İlk olarak, "Ekonominin Unsurları" dizisiyle başlıyorum; arkası gelecek. Bu fotoğraf 1980'lerden, Bursa'daki bir dondurulmuş gıda üretim tesisinden. Kapitalizmin nasıl yanlış bir insanlık durumu olduğuna dair temel eğitimimi tabiî "12 Eylül öncesi" denen büyük aydınlanma (ve kararma) döneminde görmüştüm. Ama bu düzenin kabul edilemezliğini, reklam-tanıtım işlerinde çalışıp kapitalistlere hizmet ederken tam manasıyla kavradım. "Ücretli kölelik" gibi bir yakıştırmanın asla abartma falan değil, milyonlarca insanın bugünü ve yarınını anlatan bir tanımlama olduğunu, görerek, dokunarak, koklayarak idrak ettim.
Çilek, bildiğim en güzel kokan meyvelerden. Hattâ "Hayattaki en güzel koku?" sorusuna "çilek kokusu" cevabı verecek çok insan da çıkar. Ben de böyle diyebilirdim. Sonradan Superfresh olan Kerevitaş'ın Bursa fabrikasında, bir koca salon dolusu çileğin kokusuyla karşılaşana kadar. Alışmamız ve içeride çalışabilir hale gelmemiz bayağı bir zaman almıştı. Sabahtan akşama her gün içerisine sokulduğu çemberin dışına kaçamak bakış atan genç kız şu anda elli yaşlarında olmalı. Muhtemelen emekli. Çocukları? Herhalde vardır. Yırtmışlar mıdır yoksa birileri villada yaşasın, ciple gezsin diye başka bir üretim bandında ter mi döküyorlardır?
Burada tek tek yayımlanmasını beklemeyeyim, dizinin tamamına bakayım diyenler şuraya tıklayabilir: Ekonominin Unsurları Fotoğrafa tıklarsanız daha büyük, doğru dürüst görebilirsiniz.
(Twitter ahalisi için not: Twitter'da paylaştığım iki fotoğrafla başlıyorum. "Bunu görmüştük" diyenler haklıdır, iki fotoğraf sonra durum düzelecek.)