WikiLeaks henüz Suudi dışişleri yazışmalarının ufacık bir kısmını açıkladı, ama kopacak gürültü şimdiden hissedilebiliyor. 1001 Iraqi Thoughts blogunda Ali Hadi el-Musavi'nin aktardığı on belge, Suudi'lerin Irak'a yönelik politikaları hakkında fikir veriyor. El-Musavi'nin "Irak'la ilgili mutlaka okunması gereken 10 Suudi belgesi" başlığı altında aktardıkları şöyle:
• Suudi dışişleri, Sünni Arap aşiretleri ve politikacıları örgütlemek için üç aşamalı bir plan yapmış. Başbakan el-Maliki'nin altını oyma ve yönetime olabildiğince Suudi yanlısı unsurları getirme manevralarında dışişleri ile istihbaratın sıkı koordinasyon halinde çalışması öngörülmüş, "kazanılacak" Iraklıların düzenli olarak Suudi Arabistan'a getirilmesi, bilgilendirilmesi, bakış açılarının değiştirilmesi, ilişkilerin sıkılaştırılması önerilmiş. Irak'ta kendilerine hizmet etmek için Suudi'lere başvuranların bir kısmının Irak'ta bile yaşamadığı, bir kısmının ülkede hiçbir etkisinin olmadığı, "daha derin" ilişkileri olan Sünni aşiretlerle bağlantıya geçilmesi kaydedilmiş. Irak güvenlik kuvvetlerine karşı şiddet eylemi çağrıları yapan, Erbil'de üslenmiş Anbarlı Şeyh Ali Hatem Süleyman ve başka birçok Sünni Iraklı, siyasî veya maddî çıkarlar peşinde, Suudi Arabistan'ı ziyaret etmek için başvurmuşlar.
• Başka kaynaklarda da rastladığımız bir durum, burada da karşımıza çıkıyor: Suudiler, Hac vizesini, başka ülkelerdeki işbirlikçilerini güçlendirecek bir diplomatik silah ve rüşvet aracı olarak kullanıyorlar. El-Musavi'nin aktardığı belgeye göre Suudiler bir ara, Iraklı Sünnilerin 2000 vize talebini geri çeviriyorlar. Ancak 6000 vize, Sünni El-Irakiye bloku liderleri Ayad Allavi, Tarık el-Haşimi ve Usame el-Nuceyfi'ye zaten gizlice verilmiş. Niyeyse, bunlardan yalnız Allavi'nin 2000 vizesi işlem görmüş.
• Suudi Krallığı'nın Ürdün'deki büyükelçiliğinden gelen bir belgede, Suudi veliaht prensi ve istihbarat servisi başkanından, Irak'ın o sırada "terör suçu"ndan arandığı için Erbil'e kaçmış bulunan eski başkan yardımcısı Tarık el-Haşimi'ye giden iki mektuptan sözediliyor. (Haşimi, Irak Kürdistanı'na, Mesut Barzani'ye sığındıktan sonra, Katar ve Suudi Arabistan'dan geçip Türkiye'ye geldi, halen burada; oturma izni var.)
• Irak Kürdistanı'ndaki İslâmcı derneğe 530.000 $ bağış. Suudilerin Kürt İslâmcılarını kazanmaya çalıştığı görülüyor.
• İstihbarat servisi, Dışişleri Bakanı Suud el-Faysal'a, Barzani'yi Riyad'a davet edelim, kazanalım önerisi yapıyor. Onu Irak'ta Şii başbakan Maliki'ye karşı kullanabileceklerini düşünüyorlar.
• Tahran'daki Suudi büyükelçiliğinin bildirdiğine göre, Mesut Barzani, Kürt Bölgesel Yönetimi topraklarındaki petrolü doğrudan ihraç edebilmek için, İran'dan, Bağdat ile yapacağı pazarlıkta aracı olmasını istiyor, Maliki bu aracılığı reddediyor.
• İzzet el-Duri'nin oğlu, babasının bir mesajını iletmek üzere, Yemen'in başkenti Sanaa'daki Suudi büyükelçisi ile görüşme talep etmiş. El-Duri, o sırada artık yasadışı hale gelmiş Baas partisinin ana kanadının lideri ve 2003'ten itibaren Amerikan ve Irak askerlerini hedef alan birçok saldırıdan sorumlu. (Bu yılın Nisan'ında öldürüldüğü açıklanan el-Duri'nin DAİŞ ile de bağlantısının olduğu ileri sürülüyordu.)
• Saddam rejiminin başbakan yardımcısı Hikmet Azzavi'nin ailesi Suudi'lerden siyasî sığınma istemiş. Azzavi, devrik rejimin en çok aranan adamları arasında 45. sıradaydı. Başvurunun görüşüldüğü süre içerisinde, Amman'daki Suudi büyükelçiliği aileye para yardımı yapmış. Dışişlerinin başka bir belgesine göre, Saddam Hüseyin'in avukat ekibinin başındaki Adnan el-Düleymi de Suudi'lerden siyasî sığınma istemiş. Suudi belgesi, el-Düleymi'nin "Ürdün ve Suriye'deki Baas liderleriyle sıkı ilişkileri" olduğuna işaret ediyor.
• Ürdün'deki Suudi büyükelçiliğine yollanan bir mesajda, 2012 Mart'ında Bağdat'ta yapılacak Arap Birliği zirvesine katılmasınlar diye bütün Arap devletlerine uyarı var. Mesaj muhtemelen Saddam Hüseyin'in Cumhuriyet Muhafızları'ndan gelme. Muhafızlar, Bağdat'a gelecek bütün temsilcileri hedef alacağını ileri sürüyor.
• Suudiler Arap zirvesinin Bağdat'ta yapılacak oluşundan memnun değiller. Dışişleri Bakanı Suud el-Faysal, zirvenin orada yapılmasının "Irak'ı İran'a vermek" anlamına geleceğini ileri sürüyor. Suudiler, Körfez ülkelerinden, zirveye katılımı büyükelçilik seviyesiyle sınırlamalarını istiyor.
Şimdiye kadar ortaya çıkanlardan ve muhtemelen çıkacak olanlardan, Suudi Arabistan'ın elinin (parasının, Hac vizelerinin vs.), Ortadoğu'nun her yerine uzandığını anlıyoruz. Görünürdeki saflaşmaların her zaman dipteki esas cepheleşmeyi göstermediğini anlıyoruz. Bakalım başka neler anlayacağız. Ve tabiî, Türkiye'ye sıra ne zaman gelecek? Şimdiden görebildiğim birkaç işarete dayanarak söyleyeyim: Pek yakında!