İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 15 Temmuz darbe girişiminde ölen darbecilerin gömüleceği bir "Hainler Mezarlığı" kurdu. Belediye Başkanı Kadir Topbaş bunun arkasındaki düşünceyi, "kuralım ki, gelen geçen lanet okusun" cinsinden nezih ifadelerle açıklamıştı.
Şimdi biz, kahvaltı masasında başından vurulan anaların ülkesi olmaya, narin bedeni buzluklarda saklanan çocukların ülkesi olmaya, ana kucağında vurulan bebeği hastaneye götürmeye çabalarken vurulan dedenin ülkesi olmaya, ana karnında vurulan bebeğin ülkesi olmaya, kendi şehirlerini yıkan devletin ülkesi olmaya, kendi şehirlerini yıkarken sevinen, coşan, duvar yazılarıyla, sosyal medya mesajlarıyla katliamlarını kutlayan silahlı üniformalı devlet görevlilerinin ülkesi olmaya, kimin yöneteceği güya seçimle belirlenen ama seçim iktidarı değiştirecek gibi olunca milyonlarca insanın iradesinin helaya atıldığı ülke olmaya, iktidardakilerin çalmasının çırpmasının onlara tapınılmasına engel olmadığı gariban bir memleket olmaya, haksızlık, adaletsizlik ve eşitsizliğin kutsandığı, "ayaklar baş mı olsun!" ayinlerinde kendinden geçenlerin ülkesi olmaya, kendinden farklı kimseye komşu olarak dahi tahammül edemeyenlerin ülkesi olmaya bir devâsâ günah daha ekledik. "Hainler Mezarlığı" kurduk.
Hainler Mezarlığı kuran haindir. Uzayacak lafın kısa hali bu.
Hain, adı üstünde, bir şeye ihanet etmiş. Hainler Mezarlığı kuran Müslüman dine ihanet etmiştir. İki kere iki dört. Yok, Batı'nın ilmini istemeyiz, ikiyle iki dört çıkmasın, derseniz, başka bir ilim bulun getirin. Hangi ayet bu merhametten yoksunluğu, bu hem kalpsizliği hem yüreksizliği meşru kılacak? Ölü çocuğun anasını yuhlamaya cevaz veren meçhul ayet mi? Haydi, iktidarların bekâsı için uydurulmuş hadislerden birini çıkarın koyun önümüze. Deyin ki, nasıl paramparça olmuş ölülerinizin ardından kıs kıs gülerek ıslık çaldık, yuh çektiysek hainleri de öyle saçarız bir ebedî teşhir tarlasının orasına burasına. Veya siz de girişin hadis uydurmaya. Bundan epey muktedir ekmek yemiş, siz de girişin.
Siz ne yapmaya çalışıyorsunuz? "Samimi Müslüman" diye bir insan kalmasın mı istiyorsunuz? İktidarınıza hizmet etmek dışında bir Müslümanca gaye kalmasın mı istiyorsunuz? Benim gibi salaklar, dindar olmadığı halde dindardan ahlâk, vicdan şu bu bekleyenler, çoktan anladık bu işin en azından bu topraklarda genel bir kültür ve davranış kodu haline gelmeyeceğini de, yine kanımızı damarımızda dondurmayı, en ahlâksız vicdansız kötü kalpli caniden beklenmeyecek haltları geçerken, öylesine, korkunç, yani korkutucu bir tabiîlikle yemeyi nasıl becerebiliyorsunuz? Nasıl bir malzemeden yapıldınız siz? İçinize hiç mi ruh koymadılar, hiç mi vicdan, hiç mi o... nasıl tarif edeceğimi bilemediğim şeyden..?
Hainler Mezarlığı, üstelik, farkındaysanız, yaşadığımız yerin ismidir. Yaşadığımız ortamın. Yaşadığımız hayatın. Burada herkes doğuştan haindir. Hiç kimsenin hain ilan etmeyeceği hiç kimse yoktur burada. Kemal Paşa haindi. Vahdettin de. Anzavur haindi. Kuvayı Milliye de. Çerkes Ethem haindi. İzmir Suikasti tertipçileri de. Gayrimüslimler haindi. Müslümanlar da. Aleviler haindi. Kürtler haindi. Komünistler zaten. Şeyh Said, Nazım, Said Nursi, Menderes, Deniz'ler haindiler. Kimse kimseye hiçbir zaman sormadı, sen kimsin ki birilerini hain ilan ediyorsun, demedi. Baştacı ettiklerin silahlarını sana çevirdiklerinde hain oldular, başkalarını vurduklarında kahramandılar. Ölen öldürene, kahramanlar hainlere karıştı, delibozuk bir toplum yaratabildik; cahil, aldırışsız, duygudaşlık tanımayan, mütemadiyen birbirinden nefret eden parçalara ayrılan.
Şimdi birileri, çocuklarımız, torunlarımız da mazallah bu delilikten sıyrılır diye, tedbir mahiyetinde, Hainler Mezarlığı kuruyor. Ve bunu kuranlar güya dindar. Böyle korkunç bir iş için size yetkiyi kitabın, dinin vermediğini şükür ki biz bile biliyoruz. Kim meşrulaştıracak bu insanlık suçunu? Kendi gibi olmayanı köle etmek isteyen din âlimleriniz mi? Kim diyecek, ölüm eşitlemez, ölen hainin cezasını Allah değil kalan sağlar verecek diye, kim?
Neyse ki belanızı kimin vereceği konusunda karanlık bir nokta yok.
Son olarak: Darbe girişimi bu memleketin insanlarına yapılmış muazzam bir kötülüktü, ama anlaşılan yeterince hasar vermedi, yeterince köreltmedi ruhları, yeterince bozmadı zihinleri, buruşturmadı kalpleri. Kötülük bir bayrak yarışıdır burada. Hemen birileri devreye girdi. Öyle bir şey yapalım ki, dediler, kötülük, mazallah, eksilmesin, seyrelmesin, kuşaktan kuşağa bulaşsın, temizlenemesin.
Çok merak ediyorum; ama gerçekten çok merak ediyorum; "Hainler Mezarlığı" tabelasını gördüğünde ağlayan kaç kişi yaşıyor bu topraklarda.