uçuşumuz, operasyonel nedenlerle 00:05'te yapılacaktır."
Bu! Altta eksik satır olduğundan o kadar emindim ki! Neyse ki macera sürdüğünden, 00:05 de gelip geçtiğinden, bunu yine "...gecikecektir, yeni kalkış saati 00:05'tir" anonsu izlediğinden, onun ardından da 00:23'te bu mesajın tıpkısı, bu defa "01:55'te..." değişikliğiyle yeniden geldiğinden, gördüğümden emin olabildim. Özür dileriz, kusura bakmayın, af edersiniz... falan, en ufak bir ifade yoktu.
Nihayet uçağa binildiğindeyse, mealen "götürüyoruz ya, uzun etmeyin" dediler. Çünkü hiçbir şey demediler! Bir kaptan anonsu, "şundan geciktik" izahı, "kusura bakmayın" nezaketi -aslında mecburiyeti- ya da "bir daha olmaz" gibisinden bir hoşluk... hiçbirine layık görülmedik.
Hakikaten, insanları dört buçuk saat bekletip kuru bir özür olsun dilememek nasıl bir şirket politikasıdır?
Gün boyu arasıra aklıma gelen bu soruyu savuşturmaya çabalarken, nitekim!, sözkonusu güzide firmanın "dünyanın en kötü on beş havayolu şirketi" arasında gösterildiği bir kaynağa denk geldim. Şurada da Pegasus'un, başka yirmi bir şirketle beraber yeraldığı "iki yıldızlılar" listesi yeralıyor. Bunlardan daha kötüsü, "tek yıldızlı" sadece bir şirket var. Daha iyi, yani üç, dört ve beş yıldızlı havayolu şirketlerinin toplamıysa 161. Sınıflandırmanın tam olarak hangi ölçütlere göre nasıl yapıldığını merak ediyorsanız, şuradan öğrenilebiliyor. (Ancak bir havayolu şirketine ait e-mail adresi verebilirseniz. Başkasına yollamıyorlar.) Gecikmeler ve müşteri hizmetleri, elbette, bu ölçütler arasında en başta yeralıyor.
"AME" diye bir kategori yaratılmalı, firmalar arasında: "Allah Muhtaç Etmesin" kategorisi.