9 Haziran 2014 Pazartesi

Kalekol yalanı

Lice'de askerin halka ateş açması ve iki kişinin ölmesi, hükümetin kalekol inadı yüzünden; bunun tartışılacak tarafı yok. Seri halde kalekolların yapılması, bir "barış süreci" içinde bulunulduğuna dair derin şüpheler yaratıyor. Şu soru elbette çok haklı bir soru: Amaç barışsa savaş araçlarını çoğaltmak niye? Madem amaç bir "terör örgütü"nü terör yapmaz hale getirmek ve militanlarını dağdan indirmek, o halde süreç başarıya ulaştığında ortada kendisine karşı kalekol kurulmasını gerektirecek kimse kalmayacak. Hükümet barış sürecinde samimiyse amacın bu olması gerekiyor. En azından, halkın, yakın geçmişte yaşanan bir sürü felaket nedeniyle özellikle hassas ve tepkili olduğu yerlerde bu meretleri inşa, insanları tahrik etmekten vazgeçilebilir.

Lice böyle bir yer. Devletin 1993'te topyekûn saldırdığı bir ilçe. Aşırı acılı, aşırı hassas, aşırı gergin, aşırı militan... Sonra, göğüs hizasından ateş açıp insan öldürmek ne demek oluyor? Silahlı çatışma falan yok. Lice'de yapılan "imha ederiz!" anonslarının, '90'ları hatırlatan tavırların, ateş açmanın falan hiçbir izahı olamaz. Diyecek başka söz yok, geçiyorum.


Kalekol yapımını meşru ve mazur göstermek için yetkililer "sınırları koruma" bahanesine de başvuruyorlar. Sunduğum haritada, Diyarbakır-Lice arasına kalekol yapımı ile Türkiye-Suriye sınırını korumanın ilişkisini görüyorsunuz. Palavra. Böyle bir ilişki olamaz. Lice sınırdan yaklaşık 230 kilometre uzakta! Twitter'a, "kurşundu fişekti derken resmî yalandan öleceğiz" yazdım, bir sürü faşistten, "derdi sana mı düştü?" yollu mesajlar aldım. Kendine yalan söylenmesini sorun etmeyen bir ahali her şeye müstehaktır.