Darbe girişimi gecesi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı yakalamak veya öldürmek maksadıyla Marmaris'te kaldığı otele baskın düzenleyen birliğin başında Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş vardı. ("Amacımız öldürmek değildi, yakalayıp götürecektik" diyor.) Sönmezateş, belki biliyorsunuz, "Darbeciyim, ama asla FETÖ'cü değilim," diyen subay. İfadesinde fazlasıyla ilginç bölümler var. Ben burada sadece birine dikkat çekeceğim.
Bugünlerde gözlerden uzaklaştırılmaya çalışılan bir ezelî-ebedî hakikatimize daha çok itibar etsek isabetli olacağına dair bir delil bu; darbe meselesinin "ordudaki FETÖ örgütlenmesi" gibi bir başlık altına sıkıştırılamayacağına dair. 15 Temmuz'a gelişi anlatırken şunları söylüyor Tuğgeneral Sönmezateş:
"11 Temmuz’da Milsec adlı güvenli hattan, rutinde olduğu gibi Özel Kuvvetler’den Tuğgeneral Semih Terzi [15 Temmuz gecesi Ankara’da astsubay Ömer Halisdemir tarafından vurularak öldürüldü] beni aradı. (...) Ülkenin zor günler geçirdiğini, rahatsızlık duyduğunu [söyledi], benim de onun gibi düşünüp düşünmediğimi sordu. Bana ihtilalden bahsetmedi. Ancak bu jargon bizde ihtilali çağrıştırmaktadır." (Son cümlenin altını ben çizdim -ük.)
[ EK / 21:40 ] Güvercinlik Kara Havacılık Okul Komutanı'yken darbe girişimi ertesinde ordudan atılan Tuğgeneral Ünsal Coşkun'un savcılık ifadesinden ufak bir kısmı da buraya almalıyım. Ortam tasviri, geleneğin ifadesi, "jargon"un gerisindeki maneviyet bakımından ziyadesiyle aydınlatıcı. "22:00 sıralarında mesaj geldi," demiş Coşkun. "Silahlı Kuvvetlerin sıkıyönetimi ilan ettiğini ve buna 'Harekât Yıldırım' adının verildiğini öğrendim. Bunun üzerine Kara Kuvvetleri Harekat Merkezi'ni aradım ve 'Böyle bir çalışma var' denildi". (Bunun da altını ben çizdim -ük.)
O jargonda darbeye "böyle bir çalışma var" diyorlar işte...
Bu yazının ardından lütfen Umur Talu'nun şu yazısını da okuyun: "Bir darbeci kolay yetişmiyor!"