23 Haziran 2015 Salı

Acı hakikatleri köşeyazarınızdan öğrenin

Radikal, 23.06.2015


Maalesef, herkesin keyfini kaçıracak bazı hakikatleri ortaya serme vazifesi yine köşeyazarınıza kaldı.

İlki şu: Evde zor tutulan kitle yüzde elliden yüzde kırka indi, daha da inebilir, fakat asla yok olmayacak. AKP yarın sabah kapısına kilit vurmayacak. Biliyorum, siz aksini hayal ediyordunuz, umuyordunuz ki, bir sabah kalkacaksınız ve dindarların hepsi namazı orucu bırakmış, sizin gibi olmuş. Sordurdum, bu mümkün değilmiş. AKP yok olsa, yine sizin hoşunuza gitmeyecek bir başka parti kurulabilir, bu insanlar da, bazen seçim bile kazandıracak kadar oyu gidip ona verebilirlermiş.

Düşkün Kemalistleri, ordusever tahsilli faşistleri, haziransever nasyonal sosyalistleri dehşete düşürme pahasına ifşa ettiğim bu hakikatin yanına, bir bu kadar dehşet verici başka birini eklemek zorundayım. Biliyorum, şöyle hayal etmiştiniz: bir sabah kalkınca ortada tek bir Kürt'ün bile kalmadığını görecektiniz. Ancak soruşturdum, otuz-kırk milyonluk koca bir halk öyle bir anda yok olamıyormuş. Öbür ihtimal, yani yok olmamaları ama bir gün hepsinin birden Türklüklerini ilan etmeleri, Kobanê'ye Mustafakemalpaşa, Tel Ebyad'a Yavuzsultanselim adını vermeleri de, gerçekleşebilir değilmiş.

Üçüncü hakikatimiz, kendini hâlâ ortalığa palalı mücahitler salabilecek muktedir makamında görenlere gelsin. Bunu çok kısaca da ifade edebiliriz: Bitti. Bir şey bitti. Tabiî bunu bu kadarıyla kavrayabilecek olsaydınız, zaten işler bu raddeye gelmezdi. O halde, köşeyazarınızın vazifesi izah etmektir. Eyy AKP'liler, “Bundan sonra yapacaklarımız birilerinin hoşuna gitmeyecek” şımarıklığı bitti. Artık “milletin a.. koyma” değil, vaziyeti (kibar konuşuyorum) kurtarma zamanındasınız. Göğün yedinci katına yükselmiş burunlarınızı (kibar konuşuyorum) bir zahmet bulunmaları gereken yere indireceksiniz. Elinizde pala, “Alperen esnaf” nutukları, “yol ver geçelim” şarkıları, “emri ben verdim” türküleri eşliğinde efelenirken hayaliniz, hepimizin sinmesi, pısması, kendinden vazgeçmesiydi. Olmadı. Ve olmayacak. Kimse size boyun eğmedi, eğmeyecek. Soluk borularımızı tıkadınız, gözlerimizi çıkardınız, sabah akşam yalan riya yetmedi, kürsülerden Kur'an'lar salladınız, bu şekilde varabileceğiniz yere vardınız. Riya hayat tarzınız haline geldi, sizi kurtaramadı. Şimdi, bulunmaları gereken yere indirilmiş uzuvlarınızla, oturup, memleketi getirdiğiniz şu halden çıkarmaya yardımcı olacak mısınız, olmayacak mısınız, onu düşünün. Hâlâ böyle bir potansiyeliniz kaldı mı, bilemiyoruz. Aranızda iğrenerek izlediğimiz bütün o kirli işlere bulaşmamış, temiz insanlar kalmıştır diye umuyoruz. Zırhlı arabası Heveskursak yokuşundan aşağı gerisingeri kayıveren Cumhurbaşkanı Görgüsüzlük Sarayı'ndan çıkıp Çankaya'ya mı geçer, onunla ne yaparsınız, bilemiyoruz, ama şuna karar verin: geçmiş icraatı için hesap vermeye hazır, normal bir siyasî parti gibi davranacak mısınız, davranmayacak mısınız? Propaganda aygıtınıza bakılırsa, sanki hâlâ olan biteni idrak edemediniz ve elinizde sopa var ve kafamıza vurabilirsiniz sanıyorsunuz. I-ıh, vuramazsınız.

“Yüzde ellinin medyası olmasın mı!”cılar, sizin için de nahoş hakikatler var sırada. Gazetecilikten, haberden, hakikatten ne anladığınızı maalesef herkes gördü. Kızışmış bir mücadele içerisinde, ajitasyon malzemesine ihtiyaç duyanlara, aptalca yalanlara kananlara, kışkırtmaya gelenlere, gaz isteyenlere yönelik malzeme üretimini sürdürebilirsiniz. Ama bir memleket kaç Akit kaldırır? Hitap etmeye, zihinlerini bulandırmaya, akıllarını köreltmeye, kışkırtmaya çalıştığınız insanların bile sizi ne kadar okuduğu, izlediği şüpheli. Öyle ki, o konuda bile yalan söylemek zorunda kalıyorsunuz. Ortaya serdiğiniz ahlâk düzeyiniz, bundan böyle insanları dinden uzaklaştırmak isteyenlerin en sık başvuracakları kanıtlardır. Ateist dernekleri, AKP propaganda aygıtına mensup gazetelerin ilk sayfalarıyla duvarlarını süsleyeceklerdir. Haydi bugüne kadar yaptınız ettiniz; şimdi Kürtlere karşı oynadığınız kirli oyun nereye varacak? Fazlasıyla şuursuz görünüyorsunuz, ama bu hafifletici sebep sayılmayacak. Kusura bakmayın, araştırmalarımın sonucunu söylemek zorundayım: Tedaviniz çok zor ve acılı geçecek.

Bizi öldürmedikleri için mütemadiyen tebrik ve teşekkür toplayanların partisi, sağduyulu büyük devlet adamı Bahçeli ve MHP, size de bazı haberlerim var. Apolitik elitist büyükşehir ahalisinin AKP nefretinin yarattığı sisin pusun içerisinde bayağı bayağı ilgi ve sevgi nesnesi haline gelen, “milliyetçi hassasiyetleri güçlü” bu parti... Çok seviyorum bu lafları. MHP'ye faşist dememek için atılan taklalardan koleksiyon yapmayı düşünüyorum. Çözüm falan istemeyen, Kürt düşmanı MHP'liler, çoğu gençler sizin olayınızı bilmiyor. Geçmişinizin nasıl kanlı olduğunu bilmiyor. Şehit cenazelerinden beslenerek bugünlere geldiğinizi bilmiyor. Kürt düşmanlığınızın öyle basitçe, “asker vuran PKK'ye karşı olmak”la filan sınırlı olmadığını, uyduruk tarih-toplum görüşünüzün düpedüz faşistçe olduğunu bilmiyorlar. Lâkin seçim sonrası süreçte yavaş yavaş ne olduğunuz anlaşılacak. Vallahi anlaşılacak. Her şeyiniz olduğu gibi ortalara dökülmüyorsa, nasyonal sosyalistler sayesinde. Dökülecek. Bekleyin. Ne yapabilirsiniz, bilmiyorum. Çünkü faşistliğin iyisi kötüsü yok. Oradan mâkûl bir yere geçilir mi, onu da bilemiyorum. Bunca badire yaşanmış bir memlekette, 2015 yılında, ahaliyi birbirine kırdıracak bir diktatörlüğün kıyısından dönülmüş bir seçimden sonra, altı milyon insanın oyu için “yok sayıyorum” diyebilenin seçimli parlamentolu rejimde yeri yoktur. Endişelenmelisiniz; bu fark edilecek! Ayrıca, kötü, çok kötü haber: o altı milyon kişi ve oyları... var! Basbayağı var.

Son maddemiz, yine, tekrar, bir defa daha, aynı şekilde, ne yapacağını, niye yapacağını, niye yapmayacağını kestiremediğimiz o köklü kuruma gelsin. Siz bir gençlik derneğinin başında değilsiniz, Kemal Bey. Şu anda siyasî sahnede oynanacak oyunun senaryo ekibindesiniz. Seçmeninizin bir kısmı fazla gürültücü elitist bir ahali olabilir. Bunların derdi memleket, demokrasi şu bu değil sadece kendi isteklerinin yerine getirilmesi olabilir. Partinizde, gerçek anlamda politika yapmaktan -birşeyleri değiştirmek için uğraşmaktan- ısrar ve istikrarla kaçınabilen, başlıca hünerleri bu olan, yıllanmış şarap gibi görüntü veren ve bununla iş götüren kaşarlar, kurtlar olabilir. Bunlar, evet, şarap şişesi gibi görünürler fakat içlerinde yenilenmediği için ekşimiş, bozulmuş havadan başka bir şey yoktur. Bütün bu elverişsiz koşullara rağmen, sizin seçmeniniz de bir sabah birden yok olmayacak. Kimse gelmiyor, onlara katılmıyor, ama onlar da bir yere gitmiyor, gördüğünüz gibi. Fakat... hay Allah, şu hakikatleri söyleme kısmına gelince hüzün basıyor... evet, fakat gidecekler. Çünkü, yukarıda başkalarına söyledim, bir şey bitti, şimdi size de söylüyorum, başka bir şey daha bitti. İzahat da yapsa mıydım? Günlük Z raporlarında boğulup yıllık bilançoyu atlıyorsunuz. Ve maalesef, eğer şu anda derhal Kürt takıntısını terk etmez ve demokratik, özgürlükçü, çoğulcu bir yola doğru adım atılması için inisiyatif almazsanız, yakın gelecekte, siyaset alanının uzak bir köşesinde, müzemsi bir kurum gibi varlığınızı sürdürmek durumunda olacaksınız.