25 Ekim 2015 Pazar

Devlet Dilek'i de öldürdü

Küçükarmutlu'da evinin önünde vurdular, bir hafta direndi, can verdi. 25 yaşındaydı. Kürt ve Alevi bir ailenin kızıydı. Eve girerken galoş giymelerini istemiş, polislerle tartışmıştı. Polis, "Abisi silahımızı almaya kalktı, o sırada vuruldu" diye yalan söyledi. O mahallede birisi polisin silahını almaya kalksa ya o arbededen sağ çıkamaz ya "tesirsiz hale getirilip" hastanelik edilmiş ya da, en azından gözaltına alınmış olurdu. Yok böyle bir şey. Dilek, devletin son kurbanı. Ailesi hastane önünde bir hafta bekledi, hepimiz nefesimizi tuttuk, edebilen dua etti, kurtaramadık.


Şimdi muhtemelen onun örgüt üyesi, terörist şu bu olduğunu ispata yönelik yayınlar başlayacaktır. İktidar medyası, onun öldürülmeyi hak edenlerden olduğunu anlatacaktır. Millet-i hakime ve devleti, kabaca budur.

[ EK / 20 ARALIK 2015 / Dilek’i nasıl hunharca, nasıl burun çekermiş gibi, ense kaşırmış gibi, esner, hapşırır, hıçkırırmış gibi, dünyanın en basit ve tabiî eylemini, en dikkat çekmeyecek, en mesele edilmeyecek işi yaparmış gibi vurdukları, vurduktan sonraki üzüntüsüzlükleri, utanmasızlıkları, aralarından bazılarının kösele ruhuna uğrayıp geçen, "galiba başımıza iş açılacak" ürküntüsü, Dilek'in ağabeyinin çıldırasıya saldırması, polisin ambulans değil kelepçe derdine düşüşü, Dilek'in annesinin, eline geçirdiği ayakkabıları, dünyanın en derin ve ağır hakareti gibi, devletin üstüne savuruşu, devletin kendine edilen bu derin ve ağır sözü asla anlayamayacak oluşu... ve daha başka rezaletler, iğrençlikler, korkunçluklar ortaya döküldü. Nasıl olduysa, Dilek'in vurulduğu an ve sonrasına ilişkin görüntüler dava dosyasına girdi, böylece hepimizle paylaşılabildi; ve almak isteyene mükemmelen yeni bir devlet dersi sunuldu. Görüntüleri şuradan izleyebilirsiniz. ]