22 Eylül 2015 Salı

Burkina Faso - Şu ana kadar neler oldu?

Burkina Faso'da darbe ve sonrasındaki gelişmeleri olabildiğince izlemeye, güncellemelerle duyurmaya çalıştım. Ancak olan biteni derli toplu öğrenmek isteyenler için de her şeyi burada özetliyorum:

Ülkenin 27 yıllık diktatörü Blaise Compaoré geçen yıl halk ayaklanmasıyla devrildi, ülkeden kaçmak zorunda kaldı. Demokratik, yeni bir rejime geçiş sürecini yönetmek üzere ülkenin Birleşmiş Milletler nezdindeki eski büyükelçisi Michel Kafando Geçici Devlet Başkanı seçildi. 11 Kasım'da seçimler yapılacak, yeni yönetim düzeni oluşacaktı.

Geçici yönetim, devrik diktatörü ve onun kendisini neredeyse ömürboyu başkan yapmak üzere tasarlanmış anayasa değişikliğini destekleyenlerin aday olarak seçimlere katılmasını yasakladı. Bu değişiklik girişimi, zaten, halk ayaklanmasına yolaçan, bardağı taşıran damla olmuştu.

Bu arada, eski rejime dönüşün önünü kesebilmek için çeşitli hazırlıklar, çalışmalar yapılıyordu. Compaoré'nin özel Başkanlık Muhafızları'nın iki numarası Yarbay Yacouba Isaac Zida, demokrasi sürecini destekleyenler arasına katılmış, geçici başbakan olmuştu. Kurulan bir Ulusal Uzlaşma ve Reform Komisyonu, devrik diktatöre bağlılıkları bilinen, özel eğitimli donanımlı Başkanlık Muhafızları'nın tez elden dağıtılmasını öneriyordu.

Devrik diktatör yanlılarının seçimlere katılmasını önleyen yasağın üzerine bir de bu dağıtılma tehlikesi gelince, Başkanlık Muhafızları harekete geçti, darbeyle iktidarı ele aldı. Önce ne olduğu tam anlaşılamadı. Eski diktatörün sağ kolu, eski genelkurmay başkanı general Gilbert Diendéré'nin darbeye önderlik etmesi, geçici başkan Kafando ile geçici başbakan Zida'nın, iki bakanla birlikte rehine alınması, uluslararası havalimanını kapatan, ülkeye giriş-çıkışları yasaklayan darbecilerin lideri generalin kendini devlet başkanı ilan etmesi, darbenin arkasında eski diktatörün bulunup bulunmadığı sorusunu ortaya çıkardı.

Şu ana kadar Compaoré'nin bizzat işe karıştığı yolunda işaret yok. Ancak darbenin, Compaoré yanlısı eski ayrıcalıklı sınıfın eseri olduğu aşikâr. Halk darbeye karşı sokağa döküldü, Muhafızlar halka ateş açtı. Kesin rakam bilinmiyor, ama uluslararası basındaki en yaygın kabule göre şu ana kadar on üç insan öldü, yüzün üzerinde yaralı var.

Afrika'nın bu bölgesinin "efendisi" Fransa ile ABD ve Afrika Birliği Örgütü, darbeye karşı kesin tavır aldı, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, darbecilerden "her ne yapıyorlarsa buna derhal son vermelerini" istedi. Burkina Faso'daki 220 kişilik Fransız özel birliği işe hiç karışmadı. Afrika Birliği, darbecilere ülkelerinden ayrılma ve seyahat yasağı koydu.

Kendilerini uzlaşmaya açık göstererek amaçlarına pazarlık yolu ile ulaşmayı deneyen darbeciler, rehine tuttukları Kafando ile Zida'yı ve bakanları serbest bıraktılar. Benin ile Senegal'in devlet başkanları arabuluculuk yapmak üzere Burkina Faso'nun başkenti Ougadougou'ya geldiler ve ortaya bir anlaşma metni çıkardılar. Ancak metni kesinleştirip ilan etme amacıyla yapılan toplantı sürerken, Başkanlık Muhafızları ve etraflarındaki bazı siviller toplantının yapıldığı oteli bastılar. Görüşmeler kesildi, arabulucu devlet başkanları ülkeden ayrıldı.

Bunun üzerine, demokrasiye geçiş sürecine bağlı kalan 15 bin kişilik Burkina Faso ordusu, 1300 kişilik Başkanlık Muhafızları'nı teslim olmaya zorlamak ve silahsızlandırmak amacıyla başkente yürüdü. Halen, Muhafızlar Başkanlık Sarayı ile ulusal radyo ve televizyon binalarında ve çevrelerinde mevzilenmiş durumdalar. Ordunun, Muhafızlar'ın elindeki Camp Naaba askerî üssüne baskına hazırlandığı ileri sürülüyor. Darbe lideri Diendéré, Nijerya'nın başkenti Abuca'da süren Batı Afrika liderleri zirvesinden çıkacak kararı beklediğini açıkladı.

İş çarpışmaya kalırsa darbecilerin sonunda kaybetmeleri daha büyük ihtimal. Elbette epey kan döküldükten sonra. Teslim olmazlarsa olacağı bu, öyle görünüyor.

Ortadaki en büyük sorun, darbecilerin geri çekilmek ve iktidarı terk etmek üzere kabul etmeleri ihtimali bulunan anlaşmayı Burkina Faso halkının ve ülkedeki demokratik güçlerin kabul etmeyişi. Zira bu anlaşma darbecilere af öngördüğü gibi, Başkanlık Muhafızları'nın silahlarını teslim etmesi veya dağıtılması gibi bir madde de içermiyor. Bu hem Muhafızlar'ca öldürülen on üç, yaralanan yüzü aşkın insanın aileleri için büyük bir adaletsizlik olacak hem de Muhafızlar'ın her an böyle bir işe tekrar kalkışabilmesine zemin hazırlayacak.

Ayrıca, Burkina Faso'nun diktatörü kovabilmiş demokratik güçleri, kendilerine öbür Batı Afrika devletlerince dayatılan "kapsayıcı geçiş süreci"ne de itiraz ediyor. Eski diktatör kovulmuş olsa da, 27 yıllık rejiminin bütün ana kurumlarının hâlâ ayakta olduğuna, güçlerini koruduklarına dikkat çekiyorlar, bunların tasfiyesine öncelik tanıyorlar. Bu çerçevede, eski diktatör yanlılarının seçimlere giremeyeceklerini savunuyorlar. Karşı görüş, bunların seçime girebilmelerinin demokrasiye geçiş sürecini güçlendireceği yolunda. Böyle düşünenler, "Nasılsa halk onları sandıkta cezalandıracak" diyorlar.