Türkiye sınırında, Türk Silahlı Kuvvetleri, Suriye Kürtlerinin en batıdaki kantonu Efrin'in silahlı gücü YPG ve cihatçı ağırlıklı silahlı grupların ortayerinde bulunan Atme mülteci kampında "İslâm Devleti" örgütü (DAİŞ-IŞİD) yeni bir bombalı saldırı gerçekleştirmeyi başardı, kimi haberlere göre 29, kimilerine göre 40 kadar insan öldürdü.
Ölenlerin çoğu başka cihatçı gruplardan savaşçılar. Üstelik aralarında önemli isimler var. Fırat Kalkanı Harekâtı'na kadar Ankara'nın gözdelerinden olan Nureddin el-Zengi örgütünün şeriat mahkemesi hakimlerinden, Yüksek Fıkıh Konseyi üyesi Halid el-Seyid ve yardımcısı Muhammed el-Ferc bunlar arasında. Ahrar el-Şam örgütü komutanlarından Hişam Halife de öyle.
İD Atme'de daha önce de bir bombalı saldırı yapmış, -tam öğrenilemedi ama- on beş kadar insan öldürmüş, yirmi kişiyi yaralamıştı. Bu saldırıda örgüt, başka örgütlerin cihatçı militanlarını taşıyan otobüsü uçurmuştu. Bu saldırıda pek çok tuhaflık vardı; saldırının yapılabilmiş olması bile büyük tuhaflıktı. Bu blogta iki yazı ("Türkiye sınırında patlama - otobüste katliam" ve "Sınırda havaya uçurulan otobüs ve bazı gerçekler") ile, bir de Duvar'a yazdığım "Nerede, nasıl havaya uçtu bu otobüs?" başlıklı yazıyla sözkonusu tuhaflıkları gözönüne sermeye çalışmıştım. Şimdi İD aynı yerde ikinci bir saldırı daha yaptı. Katliam demek daha doğru aslında.
Yaptığım haritaya bakın: İD'in bu kadar hassas, her biri her an tetikteki bu kadar çok silahlı kuvvetin bulunduğu yerde bu işleri nasıl yapabildiğini anlamak zor. Atme'ye en yakın İD toprağı 40 kilometre kadar uzaklıkta.
Acaba birtakım İD elemanları kendilerini öbür cihatçı grupların içerisinde rahatlıkla gizleyebiliyor, sonra, zamanı gelince kolayca eyleme geçebiliyorlar mı? Ellerini kollarını sallaya sallaya buraya gelip bombalı eylemler yapmaları hiç akla yakın gözükmüyor? Bu kadar kritik yerde nasıl bu kadar kolay hareket edebiliyorlar?
[ EK / Bu olayda MİT'ten üç görevlinin de hayatını kaybettiğine dair iddia için bkz. Ahmet Takan, "Atme'de şehit düşen üç MİT mensubu" ]