Şu anda oluşan Meclis aritmetiğiyle, büyük siyasî hesaplarla boğuşmadan, uzun pazarlıklara girişmeden, ilk elde yapılabilecek bazı değişiklikler, bir an önce normalleşme havası yaratacak, herkese iyi gelecektir. Bunlar, oluşturulmuş melez keyfî rejimde köklü değişimler olmayabilir, ama bu rejimin "yüzü"nü değiştirecek, öncelikle devlete, devlet kurumlarına bu normalleşmeyi bildirecek ve empoze edecektir.
İki hayatî kurum, bir nevi "Türkiye'nin yüzü"dür, onlara bakılınca/bakılarak birşeyler görülür: Anadolu Ajansı, TRT. Bunların yanına bir de THY'yi katmalıyız.
Üçüncüsü ne alâka, diyeceksiniz, bu yüzden önce onu aradan çıkarayım. THY'deki bir uygulama, hem TC vatandaşlarına hem de bizim dışımızdaki herkese Türkiye'de kimin borusunun öttüğüne dair güçlü bir işaret sunuyor: Uçaklarda bulundurulan gazeteler. Şu anda, bildiğiniz üzre, uçaklarda sadece hükümetin propaganda aygıtının, artık gazete dahi diyemeyeceğimiz mücadele bültenleri yolculara sunuluyor. Ölümler, saldırılar, büyük suçlar, muazzam yolsuzluklar falan varken bu da mevzu mu? Evet.
Bu asla sadece simgesel bir vaziyet değildir. Uçaklara, belirli bir anda ülkeyi yöneten kim olursa olsun, Türkiye'de yayımlanan, belirli bir tirajın üzerindeki bütün gazetelerin konması, bu ülkenin nasıl bir rejimle yönetildiğini gösterir. Ufak ama gayet bariz bir göstergedir. Uçaklarda bu diktatörlük rejimi işaretinden kurtulunması, Meclis'te kimsenin açıktan itiraz edemeyeceği bir karar olur. AKP'lileri, kendileri için hayatî olmayan, zararsız görünen, taviz verebilecekleri bir konuda "cephe savaşını" terk etmeye zorlar, onları da azıcık normalleştirir.
Gelelim esas mevzuya: AA ve TRT. Bu ikisi de "resmî" haber kuruluşları. Sıfatları belli: resmî. Bu sıfat normal olarak iki şey anlatır: 1. Bunlarda her türlü haber yeralmaz, 2. Bunlar gündemdeki konular ve olgular açısından büyük ölçüde güvenilir kaynaklardır. Yani olmalıdırlar. Bir ülkenin resmî yayın kuruluşu ve resmî haber ajansı: 1. gündemdeki konulardan hangilerine mutlaka yer verdiği, neleri asla gündeme almadığına göre, 2. haberlerin sunuluşunda, başlıklarında, aktardığı-aktarmadığı olguların ne ölçüde gerçeğe sadık veya eksik, çarpıtılmış olduğuna göre, dünyadaki resmî ajans ve yayın kuruluşları arasında bir yere oturur. Bu yer, o ülkenin ne olduğuna dair fikir verir.
Şu anda getirildikleri hal bakımından, TRT ve özellikle AA, dikta yönetimindeki bir muz cumhuriyetinin kuruluşları gibi. Genellikle aşırı soğuk, duygusuz, tarafsız gözükmeleri beklenen resmî yayın kuruluşları ve ajansların tersine, bir siyasî partinin heyecanlı militanları gibi davranıyorlar. Hele AA'nın getirildiği konum, gerçekten çok feci, "Türkiye'yi dışarıda kötü gösteriyorlar" edebiyatına düşkün olanları intihara sürükleyebilecek nitelikte. IŞİD'in elindeki Rakka'dan huzur ve güven manzaraları yayımlayabilen bir resmî ajans, ancak IŞİD'i resmî ajansı olabilir, 78 milyonluk koskoca Türkiye'nin değil. AA'nın pek çok haber başlığı, havuz medyasından beter. Seçip haberleştirdikleri mevzular, asla yer vermedikleri haberler bakımından da durum en az bu kadar feci. Şahsen, milletvekili olmak üzere istifa eden AA eski genel müdürünün, "devletin manevî şahsiyetini zedelemek"ten yargılanması gerektiğine inanıyorum. Günün birinde devletin şahsiyetinin derdine düşeceğim aklımın ucundan geçmezdi, lâkin bu mevzu hakikaten hem gazeteci hem Türkiyeli biri olarak çok ağırıma gitti.
Velhâsıl AA, TRT ve THY'de, bütün memleketi ayağa kaldırmayacak, kolaylıkla yapılabilecek değişikliklerle normalleşme süreci için çok anlamlı bir adım atılabilir. Bu, AKP'nin işlevini saptırdığı, bütünüyle parti çıkarına çalışır hale getirdiği, militanlaştırdığı başka devlet kuruluşları/çalışanları, özellikle yöneticileri için de bir yön tayini yerine geçer. Üstelik bu kurumları tarafsız ve saygın hale getirmek üzere yapılacak değişiklik için HDP ile CHP kolaylıkla anlaşabilir, MHP bile bu anlaşmaya katılabilir. Meclis'te çoğunluğu oluşturan AKP dışı partilere duyurulur.