Kabataş yalanıyla ilgili ifşaat ve kapışmalar bizi ne yazık ki yine yanlış bir zemine sürükledi. Memleketteki hakiki vazifesini henüz tam anlayamadığımız, köşeyazarı suretindeki bir şahsın, "canım, buna da gerek yoktu" havasındaki ifşaatı ile, Kabataş icracılarından birince bu adamın "tetikçi", patronunun "şuursuz" diye nitelenmesi, AKP karşıtı cephede neşeli tezahüratla karşılandı.
"Ne güzel birbirlerine girdiler!" sevinci şuursuz bir sevinçtir. Bundan iyi hiçbir sonuç çıkmaz. Mesele, o yalanın o zamanlama ile ortaya atılması sonucu oluşmuş tahribatı giderebilmek. Akıldışı ayrıntılarını bir yana bırakıp "başörtülü bacıma saldırıldı" kısmına inanmış insanlara yalanın yalanlığını anlatabilmek gerek. Bu bir.
İkincisi, bu mesele, "aa, bak, yalanları çıktı!" muhabbetiyle geçiştirilebilecek bir mevzu değil.
Hem aynı yalanı senkronize şekilde aynı başlığı atarak, yirmiye yakın köşeyazarı sıfatlı insan tek ağızdan yaydılar, dolayısıyla hepsi suçludur hem de, çok daha beteri, dönemin başbakanı bu yalanı kürsülerden tekrarlayarak, toplumun yarısını "evde zor tutulur" hale getirmeyi amaçladı. Kışkırtıcılık yaptı. Korkunç işlere zemin hazırladı.
Yani ortada bir yalan varsa, büyük bir suç da var. "Kabataş yalandı" dediğiniz anda, "Tayyip Erdoğan başbakanken suç işledi" de demiş oluyorsunuz. Bilmiyorum, "yalandı" diyen bunun farkında mı?
Kabataş'taki fantastik saldırı yalanı, toplumu birbirine düşürmeyi amaçlayan, feci çirkin bir komploydu. Muktedirlerin kalpsizliğini, acımasızlığını kanıtlayan bir hadise olarak hatırlanacak. Bu, işin bize, sıradan insanlara düşen kısmı. Bir de savcılara, yargıçlara düşen kısmı var. Böyle bir yalanı kurgulayarak, hepsi yalandan ibaret ayrıntılarla süsleyerek toplumu birbirine kırdırma çalışmak ciddi bir suçtur. Yalana bilerek katılan -ki, bir kısım gazetecinin böyle yaptığını biliyoruz- ve yalanı meydanlarda tekrarlayan kim varsa yargılanmalıdır.
(Kabataş konusunda herhangi bir şüphesi olanlar için, buradaki Kabataş yazılarının linkleri toplu halde: 1. Yılında "Kabataş meselesi".)