Al Jazeera Türk'ten Gonca Şenay'ın eski içişleri bakanı, başbakan yardımcısı, AKP Van milletvekili adayı Beşir Atalay'la yaptığı görüşme, iktidarın Çözüm Süreci'ni bitirmesinin geri planı konusunda önemli bir iddia -belki itiraf- içeriyor: Rojava meselesi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin Kürtlere böylesine geniş kapsamlı ve sert bir saldırı başlatmasının esas sebebi!
"Çözüm Süreci'nin mimarı" sıfatıyla sunulduğu görüşmede, eski bakan, önce, bugün yaşananların sertliğiyle, âdetâ dönüşü olmayan yola girmişiz görüntüsüyle taban tabana zıt, iyimser sözler ediyor, "Şu yaşadığımız ortamı konjonktürel görüyorum" diyor:
"Bu konulara konjonktürel bakmamak lazım... toplumla beraber yürütüyorsunuz. Toplumu ikna etmelisiniz, şeffaf olmalısınız. Bu süreçleri yürütürken bazen kızgınlıkları üzerinize çekersiniz. Bazen daha olumlu tepkiler gelir. Onlara bakarak süreç yürütemezsiniz. Bu süreçler zor süreçlerdir. İniş çıkışlar olur, kesintiler olur. Her ülkede böyle olmuştur. Başladığı ile bitmesi 9-10 yılı alır genelde... Bu sorunların köklü çözümü yine o tür çalışmalarla olur. Bazen aksaklıklar da olur, bazen de istediğiniz gibi gitmez."
Türk sağcı siyasetçisinin beylik numaralarından birine başvuran eski bakan, birazdan açıklayacağı büyük hakikate rağmen, siyasî rakibi HDP'yi suçlamayı ihmal etmiyor; üstelik, koca seçimin sonucunu tanımayan, görece normal bir siyaset ortamının oluşmasına izin vermeyen kendi lideri ve partisi değilmiş gibi:
"...seçim sonrası HDP sağlam bir irade ortaya koymadı, terörle arasına mesafe koymadı. Aksine terörle daha bütünleşik bir algı oluştu. HDP’nin teröre karşı tutumu hiç öyle milletin beklediği gibi olmadı. Millet HDP’ye oy verirken sanki biraz, 'terör ve şiddet biter, siyaset güçlenir' gibi oy verdi ama o da olmadı."
Sonra sadede geliyor:
"Bir de tabii, Suriye konusu çözüm sürecini etkileyen en önemli faktördür. Suriye olmasaydı çözüm süreci hedefine daha kolay ulaşırdı. Bunu işin içinde olan herkes bilir. Suriye kaynaklı pek çok olumsuzluk yaşanıyor, şu anda da var."
İşte böyle! Çözüm Süreci'nin bitirilişi ve Kürtlere saldırının, yalnız Erdoğan ile partisinin -ve ailesinin- akıbetiyle ilgili olmadığını, daha geniş bir devlet kararı olduğunu söylemek istiyor Atalay. Şöyle açıyor ve aynı zamanda bir sürü anlamsız işlevsiz lafa boğuyor, bulandırıyor bunu:
"Çözüm süreci komşu ülkelerle de irtibatlıdır. Hele terör konusuna bakarsanız uluslararası irtibatları çok fazladır. Ama Suriye’deki gelişmeler, Suriye’nin kuzeyindeki oluşum çok önemli. PYD oluşumu bu. Uzun bir sınırımız var. Dolayısıyla Türkiye’de bu konudaki çalışmaları çok etkiledi. Biliyorsunuz Suriye’deki PYD, PKK’nın bir parçası. Kuzey Irak’taki ile çok karıştırmamak lazım. Çok organik bir yapı var, yardımlaşma var. Daha önce de normal zamanlarda Kandil’de vs. örgütün içindeki militanların epey bir kısmı zaten Suriye’den geliyordu. Şimdi daha dinamik bir iletişim var aralarında."
Ee? Bu yüzden de devletin koca kasabaları abluka altına alması, oradaki halkı canından bezdirmesi, yaralıları kurşuna dizmesi, cenazeleri polis araçlarına bağlayıp yerlerde sürüklemesi, evleri basıp insanları infaz edip kafalarını koparması mı gerekiyor?
Atalay'a bakılırsa bu vahşette kendilerinin hiçbir kabahati yok:
"...tabiî biraz böyle şeyler de sanki fırsat olarak kullanılıyor. Bunlar çok kötü görüntüler. Eminim birilerinin provokasyonu... Seçim ortamlarında böyle provokatif olaylar olur. Ben onlardan birisi olduğunu zannediyorum ama tabii İçişleri Bakanlığı’nın araştırmasının sonucunu merakla bekliyoruz... Onaylamak mümkün değil, çok gayri insani bir şeydir."
AKP'lilerin Türk sağ siyasetine yaptıkları en büyük katkı bu: Yetkili-sorumlu olduklarını inkâr etmek, meseleyi çözmesi gereken başkalarıymış gibi konuşmak. "Birilerinin provokasyonu" ise bunu kim ortaya çıkaracak? Bu birilerini kim yakalayacak? İçişleri bakanlığının raporunu "merakla" bekliyorlarmış!
Muhabir, "Nasıl bir provokasyon?" diye soruyor. Türk sağcısı silkiniyor, derhal karşı atağa girişiyor:
"Biz Adalet ve Kalkınma Partisi olarak çok adaletli bir yaklaşım içindeyiz. Yanlışın her türlüsüne yanlış deriz... Terör örgütünün veya o kesimlerin yaptığı o kadar büyük zulümler var ki. Eskiden devletin yaptığının ötesinde şeyleri şimdi onlar yapıyorlar. Psikolojik bir sindirme yerleşmiş maalesef, geri planda milleti korkutuyorlar. Kendi içlerinde örgütün öyle gayri insani cezalandırma yöntemleri var ki, buna infaz diyorlar. Orada bunların bin misli şeyler var."
Nasıl hileler bunlar... "Ama onlar da şöyle yapıyor" dersin, senin yaptıkların da vebali de ortadan kalkıverir. Halbuki kalkmıyor. "Suriye'de Kürtler özerklik kazanmasın diye kendi yurttaşlarımıza savaş açtık, her türlü zulmü yapıyoruz, ama onlar da pek fena! Hı hı, oldu!