Bu gidiş gerçekten gidiş değil. Kim neyi kazanırsa kazansın herkes için kötü olacak. Oluyor da zaten. Küçümseme eğilimi yaygın: Vicdanla merhametle duyguyla ne olurmuş ki! Evet, bu devirde bunlarla her şeyi değiştireceğini sanmak aşırı naiflik olabilir. Bunlar olmayınca nasıl bir hayata süreklenildiğini ise her fırsatta görüyoruz. Rezilce bir hayat bu.
ABD'nin Kuzey Carolina eyaletinin Chape Hill kentinde, Craig Stephen Hicks adlı bir katil, Kuzey Carolina Üniversitesi öğrencisi üç Müslüman genci vurdu, öldürdü. 23 yaşındaki Deah Bereket, bir ay önce evlendiği eşi, 21 yaşındaki Yusor Muhammed ve onun kardeşi, 19 yaşındaki Razan Muhammed Abu-Salha, yaşadıkları evde öldürülmüş halde bulundular.
Katilin gençleri Müslüman oldukları gerekçesiyle öldürdüğü söyleniyor. Kendi beyanına göre, "Eşitlik için Ateistler" diye bir grubun destekçisiymiş.
[ EK / 18:08 / Hicks'in Facebook sayfasından alınma bir Hitler'li caps'i aktarmış ve üzerinde Hıristiyanlığı öven yazılar bulunduğu için bunun Hicks hakkında kafa karışıklığı yarattığını söylemiştim. Ancak sonra başka caps'ler de ortaya çıktı -@ozaneking'e teşekkürler- ve Hicks'in Nazizm ile Hıristiyanlığı yanyana getirip ikisine de laf ettiği anlaşıldı. Düzeltmek için caps'i kaldırdım, bu açıklamayı koyuyorum. ]
ABD'nin büyük haber kanalları olayı haberleştirmek, haberi öne çıkarmak için saatlerce beklemiş. Bunları araştırmaya elim gitmedi, açıkçası; hepsini sorgulamaksızın kabul ederek devam ediyorum.
"Bugün ne olmuş etrafta?" diye bakar bakmaz karşıma bu katliam, ama ondan önce, bunu kendilerini meşrulaştırma, birilerine saldırma vesilesi yapmış vicdansızlar çıktı. "Katil ateistmiş!", "Haydi bakalım! Ne diyecek ateistler!", "Ateizmin fıtratında var mı diyecekler!", "İşte!.." Böyle şeyler okudum. Bunların karşısında, bu işi bir Müslüman eylemci yapmış olsa ortalığı ayağa kaldıracak olanların suskunluğu.
Roboski'de otuz dört insan savaş uçaklarınca paramparça edilmiş, Türk basını haberi vermek için on küsur saat beklemiş, buna tek laf etmeyip katillere kol kanat geren hükümeti savunmak için kendini paralayanlar, şimdi ABD basınının bekleyişini âdetâ sevinçle kendilerine bayrak yapıyor. "Je suis Charlie" selfie'si çektirme yarışına girenlerse, gencecik üç insanın katledilmesini görmüyor duymuyor.
Dünyayı Müslüman-ateist diye iki takım ve bunların taraftarlarından ibaret saydıkları izlenimini veren birileri, bu katliamdan ötürü gizleyemedikleri bir sevinç içinde. Neye seviniyorsunuz? Biri size "ateizm güzel ahlâktır" mı demişti? Herhalde başkalarının suçunun kendi ellerindeki, içlerindeki kiri temizleyeceğini sanıyorlar.
Bir de, "katile terörist densin" talebi, "diyemezsiniz ki!" acayipliği var. Meselâ ben demem. "Terörist", devlet ağzıdır. Katil, derim, alçak, derim, kendimce en ağır laf neyse onu derim. Olmuyor mu? İlle de "terörist" kavramının kullanılmasını isteyenler, devletle, hükümetle içiçe geçmenin sonuçlarının bünyelerinde yarattığı tahribatı görmeli.
Haklı oldukları tek nokta, Türkiye'de birisine katil demenin aslında pek bir şey demek olmadığı. Katliamlara katılmış, arka çıkmış, mütemadiyen insan -ve çocuk!- öldüren bir devleti savunmaya çalışmaktan vicdanları hurdaya çıkmış birilerini katil lafı kesmez haliyle. Efendileri gibi, terörist tabirinin kullanılmasını istiyorlar. Üç Müslüman genci öldüren alçak eğer bir örgüte bağlıysa, "herife terörist densin" talebinin yine de bir manası olur. Ama hayatı boyunca kimse için bu kavramı kullanmamış birileri neden bu adam için kullansın ki?
Müslümanları bağımsız bireyin, özgürlüğün düşmanı olarak gören öbür vicdansızların tepkisizliği de çok şey anlatıyor. Bu seçilmiş görmez duymazlığınla, vicdansızlığında sen bağımsız olsan kaç yazar? Özgür olmuşsun olmamışsın, bana ne. Charlie olsan kaç yazar olmasan kaç... Senin yerin, özgürlüğünün bağımsızlığının son zerresine de göz dikmiş mütehakkim din tüccarlarının yanıdır. Birbirinizin hayatına azıcık anlam katıyorsunuz hiç değilse.
Yine de, bir umut, içimden geçeni yapıp herkese sövmek yerine, şöyle bitireyim: Azıcık çenenizi kapatıp, iki adım geri çekilip, şu yukarıdaki fotoğrafa bakın ve hiç değilse hep beraber beş dakika susmayı becerin.