Başbakan Ahmet Davutoğlu, Brüksel’deki Türkiye-AB Zirvesi'nin ardından şöyle dedi:
"Vize serbestliğinin en geç Haziran sorunda, Hollanda’nın dönem başkanlığı sırasında uygulanması konusunda mutabakata varmış olmaktan memnuniyet duyuyorum."
Buradan ne anlıyoruz? En geç Haziran sonundan itibaren TC vatandaşları Schengen bölgesinde vizesiz kafalarına göre dolaşacaklar. Çünkü bu konuda "mutabakat"a varılmış. Mutabakat ne demek? Anlaşma olmuş.
Oysa böyle bir şey yok. Başbakanın gerçeklikle ilişkisindeki yırtık her geçen gün büyüyor, kolları dalları çatallanıyor. Vizesiz seyahat ihtimali Ekim ayı için öngörülmüşken dahi, AB siyasetçilerinden bunun "otomatikman" yürürlüğe girecek bir karar olmadığına dair çeşitli uyarılar, açıklamalar gelmişti. Çünkü TC vatandaşlarına vizesiz seyahat, Ankara tarafından pek çok "kritere" uyulmasına, yani bir sürü düzenleme yapılmasına vs. bağlıydı.
7 Mart'taki uzun görüşmeler-temaslar maratonunda Davutoğlu Haziran talebini dile getirdikten sonra, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, Türkiye'nin yerine getirmesi gereken "72 (evet, yetmiş iki) kriter"i tekrar hatırlattı. Bunların arasında neler var, örtüyü ucundan azıcık kaldırıp şöyle bir bakalım (lütfen üşenmeyip okuyun ve "vizesiz seyahat" balonunun tipi, rengi ve ebadı konusunda fikriniz olsun):
Ankara'nın mültecileri geri kabul edeceğine dair verdiği taahhüde uyması; pasaport ve vizelerde belge güvenliğinin sağlanması ve bu alanda AB ile işbirliğinin artırılması; sınırlarda yasadışı geçişleri engelleyecek etkin denetim ve bu konuda AB ülkeleri ve kurumlarıyla işbirliği; "entegre sınır yönetimi stratejisi"; sınır yönetimi, vize, gümrükler, geçiş belgeleri gibi konularda yolsuzlukla etkin mücadele; uluslararası mülteci hukukuna uyum; göç veren ülkeler için sınırda vize uygulamasının kaldırılması; Türkiye'nin vize politikası ve mevzuatının, yabancıların ülkeye girişi, kalışı ve çıkışı ile ilgili kuralların AB ile uyumlu hale getirilmesi; mülteci statüsünün belirlenmesi için uzmanlaşmış bir birim oluşturulması; mülteci statüsü verilen kişilerin kendi kendilerine yetebilmeleri, kamu hizmetlerine erişimi, sosyal hakları ve entegrasyonlarının sağlanması; düzenli ve yasadışı göç ile ilgili veri toplanması ve göç akınları gözetim mekanizması oluşturulması; organize yasadışı göçü soruşturmayı sağlayacak kapasitenin oluşturulması; organize suç ile mücadele ulusal stratejisi ve eylem planının uygulanması; Avrupa Konseyi Sözleşmesi ve AB standartları uyarınca insan kaçakçılığı ile etkin mücadele edilmesi... Daha sayayım mı yeter mi?
Özetliyorum: Bütün bunlara (ve burada sayılmayan daha birçoğuna) bakılacak, "tamam, helal olsun, Türkiye ödevini yapmış" denecek, böylece TC vatandaşlarının vizesiz seyahat rüyası hakikat olacak! (Düşünün ki, TRT Haber bile, "mutabakat" lafını başlığa çıkarmamayı tercih etti, haberi "Haziran sonu talep edildi" diye verdi.)
Şimdi tekrar ediyorum: Başbakan Davutoğlu, Schengen bölgesine vizesiz seyahatin "en geç Haziran sonuna kadar" "uygulanacağını", çünkü bunun için "mutabakata varıldığını" söyledi.
Basit kandırma eylemi midir yoksa yeni mitomani vakası mıdır, bir şey diyemiyorum. Sadece pes diyebiliyorum. Sizden de Davutoğlu'nun -AJ Türk'ün haberinden aldığım- şu sözlerini okumanızı rica ediyorum:
"Vizeler için gerekli kanunları çıkarmamız lâzım. Buradan bir çağrı yapıyorum muhalefete, haziranda vatandaşların vizesiz gidebilmesi için 9 kanunun çıkmasının engellememesi gerekiyor. Meclis’in düzenli ve etkin çalışması lâzım. Kılıçdaroğlu ve Bahçeli ile konuştuğumda vize muafiyeti için gerekli desteği veririz demişti. Kişisel verilerin korunması kanununu bloke ediyorlar ama. Biz bunu martta, nisanda çıkartırsak, Mayıs 1’de Avrupa Konseyi raporunu hazırlayıp Konsey’e sunacak, Konsey de AB Parlamentosu’na sunacak. AB parlamentosu Başkanı ile bunun için görüştüm. O da bize 1 Mayıs’ta gelirse, hazirana yetiştiririz dedi. Sonra da her üye ülkenin parlamentosunda onaylanıyor. Bizim hızımız burada önem taşıyor. Tarihi bir dönüm noktası. Bizim vatandaşlarımız için çok önemli bir konu. İnşallah ilk uçağı vizesiz bir şekilde kaldırırız. Gazetecilerin bile vize alması ne kadar zor değil mi? Dolayısıyla bizden hiç böyle hamleler beklemiyorlardı. Kendi içlerinde bir anda bir iç tartışma da doğdu. Kıbrıs Rum kesiminin üzerine de ciddi bir şekilde gitmek zorunda kaldılar. Bu masada, gitmeden benim zihnimde bazı şeyler vardı. Bir oyun değiştiriciye ihtiyaç vardı."
Sanırım siz de pes dediniz...
[ EK / 9 MART / 11:00 ] Bütün bu vizesiz seyahat rüyasının gerçekleşmesi için Ankara’nın AB’ye önerdiği pazarlık şöyle: Yasadışı yollardan Yunanistan’a geçmiş göçmenler -geldikleri ülkelere bakılmaksızın- Türkiye’ye alınacak; Türkiye’nin kabul ettiği her “yasadışı” göçmene karşılık AB bir “yasal” Suriyeli mülteci alacak. Tabiî bu “makbûl” mülteci adaylarının nasıl seçileceği, hangi yollardan hangi Avrupa ülkesine geçip iltica başvurusunu nasıl yapacağı meçhul.
Kaldı ki, Yunanistan’da toplanmış mültecilerin topluca Türkiye’ye aktarılmasına Birleşmiş Milletler’in şiddetli itirazı var. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) Avrupa Direktörü Vincent Cochetel, böyle bir toplu naklin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ve uluslararası hukuka aykırı olduğuna dikkat çekti.
Bu arada, üzerinden pazarlıklar yürütülen insanların Türkiye'ye dönmeyi isteyip istemediğini sormak şükür ki birilerinin aklına gelmiş. "Ee?" diyorsunuz: İstemiyorlar.