15 Temmuz darbe girişimine dair aklıma takılan büyük soruları P24'teki yazılarımda ele aldım. ("Büyük soru" diyerek, pek gözde kavramımız "büyük resim"i çağrıştırma peşindeyim.)
İlki, Fethullah Gülen'e bağlı örgütün otuz küsur yıldır nasıl olup da ordu dahil devletin bütün kritik kurumlarında varlığını sürdürebildiğiydi. Bunu geçen yazımda konu ettim: "Sonu bizimki, anladık da, başlangıcı kimin hikâyesi?" Bana can alıcı görünen fakat niyeyse kimsenin sormadığı, sorulduğunda üstünde durmadığı soru şuydu: "Devlet Cemaat’i bünyesinden tamamen temizlemeyi hiç istedi mi?"
Yeni yazımdaysa, 15 Temmuz'a dair öbür büyük soruyu konu etmeye, gerekliliğini ve meşruiyetini göstermeye çalıştım. "Hikâye, anlatılandan ibaret değil" başlıklı yazımda ortaya getirmeye çalıştığım öbür "büyük soru" da şu: Darbeciler, ordu içindeki Gülencilerden ibaret mi?
Buraya, ikinci büyük soruyu besleyen subay ifadelerinden bir-ikisini alacağım.
• SUİKAST-YAKALAMA TİMİ KOMUTANI - Marmaris’te cumhurbaşkanının kaldığı oteli basan Özel Kuvvetler birliğinin başındaki Tümgeneral, Gökhan Şahin Sönmezateş, “İsterlerse idam etsinler,” dedi, “ben darbeciyim”. Kendisinin eşine mesaj atıp, “darbeciyim, benden boşan” dediği de ileri sürüldü. Müstakbel darbeci subaylara "boşanın" talimatlarının bizzat Fethullah Gülen'den geldiği yolunda iddialar var, ama bunlar kanıtlanmış değil. Zaten Sönmezateş ısrarla “FETÖ’cü olmadığını” belirtiyor. Ya devlet tümgeneralin yalan söylediğini, onun Gülencilerle örgütsel ilişkilerini ortaya koyarak gösterecek ya da birileri şu soruya cevap verecek: Bu adam Gülen’ci değilse necidir?
• AKINCI ÜSSÜ KOMUTANI - Darbenin karargâhı, Ankara'daki Akıncı Hava Üssü'ydü. Üs komutanı Tuğgeneral Hakan Evrim, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ı Fethullah Gülen'le görüştürmeye kalktığı söylenen, darbe girişimindeki en üst düzey operasyonel subaylardan biri. İfadesinde darbeciliği de reddeden Evrim'in Cemaat bağlantısına dair sözleri şöyle: "FETÖ/PDY ile kesinlikle bir bağlantım bulunmamaktadır. Fetullah Gülen'i veya başka bir örgüt yöneticisini tanımamaktayım. Bunların işletmiş olduğu dershanelere gitmedim, yurtlarında kalmadım, evlerine gitmedim, bunlarla ilgili haberleri basın ve bize iletilen istihbarat bilgilerinden biliyorum. 1984 yılında Harp Okuluna girdiğim sırada ailem Ödemiş'te ikamet etmekteydi. Ben sınavlara İstanbul'da girdim. Ailem halen Ödemiş'te ikamet etmektedir. Benim kesinlikle böyle bir örgüt ile bağım bulunmamaktadır." Ya Evrim yalan söylüyor ya da onun genelkurmay başkanını Fethullah Gülen'le konuşturmaya kalktığı yalan.
• GENELKURMAY BAŞKANI - Orgeneral Hulusi Akar'ın ifadesinin linkini de vereyim. Burada bizzat komutanın ağzından öğreniyoruz ki, kendisinin rehine alınması, zorla götürülmesi gibi hadiseler saat 21:00'den sonra cereyan etmiş. Yani genelkurmay başkanının hükümetle, cumhurbaşkanıyla, hava ve deniz kuvvetleri komutanlarıyla niye bağlantı kurmadığını açıklaması gereken süre bayağı uzun. Özellikle başbakan ve cumhurbaşkanıyla neden derhal iletişime geçmediğini ifadesinden anlamamız mümkün değil. Geçtiyse ve bize söylemiyorsa o da başka gariplik.
[ EK / 29 TEMMUZ / 17:40 / AlJazeera Türk'ün şu haberinde, Başbakan Binali Yıldırım'ın "kalkışma var" duyurusunun hemen ardından NTV televizyonuna bağlanıp birlikleri geri, darbecileri vazgeçmeye çağıran 3. Kolordu Komutanı Korgeneral Erdal Öztürk'ün macerası anlatılıyor. Öztürk, bu "demokrasiye bağlılık" atağından kısa süre önce (21:30 sularında) İstanbul "Sıkıyönetim Komutanı" sıfatıyla İstanbul Emniyeti'nden birilerini arayıp emrine girmelerini istemiş. Fakat bakmış ki iş sarpa sarıyor... gerisi mâlûm... ]